• nasıl hakkında daha önce entry girilmediğini anlamadığım the weeknd üçlemesi.
    10 şarkılık üç albümünü birleştirip bu mixtape’i yayınlamış 2011’de.

    bana göre en güzel albümüdür. starboy’a ne kadar bayılsam da daha popçu takıldığı ve şarkılar bir süre sonra sıktığı için buna daldım tekrardan ve dinlemediğim bir sürü harika şarkısı olduğunu fark ettim.

    high for this ve wicked games en popüler şarkılarından zaten ama bunu hak ediyorlar. ağır bir ritim üzerinde ağlıyor resmen haftasnu *

    ama albümün diğer şaheserleri kesinlikle the birds pt 2, montreal ve what you need.

    the birds 6 dakika uzunluğunda ve weeknd üzerinde resmen şov yapıyor. harika vokaller harika high notelar uçuruyor resmen. şarkının bi kızın ağlaması ve ağlamasının silah sesiyle son bulması da ayrı bir etkileyici. sözleri resmen ilahi gibi. aradaki autotunelu karının söylediği kısımdan da inanılmaz etkileniyorum. kısaca bu aralar favori şarkım. 6 dakika olmasına rağmen şarkı yağ gibi kayıyor ve sıkmıyor.
    what you need ayrı bir favorim. basit bir şarkı ama inanılmaz güzel ve “o senin istediğin ama ben senin ihtiyacın olanım” demesi de bir the weeknd klasiği. hatta my dear melancholyde de sürekli bu “evet onla yattın bunla öpüştün ama beni istiyorsun aslında” tavrını yansıtmaya devam etmişti adamın hoşuna gidiyor demek djdjsjsk
    montreal da inanılmaz etkileyici bir şarkı. serge gainsbourg’un bir şiiriyle başlıyor ve şiir the weeknd’in sesiyle arkada dönüp duruyor şarkı bitene kadar. gerçekten 20-21 yaşında böyle bir albüm çıkardığı ve bu melodileri yarattığı için bile ayrı bir alkışı hak ediyor.

    albümdeki çoğu şarkı güzel. 30 şarkı hakkında burda yazmaya kalksam sabah olur. 5 tanesi en çok beğendiklerim. zaten şarkılar bir hikaye şeklinde ilerliyor anladığım kadarıyla çünkü sırayla dinlerseniz bir şarkının bitişi diğer şarkının başıyla bağlanıyor. bu da ayrı bir yaratıcılık örneği bence. zaten the weeknd en sevdiğim şarkıcılardan biri olduğu için ne yapsa beğeniyorum. selena gomez’le çıktığı için bir sene kendisini boykot etsem de bella’ya dönünce tekrardan dinlemeye başladım lol

    yeni albümünün de bu tarzda olmasını istiyorum ama belli ki acı çekince böyle şeyler çıkarabiliyor kendisi melankolik ötesi olduğu için. şu anda harika bir ilişkisi var hayatı yolunda görünüyor bakacağız bakalım. hatta twitter’da sürekli gülerek fotoğraf paylaştığı için birisi “next album gonna be trash” yazmıştı djdjsjsk
  • emerson lake palmer'ın bir albümü
  • emerson lake palmer'in aynı adlı albümündeki eserlerden sadece biri. müzik açısından lucy in the sky with diamonds ile i'm going slightly mad arasında gider, kafayı güzel yapar. sözleri:

    i've tried to mend
    the love that ended
    long ago although we still pretend
    our love is surely coming to an end
    don't waste the time you've got to love again

    we tried to lie
    but you and i
    know better than to let each other lie
    the thought of lying to you makes me cry
    counting up the time that's passed us by

    i've sent this letter hoping it will reach your hand
    and if it does i hope that you will understand

    that i must leave in a while
    and though i smile
    you know the smile is only there to hide
    what i'm really feeling deep inside
    just a face where i can hang my pride

    goodbye...
    goodbye...

    we'll talk of places that we went
    and times that we have spent
    together penniless and free

    you'll see the day another way
    and they could put the sunshine
    for a nighttime where you lay

    you're love began i don't know when
    but if you do i know that
    you'll be happy in the end
  • gunumuzde utanmayan herkesin yaptıgı seydir. her kitap yazan hoop bol 3 parcaya 3 tane sat.
    (bkz: at yalanı sikeyim inananı)
  • 1972 tarihli emerson lake and palmer albumu.

    icerigi ;

    1. the endless enigma (part one) (6:42)
    2. fugue (1:57)
    3. the endless enigma (part two) (2:05)
    4. from the beginning (4:17)
    5. the sheriff (3:23)
    6. hoedown (taken from rodeo) {aaron copland, arranged by emerson / lake / palmer} (3:47)
    7. trilogy (8:54)
    8. living sin (3:14)
    9. abaddon's bolero (8:08)
  • three colours white
    three colours blue
    three colours red

    (bkz: kieslowski)
  • spectrasonics in çıkarttığı bass gitar vstiı. piyasadaki en verimli bass vstiıdır kanımca. özellikle akustik bass ları gayet güzel.

    tek eksi yönü üzerine uygulanan efektler sonucunda el çarpma , tel susturma seslerinin abartı hale gelmesi. dry kullanmak gerekiyor.
  • douglas adams sagolsun, 5 lik formati da kabul edilmi$ hede, ucleme ..
    (bkz: hitchhikers trilogy)
  • mark boals'ın vokalde harikalar yarattığı mükemmel malmsteen albümü.

    yngwie malmsteen - guitars & bass.
    mark boals - vocals.
    jens johansson - keyboards.
    anders johansson - drums

    you don't remember, i'll never forget.
    liar.
    queen in love.
    crying.
    fury.
    fire.
    magic mirror.
    dark ages.
    trilogy suite op 5.
  • lucas belvaux'nun film uclemesinin adi...ilk filmin adi one, ikincisinin two, ucuncusunun de adi haliyle three, bu sebeptendir ki, filmin ismi trilogy one two three olarak da soylenebilir, zira internet sitesinin ismi de bu sekildedir:
    bakiniz: http://trilogyonetwothree.com/

    uclemedeki her bir film farkli bir turun ornegi; ilk film gerilim, ikincisi komedi, ucuncusunu de melodram olarak tanimladim ben..bir filmdeki ana karakterler, diger filmde daha kucuk rollerde gorunuyor, diger insanlarin hayatlarindaki yerlerine oranla....hayatimizdaki insanlarin bzim hayatimizdaki onemleri ve aslinda onlarin da kendi hayatlarinin merkezleri olusu gibi...yonetmen ne demis, dinliyoruz:

    "her birimizi kendi hayatimizin merkeziyiz, cevremizde insanlar var, bizim icin cogunlukla ikincil roller oynayan, ama aslinda kendi yasamlarinin merkezi olan. kendimizi hayatin veya bu filmin merkez noktasina koyarsak, en yakinimizin, arkadaslarimizin, diger yanda da hayatimizda sadece bir kez gordugumuz, hakkinda hicbirsey bilmedigimiz, hayatlarinda "extra" oldugumuz insanlarin olusturdugu icice cemberler goruruz. bu uc film de, bu cemberlerin birlesimini gostermeye calisiyor bize; bir filmde basrolu oynayan kadin, digerinde sadece figuran olmakla yetiniyor..."

    sinemayi hayatinin merkezine, kendisine daha "yakin bir daire"ye yerlestirmis herkesin dogru bir secim yaptigini gormek, digerlerinin de onu uzaklardan kendine yaklastirmak icin izlemesi gereken film..ucleme...hayatlar butunu....
hesabın var mı? giriş yap