• kendi maaşlarını ödeyen halkı kandıran saray soytarıları.

    halk düşmanları!
  • ortalık durulduğunda ve türkiye cumhuriyeti gerçekten adaleti tahsis ettiğinde son 5 yılda çalışmış, yöneticilik yapmış tüm çalışanlarına dava açacağım kurum. halkı bile bile kandırmanın bir bedeli olacak.

    öyle “bana yöneticim böyle emretti ne yapayım” diye bir şey yok. hepiniz yargılanacaksınız. kaçtığınız yerden iadeniz talep edilecek, geleceksiniz ve yargıya hesap vereceksiniz.
  • tüik emekçilerihakkında:

    efendim geçen yıl bu tüik anketörlerinden bir adam geldi, iki kez evimin kapısında efendi efendi sorularını sordu gitti. lakin üçüncü görüşmeyi bir türlü yapamadık, en son dedim ki "iş yerime gelin".

    iş yerim de asansörsüz bir tarihi yapının en üst katı. adam nefes nefese gelince "buyrun oturun bir şey içer misiniz?" dedim, zaten yaz mevsimi hava sıcak.

    "teşekkürler 5 dakikada biter zaten" dedi, bilgisayarını açtı, anketi yaptık bitirdik, karşılıklı iyi çalışmalar falan dedik adam çıktı gitti.

    aynı günün gecesi saat 10 civarı, hiç unutmuyorum, bir mesaj: "bugün geldiğimde bir çay veya kahve ikram edebilirdiniz" numarasını da kaydetmişim, daha önce son anketi yapalım diye aradığı için. elim ayağım titredi.

    aklımdan neler neler geçiyor, "adamı dövdürsem mi, şikayetçi mi olsam, arayıp küfür mü etsem" bunların yanında da "bu ne cüret, bu adam nasıl yüz bulabiliyor, ayıp değil mi, lan yoksa ben adama bir şey mi dedim, ne yaptım da bu benim başıma geldi?"

    lan adama "ne içersiniz?" diye de sordum, bari başka bir şey bulsaydı!

    adamda bütün hayatımın bilgisi var yahu! medeni halimi, ailemi biliyor, nerede nasıl yaşadığımı biliyor, ne iş yaptığımı ne okuduğumu biliyor, tüm iletişim bilgilerimi biliyor, allah'ım korkunç!

    ve ertesi gün arefe günü, artık hangi bayramdıysa.

    o gece öyle sinirle sıkıntıyla uyudum. ertesi sabah kalkar kalkmaz karakola gittim! nasıl da yağmur vardı, polise dedim böyle böyle ben ne yapabilirim?

    polis de dilekçe verebileceğimi ancak savcıların o yoğunlukta benimki gibi bir meseleyi sümenaltı edeceklerini, operatörle falan irtibata geçilmesi gerektiğini, bu prosedürlerin çok uzun sürdüğünü, bimer'e başvurursam daha hızlı sonuç alabileceğimi söyledi. peki dedim çıktım.

    eve gelip hemen bimer'e başvuru yaptım. sonra tüik'in sayfasına bakarken (adresini alıp kurumu basmayı planlıyordum) "başkana mesaj" diye bir yer gördüm. başladım yazmaya.

    "şu numaradan şu tarihte şu isimli çalışanınız böyle böyle sms attı gereğini" diyerek.

    bir iki gün içinde tüik'ten mail aldım, "sorunla ilgileniyoruz" konulu ve bu mail bir yetkili tarafından geliyordu, otomatik mesaj değildi. cevap yazdım; "benim bütün bilgilerim bu şahısta mevcut, başka bir rahatsızlık vermesinden korkuyorum" diye. yahu telefonumu belfıtığı diye de oraya buraya yazabilir?! tüik'ten tekrar cevap geldi, "o kadar ileri gidemez."

    olaydan bir hafta sonra adam işyerimi bastı!!!

    yerimde değilim, kapının önündeyim bir baktım karşımda bu adam! gelmiş yanıma "aman ben öyle demek istemedim, beni yanlış anladınız, benim iki sakat çocuğum var nolur yapmayın" diye bağırıyor. güvenliğe haber verdim adamı dışarı çıkarttım.

    demek iyi korkutmuşlar. şerefsiz madem iki çocuğun var gecenin onunda elin kadınına mesaj atarken ne demek istedin?

    neyse efendim; tekrar tüik'e mail attım; "çalışanınız benim işyerimi bastı sürekli taciz ediliyorum" konulu.

    ertesi gün tüik bölge müdürü aradı. "personelim adına özür dilerim, gerekeni hassasiyetle yapıyoruz, kabul ederseniz ziyaretinize gelicez" buyrun gelin dedim.

    bölge müdürü yanında bir kadın memuru ile geldi, durumu anlattı. personel sözleşmeli çalışırmış, bu bana musallat olan personel de 12 yıllık memurmuş. iki engelli çocuğu da varmış. "böyle bir olayla ilk kez karşılaşıyoruz, biz ev ziyareti yapan personelimizi özenle seçeriz" dedi. benden dilekçe ve ifade istediler; buna göre sene sonunda sözleşmesinin yenilenip yenilenmemesi ve/ya disiplin cezası alıp almamasına başkan karar verecekmiş.

    ben de "bu adam umarım bir daha böyle bir şey yapmayacaktır, yaptığının yanına kar kalmayacağını görmüştür. iki de çocuğu varmış, sözleşmesi yenilenmezse ben bir insanın ekmeğiyle oynadığımı düşünürüm ve bu kadar ileri gitmek istemem" dedim. dilekçemi buna göre yazdım ve gönderdim.

    adamın akıbetini bilmiyorum ama bende bayağı bir travma yarattığını biliyorum.
  • türkiye cumhuriyeti devlet protokol listesinde 12. sırada yer alan anamuhalefet partisi genel başkanı'nın önüne demir kapı kapatarak içeri sokmayan devlet kurumu.

    kimi nereye almıyorsun? almayan kim?

    siyaset bir şeydir, iktidar bir şey, iktidar politikaları bir şey, iktidarın memurları bile bir şey, lakin devletin kendisi, devletin resmi protokolü, uygulanmakla yükümlü olunan anayasal yaptırımlar, koskoca türkiye devletinin gelenekleri bambaşka. olacak iş var, olmayacak iş var.

    bugün tarihi bir gündür. bir dönüm noktasıdır.
  • tüketici fiyatlarına yansımayan üretici enflasyonu icat etmiş olan rezil kurum
    https://imgur.com/br5ljcs

    çünkü tüfe'yle oynadıkları gibi üfe'yle de oynasalar üreticinin çok zarar göreceğini biliyorlar. ama sokaktaki vatandaş ne kadar zarar görüyor umurlarında değil
  • bu kurum için türkiye tarihinin en detaylı ve en kapsamlı yargılamasının yapılması hava su gibi elzemdir. öyle bir yargılama yapılsın ki 83 milyonun kaderiyle oynamanın ne olduğu bu arkadaşlara gösterilsin.
  • disk, 2022'de enflasyon sepetindeki ürünleri ve fiyatlarını açıklamadığı için tüik'e açtığı davayı kazanmış.

    hukuka, kanuna uyarlarsa 2022'de hangi ürünleri kullanarak enflasyon hesapladılar ve bunların geçmiş ve şimdiki fiyatları nedir, buldukları enflasyon rakamını nasıl buldular açıklamak zorundalar.

    akp'nin ve erdoğan'ın ülkeye en büyük kötülüklerinden biri: kurumlardaki şeffaflığı yok etmesi ve devlet kurumlarına güveni zedelemesi oldu.
  • 2022'nin ortasına geliyoruz neredeyse, 2020'de ölenlerin sayısını hala açıklayamadı. kendileri yerine ben bunu (tabi ki yaklaşık olarak) yaptım:

    (bkz: 2020'de covid nedeniyle 100.000 kişinin ölmesi)

    bakanlığa göre 21.093 kişi öldü. basit oran orantıya göreyse ~100.000 kişi.

    oran 1/5.

    1/1.5 olur, anlarım. 1/2 olur, onu bile anlarım. ulan 1/3'ü de anlayayım hadi. 1/5 ne? yumruk mu bu, beş vurup bir sayıyoruz?

    diyeceğim iki tane ve ikisini de biliyorsunuz zaten:

    1- bunların yayınladığı herhangi bir veriye - ki buna (artık) nüfus da dahil, inananın bunlar kadar aklı yoktur.

    2- bunların söyledikleri "o kadar da doğru olmayan gerçekler" yüzünden halimizin ne kadar harap olduğunu dahi bilmiyoruz. yunanistan'ın 2008/09'da yaşadığını biz de yaşayacağız sonunda - ve bizi kurtarmak için arkamızda ab/almanya da olmayacak. hazır olalım.
  • tüik halkın gözünde güvenilirliğini çoktan kaybetmiştir. ama bugün bi ayrı, bugün kılıçdaroğlu meşaleyi yakmış ve ilk adımı atmıştır. sanmayın ki aç yatanların, işsizlerin, ayı nasıl bitireceğini bilemeyenlerin, borç batağında sürüklenenlerin, tükenip kendini asanların ahı üzerinize değil.
hesabın var mı? giriş yap