• anarşiklerin yine ortalığı duman ettiği film. bunlar isyan ediyor ama işte hep o eski cehape zihniyeti. hızlı trenleri falan gördünüz demi, bunların hepsi snow hükümeti döneminde yapıldı, sorsan şimdi bilmezler bile.
  • felsefesiyle ilk filmi fersah fersah aşmış, hatta v for vandetta mertebesine erişecekken üçüncü filme yol vermek adına sınırından dönmüş bir yapım olmuş.

    üzerine uzun uzadıya çok şey söylenebilir ama ssg artık böyle şeyler istemiyor. zamanın kapital ruhuna mugayir olmayacak bir şekilde kısa kısa gideyim;

    --- spoiler ---

    mıntıkalar: ne iş yaptığından bağımsız olarak alt ve orta tabakadan tüm insanlar. ölüme ve sonsuz sefalete mahkum olsalar da, kah korkutularak kah bir kişi de olsa bu çukurdan kurtulabileceklerine inandırılarak (kendileri gibi başka insanları katletmek pahasına tabii ki) zapt edilen kitleler.

    başkent: üst tabaka.

    medya: bildiğin bizdeki medya. bir fark yok. yalan ve kurgu hikayelerle üst tabakayı dahi manipüle etme kabiliyeti var. otoriter devlet tahakkümün en hayati aygıt.

    seremonide at üstünde başkanı selamlayan ölüme gönderilen yarışmacı: tuzla tersanesine başbakana "vur vur inlesin baykal dinlesin" diye tempo tutup üç gün sonra iş kazasında ölen işçi.

    katniss'in modacısı: başbakanın neyinizi eksik ettik diye azarladığı sanatçı camiası.

    tek haraç adayının olduğu kura seçimi: ergenekon ve balyoz gibi sonucu başından belli her türlü alavere dalavere olay.

    katniss'e saldıran kuşlar: "el kaide saldıracak, çok pis saldıracak, kan gövdeyi götürecek, saldırı ihbarı aldık, turuncu alarm, kırmızı alarm, aha şimdi boku yedik sizi biz bile kurtaramayız" diye diye amerikan halkını altına sıçırtan abd hükümeti propogandası. olmayan illüstratif objelerle kamuoyunun beyninin didiklenmesi.

    --- spoiler ---
  • üşenmedim, bu filme afedersiniz sik gibi diyen yazarlardan birinin filmlerle ilgili entrylerine baktım. adam ne kadar baba film varsa hepsine sik gibi yazmış. ulan sik kafalı japon askeri sen çekde izleyelim o zaman, the fountain'e sik demiş lan adam. elim ayağım titredi minaki. neyse sakinim.

    --- spoiler ---

    öncelikle devam filmi genelde sıçar mantığıyla izlemeye başlayıp yayıla yayıla kuruldum koltuğa recep ivedik izler edasıyla. fekat francis baya sağlam hırs yapmış ki yavaşça doğrulttu beni koltuktan. filmin sonunda ayağa kalkıp fularlı entel alkışlaması yapacaktım neredeyse yavaş ve tok el şaklatmalarıyla. ilk filmde az da olsa bulunan çocuksu havadan bu filmde eser yok. konu başkaldırı olunca daha ciddi bir film çıkmış ortaya. dans sahnesinde rahmetli seymour ile ketnisin konuşmasından anlamıştım altından birşey çıkacağını. senden ilham aldım ve burdayım gibi konuşmalardan sonra bir noktada patlayacak dedim ve beni yanıltmadı rahmetli. üçüncü film daha fena olacak gibi duruyor sanki, nolan'ın batman serisi gibi devamlı yükselen bir grafikle ilerleyecek galiba, hoş nolan üçüncüde hafif indirmişti grafiği ama.

    peeta'ya da yazık oluyor, eleman yanıyor aşkında ketnisde bir ona bir diğerine mavi boncuk dağıtıyor. çocuk zaten bir umut bekliyor köşede, yavru öptükçe lan acaba gerçek mi değil mi diye diye bir hal oldu, yumurtalıkları eline alacak sonunda öpüşüp ilerisine gidememekten. 3. filmi the hunger games burning testical yapacaklar bu gidişle.
    --- spoiler ---

    sözün özü gayet olmuş ve ilkinin üstüne çıkmış bir devam filmidir, iki buçuk saatin nasıl geçtiğini anlamayacaksınız.

    (bkz: jena malone)
  • ilkine göre daha iyi olmuş film.

    ilk filmi "twilight sonrası gençlik bıdı bıdısı" diye yaftalayıp gitmemiştim ve evde dvd'de izleyip "lan tüh lan güzel filmmiş aslında" diyerek beğenmiştim. ilk filme göre kesinlikle daha fazlası olacaktır izleyenler için.

    jennifer lawrence'ın -oscar aldıktan sonra mıdır bilmiyorum artık- daha iyi oynadığını düşündüm filmde. pek çok sahnede daha bir iyi duruyor diğer karakterlere göre, hissediyorsunuz, hatun daha iyi bir oyuncu artık.

    philip seymour hoffman'ı ben çok severim, bu filmde de yine az olmuş öz olmuş. zaten üstlendiği karakter sağlam, adam çok klas yav ben bir şey demeyeyim daha çok. kitabı okumamış, merak etmemiş, filmden önce de ne cast, ne teaser filan kovalamış, merak etmiş birisi olarak hoffman'ın varlığı harika oldu.

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    elbise sahneleri harika, erkek halimle "bizimlesın" dedim açıkçası. kuşa dönüşen gelinlik ne lan? harikaydı.

    kusmayı sağlayan içecek mevzusu baya bir "oha" etkisi uyandırdı. (israfçı i.neler)

    oyunların başladığı an filan gayet heyecanlıydı, çok beğendim, sis sahnesi biraz tırt olmuştu çünkü sen o kadar zalim zehir yap, suyla kırkla kendini geçsin. (bkz: kırklamak)

    katniss uyandıktan sonraki son sekansa bayıldım, kitabı, senaryoyu filan da bilmediğim için son dörtlünün olduğu an beni etkiledi. hiç acımadı ya hofmann "devrim başladı" dedi, satmış ya sutherland abiyi. (seni beerfest'de çok ayrı sevmiştim ama demeden geçemeyeceğim suther emmi) o sahne pat diye vurdu geçti.

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    belirtmeden geçemeyeceğim, 13. district muhabbetinde aklıma hep o gelmiştir; yani dünyayı kurtaran adamdaki 13. kabile. böyle de iğrenç bir insanım işte, acımam bağlarım zehir zıkkım ortamları.
  • ilgilisi bir insan olmamama rağmen internete düşen soundtrack albümü sayesinde beni meraklara gark etmiş filmdir efendim. soundtrack albümünde yer alan şarkılar ve sanatçılar şu şekilde:

    1. "atlas" -- coldplay
    2. "silhouettes" -- of monsters and men
    3. "elastic heart" -- sia (ft. the weeknd & diplo)
    4. "lean" -- the national
    5. "we remain" -- christina aguilera
    6. "devil may cry" -- the weeknd
    7. "who we are" -- ımagine dragons
    8. "everybody wants to rule the world" -- lorde
    9. "gale song" -- the lumineers
    10. "mirror" -- ellie goulding
    11. "capital letter" -- patti smith
    12. "shooting arrows at the sky" -- santigold
    13. "place for us" -- mikky ekko
    14. "lights" -- phantogram
    15. "angel on fire" -- antony and the johnsons

    ilk dinleyiş notu: atlas, müthiş ötesi olmuş. ilk şarkıdan öteye geçmek mümkün olmadı. coldplay'in eski coldplay olduğu zamanları anımsattı, bırakamadık.
  • ilk filmi izlememis, kitabini okumamis biri olarak nedense hakkinda ergenlerin sevecegi tarzda bir genclik filmi dusunmustum. iki genc ana karakter, biri yakisikli bir guzel, yaslari 20'ler birbirlerine asiklar, tam iste hollywood'un ortalama pazarlamasi gibi geliyordu kulaga.

    ikinci filmi izlemeden once ise hakkinda okudugum yorumlar sonrasi sanirim das experiment, battle royale tarzinda bir psikolojik deney filmi diye dusundum ve bu sebeple izlemeye karar verdim.

    izledikten sonra ise cidden beni cok sasirtan bir film oldu diyebilirim. gercekten dolu dolu bir sinema filmi olmus. derin bir anlatimi var ve altmetinlerden, gondermelerden, sembollerden gecilmiyor. her yeni sahnede farkli bir detay bulmak mumkun. sistem elestirisi, medyaya, polise, iktidarlara, askere parayi yoneten mekanizmalara defalarca kez acik acik sert gondermeler var. oyunculuklarda ise jennifer lawrence ve woody harrelson gercekten ustduzey oynamis. bu kadar yuksek gise hasilati yapan ve populer olan film tabi ki dogrudan düzene karşı çıkanları anlatan en iyi filmler listesine girecek sekilde de cekilmemis. her kesimin gonlunu alacak da replikler ve sahneler de araya eklenmis ki sistem karsitligi cok goze batmasin. filmdeki sehir ve dogadaki manzaralar da gercekten inandirici ve etkileyici duzeydeydi. genel olarak zevk alinarak izlenesi bir film olmus.
  • serinin ilk filminden daha güzel olan nadir devam filmlerinden. bunun kitap ile de ilgisi olabilir tabii ama enfes bir film olmuş. gözümün önünde güzelim harry potter kitaplarını perdede aleve verdiklerini gördüğüm için iki filmin de kitaba son derece bağlı olması çok mutlu ediyor. fazla bir şey söylemeye gerek yok açıkçası, muhteşem bir film olmuş. sevdiğim bir kitabın filmi için büyük mutluluk duydum. şimdi asıl merakım fazla beğenmediğim 3. kitabın nasıl yapılacağı.

    edit: cast çok acaip lan. o değil de bazı sahnelerinin ülkemizi hatırlatmasından daha acı bir şey olabilir mi? bence olamaz.
  • daha x/y (y'de x) kalıbını doğru yazamayan tiplemeler tarafından kötü film ilan edilmiş film. tamam o zaman...
  • ilk filmi sevmiştim. bunu daha çok sevdim.

    değerlendirirken "kitap vizyona ne kadar aksediyor?" sorusundan ziyade, "nasıl bir film?" sorusunu sormak gerektiğini düşünüyorum. kitaptan yola çıkarak yapılan bir film; kitabı oldukça iyi yansıtmış kötü bir film olabileceği gibi, kitaptan sadece hikayesini almış muhteşem bir film de olabilir. kitap uyarlaması sinema filmlerinde filmi ayrı bir eser olarak görüp değerlendirmenin daha isabetli olacağı ve izleyiciye filmden daha fazla haz alma şansı sunacağı kanısındayım.

    --- spoiler ---

    karantina bölgelere hapsedilen insanların, haraçların, açlık oyunlarının "acı" kısmı daha fazla işlenmiş bir film bu ilkine göre. hikaye öyle dolu ki, insanları gözyaşlarına boğmak mümkün ama bunu istememiş sanki yönetmen. kenarından köşesinden sıyırmış sadece. ilk filmde acıyı kanıksamışlık ve durumun acıklı kısmının olabildiğince pas geçilmişliği vardı. bu filmdeyse nispeten bir farkındalık hakim, hikayedeki acıklı taraf daha ön planda. çok daha ön planda tutulabilir, izleyici gözyaşlarına ve müthiş bir hüzne gark edilebilirdi. yapılmamış. aksiyon tarafının ağırlığı hemen hemen aynı.

    dünyayı değiştirmek, adaleti sağlamak için nelerden vazgeçilebilir, insanın kendi canı ne kadar önemli ya da ne kadar önemsiz hale gelebilir sorularını sordurtuyor bu film. özgürlük yaşamaktan daha mı değerli ya da esaret yaşamdan sayılır mı... bolca sorgulatıyor. kral çıplak demeye cüret etmenin ölmek anlamına geldiği bir dünyada, ölmeden ne kadar kral çıplak denilebilirin cevabı bu film biraz.

    --- spoiler ---

    güzel duygular var filmde. sevgi, fedakarlık... candan vazgeçebilecek kadar çok sevgi, çok fedakarlık... duygularını biraz yoğun yaşayan biriyseniz, sık sık gözlerinizin dolmak istediği anlar yaşayabilirsiniz. izin verin, daha keyifli olacak.
  • --- spoiler ---

    - try one of these. they are divine.

    - no, i can't eat another thing.

    - here.

    - what's this?

    - it's for when you're full.

    - it makes you sick. so you can go on eating.

    - how else could you taste everything?

    - i think it's time for a dance. katniss?

    ...

    - people are starving in 12. here, they're just throwing it up to stuff more in.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap