• the world needs a hero ile birlikte en çok haksızlık yapılan megadeth albümü. olm taş gibi albüm amına koyim, tamam belki thrash değil ama harika şarkılar var içerisinde. çatır çatır müzik yapmış adamlar.

    sikicem zaten şu leş metalcileri, sizin gibi insanlar 20 senedir bik bik ediyor diye millet istediği müziği yapamıyor. gerçi megadeth ve metallica pek siklemiyor ama ne bileyim belki slayer jazz yapacak ama yapamıyor?
  • lan 10 sene olmuş... bi daha dinledim, hala muhteşem bir albüm.
  • kadrosu çok enteresan bi albüm bu, dave kendi solo albümü gibi düşünüp öyle çıkardığı için herhalde. (megadeth solo projesi değil mi kısmı başka bi mevzu)
    bas gitarda country gruplarında çalan jimmie sloas
    davulda bir davul efsanesi olsa da heavy metal ile alakası hiç olmamış vinnie colaiuta
    lead gitarda ex-megadeth üyesi, ama esasında jazz/fusion gitaristi olarak büyük saygı gören chris poland

    bu enteresan kadro, yeniden kendini ispatlamaya çalışan mustaine falan derken ortaya böyle bir albüm çıkmış.
  • öncelikle buradan mustaine bey'e seslenmek istiyorum: yedin yine bizi eşek kafalı seni.
    bir önceki albüm the world needs a hero çıkmadan önce yaşananların bir benzerini yaşatmıştır bize dave efendi. hatırlayalım: en son risk'i çıkarmış ve yıllardır ses vermeyen bir megadeth vardı, yeni albüm lafını duyar duymaz heyecanlanmış, websitesine koşup "megadeth bir albümlük deneysel bir dönemden sonra köklerine geri dönüyor." cümlesiyle karşılaşınca hoplayıp zıplamaya başlamıştık, ardından capitol punishment'ta dread and the fugitive mind ile karşılaşınca kafamızla tavanları kırmıştık. çıkan albümde ise köklerine dönmüş bir megadeth'ten çok laylom nakaratlarla daha geniş bir kitleye hitap etmeye çalışan bir megadeth bulmuştuk. (albüm megadeth'in son albümüyken böyle diyemiyordum tabii kolay kolay. aradığımı bulamamış olmama rağmen bolca dinlemiştim o albümü ilk çıktığı zamanlarda.) dread and the fugitive mind ise albümün en sert, en eskiyi andıran şarkısıydı ne hikmetse..
    şimdiki zamana dönelim: şundan bir kaç ay önce megadeth yoktu. dağılmış ve arkasında şahane müzikler bırakarak rock efsaneleri arasında yerini almıştı. e haliyle yeni bir albüm de beklemiyorduk olmayan megadeth'ten. birden megadeth.com kaynamaya başladı, bu hareketliliğin getirdiği "megadeth geri mi gelecek?" sorusu bir gün sitede çat diye beliren ufak bir mp3 ile "evet!" cevabını aldı. şahane bir gitar riffi (sonradan öğrendik blackmail the universe'ten olduğunun) üzerine konuşan dave mustaine "klasik megadeth çok yakında geri geliyor." diyordu. daha sonra kick the chair geldi ve biz yine tavana vurduk, aynı daha önce dread and the fugitive mind ile olduğu gibi. şarkı rust in peace'ten fırlamış gibiydi. belli ki mustaine artık yeni bir black album yaratma (satış olarak) sevdasından vazgeçmişti. öyle ya, ne risk ne twnah adam gibi satabilmişti, o da megadeth'i hala izleyen çekirdek fanatik kitlesine dönmüştü yüzünü, kim olsa böyle yapmaz mıydı zaten? eh.. aklın yolu bir.
    değilmiş. herkesin çoktan gördüğü üzere mustaine yine köklerinden yana bakmıyor pek. belli ki bir daha da bakmayacak kolay kolay.
    şimdi albümden nefret etmiş gibi bir izlenim verdim sanırım, ama hayır. her ne kadar umduğum gibi bir albüm olmadığını anlayınca bayağı hayal kırıklığına uğradıysam da, içinde bulunduğumuz dönemin beş para etmez müziğinin içinde boğulmamaya çalışırken mustaine'in tanıdık çığırmasını duymaktan fazlasıyla mutlu oldum. ayrıca bu sefer albümü güzel yapan tek şey uzun zamandır megadeth'e aç olmamız değil. twnah'ın baştan savmalığına karşın, the system has failed'ın besteleri çok güzel, şarkıları da teker teker oldukça başarılı. örneğin die dead enough, the scorpion -her ne kadar bunlar normal şartlarda megadeth'ten duymamamız gereken parçalar da olsa- her grubun kolay kolay çıkartamayacağı derecede vurucu eserler. zaten mustaine de bunu fark etmiş olacak, single olarak die dead enough'ı seçmiş. (tabii albümün bize yönelik single'ının websitesinde yayınlanan kick the chair olduğunu hepimiz biliyoruz. zekice..) ne diyeyim, şu güzelim beste güzel bir radyo başarısı yakalasa da bari şu adam gün yüzü görse artık..
    the system has failed güzel bir albüm. üzerinde güneşin batmakta olduğunu üzülerek kabul ettiğimiz heavy metal'in tarihi yazılırken orada olan, birçok yerini de bizzat yazmış olan bir elin eseri. "tam aradığımız şey" değil belki ama.. megadeth hala orada ve yaptıkları müzik hala discman'imizi günlerce işgal edebiliyor.
  • albümü aratırken 'searching for the system has failed' yazısını görünce tekrar aratmaya başladığım albüm... duygularıyla alay edilmiş bir ai bot gibi hissettim kendimi bir an*
  • megadeth'in veda albümü. bundan sonrası tufan amk.
  • megadeth'in en çok hakaret edilen albümü. sebebini anlamadığım bir şekilde sevmezler bunu. bana göre çok kral albümdür. her albüm peace sells gibi olacak diye bir kanunu yok doğa ananın.
  • 15 temmuz akşamı çektim albümü dayanamayıp, ve o gün bugündür devamlı bu albümü dinliyorum. 4 gün geçmiş, sanırım bişeyler karalamak için yeterince dinledim.

    herşeyden önce, bu albüm kesinlikle rust in peace değil, veya megadeth'in o şaşalı eski thrash günlerine bir geri dönüş değil. sağda solda arada thrash rifflerine rastlayabiliyoruz, ama "bu albüm thrash metal albümüdür" demek yanlış olur. aslında bu albüm megadeth'in 20 yıllık tarihinin karışımı bi albüm bile denilebilir. her dönemden şarkılar görebiliriz. kick the chair, blackmail the universe insana "işte bu thrash" dedirtirken, öte yandan of mice and man veya something i'm not veya my kingdom come tam cryptic writings zamanlarını andıran şarkılar. tears in a vial veya the scorpion ise youthanasia dönemlerinden kalma şarkılar gibi.

    genel olarak gayet başarılı bi albüm, cryptic writings'ten, twnah'dan, risk'ten iyi olduğu su götürmez. hatta sanırım youthanasia'dan bile daha güzel bence. ama ilk 5 albümden kesinlikle güzel değil. countdown to extinction'daki "boş şarkı yok" modeline uyan bir albüm değil, rust in peace, so far so good..., peace sells, ve killing is my business'deki suratınıza yapışan şarkılar, o manyak hız bu albümde yine yok. yani "aha mustaine iyileşti, şimdi elimize vericek, eski zamanlardaki gibi kızgın, agresif, sert ve hızlı bi albüm bizi bekliyor" diyenler yine hayal kırıklığına uğrayacak. ne yazıkki ben de "kick the chair" ile bu beklentiye girmiştim, ama sonuç hayalkırıklığı oldu.

    yalnız bu hayalkırıklığı sadece ilk 5 albüm gibi bişiler bekleyenler için, ve bu demek değil ki "albüm çok kötü". yukarılarda bi yerde yazdığım gibi, albüm megadeth'in 92'den beri ortaya koyduğu en melodik, en iyi albümü.
    solo gitarlar chris poland'ın da desteğiyle gerçekten mükemmel, solo sıkıntısı çekilmiyor yani. vokaller de melodikleşmiş, daha bi akılda kalır olmuş.

    şarkı şarkı bakacak olursak;
    blackmail the universe hiç yavaşlamayan, hızlı yapısıyla çok etkileyici, keşke tüm albüm böyle olsa bile diyebiliyorsunuz.
    die dead enough'ın nakaratı öyle akılda kalıcı ki, 4 gün boyunca ben o nakaratı sayıkladım. single ve klip seçimi de sanki iyi bir seçimmiş gibi, ama ben olsam kick the chair'e klip çekerdim.
    kick the chair için konuşmaya bile gerek yok, mükemmel.
    the scorpion da güzel nakaratıyla dikkat çekiyor, onun dışında gayet güzel bi şarkı.
    tears in a vial'ın ilk kısmı hafif sıkıcı olsa da ikinci kısımda şarkı kendine geliyor, gayet güzel.
    back in the day sanırım albümdeki en mükemmel şarkılar sıralamasında en üst sıralara oynayabilir. öyle bi ikinci kısmı var ki, mustaine vokal melodisinin amına koymuş, mükemmel olmuş. ayrıca girişi de gerçekten çok etkileyici. mükemmel.
    ama işte bu şarkılardan sonra albümde düşüş başlıyor. something i'm not, truth be told, of mice and men, shadow of deth, my kingdom come şarkıları albümün ilk tarafını dinleyip beklentileri yüksek tutanlar için hayalkırıklığı oluyor. sağda solda güzel saniyeler olabilir, güzel riffler güzel sololar olabilir, ama toplamda kötü.

    entry çok karıştı, en iyisi toplayayıp entry'ye bi son verelim, özetle;
    mustaine kick the chair ile bizi öyle bi beklenti içine sokmuştu ki, bu albüm o beklentiyi karşılayacak düzeyde (ne yazıkki) değil. ama yine de 92'den beri mustaine'in en mükemmel çabası bu albüm olmuş. özellikle ilk 7 şarkı çok güzel.
  • megadeth'in ikinci baharında çıkan bu albüm başlangıçta dave mustaine'in ilk solo albümü olarak yayınlanması düşünülüyormuş ancak sonradan grubun yeni albümü olarak yayınlanmış.
  • ilk albümünü çıkaralı yirmi yıla yakın bir süre olan ve bu süre içerisinde de adını dünyanın en önemli metal grupları arasına yazdıran megadeth’in son yıllardaki albümleri nedense hep olaylı oluyor. “risk” sonrası çok büyük eleştiri alan ve ardından çıkardığı “the world needs a hero” ile bu eleştirilere bir nebze de olsa cevap veren grubun geleceği, bu albüm sonrası dave mustaine’in kolundaki sakatlık nedeniyle belirsiz bir hale geldi. pek çok dedikodunun döndüğü bu olaylar ve geçen yıllar sonrasındaysa grup tekrar toplandı –gerçi toplandı demek yanlış olur çünkü eski kadrodan yanlızca mustaine vardı- ve yeni bir albüme imza attı. ilk iki megadeth albümünde gitar çalan chris poland ve daha çok caz dünyasında yaptığı işlerden tanınan vinnie colaiuota’nın da katılımıyla bambaşka bir grup olarak adeta tekrardan kurulan ve hatta kimilerince artık “the dave mustaine band” diye adlandırılan megadeth’in; tüm bu dedikodu ve tartışmaların sonucunda merakla beklenen bir albüme imza atacağı belliydi.
    kimileri artık grubun yorulduğunu ve son zamanlarına yaklaştığını, bu nedenle de ticari amaçlı bir albüme imza atacağını düşünürken, bir diğer kesim ise mustaine’in dedikodu ve eleştirileri bastırmak için pek çok kişiyi şaşırtacak ve “köklere dönüş” olarak nitelendirilecek bir albüm yaratacağını iddia ediyordu. albüm çıkışından aylar önce grubun internet sitesine koyulan “kick the chair”, bahsettiğim bu ikinci grup iddiayı destekler nitelikteydi. pek çok insan “ikinci bir rust in peace mi geliyor?” diye heyecanlanmaya başladı. albüm piyasaya çıktığında ise görüldü ki; albüm ikinci bir “rust in peace” değildi. ancak bu; albümün kötü olduğu anlamına da gelmiyordu.
    aksine, albüm son derece başarılıydı ve ümitsiz megadeth sevenlerini büyük oranda mutlu etti. kimileri albümü “youthanasia” sonrasında çıkan en iyi megadeth albümü olarak nitelendirdi. hatta bazıları albümün “youthanasia”dan bile iyi olduğunu öne sürdü. benim görüşüm; daha iyi denmese de, albümün “youthanasia” ile çekişebileceği yönünde.
    parçalar bakacak olursak, albümün özellikle ilk dört parçasının gerçekten çok başarılı parçalar olduğunu ve bu şekilde de albümün çok sağlam bir başlangıç yaptığını görüyoruz. girişteki “blackmail the universe” ve üçüncü sıradaki “kick the chair” albümün en thrash parçaları olarak dikkat çekerken, “blackmail the universe” daha girişinden itibaren bir thrash metal parçasının sahip olması gereken tüm özellikleri bünyesinde barındırıyor. daha önce bahsettiğimiz “kick the chair” ise, albümün en “rust in peace” kokan parçası.
    dördüncü sıradaki “the scorpion”; güzel kesik ritmleri ve akılda kalıcı nakaratı ile albümde öne çıkan diğer bir çalışma.
    ikinci sıradaki, albümün ilk single’ı olan ve klip çekilen “die dead enough” da son derece başarılı bir parça. özellikle nakaratı, megadeth’in bugüne dek yazdığı en iyi nakaratlardan biri. son derece duygusal, vurucu ve hemen akılda kalan bir nakarat. her mısra sonrası tekrarlanan “...and i run”lar, nakaratı çok vurucu bir hale getiriyor.
    bu dört parçadan sonra gelen parçalar arasından en çok dikkat çekenler ise; “cryptic writings”den fırlamışçasına duran ve sonlarına doğru coşan “tears in a vial”, baştan sona coşkulu ve hızlı devam eden “back in the day”, “twnah” albümündeki atmosferi andıran, nakaratı ve mustaine’in benzersiz yorumuyla süslü “truth be told” ve yine nakaratı ile öne çıkan “of mice and men”.
    bunların dışında kalan parçalar arasından; sürekli aynı giden atmosferiyle “something i’m not” ve sondaki -kanımca pek bir özelliği olmayan- “my kingdom come”, albümün en vasat parçaları. bu iki parça, belki de albümün olumsuz anlamda eleştirilebilecek kısmını oluşturuyor.
    albümün artılarına devam edecek olursak; poland’ın blues kokulu sololarını ve mustaine’in kimi zaman seksenleri anımsatan başarılı vokal performansını da sayabiliriz. zaten metal tarihinin en kendine özgü ve orijinal vokalistlerinden biri olan mustaine, bu albümde kesinlikle çok başarılı.
    açıkçası eğer albüm daha iyi bir kapanış yapsa ve ilk dört parçadaki orijinalite albümün ikinci yarısına da yayılsaydı, albüm grubun en iyi albümleri arasına girecek düzeyde olurdu.
    ama bu haliyle, megadeth’in son dönemdeki gelişimi açısından oldukça büyük, ancak grubun –yani dave mustain’in- yapabilecekleri açısından ortalama bir adım. buna rağmen, grubun son dönemde yaşadıkları ve müzikal gidişatı düşünüldüğünde; ben bu albümü “twnah” ve “cryptic writings”’in üzerinde, “youthanasia”nın ise çok az altında görüyorum.
    grup bu albüm sonrası yoluna devam eder mi bilinmez. ama eğer olur da kariyerini bu albümle noktalarsa, hayranlarının zevkle dinleyeceği ve yıllar boyu eşlik edeceği pek çok güzel parçanın bulunduğu bir albümle veda etmiş olacak ve bu dev kariyere hoş bir nokta koyacak.
hesabın var mı? giriş yap