• galatasaray'da bir ufuk vardı, avustralya'dan gelme. aradan 10 yıl geçti adı hala genç ufuk'tu. fenerbahçe'deki genç semih gibi. işte ufuk ve semih ne kadar gençse o kadar genç edebiyatçıdır tuna kiremitçi..

    körüm gözüme her mecrada "genç edebiyatçı" diye bahsederler bu arkadaştan, onun yaşında külliyat yapmış adamlar vardır halbuki bu memlekette..

    doğan grubu'na paçalarından bağlı eleştirmenler tarafından ise yalın, sade yazmakla göklere çıkartılmıştır. okuyucuya sunduğu roman mıdır yoksa adres tarifi mi, nedir bu yalınlık yalakalığı, çocuk havuzu kadar derindir kalemi..

    bir nefeste akla gelen hakan günday, ihsan oktay anar 'ın günahı nedir bu ülkede. okyanus gibi kalemler onun gibi başlık bulamamışlardır romanlarına. hem nedir ulan öyle kinyas ve kayra; git kendini çok sevdirmeden in yanında..

    ilk çıkışını yaptığında bunu dolaylı olarak ercan arıklı 'nın sonsuz medya desteğini borçludur. boşadığı eşi yasemin kiremitçi(yolaç), ercan arıklı'nın üvey kızıdır. ercan arıklı rahmetli olur, doğan kitap'ın yeğeni hürriyet ve milliyet'ten ara gazı gelir..

    sakallı ve artık içi geçmiş ahmet altan 'ın karşısına çıkartılan metal çerçeveli gözlükleri, kadife ceketi, pis ya da seyrek sakalı ile modern zamanlar türkiyesinin aşkkk yazarıdır...

    yayınevinin kendisine çizdiği strateji ise artık yoldan çıkmıştır. ayşe arman 'a verdiği röportajda baba olacak olmanın heyecanını dile getiren mutlu koca, sıcak ev, köşede köpek imajı patlamıştır artık..

    ipini çeken de yine hürriyet gazetesi olmuş her nedense. karısından boşandığını, daha bir yaşındaki çocuğunu bırakıp aşk kelebeği olduğunu ve memleketin yine takdire şayan kalemlerinden iclal aydın ile birlikte olduğunu medyada ilk kez ve sürmanşetten veren hürriyet artık konu mankenine yeni bir kostüm dikmiştir..

    çok satanlar raflarının iki kişisi beraberdir artık. paçalarından akan pop çamurunu hiç silmeye gerek duymadan cihangir'de leyla'da içebilirler kahvelerini artık. masaya da iclal aydın 'ın kitabını koysunlar ama: hayat güzeldir. sonra elele 'ye kapak olsunlar ocak ayında, ayşe arman 'a elele röportaj versinler, picus'un ikili kapağına hazır ikili olsunlar, pop olsun, popüler olsun anasını satim, "yemişsin sen milleti hiç çaktırmadan" olsun bir de gelecek kitabının adı. imza gününe de bir yaşında bırakıp gittiği oğlu ile gelsin ama. iyi foto olur..
  • saint’le baslayip turlu cesitli isimlerle devam eden fransiz liselerinin birinde kitap haftasina davet edilmisti, kitabi ilk ciktiginda. donem basinda edebiyat hocalari bize af buyrun kol gibi bir kitap listesi verir, o listeden birkac kitap secip okumamizi ve sene sonundaki sinavlarda onlardan sorumlu olacagimizi soylerlerdi. ben de sectigim iki uc kitap arasina git kendini cok sevdirmeden’i de koymustum. ergeniz, basimizda kavak yelleri. okudum kitabi, meh filan dedim herhalde. birkac ay once annemin buyruguyla ince memed’i yutmustum ondan dolayi olabilir. hunkarbegendi ustune kotu yapilmis bir keskul yerseniz siz de meh dersiniz.

    mosyo tesrif edecek kitap haftasina, hazirlik yapiliyor. sorusu olanlar soru soracak, nihayetinde bir edebiyat soylesisi bu. o gun coskuyla karsilandi desem yeridir cunku garip bir sekilde frankofon frankofonun halinden anlar hashahs. galatarasay liseli olmasi merakimizi cezbediyor gelgelelim kendisi soyle giriyor lafa: tuna kiremitci est une personne qui ne peut pas parler très bien français. yani diyor ki tuna kiremitci cok iyi fransizca konusamayan biri. sorun degil i feel you, biz de konusamiyoz. gramer hatasi yapan, fransiz bayraginin altinda ibreti alem icin kirbaclaniyor.

    sonra ogrencilerden biri betimleme ile ilgili bir seyler soyluyor. eksik bulmus betimlemeleri, daha cok olsaydi minvalinde bir seyler diyor. okur elestirisi. op basina koy. dogru. ben de aynini dusunuyorum. zaten tuna’dan sonra amin maalouf’a tapar oldum. adam oyle bir yaziyor ki yerdeki halinin desenini cizecek vaziyete geliyorsunuz.

    o zamanlar tempo dergisinde yaziyor kendisi. birkac gun sonra bam. bir yazi cikiyor. bizim soylesiyi yazmis. oncelikle cok yuksek seviye bir istihza ornegi sunarak okulun adiyla dalga gecmis. lan megersem biz sen hozef kilisesi’nde okuyormusuz. diplomamda saint-joseph yaziyor ama. duzeltmediler de. :( betimleme metimleme yap demisiz. evet boyle yazmis “betimleme metimleme”. bu tabii bomba gibi dustu okula. edebiyat ogretmenleri filan sok, aaa diyor bu da nesi. tavir o kadar cig ki.

    velhasil, nazikce agirlandigi bir lise soylesinde 16 yasinda bir ogrenciden elestiri aldi diye cok ofkelenmis, kosesine yazmis.

    o gunden beridir dusunurum ki tuna kiremitci’nin egosu bir hayvan olsa, kesinlikle kocaman cussesi ve kucucuk elleriyle dinozor olurdu. heybetinden sual olunmaz lakin yapabilecekleri sinirli. hshshah ilahi.
  • ilerde çok popüler olacak bu adam. sonra çekemeyecekler, muhalif kesimler (bkz: ekşi sözlük) yerden yere vuracak, yaşadığı aşklara laf atacak ama olsun. o yine kendi gibi bir şair, yazar ve müzisyen olacak.

    not: nostradamus'un edit ahlakı ile bizimki bir değil tabi ki...
  • get kendini çok sevdirmeden kitabının fotosu eşliğinde, şöyle yazmış instakramına:

    "2002 yilinda, 29 yasinda, 1.84 boyunda, kumral, yesil gözlü, siska ve müzisyen bir muhacir cocugu, böyle bir romanla gelip o yilin en cok okunan yerli yazari olmustu. piyasada yarattigi kaos hâlâ dün gibi aklimda. sirrini yillar sonra cözdüm ama açiklamanin henüz zamani degil."

    https://www.instagram.com/p/crogz-pt9pv/

    -

    ya oğlum delircem. ne fantastik insanlar bunlar. böyle hey gidi hey diyip, kendi nostaljisini yapıp, asl veriyor adam. seni gidi fındıkkıran, yılanı deliğinden çıkaran ya :)

    "hatırlar mısınız nasıl da müthiştim yavv, listelerde başı çekiyorum filan..."

    bakınız fazla tevazu da iyi bir şey değil; vasat insanlardan tavsiye alırken bulursunuz kendinizi - ki allahım serin yerde muhafaza etsin sizleri.

    insan başarılarını sahiplenip öpmeli bence - ve lakin, kumdan kalecilerden tuna bey de sahiden fantastiş bir abimizmiş.

    ülkenin tüm kadınları olarak toplanmak suretiyle, şanti döküp kendisini yalasak muhacir yerlerinden, biter mi acaba kendisindeki bu daimi kıppsss hali?

    teklif değil, sadece merak.

    yaş am kadar gerçek, yaşamak gibi sahte maaşallah bazı şeyler.

    teyy tey gençliğim bee...

    2002 yılında, 18 yaşında... 1.75 boyunda kumral yeşil gözlü tombiş ve şiir yazan bir melez kızı, böyle bir kakayla gelip, tuvaletin en iri sıçan öğrencisi olmuştu. okulda yarattığı kaos hala dün gibi aklımda. sırrını yıllar sonra çözdüm ama açıklamanın henüz zamanı değil. nasa'yla fosil yakıt müzakerelerimiz sürüyor.

    #elitastronotlareqlesin
  • doğan kitap'ın ilginç pazarlama teknikleriyle gündemde tuttuğu yazar. ilk kitabının ardından imajı hürriyet gazetesi'nde ayşe arman'a verdiği röportajda romantik eş, ikimiz de hamileyiz erkeği idi. 2. kitabıyla beraber hürriyet'in sürmanşetinden aşk için gemileri yakan, ikisi de gamzeli çift olarak çıktı meydana iclal aydın ile.
    her albüm çıkardığında illa ki bir aşk haberiyle gündeme gelen bö sesliler vardır bu memlekette. taktik aynı. tuna kiremitçi'nin yeni romanı piyasaya çıkarken yenilik lazım, haber lazım.
    tuna, iclal'den ayrıl; evine dön, çocuğunu omuzlarında taşı, eski karınla çarşıda dolan biz de haftasonu'nda seni yakalamış olalım. sen de ruh ikizim diye başla, anlat işte, yiyen yesin..
    kanald'deki seda sayan'dan hiçbir farkı yoktur. aynı taktiklerle pazarlanmakta. ha iclal aydın, ha nihat doğan...
  • yeni kitabının adı 'artık düşlerimi fırçalamıyorum' olsun
  • o her şeyi tetikleyen yazısıyla bildiğin hande yener veyahut demet akalın misali eski sevgiliye/sevgililere bir şey ima etmiştir gayet.

    alıntı: "'jacqueline ve ben, sakin bir hayatı seçtik: akşamları o çellosunu çalıyor, ben romanıma çalışıyorum. kendisi, hayatımda gördüğüm en uyumlu hayat arkadaşı."

    demek ki önceki hayat arkadaşlarıyla bir kıyaslama söz konusu.

    bir de tesadüfe bakın ki tariflerin tamamı fiziksel bir varlığı düşündürmek üzere yapılmış. hayır akla ilk gelenin yeni biri olması doğal, jacqline bilmemkimi bir insanın hayatında duymamış olması ya da ilk anda o ismin çağrışmamış olması ondan daha bile doğal. çünkü kiremitçi sadece iki ipucu veriyor, bir ön ad, iki enstrüman, o kadar.

    "bir geceyi daha aynı çatı altında, jacqueline ile beraber, çalışarak geçirdik işte." diye bir ifade kullanıyorsan bir yanlış anlamayı göze alıyorsun, gayetlen kasıtlısın demektir.

    tuna kiremitçi yazıyla neler başardı:
    1. eski eşleriyle dilsiz bir merhumeyi kıyaslayarak her iki tarafı da aşağılamış oldu
    2. birilerinin tuzağa düşmesi için her türlü zemini hazırladı
    3. hedef kişi (doğal olarak) tuzağa düşünce onu

    a) entelektüel yetersizlikle itham etti
    b) türkiye'ye bu şekilde (bakın nasıl da kefal demeye getirerek) rezil etti

    4."sana ne oluyor kendi hayal dünyamdayım" tavrıyla da bir tür aşağılayıcı ima döşemiş oldu

    5. bu olayı bahane ederek rencide olduğunu ileri sürer biçimde, haklılığı (?) pekişsin diye gazeteden istifa etti.
    6. dolayısıyla gazeteden istifasının tek sebebi (sanki bunu durup dururken yapmış gibi) iclal aydın'ın ithamları oluverdi.

    böylece iclal aydın her şekilde haksız, tezcanlı, cahil, akılsız ve tahammülsüz bir kadın oluverdi herkesin nazarında.

    sayın kiremitçi bugün iclal aydın'ın maruz kaldığını gördüğüm o "ortalama vicdansızlığa" oynadı ve yine sadece kendi çapında başarılı olabildi. çünkü bu tasarıyı uygulamaya koyan kasıtlı yazarımız, bunu birtakım vicdanlı kimselerin yutmayacağını bilmeliydi. edebiyatına hadi len demişliğim çok, şimdi bir köşe yazısına bakıp, yine hadi len diyorum ve bu sefer gerçekten şahsiyetine de hadi len denesi bir insan olduğunu da kanıtlamış oldu.

    alıntılı ekleme: "...sadece sana değil, yeni birini sevme üslubu seninkine benzeyen herkese hatırlatmak gerekir..."

    ekleme-2: işbu entry'de itiraz ettiğim "ortalama vicdansızlığı" bugün tarihli iclal aydın entry'lerinin birçoğunda görebilirsiniz. tam da bundan bahsediyordum, örnekleri yazılmış ve yazılmaya devam ediliyor. ben çok ama çok kötü bir niyetten bahsedip iclal hanım'ın asıl itiraz sebebi (jaklin'i çakozlama veya çakozlamama olayının dışında) olan "yenisiyle eskisine nispet yapar tavra" tepkisini, samimi bulduğum için bu entry'yi yazmıştım. "gördüğüm en uyumlu hayat arkadaşı" ve "bense yıllardır yanılmış olduğumu düşünerek şaşırıyorum: bir başkasıyla aynı evde yaşamak mümkünmüş meğer'' derseniz hangi eski sevgiliniz veya eşiniz olsa alınır. bu yapılan tehlikeli bir anti-feminizmdir, kadın kategorizasyonudur. ki meselenin özü iclal aydın'ın ve 70 milyon'un tuna kiremitçi'yi anlamamış oluşu değil, tam da tuna'nın asla göremeyecek olduğu bu "erkekçe" hatasıdır. bu noktadan sonra istediği kadar zeki olabilir bir insan, mesele o çok basit formülde, devasa bir açgözlülük, doymak bilmez bir mutlak abazalıktan kendini sıyırabilmektedir.

    bir de ortalama vicdansızlar, bana şu cümleyi kurabilen bir adamın nasıl bu kadar sevilen bir yazar olabildiğini açıklayınız: "sarışın bir kadınla arkadaşlık etmenin orta doğu’da hangi zorlukları çağırdığını da anlamış oldum". bu mudur jaklin'in müziğine övgü? bana daha çok önceki "esmerlere" bi hande yener nispetiymiş gibi geldi. sonradan okudum yazıyı, jaklin'i yutsam bunu yutmazdım yani. (bir de sevgili kiremit seviyeden filan dem vurmuş ya, çifte kavrulmuş bi aferin ona!)

    demem o ki hiçbir edebi kılıf o patlamaya hazır bomba formundaki "göz açlığını" örtemiyor, o "entel-kıroluk" hiçbir kelimeyle gizlenemiyor, görüyoruz. ve tuna kiremitçi en güzel örneklerinden biri bu tür edebiyatçılığın.

    <<<her kim de köşesinde "mevcuttaki sevgilisinin iyiliğinden" bahsedip "eskilere" yahut "stepnelere" veya "one-night-stand"lere "gelinim sen anla" demişse, benim için orada bitmiştir, bitmişti, bitti.>>>
  • yaklaşık 5, 6 yıl önce ilk kitabını okumuştum ve ortalarda bir yerde " simdi tam zamanı" diyerek duvara fırlatmıştım. benim için böyle bir yazardı.

    edit: entryi biraz kötücül buldum sonradan ve bu yüzden biraz yumuşattım.

    (ustteki yorum yazarligi icin yumusatilmis bir elestiri yani. sanirim yumusatalim derken daha da beter etmisiz:p )
  • "ruh ikiziniz var mı?" sorusuna "var tabii, ilk eşim" cevabı vererek, kanaatimce kendini bi sürü taraftan bıçaklamış adam.

    insan bi kere ruh ikizim diye tanımlayabildiği insana ismiyle hitap etmeli, hayatında doldurduğu yer ile, sıfatıyla değil. üstelik hamileyken terkettiğin, başkasıyla evlenip ondan ayrılınca geri döndüğün kadın madem ruh ikizindi, ne oldu o bi ara sizin ikizliğinize demezler mi adama? sonra, kendisinden hiç hazzetmesem de, iclal aydın kişisini insanların gözünde ne hale sokuyor bu ifade, hiç düşünmez mi insan? sonra yeni kitabı çıkarken özel hayatının bu kadar ortaya dökülmesine, indirilip kaldırılmasına izin vermesi de bi samimiyetsizlik kokuyor ki sormayın gitsin. her şey bozuldu canım.

    bu memleket, bırakın aşk hikayelerini, evli olup olmadığını bile bilmediğimiz ve hiç de merak etmediğimiz bi sürü kocaman yazar çıkarttı. onların arasında ismi bile anılmayacak tuna kiremitçi'nin, hayırlısıyla.

    olmamış. otur! bir!
  • istediği kadar romantik yazılar yazsın, istediği kadar aşkı için şiirler okusun, edebiyatın dibine vursun, kendi düğününde düğün pastasını kestikten sonra, tabağa konan pastanın ilk lokmasını eşine yedirmek yerine çatallayıp kendi yiyen bir adamdır. şu noktadan sonra ne yapsa fayda etmez. iclal hanım'ın pastayı bekleyen ağzı bir karış açık kalmış, mecburen o da kendi pastasına yönelmiştir çaresizce.
hesabın var mı? giriş yap