• leatherface üç maskeye sahiptir bunarın ilki katil maskesidir. adı üstünde adam öldürürken bu maske takılır. ikincisi güzel kız maskesidir. bu maske insanlarla iletişim kurma isteği doğduğunda takılır. üçüncüsü yaşlı kadın maskesidir. ev işleri ve yemek gibi işlerde bu maske takılır. filmi dikkatli izlediğinizde leatherface'in sıırasıyla bu maskeleri taktığı görülecektir ama bu dikkatli izlenilmesi tavsiye edilmeyen bir filmdir
  • ortamdaki samimiyeti arttiran film. yapilan arastirmalar gosteriyor ki filme baslandiginda odanin dort bi yanindaki koltuk kanepe ve puflara yayilmis kitle, filmin sonunda televizyonun karsisindaki 3 kisilik kanepede 7 kisinin birbirine sarilmasi ile olusmus bir sevgi yumagi seklinde filmi noktaliyor
  • büyüğe, ataya saygıyı aşılayan, yabancıya karşı gösterilen misafirperverliğin en nadide örneklerini görebileceğiniz, sıcak mı sıcak, duygu yüklü bir aile filmi. hele 'kes büyükbaba, sen kes kafasını. büyüğümüzsün, sana saygımız sonsuz' dedikleri sahnede aslında herkesin böyle bir ailesi olması gerektiğine olan inancım pekişti.. onlar adına gururlandım.
  • texas elektrikli testere katliamı ilk bakışta basit bir korku filmi, ticari amaçla çekilmiş, düşük bütçeli bir slasher gibi görünür. ama çekildiği dönemin siyasi-sosyal yapısı göz önüne alındığında farklı bir okumaya da açıktır. şimdi bu tezi açmaya çalışayım:

    filmdeki deri suratlı psikopatın genç kızı merdivenden yukarı doğru elektrikli testeresiyle kovalayışı... çocukluğum boyunca kaç defa rüyalarıma girmiştir. çocuklukta bu travmaları yaşadık ama sonraları anladık ki 70'lerde bu filmler özgür ruhlu çiçek-çocukların, uyuşturucu kullanan, alkol alan, yarı çıplak gezen gençlerin konforuna tecavüz eden muhafazakâr filmlerdi. aşırı özgürlüğün testerelerle hakkından geliniyordu bir nevi. tabii sevişenler de ölüyordu. bundan daha önemli olan şeyse şuydu belki: modern uygarlığı, gökdelenleri, ofisleri, cafeleri geride bırakarak kısa süreli doğaya adım atan gençlerin taşrada nedensiz yere katledilmeleriydi. kanibalizmin mezarlığa komşu kasap ucubeleri gençlerin nostaljik hayallerini de yıkıyordu. çocukluğun neşeli günlerinin izini sürerken bir bir ortadan kayboluyorlardı (kasap çengellerine büyükbaşlar gibi asılıyorlardı). çiçek-çocuklardan, hippi'lerden nefret eden dönemin amerikan hükümetlerinin veremediği cezayı kasaplar veriyordu. nitekim 10 yıl öncesinin amerikası'nda jfk suikastinde görevlendirilen lee harvey oswald da louisiana kökenliydi.

    masumun katli ise doğrudan vietnam savaşı'ndaki katliamlarla ilgilidir. aslında 70'lerin korku filmleri hemen her zaman siyasi-sosyal konjonktürle sıkı sıkıya ilişkilidir. etsuratlı testereli çatlağın iletişim bile kurmadan kurbanlık koyun gibi gençleri biçmesi demokratik siyasi iletişimden vazgeçerek vietnam'a asker çıkartan watergate skandalı'nın düşürdüğü nixon ve öncellerinin politikalarının eleştirisini sunuyordu. bu filmi çocukluğumda yaşadığım travmatik bir deneyim olarak hatırlasam da vietnam da kalıcı bir sendroma yol açmıştı zaten. watergate'i, taşranın hakkından geldiği hippi'leri, oradan ışınlanıp küba, kamboçya, afganistan, ırak ve suriye'yi düşünüyoruz şimdi. belki de bu filmin devamının çekilmesi tesadüf değil.

    1974'te çekilen bu ilk filmde şu sahneyi özellikle işaretliyorum: yakalanıp getirilen genç kızın evin bir üyesi gibi sofraya oturtulması, nihayetinde kaçırılıp alıkonulmuştur, az sonra işkenceye maruz bırakılması vietnam'ın küçük köylerinde amerikan askerlerinin kaçırıp tecavüz ettiği genç kızları düşündürüyor ister istemez. bu tarz aşırı sahnelerdeki çiğ şiddet bile eleştirel olmayı başarıyor diyebiliriz. film bir yandan gençlerin temsil ettiği kültüre ve alışkanlığa karşı gibi görünse de sonunda bu tuzaktan çarçabuk kurtuluyor ve yine aynı genç kızın kaçıp kurtulmasıyla nihayete eriyor. etsuratlının ise testeresiyle kendi kendini yaralaması, başıboş bir meczup gibi asfaltın ortasında testeresiyle ilkelce dans edişi amerika'nın vietnam'daki başarısızlığının göstergesine dönüşüyor. belki aşırı bir okuma bu ama bence makul, çünkü film en nihayetinde cangılda geçiyor: vietnam cangıllarındaki gerilla savaşları akla geliyor yine. ve benzer şekilde etsuratlının eviyle diğer meskenlerin birbirinden uzak konumlanışı vietnam cangıllarındaki bataklıklar nedeniyle mesafeli hane yapımını akla getiriyor. savaş sonrası yapılan birçok röportajda amerikan askerleri vietnam'ı bu yüzden tekinsiz bir cehennem cangılı gibi betimlerler. çünkü bataklık, dağınık kulübeler ve sık ağaçlar nedeniyle, mayınların da kesin bir engel oluşturmasıyla amerikan askerleri umumiyetle cangıllarda öldürülmüştür.

    tekerlekli sandalyesinde atıl bir hayat süren gencin katli ise ayrı bir travma nedenidir. bununla ilgili yıllar yılı değişmeyen düşüncem de şuydu: bariz üstünlüğüne rağmen etsuratın törensi hareketleri, tek bir vuruşun yetmesine rağmen engelli genci sürekli darbelerle biçmesi vietnam ya da bir başka savaş fark etmez, bu vahşi eylemin basitçe öldürme değil, katliamla ilişkisini ortaya koyar. nitekim savaş bir cinayettir, katliamdır, planlı-programlı insan katletme ritüellerinin icra edildiği pratik alanıdır.

    özetle, katledilen gençlerin hepsinin masum olması, avcı ile kurban arasında doğrudan bir iletişim noktasının bulunmayışı ve hiç de misafirperver görünmeyen taşralı kendi içine kapanık kasapların hastalıklı eylemleri, yanlış yönlendirilerek raydan çıkartılan masumların safiyane tavırları ve bunun kanlı sonuçları texas elektrikli testere katliamı filminin sadece bir slasher değil, planlı-programlı reçetelerle vietnam'da yakıp-yıkma, tecavüz, bombardımanlarla köyleri yok etme eylemlerine karışan sabıkalı amerikan ordusunun kanlı bir alegorisi olduğu tezini güçlendirir.

    slasher döngüsünü hitchcock'un psycho'su başlatmıştı ve o film de testere katliamı filmi gibi içe kapanık seri katil ed gein'in çapraşık yaşamöyküsünden esinlenmişti. bununa birlikte bu film bahsettiğim nedenlerden dolayı slasher döngüsünün alegorik sonuçlarıyla ilgilenir. psycho'nun özü ise kurmaca bir romandır esasında.

    sonuç olarak texas elektrikli testere katliamı taşraya özgü tutucu amerikan geleneğini onaylayıp aşırı özgürlükçü, liberal yaşam tarzını baltalar gibi görünmesine rağmen kendi kurduğu sistemi alaşağı ederek bir korku alegorisine dönüşür: masumların katledildiği sömürgeci amerikan politikalarının kanlı vahşetini görünür kılmak ve bu yolla belli alışkanlıklarla gözü kör edilmiş amerikan seyircisini sarsarak kendine getirmek. bir anlamda bu film, vietnam savaşı bittikten on veya on beş yıl sonra çekilen savaş filmlerinin çoğunun yapamadığını yapmış, henüz vietnam trajedisinin izleri zihinlerdeyken tepkisini ortaya koyabilmiştir.
  • trt 2'de izledigim bir sinema programinda "teksas chainsaw maskarasi" olarak adlandirilan film. $ahidim de var inanmazsaniz. maskaralik yapmayin.
  • 2003 versiyonu da hoş olmuş film.. aslında filmde bir korku filminden beklenebilecek tüm klişeler mevcut.. ama rahatsız edecek düzeyde değiller.. gore'un ayarı iyi tutturulmuş.. tam dozunda.. ama bence en önemli özelliği atmosferi.. 5. dakikadan son saniyeye kadar izleyiciye rahat bir nefes aldırmıyor film.. "yaw bu adamdan da zarar gelmez" denilecek bir karakter yok ortalıkta.. tüm karakterler ayrı psikopat.. böyle olunca koltuğunuzda rahat oturcak bir saniyeniz bile olmuyor.. gerilim bir an bile kesilmiyor.. herşey iyi güzel ama film beni korkuttu mu?.. hayır.. neden?.. ah o amerikan angut gençleri yok mu.. bir korku filminde de rahat durun be güzelim.. oturun evinizde.. eğlence aramayın.. boş evlere dalmayın.. "is anyone here?" diye seslenmeyin.. çocuk sesi duymayın.. rüzgarla gıcırdayan metallerin önünden geçmeyin.. insan bu gençlere benim gibi gıcık olunca, bütün film "ölsün la bu yavşaklar", "kes abi kes, acıma" diyerek izliyo.. atmosferin de mına koyyo tabi..
  • bu filmin korkutan tek yanı gerçek bi hikaye olması.. bunların birileri tarafından yaşandığını düşündükçe ödüm kopuyor.. yoksa film gayet sıradan, bunun gibi bi sürü film izledik..
  • motorlu testereye karşı beslediğim sonsuz sevgi ve saygıya rağmen izleyemediğim film
  • krolonojik sırayla tüm texas katliamı filmlerini ele alırsak, hangi filmi nasıl bir sırayla izlenmesi gerektiği konusunda kafa karışıklığı yaşayanlara yardımcı olabiliriz. şöyle ki;

    -the texas chainsaw massacre- 1974 (ilk çekilen texas katliamı filmi, en orijinal filmdir)
    http://www.imdb.com/title/tt0072271/

    -the texas chainsaw massacre 2- 1986 (yine tobe hooper tarafından çekilen devam filmidir)
    http://www.imdb.com/title/tt0092076/

    -leatherface texas chainsaw massacre 3- 1990 (tobe hooper'ın artık elini çektiği, üçüncü texas katliamı filmi)
    http://www.imdb.com/title/tt0099994/

    -return of the texas chainsaw massacre- 1994 (texas katliamı'nın bir diğer yaratıcısı kim henkel'ın yönettiği serinin dördüncü filmi)
    http://www.imdb.com/title/tt0110978/

    -the texas chainsaw massacre - 2003 (bu film, 1974 tarihli orijinal filmin yeniden çevrimidir)
    http://www.imdb.com/title/tt0324216/

    -texas chainsaw massacre 3d - 2013 (2013 yılının ocak ayında gösterime girecek olan, üç boyutlu texas katliamı filmi)
    http://www.imdb.com/title/tt1572315/

    edit: sheen uyardı. 2006 yıllında çekilmiş the texas chainsaw massacre the beginning isimli bir film de mevcutmuş. filmi izlemedim ama adından anlaşılacağı üzere olayın öncesine giden bir film sanırım.
    http://www.imdb.com/title/tt0420294/?ref_=sr_3
  • the hills have eyes'la birlikte amerika çöllerine yolumun düşmemesini dilememe neden olan film olmuştur kendisi.
hesabın var mı? giriş yap