• mükemmel finalinden sonra ilk bölümünü tekrar izlememle yakaladığım detay sonucu bir kez daha hayran kaldığım dizidir.

    --- spoiler ---

    önce finalin en vurucu dialoguna bakalım:

    holder: we got the bad guy.
    linden: who's that?

    sonra ilk bölümde linden ve holder cinayet mahaline giderken, holder narkotiğin ne kadar sıkıcı olduğundan falan bahsederken linden da der ki, cinayet masası çok mu farklı sanıyosun?

    holder: at least you got a bad guy.
    linden: yeah, who is that?

    --- spoiler ---

    bu da böyle bi dizidir.
  • dizi finalinin daha ilk sezondan beri nasil ince ince islendigini gosteren pek cok kanit var.

    bunlardan biri;

    --- spoiler ---

    terry, cocuklardan biri digerini arabanin bagajina saka niyetine kapattigi zaman asiri bir tepki gosterip tommy'yi baya bi azarlamisti. bunu hatirlayinca benim bile tuylerim diken diken oldu, ablam nasil duygusala baglamasin..

    --- spoiler ---
  • çekilmiş en iyi polisiyelerden biri olduğunu söyleyebilirim, ki o kadar çok sayıda polisiye dizi izledim ki bunu söylemeye hakkım olduğunu düşünüyorum.

    dizinin en çarpıcı yanı cinayete kurban kişilerin ailelerinin durumlarının derinlemesine işlenişiydi bence. yaşadıkları şok, kabullenemeyişleri, cevap arayışları, çaresizlikleri, bir açıklama bulsalar rahatlayacaklarını sanmaları, oysa tüm bunların kayıpla baş etmek için oluşu. işin kötüsü izleyiciye o kadar ayrıntılı tanıtılıyor ki karakterler, izleyen ister istemez bir bağ kuruyor onlarla ve acılarıyla. dizide vahşete kurban gitmiş cesetler diğer polisiyelere nazaran çok az gösterildiği halde etkisi çok büyük çünkü onlara ailelerin açısından bakıyoruz.

    ayrıca olayların polis kısmındaki karakterler de aynı incelikle işlenip yansıtılmış, cinayetlerle ilgilenerek kendinden kaçmaya çalışan sarah linden son zamanlarda sayısı artmaya başlayan kadın dedektiflerden ama bulunduğu birimdeki tek kadın dedektif de o. sessiz bir gözlemci, iyi bir polis. fakat özel hayatında çözemediği sorunlar var, kendisini terk etmiş olan annesinden öğrenemediği anneliği oğluna da gösteremiyor. tüm hayatı olayları çözmek, katilleri bulmaktan ibaret, bir arkadaşı, sosyal hayatı yok. ve ortağı stephen holder. o da sarah gibi sorunlu bir geçmişe sahip. ikisi de hatasız, müthiş, ya da karizmatik değil. güzel giyinip, sürekli özlü sözler etmiyorlar, ikisi de işlerinde iyi olan normal insanlar ve bu nedenle onları da benimsemekte zorlanmıyoruz.

    dizi nordic noir olarak bilinen iskandinav suç kurgusu forbrydelsen'den uyarlanmış, seattle'da çekilmiş ve sanırım kopenhag'ın yağmurlu, puslu havası yakalanmaya çalışılmış. dizinin orjinalini izlemedim ama the killing'in müthiş bir dizi olduğunu söyleyebilirim. dizi baştan sona harikaydı bence ama üçüncü sezonda idam bahsinin geçtiği bölümler çok çok sarsıcıydı, izlerken çok zorlandım açıkçası. hala izlemediyseniz the killing'i mutlaka izleyin.
  • güzel bir finalle 3. sezonu biten dizi.

    the killing, gerçekçi yapısıyla, karakterlerin samimiyetiyle, yapmacıklıktan uzak duruşuyla, bildik amerikan polisiye-dram dizilerinden çok farklı olmasıyla, senaryosuyla, hikayenin işleniş şekliyle, bazen ağır temposuna rağmen insanı içine çeken gizemli havasıyla, karanlık atmosferiyle, "katil kim ?" sorusunun yanında başka birçok şeyi sorgulatan haliyle benim için çok özel bir dizi. bu diziyi izlemekten büyük keyif alıyorum.

    --- 3. sezon finali spoiler ---

    onlarca kızın ölmesine, ray seward'ın suçsuz yere asılmasına, adrian'ın yetim kalmasına, bullet sebebiyle holder'ın depresyona girmesine ve linden'ın hayatının şokunu yaşamasına neden olan skinner'a söverek yazıma başlıyorum. ulan aklı başında adam sandık, katil ibnenin biri çıktın. öldürdün herkesi amına koyayım ya. bir de linden'a yalvarıyor, "sen öldür beni" diye. normalde linden öldürmezdi ama kadının sinirleri alt üst oldu. neyse eline, yüreğine sağlık linden abla.

    toplumun çarpık düzeni, toplum dışına itilen gençlerin dramı, aile ve çocuklar arasındaki uçurumlar, sosyal adaletsizlik, bir idam mahkumunun son günlerindeki gerilimi ve iç dünyasına dönüşü, cinayetlerin arkasındaki gizemin yavaş yavaş çözülmesi, holder ve linden'ın iş ve özel hayatlarındaki sıkıntıları yine güzel bir hikaye ve başarılı kurguyla ekrana getirildi.

    özellikle ray seward karakteriyle diziye dahil olan peter sarsgaard'ın performansı muhteşemdi. karakterini adeta yaşadı. o yansıttığı gerilimden etkilenmemek çok zor. hele o idam sahnesi, dizinin unutulmazları arasına girdi diyebilirim.

    --- 3. sezon finali spoiler ---

    hep yağmur yağsın, hiç güneş açmasın, linden hep aynı kazağı giysin, holder takım elbiselerden uzak dursun, arabanın içinde yiyip içsinler, linden sigarayı bıraksın ama hep holder'dan otlansın, insanların içindeki karanlık, toplumun bataklığa sürüklenişi, hukukun, siyasetin çıkarlar uğruna kullanılışı hep anlatılsın ve the killing 4. sezonuyla ekrana gelsin.
  • muhteşem bir finalle biten dizi. 2 yıl boyunca izleyicileri ekrana çivilediler, sonunda da her şeyi zekice bağladılar, katili de açıkladılar. böyle başarılı bir diziye imza attıkları için yapımdaki herkesi tebrik ediyorum. the killing, izleyicilerini asla hayalkırıklığına uğratmayan, son yıllardaki en başarılı polisiye-drama dizisi.

    --- final bölümü spoiler ---

    -"daha 20.dakikada katili açıkladılar..kalan 25 dakikada ne olacak..herhalde linden'in düğününü izleyeceğiz" derkeeen asıl bombayı teyze patlattı..meğersem teyzem arabayı göle ittiriveeemiş.. tabii içindekinin rosie olduğunu bilmeden. haftalar boyunca soğukkanlı durdu ya tebrik ediyorum kendisini. çocukların bakımını üstlenmesi vicdanını rahatlatmak içinmiş.. bir de son bölümde ablasını fırçaladı "bıraktın gittin çocukları" diye.

    -dizinin sonunda holder ile linden'in konuşmaları dikkate değerdi. gerçekten de rosie'nin asıl katili kimdi? jamie öldürmek istememişti. teyze ise onu öldürdüğünü bilmiyordu. katil hiç kimse miydi, yoksa herkes biraz suçlu muydu?

    - dizinin sonunda meclis üyesi richmond beni hiç şaşırtmayan bir atraksiyona imza atmıştır. politikacılar böyledir efendim.

    her şey bir yana rosie gerçekten mutlu muydu?

    --- final bölümü spoiler ---
  • kubrick'in ''bomba gibi geliyorum'' dediği filmdir. nitekim bir sene sonra paths of glory'i çekmiştir. o sıralar henüz otuzuna bile gelmemiş olduğunu söyleyerek hiç durduk yerde canınızı sıkmayayım şimdi.
  • --- spoiler ---

    dünyadaki en yalnız şeydir bulunmayı beklemek.

    --- spoiler ---
  • katil jack. öyle yapayalnız otel odalarında aç, susuz, ateşler içinde annesini beklerken, insanın katil olması kaçınılmaz.
  • lionel white'ın 'clean break' adlı romanından uyarlanmış olan ve kubrick'in henüz 27 yaşındayken yazıp yönettiği film. tarantino ne zaman izlemiştir bu filmi bilinmez ama hemen hemen tüm filmlerinde the killing'in etkisini görmek mümkün. filmi izledikten sonra pekçok flashback yaşıyo insan, eşşolueşşek tarantino demekten kendini alamıyo. kubrick, izleyenlerin kafasına kendi ismini kazımaya çalışmış ki filmdeki yarış atlarından birinin adı stanley k. ayrıca satranç hastası olan yönetmen en özlü replikleri de kahvehane kılıklı bi yerde işi gücü satranç olan ve adi suçlar işleyen karaktere söyletmiş:
    ''bu hayatta diğerleri gibi olman gerektiğini henüz öğrenemedin.
    sıradanlığın mükemmelliği. ne daha iyi, ne daha kötü. bireysellik tehlikelidir ve daha beşikteyken yokedilmelidir.
    dostlarımız ancak bu şekilde rahat hissedebilir. sık sık bir gansgter ile sanatçının kitlelerin gözünde aynı şekilde göründüğünü düşünürüm. saygı duyulur ve kahraman gibi bakılırlar. ancak en büyük olduklarında yokolduklarını görmeye canatan diğerleri hep vardır''.
  • her sezon sonu ölü taklidi yapan dizi.
hesabın var mı? giriş yap