• terry gilliam'in cekemedigi don kisot filmi. basrollerde jean rochefort, johnny depp ve vanessa paradis yok.
  • yavaş yavaş delirdim kimse fark etmedi'nin film hali. terry gilliam’ın kendi hayatına, yaşama getirdiği dolu dolu bi eleştiri. inanılmaz yoğun bir film. gösterimden kalkmadan sinemada izlenmeli.

    bu arada adam driver inanılmaz iyi bi oyuncu, amerikan sinemasının son 5 yılda çıkardığı en iyi oyunculardan biri.
  • terry gilliam'ın filmi 25 yılda ancak bitirebilmesi, yapımcıyla papaz olması; şövalyeye öykünen don kişot'a, öykünen toby'nin çekimine kapılması, filmi içine dalma merakı bence. "bir kış gecesi eğer bir don quixote"
  • izlerken, gabriel garcia marquez'in yüzyıllık yalnızlık'ını okurken aldığım gibi bir keyif aldığım terry gilliam filmi. kurgusuyla olsun, rüya-gerçek ayrımının bulanıklaştığı sahneleriyle olsun, mizah ögeleriyle olsun (kimi zaman fazla çiğ bulsam da) bana büyülü gerçekliği beyaz perdede deneyimleme imkanı sundu diyebilirim. 8/10.
  • aslında baya sevdim filmi, güzel film, güzel senaryo ama sanki ya bir şeyler eksik ya da bir şeyler fazla. böyle yazınca çok muğlak ve garip oldu farkındayım ama özetle demek istediğim muhteşem bir film olabilecekken bu şansı ıskalamış ve iyi bir film olarak kalmış.

    bir don kişot hayranı olarak ana hikaye benim için çok ama çok güzel fakat çok fazla yan hikaye var ve bir yerden sonra kopukluklar oluşuyor, en azından bende oluştu bunlar. sinema bilgim yetersiz olduğundan çok iyi ifade edemiyorum ama filmi izleyip de benim bu entrymin giriş cümlesinde söylediğimi birebir söyleyecek insanlar olduğuna eminim diyebilirim.

    çekimi uzun yıllar sürmüş, belki de bu kadar uzaması sebebiyle bu kadar dağılmış geldi bana film. bir yazar arkadaşımız marquez kitabı gibi demiş ki aynısını düşündüm izlerken ama bir farkla; marquez kitabında hiçbir karakter ve olay sırıtmazken bu filmde bazı karakterler sırıtmış. benim de eleştirdiğim kısım bu. hayal gerçek iç içe geçmiş ama gerçeğin içindeki bazı unsurlar gerçeküstü kalmış ve ne yazık ki bunlar hayal için de fazla gerçek. benim bu filmle ilgili sorunum tam olarak buydu.

    edit: bu filmle ilgili ilginç bir şey keşfetmiş olabilirim. bu filmde bir sahnede don kişot olduğunu iddia eden yaşlı adamın güneşe doğru yolculuk yaptığını zannettiği bir sahne var. işte gözleri bağlı, bu kendini kaptırıyor, dışarıdakiler buna meşale tutuyorlar, bu da güneşe yaklaştığını zannediyor, dışarıdakiler de bunu izleyip gülüyorlar falan. eric rohmer'in altı ahlak hikayesi'nin 5. filmi olan le genou de claire'nın bir sahnesinde duvarda bir don kişot tablosu var. adam, yanındaki kadına tablodan bahsederken bu filmde don kişot'un güneş'e yolculuğu sahnesinde olan biten şeyleri anlatıyor. emin olmamakla birlikte bu filmdeki o güneşe yolculuk sahnesi, rohmer filmindeki o tablodan esinlenerek kurgulanmış olabilir.
  • terry gilliam'ın 20 yıl önce çekeceğini açıkladığı ve bütün aksiliklerin ardından en sonunda geçen sene çekimlerini tamamladığı film.

    fragman
  • finansal destek çöktüğü için çekimlerine ara verilen film (ya da hiç başlanmamış bile olabilir zira 1,5 ay olmuş destek çekileli). yeni bir yatırımcı bulunana kadar bekleyecekmiş, nedir bu adamın bu piyasadan çektiği yahu. arada time bandits'in 3d versiyonunu çekmeyi düşünüyormuş terry gilliam.

    ek: çekilerine 2011 eylül ayından önce başlanması beklenmiyormuş çünkü gilliam ingiltere ulusal operası için the damnation of faust'u hazırlayacakmış.
  • 2018 cannes film festivalinde prömiyeri yapılan, terry gilliam'ın harikulade hayal gücünü gösteren, sürreal başyapıtı.

    filmin hazırlıkları 90'larda yapılmasına rağmen, çeşitli aksaklıklar nedeniyle -don kişot'a düşünülen isimler ölmüş, para sıkıntıları olmuş, hatta sel bile basmış- ancak tamamlanabilmiş.

    gilliam'ın bu filminde karakterler arasındaki ilişki kurma biçimi de, yine 90'ların başındaki balıkçı kral hikayesini çağrıştırıyor.

    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---

    adam driver(toby), yıllar önce öğrenciliğinde çektiği don kişot'u öldüren adam filminin ardından piyasada iş yapmaya çalışan bir yönetmeni oynuyor. yıllar sonra filmi çektiği ispanyol kasabasına gittiğinde, karşılaştığı -kendi hikayesinde yarattığı- don kişot başta olmak üzere tüm karakterlerin ve kasabadaki hayatın eskisi gibi olmadığını fark ediyor. toby ile karakterlerin ilişkisi öyle bir kurguda ilerliyor ki, aralarda da rüya alemlerine dalınmasıyla neresi bugün, neresi geçmiş, neresi gerçek, hepsi birbirine karışıyor.

    filmin bu sürreal ve absürd yanları, karakter yaratımını bir miktar gölgede bırakmış diye düşünüyorum ama gilliam'ın bu filmindeki karakterlerden beklentisinin de bu kadar olduğunu düşünmek gerek sanırım.

    don kişot rolündeki jonathan pryce öyle bir rolüne kaptırmış ki, savaş verdiği gerçekten yel değirmeni mi, devler mi, nedir... ben ucunu kaçırdım. modern insana dair de çok güzel göndermeler var oralarda.

    21. yüzyıldan 17. yüzyıl arasındaki şahane geçişlere hayran oldum.

    filmin epik öyküsünü destekleyen görüntü oyunları (lens flare, vb.) ile de muhteşem bir atmosfer oluşturulmuş.

    --- spoiler ---
  • son gelen haberlere göre başrol oyuncuları yine değişen bahtsız terry gilliam projesi. eğer haberler doğruysa don kişot rolünde michael palin olacak, adam driver ise toby isminde bir karakteri oynayacak. haber içerisinde ayrıca filmin konsept tasarımları ve sinopsisi var. sinopsisi elimden geldiğince türkçeye çevirdim:

    "bir zamanlar toby fikirlerle dolu genç bir sinema öğrencisiydi. böylece şirin bir ispanyol köyünde bir don kişot uyarlaması çekmeye karar verdi.

    ama o günler geride kaldı ve şimdi toby küstah bir reklamcı, şehvet düşkünü ve zevksiz. para ve gösteriş yozlaştırdı onu. ve ispanya'da bir reklamı bitirirken bir yandan da patronunun eşiyle -jacqui-, felaket bir havayla ve kendi egosuyla uğraşmak zorunda. tüm bunlar olurken gizemli bir çingene elinde öğrenciyken çektiği filmin eski bir kopyasıyla çıkagelir: toby üzgündür ve çok uzun zaman önce ilk filmini çektiği o küçük köyü bulmaya karar verir. dehşetle keşfeder ki çektiği o küçük filmin bu sessiz yer üzerinde korkunç etkileri olmuştur. angelica, masumiyet dolu kız, yüksek kalite bir fahişe olmuştur; ve don kişotu oynayan o yaşlı adam aklını kaybetmiştir, gerçekten 'mahzun yüzlü şövalye' olduğuna inandırmıştır kendini.

    bir dizi kaza köyü yok edebilecek bir yangına neden olur. polis tarafından aranan toby kendisini sadık yaveri sancho olarak yanına alan yaşlı aptal tarafından 'kurtarılır' ve onun mükemmel eşi dulcinea'yı aramak üzere yollara düşerler.

    bu yolculuk esnasında toby şeytanlarla karşılacaktır, hem gerçek hem hayali, modern ve ortaçağdan gelen. genç hanımlar kurtarılacaktır, mızrak düelloları tamamlanacaktır ve devler öldürülecektir!

    gerçeklik ve fantazi bu garip yolculukta birbirine karışmakta, ta ki tekinsiz bir sona kadar."

    hikaye oldukça güzele benziyor, umarım gilliam bu sefer şeytanın bacağını kırar da izleyebiliriz bu filmi.

    edit: gilliam yapım çalışmalarına başlamış. böylece setten ilk fotoğraflar da gelmiş oldu. çekimlerin ise ekimde başlaması planlanıyor. gilliam senaryoyu daha önce de beraber çalıştığı** tony grisoni ile beraber kaleme almış. olga kurylenko*, stellan skarsgard* ve joana ribeiro* da kadroya katılan yeni isimler. büyük bir aksilik çıkmazsa filmi önümüzdeki sene izleyebileceğiz.
  • muhteşem bir film. gerçekten çok beğendim. geçenlerde don kişot'u okumaya başlamıştım ve ne tesadüftür ki bu film de o sırada vizyona girdi. kitabı bitirmeden filmi izlemek istemedim. kitap nihayet bitti ve okuduğum en güzel eserler arasında yerini aldı. don kişot her ne kadar bir tarafıyla aklını oynatmışsa da aslında gündelik hayatın sıkıcılığından, sığlığından ve sıradanlığından sıkılmış, kitaplarda gördüğü, hayalinde yaşadığı dünyanın peşine düşmüş bir karakter. her ne kadar başına bir sürü şey gelse de çıktığı maceralarda, zihnin kendisine oynadığı oyunla da olsa o büyülü dünyayı yaşamayı başarıyor ki zaten önemli olan da bu değil mi? her zaman hatırlayacağım, hikayesinden çok etkilendiğim bir kitap oldu don kişot. sonuç olarak filmi bu duygu ve düşüncelerle izlemeye başladım. ve dakikalar ilerlerken don kişot'u okurken aldığım zevki tekrardan almaya başladım. filmdeki atmosfer kitaptakine o kadar benzetilmiş ki hayran kalmamak elde değil. özellikle don kişot'u oynayan oyuncu hem oyunculuk olarak hem de dış görünüş olarak tam da benim kafamda canlandırdığım don kişot'la uyum halindeydi. filmin senaryosu, bazı kısımlarda tamamen kitaptan alınmaydı; bazen de değişikliğe uğramıştı ki bu değişiklikler de aslına zarar vermeyecek, asıl hikayeyi mundar etmeyecek tarzda değişikliklerdi. bir nevi don kişot'un hikayesiyle, başka bir hikaye birbiriyle harmanlanmıştı. daha fazla uzatmayayım film çok güzeldi. kesinlikle izlenmeli ama daha önce mutlaka don kişot okunmalı.

    bu arada film bana sık sık fall filmini hatırlattı. ikisinin de masalsı yanından olsa gerek.
hesabın var mı? giriş yap