• periyodik olarak insanla (ve yükle) koşan domestik atlar için gerekli ve çok önemli bir tür masaj.

    atın günlük koşusu bittiğinde, terler ve tuz vücuduna yapışır... çok üşütmeden tımar edilir ki vücuttaki kalıntılar, ter ve kopan kıllar dökülsün, derisi rahatlamış olsun ve kendine gelsin. savaş atları için olmazsa olmaz bir gerekliliktir, tımar ihmal edilirse orta vadede telef olur atlar yoksa.

    gerisini de nesta ablanız anlatsın.

    haa unutmadan, moğol atı tımar edilmeye ihtiyaç duymaz. keyfine tımarlanabilir, ayrı.
  • osmanlı'da toprağın işlenerek, devletin masrafsız bir şekilde büyük bir askeri kuvvet sağlamasına ve iktisadi hayatın gelişmesine yardımcı olan sistem
  • osmanlı imparatorluğu'nda belirli görev ve hizmet karşılığı olarak kişilere verilen ve yıllık geliri 1.000 akçe ile 20.000 akçe arasında değişen arazi
  • osmanli devletinde bir yerin vergi gelirlerinin tumunun ya da bir kisminin hizmet karsiligi devri. sasaniler, bizans, araplar ve selcuklulardaki sisteme benzer. iki temel toplumsal grup vardir: yoneten (kontrol eden) ve yonetilen (ureten, itaat eden, reaya). mali, idari ve askeri amaclari olan bir sistemdir. yillik vergi geliri 3000 ile 20000 akce arasinda degisir.
  • tımarın tek amacı vergilendirme değildi. devletin askeri ihtitaçlarının karşılanması ve geniş toplum kesimlerinin denetim altında tutulmasında da tımarın önemli bir işlevi vardı. bu iki ihtiyaç osmanlı devletine özgü olmadığı gibi bulunan çözüm de ona özgü değildir. tımarın osmanlı'ya özgü olduğu iddiasını hem marksist (asya tipi üretim tarzı modeli) hem de weberyen ( partikülarist/ biz bize benzeriz yaklaşımı) argümanlarda görürüz. bu yaklaşıma göre tımarlı sipahi bir bey değil, devletin sıkı kontrolü altındaki bir memurdur. peki gerçekten böyle midir? her şeyden önce sipahinin konumu memura indirgenecek düzeyde değildi. sipahinin yaşam koşulları ve ethosu böyle bir şeye izin vermezdi. zira sipahinin bir işlevi de köylüyü disiplin altında tutmaktı; elleri kolları merkezi temsil edenlerle(subaşı ve kadılar) tamamen bağlanan bir sipahi bu görevi yapamazdı. ayrıca tımarlar ancak aileden tımarlı olanlara verilirdi. yani tımarlık kan bağıyla edinilebilir bir statüydü. sipahi hassa çiftliğiyle, konağıyla, cebelileriyle bir soyluydu. tımar sisteminin avrupa feodalizmine benzemediği konusunda en çok ısrar edenlerden (bkz: halil inalcık) bile "basit bir sipahiden saraydaki bir paşaya kadar her tımarlı, tıpkı feodal ordulardaki gibi kendi kapı halkına sahipti." şeklinde yazmıştır. (kaynak: inalcık, osmanlı fetih yöntemleri) örneğin balkanlarda yeni fetihlerin ardından dağıtılan tımarlardan hatırı sayılır miktarı hristiyanlara verilmişti. ancak bu tımarlar sıradan hristiyanlara değil, osmanlı öncesi balkan devletlerinin soylu sınıfına mensup kişileriydi. anlaşılan tımarlı olabilmek için sınıfsal köken ve soylu bir aileden gelme, dinden daha önemli bir kriterdi. eğer söylendiği gibi tımarlılık bir memuriyetse neden sıradan müslüman ve hristiyanlar tımar sahibi olamadı? demek ki bizans'ın (bkz: pronoia) sisteminde olduğu gibi tımarlı sipahiler de osmanlı'da soylu bir yerel toprak beyleri zümresiydi. (ileri okuma için: osmanlı'dan günümüze türkiye'de siyasal hayat)
  • düzen.
  • maymunlar ve benzeri pek çok komün yaşantısını tercih eden canlıda birbirlerinin bitlerini temizlemek, tüylerini düzeltmek ve benzeri aktivitelere girmelerine tımar; eyleme de tımar etmek denir. sosyal bağları geliştirir, seviyeyi belirler, temiz toplum falan filan...
  • timarli sipahi lerin ücreti, toprak, arsa...

    (bkz: tımarlı sipahi)
  • azar, dayak...
  • löple (bkz: timarhane)
hesabın var mı? giriş yap