• evde oturan erken ölür özdeyi$ini iki filminde de anlatan yönetmenin müthi$ yol filmi.

    ya da kendi kanatlarını yiyen ku$un * öyküsünü anlatan film.yüregi kanatlanip mavilere karı$an,ancak hala kalbinin tutsak olduğunu dü$ünüp bunun için gözya$ı döken,a$kın papaz büyüsü ile kı$kı$lanacağına inanılan sersefil bir ya$amın tam ortasında, sahip olunmak isteyen ama a$kı * tarafından kovulunca hicbiryere ait olamayan zingarina ve hic hesapta yokken yolunun kesi$tiği, sonsuzluğu alkolle doldurma cabasında olan bir seferinin, çango'nun öyküsü.

    dünyanın binbir türlü hali var.a$k ise o kadar dilde potbori. sukutun yerini muzik aldığında ya$ananı ise en makbul olanı.

    budur bir ayini yüzon dakikaya sığdırmak..
  • müziğin de başrollerinde olduğu film.

    --- spoiler ---

    marie, zingarina'nın gittiğini görüp onu arabasında çaresizce beklerken şu şiiri duyarız:

    onu hayatımdan daha çok seviyorum
    kalbim buruk
    şanslılara, mutlu yaşayanlara kıskanarak bakıyorum
    birkaç çalı çırpı verin de yakalım dünyayı

    --- spoiler ---

    yakalım dünyayı tony gatlif.
  • de ki:

    -ne mutlu onlara ki iron maiden konserde bu parçayı çaldığında alkış eşliğinde oooo ooooo oooooo şeklinde tempo tutup harika atmosfer yaratmışlardır.müjdeler olsun ki yerleri cennettir...

    (heaven cant wait suresi ayet 13)
  • sevdiği adamı dünyanın sonuna kadar izleyip bulmaya kararlı, güçlü bir kadının öyküsünü anlatan transylvania, müzik ve aşkla dolu, hareketli bir yol filmi. güzeller güzeli italyan zingarina genç, asi ruhlu bir kadındır.

    arkadaşı ve koruyucu meleği marie ile birlikte, sevdiği adam olan milan’ı bulmak üzere transilvanya’ya doğru yola çıkar. ne var ki, çığırından çıkan, gerçekliğin sınırlarını zorlayan bir pagan festivalinde, milan onu reddeder. duygusal açıdan yıkılan zingarina, tek başına yollara düşer ve ne bir yuva ne de bir sınır tanıyan, gizemli, karizmatik, özgür bir adamla, çango’yla karşılaşır.

    filmekimi

    öncekinde olduğu gibi zor bir çiçeklenmeyi ba$arabilen a$ka a$ık olanın anlatıldığı exilsdan sonra hayal kırıklığına uğratmayacağını dü$ündüğüm yönetmenin son filmi.
  • gadjo dilo ile beraber, insanın her türlü mülkiyet ve kimlik yüklerini sorgulatan seyirliklerden biri.

    --- spoiler ---

    herkesin tuhafına giden türkçe konuşma sahnesi, bana kalırsa, kahramanımızın aslen türk olduğuna işaret eder. yıllar boyu transilvanya'da bir "yabancı" olarak dolanıp iş yapan bu herifin gerçek kimliği hiçkimse tarafından bilinmemektedir. esas kadınla yollara düşmeden hemen önce yaptıkları konuşmada, kadının "sen kimsin, seni tanımıyorum, kim olduğunu bilmiyorum" diye bağırıp çağırması da buna yapılan bir vurgu.
    fakat ne zaman ki adamımız çok büyük bir duygu ve heyecan yoğunluğuyla, telaş içinde kalıyor, işte o zaman çareyi anadilinde arıyor, kendiliğinden gelişen bir refleks bu aslında.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    asia argento'nun doğum yaptığı sırada, kendisine yardım etmek için gelen kadınların, göbek kordonunu kesmek amacıyla çıkardığı bıçağı görünce, kendisini kesecekler sanıp can havliyle bağırarak birol ünel'i çağırdığı bir sahne vardır.

    birol ünel, kendini yiyip bitirmekte ancak racon gereği asia'nın yanına gidememektedir. işte bu sahnede sinirli ve çaresiz bir şekilde bir sigarayı dudaklarının arasına yerleştirir. sigara terstir ancak o bunu farketmeden sigaranın filtresini yakar ve derin bir nefes alır. sigarayı ağzından çeker ve dumanı savurur. ben merakla ne tepki vereceğini beklerken, birol aynı kararlılıkla sigaradan tekrar bir nefes alır.. sonra bir daha, sonra bir daha...

    --- spoiler ---
  • tony gatlif'in en etkileyici filmi. en iyi filmi değil ama en etkileyici filmi. bunu hakkıyla açıklayabilsem daha ne isterdim.
  • https://www.youtube.com/watch?v=tsjtw2mufog

    şu anda ne yapıyorsanız, çabuk bırakın. elinizdeki kitabı, izlediğiniz diziyi, tüttürdüğünüz sigarayı, sevişmek üzere olduğunuz sevgilinizi (evet, onu da), oyun arkadaşınız olan kediyi, kardan adam yapmayı, telefona bakıp durmayı.... her şeyi ama her şeyi bırakın ve yukarıdaki şarkıyı dinlemeye başlayın. sadece 3 dakika, 47 saniyelik bu şarkıyı dinlemeye verin kendinizi.

    dinlerken; sevdiği adamın peşinden olmayacak yollara düşen, cesur ve aşık zingarina'ya sarılın, ki kalbinin acısı hafiflesin. heyecandan sigarasını tersten yakan ve bir dolu müzisyene kendi için şarkılar çaldırarak sevincini kutlayan tchangalo ile dans edin, ki sakinleşsin. hissettikleri ile yüzleşmekten kaçarak kurtulabileceğini sanan ve hayatının sorumluluğunu yüklenemeyecek kadar korkak olan milan'ın yüzüne tükürün, ki utanmayı öğrensin. bir de, 75 yaşındaki dedeye selam edin, ona deyin ki; çingeneler de bisiklete binebilir ve bir kadın da bir erkek kadar güçlü olup, onun gibi dövüşebilir....

    bir şarkının içinde; hem delice mutluluk, hem delice hüzün, hem dans, hem ağıt, hem aşık hem maşuk bulabiliyorken, yapın bunları. 3 dakika 47 saniyenin sonunda; bıraktığınız ne ise, ona usulca geri dönün (sevgilinizi aşkla öpün). nasılsa, fırsat buldukça artık transylvania'yı ziyaret edeceksiniz, bu şarkı ile.
  • kendinizi karmaşık ve biraz da boşlukta hissettiğiniz vakit size yutkunma eyleminizi duyumsatmanın yanında"hafifle" diyen filmdir.

    --- spoiler ---

    kalbini verdiği, sınır dışı edilen adamı bulmak üzere yollara düşen zingarina, aslında adamın kaçtığını ve kendisini artık istemediğiyle yüzleşir. yüzleşmeyle birlikte aidiyet ve sahiplenmenin getirdiği boşluk ve acıya boğulur. mutluluğa ancak birisinin kendisine sahip çıkarak erişebileceğine inanan zingarina'yı; yarattığı boşlukta tutunduğu, özgürlüğüne gölge istemeyen sokaklarda yaşayan vandana da terk eder.

    zen ustalarına göre mutsuzluk umuttan doğar ve kendine düşkünlüğün son noktasıdır. zingarina'nın karşısına tam da bunları fark ettirecek bir zen ustası çıkmasa da tchangalo çıkar. tchangalo, bir zen değil fakat ışığı ancak kendisine yetecek şıkır şıkır avizeyi kapkaranlık ormanda bir ağaca asacak kadar uçarı, anlamlandırmalardan, beklentilerden uzak ve aidiyet takıntılı zingarina'yı pes ettirecek türdendir.

    --- spoiler ---
  • steve harris the early days dvd'sinde bu şarkının hikayesini şöyle anlatır:
    "bir gece bridge house'dan (o zamanlar takıldıkları, konser verdikleri bar) dönüyordum, transylvania bir anda geliverdi, hemen bunu teybe kaydetmeliyim dedim" ...ve transylvania geldiğinde(!) steve harris sadece 18 yaşındadır.
hesabın var mı? giriş yap