• disintegration albumundeki parcalanmanin* tavana vurdugu $arki. zaten ardindan da bir cam kirigi efekti gelir. (bkz: disintegration)
  • en son dinleyişimde "manyakmıyım ben ya, durup dururken neden depresyona sokuyorum bünyeyi" şeklinde isyan etmem sonucu yıllardır dinlemediğim cure şarkısı. birde from the edge of the deep green sea* adlı bi eserleri vardır ki buda aynı muammeleyi görmelidir kanımca.
  • destursuz dinlenmez, ulu orta adi agza alinmaz.. vahiy gibi bisey..
  • yağmurlu günlere yakışan şarkılar dinleyeyim bugün, ofis daha sevimli görünsün dediydim, bu şarkıya geldi işte sıra 9 dakika boyunca bırak ofis, işler vs hiç bir şey göremedim.. çaresizlik zamanında dinlendiğinde en dipte mezar kazacak duruma gelirsin bu şarkı eşliğinde, tamam! ama halinden mutlu mesut yaşarken dibi boylamasan bile yüzeyi göremeyecek kadar körleştirmesi beni korkutuyor.. sevmemek elde değil..
  • tum zamanlarin en depresif parcalarindan biridir.. tehlikelidir..
  • algıda seçicilik mi, gerizekalılık mı, tesadüf mü, evrenin mesajı falan mı bilemedim ama insanın en dinlememesi gereken zamanda şak diye karşısına çıkabilen bir şarkıymış, ağzınıza sıçtığıyla kalırsınız.

    (bkz: don't kiss me goodbye)
  • yağmurlu bir gece boyunca, sabaha kadar loop'ta döndükten sonra boynumun borcu oldu artık: bu dünyadan disintegration diye bir albüm geçti. bugün diğer her şey afaki.

    kulaklıkla falan dinleyemiyorum. bu ses gelsin beni sarsın, bana çarpsın, camlardan dışardaki havaya karışsın istiyorum. bu dünyadan böyle bir şarkı geçti, herkes duysun istiyorum.
  • nazarimda dunyanin en guzel sarkisi. sirf bu yuzden pek dinlemem, dunyanin en guzel sarkisindan da sikilirsam ne yaparim diye.
  • yatar pozisyonda ve karanlıkta dinlenir. sigara içirten şarkılar sınıfına girebilir gibi görünse de şarkı sizden öğrenilmiş çaresizlik davranışı sergilemenizi talep etmektedir; her şeyden el çektirir: "şarkının yağmuru" birikip göl olmuştur da, siz onun içinde robert abiyle birlikte ağır ağır çalkalanmaktasınızdır sanki.
    sözler, şarkının ağır ve yumuşak ritmiyle el ele gider. en serti "break the mirror..." lafıdır ama hemen arkasına "...sweet" sözcüğü eklenmiştir. hesap et işte gerisini.
  • the cure'dan bir resital.

    kiss me goodbye. kapkaranlık şimdi oda. zihnim tükenmiş. ruhum yorgun. can't you see i try. etrafta çıt yok. zihnim çok karışık. vücudum ağır. düşüncelerim daha da ağır. hislerim de, duygularım da. swimming the same deep water as you is hard. uyusam geçer her şey. güzel rüyalar görsem. huzurlu. dingin. mutlu. we shall be together. ağlamak geliyor içimden, ağlayamıyorum. kaşlarım çatık. alnımda çizgi oluştu eminim. so we shall be together. karanlık ne güzel. sahilde uyuyor olsam keşke. denizin karanlığından korksam. ama gökyüzündeki karanlık huzur verse dalga sesleriyle beraber. kumlar da soğuktur hem. inceden rüzgar esse. rüzgara binip gitsem uzaklara. yok ben binmesem, o beni alsa götürse. before my fading eyes and in my eyes your smile the very last thing before i go. kaşlarım çatık hala. üzgünlük değil bu. kırgınlık da değil. yorgunum ben. çok ağırım. hafifleyebilsem keşke. i will kiss you forever on nigths like this. gözkapaklarım iyiden iyiye ağırlaştı. gücüm çok azaldı. uyumak istiyorum. i will kiss you and we shall be together.
hesabın var mı? giriş yap