• yer, yer basit gibi görünse de, aktüel kamera kullanımının, günü açan jump cut'lar eşliğinde sürdürdüğü yarış bu diziyi belirli bir seviyeye taşır. oysa o seviyeyi; bu sefer aşılması zor bir noktaya taşıyan karakterlerin çok katmanlı yürüyüşüdür. the shield öyle bir dizidir ki; bir şekilde suçlu olduğunu bildiğiniz bir karakteri ailenizden bir ferdiymiş gibi gözetirsiniz. her seferin de paçayı kurtarmasını dilersiniz mackey'nin. ama bu yeterli değildir. lem (curtis "lemonhead" lemansky)'nin ahlaki/ iç hesaplaşmaları, shane'in primitif paradigma zorunluluğundan açılan gelecek kaygısı, gardocki'nin devamlı düşünen aurasının ardında gizlenmiş özel hayatı yönünüzü değiştirir. aceveda'nın politik ikiyüzlülüğü ile claudette'in yetiştiriliş tarzından dolayı katılaşmış ön yargılarıdır bu çıkmaz sokağın kırmızı ışıkları. bir kaç saniyeliğine de olsa dutch'ın, bu efsane dizinin en önemli karakteri olduğunu düşünmeye başlarsınız. çünkü danny aslında sevmediği bir işi yapmaktadır ve julien ışığı görmeden önce kendi ruhunun karanlığına batmıştır. duvarlara işlenmiş "strike team buradaydı!"yazılarının ardından joker vari kartvizitlerin 'one niners'lar üzerine düşerken çıkardığı hışırtıya takılırsınız. gece gündüze dönmektedir ve suç aslında karar verirken, karar vermemizi sağlayan bir ruh halinin yansımasıdır çoğu zaman. bu yüzden ben gilroy'a kızmak yerine ona acırız. ve aslında tarafını tutmamız gereken kavanaugh bize lise müdürümüzü veya patronumuzu hatırlatmaktadır. bir tür düzenle uzlaşma hali değildir bu. zorunluluğun kaybolduğu saniyedir kalkanın ardına itilmiş olan. o anda 'shield'in sadece polis rozeti anlamına gelmediğini anlarız- önümüzde ki o yol aydınlanmıştır. bizler kusurlu insanlarız. mackey gibi, lem gibi, shane gibi. silahlar, çeteler, para ve uyuşturucu parıldıyor olsa bile yüzeyde, aşağıda bir yerde sıradan bir insanın, sıradan bir günü biçimlenmekte. bu yüzden the sopranos seyretmeye benzemez the shield'i seyretmek. lem'in hapse girmeden önce arkadaşlarıyla geçirdiği son gece, içilen biralar, kahkahalar... bir his olarak kalır bu sahne. bir milattır.- bundan sonra devinendir yaşamın yırtıcı gerçekliği. hiç bir şey aynı kalmayacaktır bu düzende. insanlığın satranç masaları üzerinde seviştiği bir yüzyılda, bir şekilde daha fazlasını hakkettiğini düşünmek kadar acı olamaz hiç bir şey. gece gündüze dönmektedir. gözlerimiz fal taşı gibi açılır. perdeden sızan güneş bir tür yalancıdır. yeni bir iş günü, yeni bir savaş. dünyanın öbür ucunda ki bir hapishanede, antwon mitchell; yatmadan önce ki son sigarasını yakmıştır.
  • son bölümünü izleyene kadar üzerine tek kelime etmediğim dizidir.

    --- spoiler ---

    şu dizide eksik olan hiçbir şey yoktu, sanırım. 7 sezon boyunca elimden geldiğince hata, gerçekçi olmayan detay kırıntıları aradım, zira her bölümüyle farmington'ın sokaklarında gösterdiği yaşamı, diyalog dönerken kameranın bir latin vatandaşının çaresizliğine veya bir siyahinin kendinden başka dostuğu olmadığını gösteren bir sahneye dönmesi bu dizinin neden sıradan, klişe bir polisiye olmadığının birkaç ufak örneğidir. aktüel kamera ile yapılan baskında, o baskın yapılan evde gördüğünüz her şey o evin muadiline yapacağınız bir baskında bulacağınız her şeyi barındırır ve dizi bunları göstermek geri durmaz, aksine bu sahnelerin üzerine zoom yapar. nüdist ve çıplak sahneler olmasa da, görmediğiniz bir şeyi hissetmenizi sağlar çekim açıları ve o yarım yamalak gördüğünüz deriler. tüm yukarıda dediklerimin yanında, işlenen suçların tüm çıplaklığı ile ortaya konulması da, bu dizinin gerçekten birebir olarak alınan bir kurgu, bir portre olduğunu gösterir.

    gerçeğe olan tahammülsüzlüğümüzün üzerine gider her bölümünde işlenen suçlar ile. bu suçlar ile mücadele edebilmek için de, kanunların ne kadar yetersiz olduğunu gösterir. bir yandan vic mackey'nin bu kuralsızlıkla sokakları elinde tutmaya çalışırken, her şeyi elinde tutamayacağını her gün farklı bir olayla görür ve bunu göre göre en dibe kadar düştüğünü gözlemler.

    strike team'i öyle benimsersiniz ki, ilk iki sezonda bu takımın arasına herhangi bir şekilde girilemeyeceğini ve bu adamların kan bağından öte dostluğunu herhangi bir şeyin bozamayacağını düşünürsünüz. fakat, dizinin kurgusunda bu bağların nasıl çözüldüğünü bir bir gözlemlersiniz. lem'in kucağına el bombası düştüğünde, shane'in kafasında revolver patladığında, ronnie vic'in yüzüne karşı bağıra bağıra müebbete gittiğinde ve vic tek kazanan gibi görünürken, aslında en büyük kaybeden olduğunu anlayıp çekmeceden silahı çekip gittiğinde, anlarsınız ki, "asla göründüğü gibi değil". iyi ve kötü karmaşasından ziyade seçimlerin olduğunu ve bunların yorumunun iyi ve kötü olduğunu anlarız. fakat, bu dizide asla iyi görmeyiz, (bir yerlerden bir şeyler çağrıştırıyor bu) her seçim daha da dibe götürür her karakteri.

    7. sezon finalinde ses kaydı açıldıktan sonra vic'in yüzüne aktüel kamera titreye titreye yaklaşıp, uzaklaştığında, oyunculuğun kelimelerden nasıl çok daha fazla şey anlatabildiğine şahit olursunuz. kanınız donar o an. vic'in, bırakın farmington'ı, ailesini bile koruyamadığını acı şekilde gösterirler bize.

    izlediğim en güzel dizilerden bu kesinlikle. kendisini karakterlerin hayatına gömebilen ve o atmosferi yaşayan. sadece diyalogları değil de, yüzden okunan cümleleri seven herkesin seveceği bir dizidir bu -- adım gibi eminim.

    --- spoiler ---
  • dizideki karakterlerin ve senaryonun temeli, 90li yillarda abd'de patlak vermi$ rampart skandalina dayaniyormu$. neler neler donmu$ serhat bildigin gibi degil. bu rampart denen bolgeye bagli karakolda gorev yapan crash adli bi narkotik bolumu varmi$. sokak ceteleri ve uyu$turucu ticareti yapan sokak emekcilerini sonlandirma amaciyla kurulmu$ felan... i$te dizideki strike team bunlar oluyor. $ehirde cok temiz siki$ dondurmu$ler, olaya onlarca polis mudahil olmu$. yolsuzluk, zimmete para gecirme, adam kacirma, banka soygunu, delil karartma ve uydurma, iyi polis/kotu polis, sokak cetelerine korumalik yapma vs... daha onlarca illegal mevzular.

    i$te bu dizinin muthi$ gercekci senaryosu da buradan geliyormu$. bu yaziya denk gelenler henuz izlemediyse hemen listelerine eklesinler. cok temiz dizi. the wire kadar guzel. kuponlarda bulunmali.
    http://en.wikipedia.org/wiki/rampart_scandal
  • türkiye'de niyeyse the oz gibi pek tutmayan bir dizidir. sebebini şahsen bilmiyorum. ama çekilmiş en muhteşem dizilerden biri olduğu gerçeğini asla değiştirmez.
  • 4. sezon 7. bölümün sonunda şu parça çalar

    (bkz: will you smile again for me)

    --- spoiler ---

    en yakın dostu shane'in ihaneti, karakolda önünün kesilmesi ve artan baskı, eski eşinin dutch boy'la kırıştırmaya başlaması, çocuklarının hastalığı ve kötüye giden ilişkileriyle vic diplerdedir... bu düşüncelerle sokaklarda anlamsızca yürürken bu şarkı çalmaya başlar... şarkı gittikçe batan vic'in özetidir ve çektiği acılar gözünden okunmaktadır. ama o liderdir ve dik durmalıdır... peki yaptıklarının bedelini nereye kadar ödeyecektir, asıl önemlisi nereye kadar dayanabilecektir?

    ah vic ah...

    --- spoiler ---

    diziyi bu kadar iyi yapan şey kesinlikle mükemmele yakın müzik seçimleri. 4x7'nin sonu ve müzik içime oturdu resmen.
  • kucuk emrah bakisli horatio caine, her seyi bilimle cozerim benn diyen grissom efendi, kıldı tüydü yündü diye her biseyden korkan monk, romantik komedi formatli crossing jordan, bilumum kendisi arizali her bir baskaca seyin tastamam duzgun oldugu dizilerden sonra ilac gibi gelmistir. en bi feristahli gercektir, iyi polis kotu polis degil kotu ve daha kotu polis vardir. bir seye bulasmamis polis vardir, her bisiy cok gercektir. hele o dogma tadi veren kameralari, titreyen zoomları bi harikadir. feci sarmistir, pek de iyi gitmektedir vesselam.
  • son zamanlarda izlediğim en kaliteli dizilerden biri, belki de birincisi. sadece michael chicklis 'in oyunculuğu için bile izlenebilir. senaryo harika , oyunculuklar harika, çekim teknikleri ve çatışma sahneleri mükemmel. gerçekçilik derseniz : aktüel kamera kullanımı sayesinde çatışma sırasında sokaktan geçen bir insan gibi olayları izliyorsunuz.

    karakterler, karakterlerin motivasyonları, psikolojik arka planları gerçekten iyi kurgulanmış hikayeler içerisinde mükemmel bir şekilde resmedilmiş. glen close, forest whitaker, franka potente gibi yıldızları (bkz: )
    izlemek ise büyük bir keyif.

    vic mackey nasıl bir adamdır, nasıl bir karakterdir. hastasıyız.
    hakikaten bir fırsat olsa horacio caine shield'a konuk olsa vic şuna bi tokat atsa süper olur .

    bir de 6. sezon promo videolarında kullanılan şarkıyı merak eden varsa :

    (bkz: black lab)
    (bkz: this night)

    --- spoiler ---
    yazık oldu yaw lem'e hiç harcanacak adam mıydı o ???? eğer vic şu shane'i temizlemezse yok abi boşuna izlemişiz bu diziyi bu kadar sezon. bildiğimiz vic söz vermişken sağ bırakırsa bu herifi vic olmaktan çıkar.
    --- spoiler ---
  • yillarca takip ettigim daha iyisi olmaz dedigim oz 'dan sonra bagimlisi oldugum tek dizi...
  • tüm zamanların gelmiş geçmiş en iyi dizisi. 7 sezon oynamış olmasına rağmen vic ve takımını seyretmek eminim kimseyi kesmemiştir. bu arada türkçe dublaj berbat olup orijinal sesiyle diziyi takip etmek çok daha iyi bir seçenek olacaktır.
  • an itibariyle tüm sezonları bitirmiş bulunuyorum. öncelikle 4.sezon ve sonrası dizi daha heycanlı, kendini bi çırpıda bitirtiyo, tam anlamıyla seviye atlamış vaziyette.

    --- spoiler ---

    öncelikle şu dizi sırf claudette'in vic'in itiraflarına tanık olup da elinden bi şey gelmemesi üzerine delirmesini görmek için bile izlenir.

    dizinin geneline baktığımızda vic gibi güçlü bi karakterin karizmasını çizen tek olay ronnie'ye attığı kazıktır. ronnie demişken senaristler niye bu adamı lem'in ölümüne kadar bu kadar zayıf işlemişler anlaşılır iş diil. resmen lem ölünce döktürmeye başlıyo, strike team harici gittiği operasyonlarda ortalığın amına koyuyo. bana göre bu eleman ekibin en kafası çalışan ve mantıklı düşünen adamıydı. son ana kadar vic'e ve lem'in anısına sadık olmuş, primat shane'e taviz vermemiş en sonda vic'ten yediği kazığı öğrenince delirmiş, ağzına sıçılan vic'in tek yapabildiğiyse utancıyla mal gibi kalmak olmuştur.

    strike team'i asıl bitiren olay vic'in ve shane'in aile hayatlarıdır. mara shane'in zaten düzgün çalışmayan beyninin hepten içine etmiş, herifin tüm frekanslarını karıştırmıştır. çektiklerinden bıkan corrine desen garibim en sonunda vic'i hapse attırmaya uğraşıyodu. ayrıca finalden bi bölüm önce vic'in corrine'le parkta buluşup parayı alıcağı sahnede kafasını çevirmesiyle saniyesinde tuzağı farketmesi ise şahsımı hassiktirlere sevk etti.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap