• recep tayyip erdoğan'a selam çakmıştır.

    --- spoiler ---

    kuzeye(rize) git legolas. orada halk arasında uzunadam(strider) diye tanınan biri var ve onu bul. ileride büyük bir lider olabilir.
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    yine orkların hakkını yediler. götü sıkışan kartal çağırıyor savaşa.
    --- spoiler ---
  • gittik gördük üzüldük. sadece bunu diyebiliyorum... baştan sonra spoiler içerir şimdiden söyleyeyim....

    --- spoiler ---

    hayatımda fanatiklik derecesinde sevdiğim tek şey olan lotr ve orta dünya’nın peter jackson adındaki .... tarafından kirletilmesinden başka bir şey değil bu film... gerçekten bundan kötüsü zor yapılırdı diye düşünüyorum. bugüne kadar lotr'nin de, ilk iki hobbit filminin de hep olumlu yanlarını görmeye çalıştım. aşağıda bkz verdiğim ikinci filmle alakalı entry'imde de görebilirsiniz. kötü yanlarını hep elden geldiğince unutmaya çalıştım. ancak bu kez öyle bir tüy dikilmiş ki beş filmdir biriken öfkem de patladı amk!

    şimdi hemen “aman kitabı seven artist geldi ötüyor” demeyin. evet bugüne kadar da peter jackson’ın orta dünya uyarlamalarına,lotr üçlemesi ve hobbit’in iki filmi, kitaplara aşık bir insan olarak eleştirilerim vardır. ancak o filmler, kitabın ruhunu iyi bir şekilde aktarmaktan uzak olsalar da kendi içlerinde sinemasal anlamda başarılı yönleri ve görkemli tarafları olan filmlerdi. ne olursa olsun hobbit serisinin ilk filmi de nispeten bu duyguya yakındı benim için. en azından harika atmosfer ve orta dünya’nın görsel anlamda çok başarılı aktarılması sayesinde lotr de hobbit’in ilk filmi de bir çıtanın üstündeydiler bence. bariz bir şekilde iki filmde anlatılması gereken hikayenin üçe bölünmesi sonucu ikinci filmde net bir biçimde sünmeler ve anlamsızlıklar başlamıştı aslında. ancak yine de atmosfer, sevdiğimiz karakterler, bir erebor, bir lake town, bir orman krallığı vs ile bir şekilde gözümüzü manasızlıklara yummamızı sağlayarak keyifle izletmişti kendini.

    ancak bu filmde gerçekten sıçıp sıvanmış... zira bu kez o görsellik dışında elle tutulur hiçbir yanı yok filmin. bu kitabı okuyan için de bence okumayan için de geçerli. kitabı hiç bilmediğimi varsayıyorum; kabaca 9 saat izlediğim öykünün gelişme bölümünden sonuca nasıl bağlandığını göremedim. filmler boyunca hazırlandığımız büyük çatışma ve savaş ne oldu, nasıl oldu, hikayenin sonunun evren ve 9 saattir izlediğimiz, sevdiğimiz, tanıdığımız karakterler üzerinde ne gibi bir etkisi oldu görmedik. kısacası eğlenceli güzel görseller/sekanslar ve başarılı atmosfer de artık yeterli olmadığı için oradan da destek gelmedi. bu arada dediğim gibi entel dombili falan değilim bak çok açık söylüyorum. aksiyon filmlerini de çok severim.. örneğin şunu da bilecek kadar izan sahibiyim. misal kitabı okuyan return of the king’i keyifle izler, orta dünya’yı görmekten mutlu olur. ancak bir noktada sevmez zira çok daha iyisinin olabileceğini bilir. okumayan ise beğenir. çünkü epik ve iyi kotarılmış farklı bir evrende geçen heyecanlı ve görkemli bir maceradır. birbirinin aynı tırt hollywood filmlerinden çok daha iyidir. bu kadar nettir, açıktır. ticari başarı bekleyen bir hollywood yapımının edebi derinliğe hak ettiği kadar girememesini de anlayabilirim bu yüzden. return of the king’i ben sevmem sevene de saygı duyarım kısaca. ki arada dönüp bakarım ben de. çünkü çok sevdiğim bir dünyanın iyi kötü ete kemiğe bürünmüş halini görmekten haz duyarım. witchking’i görürüm, rohirrim’in gelişinde duygulanırım, theoden kralın ölümünde gözlerim dolar. ve o filmler, yani lotr serisi özellikle yüzük kardeşliğinde şu duyguyu verir izleyiciye “bu filme kaynaklık eden öykü belli ki bu filmden çok daha derin ve sağlam bir öykü. ve bu film öyle ya da böyle o hikayenin önünde saygıyla eğiliyor.” hollywood’dan bu kadarına razı olmak gerektiğini düşünecek kadar da realist bakıyorum konuya. gereksiz fanboy hezeyanlarım yok özetle...

    ancak ben şu filmi izlesem gerçekten orta dünyadan tiksinirim arkadaş. en çok bundan nefret ettim. kötü reklam gibi ya. çok kötü anlatılmış hatta anlatılmamış bir öykü... aptalca, kalitesiz aksiyona boğulmuş.. ki başarılı da değil aksiyon sahneleri. buram buram cgi kokan rezillikleri geçtim;

    bu filmin aksiyondan anladığı;

    -thranduil bindiği geyiği ile orkları yarar geçer,
    -dain bindiği domuzuyla orkları yarar geçer,
    -radagast bindiği kartalıyla orkları, tavşanlı kızağıyla kötülüğü yarar geçer,
    -fili, kili, thorin, dwalin bindikleri keçileri ile orkları yarar geçer,
    -lotr’de de olduğu gibi süperkahraman hz. legolas saçmasapan hareketler yapar.

    aksiyon mu zoofili bir süvarinin birbirinin aynı sayıklamaları mı belli değil...

    mesela filme adını veren beş ordular savaşı bu filmde yok, peşinen söyleyeyim.. beş ordular savaşı denilen olay birbirleriyle savaşmak üzere olan cüce vs elf-insan ordularına, müttefik ork ve warg ordularının saldırması sonucu; ilk üçünün ork ve warglara karşı savaşmasıdır. kötüye giden savaşta, insan-elf-cücelere bir grup kartal ve beorn desteğe gelir. ulan beşinci ordu yok lan filmde... haydi lotr külliyatını bir kenara bırakıyorum.. bu filmin adı neden beş ordular muharebesi, filme adını veren fakat filmde en önemli kısımlarını görmediğimiz savaşa neden beş ordular muharebesi adı verilmiş? şöyle bir film düşünün adını verdiği savaşı anlatmıyor. efsane bir durum da yok kitapta bak söyleyeyim. tüm kahramanlıklara rağmen kötüye giden bir savaşta thorin ve 12 cücenin gaz hücumu, kartalların ve beorn’un desteği ve yükselen moralle iyilerin düşmanı yenişi anlatılıyor. kabaca budur yani. çok klasik, hoş, epik hikaye. öyle anlatılamayacak aşırı derinlikli ve ana akım sinemaya aykırı bir şey değil. filmde ne oluyor diye bakarsak savaş kötüye gidiyor, sonra thorin ve arkadaşları katılıyorlar. birkaçı keçilerle orkların liderini öldürmeye gidiyor. kesinlikle hiçbir fikrimiz yok sonradan olanlar hakkında. arada bir dale’e kesiyoruz. koşuşturan insanlar ve orklar görüyoruz. değişik değişik trol tipleri var arada. alfrid var-aşağıda değineceğim-, nene hatun var bir tane, cüceler bir şeyler yapacak gibiler ama onlara vakit ayıramıyoruz zira pj’in anlatması gereken legolas-tauriel-kili aşkı var. sonra bir şeyler oluyor. bilbo’yla balin vedalaşıyor. herkes nereye gitti bilmiyoruz. ancak pj kendi filmlerinin devamlılığını korumak adına sanırım, thranduil’in legolas’a “git aragorn’u bul. arkadaş ol. zira yönetmen sana elrond’un divanında aragorn’la sahne yazmıştı. legolas aragorn'u nereden tanıyor diye bütün izleyiciler o kadar takıldılar ki sorma gitsin” dediği sahneyi unutmamış. büyük dahi ya...

    filmin adı ve kitabın da, bilindiği üzere; the hobbit... kendi halinde, sakin bir hobbitin, 13 cüce ve bir büyücüye katılıp, cücelerin bir ejderha tarafından istila edilmiş yurtlarını ve hazinelerini kurtarma mücadelesine yardım etmesidir kabaca konusu da. ve merkezinde duran karakter, hikayeyi gözünden takip ettiğimiz karakter yani hikayenin tartışmasız başrolü hobbit’tir bilbo'dur. hani adı yazıyor ya. afişte var falan. oynayan oyuncu, ki bence yine de oldukça iyi bir performans sergileyen, sevdiğimiz insan martin freeman. credits’te adı başta yazıyor. ama filmde de keşke biraz daha olsaydı diyor insan. keşke biraz da etkisi olsaydı hikayeye. keşke hikayeye etkisinin olduğu kısımlara biraz zaman ayrılsaydı en azından. ne bileyim hani tabii alfrid gibi önemli bir karaktere bile yeterli zaman ayrılamadı ama... insan işte arıyor ya biraz öyküye etkisini...

    orklar orta dünyanın karanlık güçlerini temsil ederler. her zaman morgoth, sauron, witchking vs gibi kötülük odaklarının, paralellerin ordularının ana kalabalığını oluştururlar. fazla zeki oldukları söylenemese de iyi savaşçılardır. ancak özellikle bu filmde repliği olan her karakter için orklar jöleden yapılmış beyinsiz tipler. aralarından geçen herhangi bir replikli karaktere mızrak ya da kılıç uzatacak beceriye dahi sahip değiller. sadece koşarak kılıç, balta, mızrak, boynuz, keçi, domuz, at, kartal, bıçak darbeleri yiyerek ölme vasıfları var. azog ve bolg hariç. onlar ise allah gibiler maşallah. ha bir de dol guldur’daki ork var. orta dünyayı kitaplardan bilenler için kutsal diyardan gönderilmiş, üstün bir ruh ve ve büyük bir güç sahibi bir maia olan ve hatta elflerin üç yüzüğünden birini takan; filmlerden bilenler içinse arada peter jackson saçmalamaları dışında kötülüğe karşı tüm diyarları örgütleyen eski dünyanın en büyük şeytanlarından bir balrog’u yenmeyi başarmış, tüm kral ve hükümdarların sevmeseler bile her zaman çekindikleri karizmanın allahı bir kişi olan gandalf’ı alıp yere çalıp küfreden orku kastediyorum. lotr ve hobbit’te hiçbir zaman başrolde olmasa da her zaman için öykünün adeta ruhu olan gandalf’ı sevmeyi ve anlamayı başaramamış bir yönetmene ne denir ki. o ork neden gandalf’ı yere atıyor ya! cidden soruyorum nickime kaynaklık eden sevilen kötü witchking’e gereksiz ve manasızca madara ettirmek yetmedi de, bir de sıradan ork mu ezsin istedin a yönetmen kılıklı ibiş!

    alfrid’e çok sövülmüş ama az bile sövülmüş. yani gerizekalı ilkokul 2 seviyesindeki esprileri falan da geçtim. kitapta vardı yoktuya da girmiyorum ya. koydun tamam alfrid’i... birlikte bakalım ikinci filmden itibaren. alfrid insanları umursamayan, cebini doldurmaya bakan, korkak ama hırslı ve bencil laketown efendisinin sağ kolu. o kadar iğrenç bir insan ki efendiden bile daha pis biri olarak tanıtılıyor. hatta altınlarla kaçarlarken insanları ölüme terk etmede efendiden bile daha istekli. kaçanları suya falan itiyor öylesine pis. neyse, efendi bunu satıyor. bir şekilde kurtulanlarla kalmak zorunda kalıyor. sonra insanlar haklı olarak nefretlerini kusuyorlar, asmak istiyorlar. bard kahramanımız olarak engel oluyor. haydi buraya kadar da tamam. kahramandır, “yeterince kan aktı” diyor, güzel , ok. peki oğlum gerizekalı mı bu bard da ondan sonra en önemli görevleri bu siktiğimin alfrid’ine veriyor. “alfrid gece nöbetini sen tut. canımızı, güvenliğimizi sana emanet ediyorum.” , “alfrid kadınları ve çocukları sığınağa götür. ha biliyorum ölmelerine neredeyse sevinecek kadar iğrenç bir insansın ama olsun sen yap.” , “alfrid sordum ettim buraların en güvenilmez adamı senmişsin. o yüzden bilbo’yla sen ilgilen.” , “alfrid teyzeleri ve amcaları itip kakmaya, küçük çocuklara kötü davranmaya ara verince bana gelsene. sana yine kritik görevler vereceğim.” , “alfrid kadın kıyafeti giyip göğüslerine altın sıkıştırarak, tombul memeli bir kadına mı benzedin? of be abi gülmekten ölüyorum ben de sana bir espriyle cevap vereyim. donun gözüküyor... muhahahahahahaha!!!!111!!111!!”... haydi tüm bunlar da bir yana, bu kadar dakika ayırdığın, dain ironfoot’tan fazla gördüğümüz, bard’la gandalf’la falan neredeyse yakın sürelere sahip alfrid karakteri ve muhteşem hikayesinin sonu nasıl bitiyor? öyle gidiyor işte. bard’a, “ben çokkötüiğrençbirorospuçocuğuyum” mealinde birkaç laf edip gidiyor. ama çok komik arkadaşlar yah! kadın kılığında. gül gül öldüm ya... yönetmenin hakkı olur bu kadar. büyük dahi, çağımızın çılgın kreatifi peter jackson’a bu yarattığı efsane karakter için christopher tolkien kendisi ve jrr adına ne kadar teşekkür etse azdır. hep hissetmiştim zaten okurken kitaptaki eksikliğini.

    lotr’de yine makul sayıda bıraktığı ve fakat hobbit serisinde her filme artık koya koya neyin peşinde olduğunu anlamadığımız cheesy repliklerden de ayrı bir film olur. “bu orklar tek bir sebep için hazırlanmış...” –dramatik müzik + yakın plan – “savaşmak için”... bir sahne sonra... “bu yarasalar tek bir sebep için yetiştirilmiş.” – dramatik müzik+yakın plan – “savaş.”.. yemin et amk... valla mı.. ben orkları inşaat işi için öyle zırhla giydirip ellerine silah verdiler sanmıştım. o yarasalar da radagast’ın tavşanları gibi ulaşım amacıyla yetiştirilmiştir diye düşünmüştüm. gerçi legolas o yarasaya da bindi. o da ayrı konu.

    toprak yiyenler... toprağı yiyorlar... neden? orklara kısa yol lazım.. yerin üstünden gitmek daha kısa değil mi? evet... peki o halde böyle bir yaratığa ihtiyaç var mı? yok. böyle etkili yaratıkları yandaş inşaat şirketi gibi kontrol edebilen orklar neden bunları düşmanın üzerine sürmüyorlar? bilmiyorum. kısaca neden varlar? belirsiz. ne diyeceğimi bilemedim... evet kitapta isimleri geçiyordu ancak alıp başrole koymanın gereği var mıydı? ne bileyim ben... o kadar fazla saçmalık var ki... bence alfrid onların üstüne binseydi, tam düşerken düşmeseydi ama sonra da kıçının üstüne düşseydi sonra. eteği başına geçseydi... sonra sonra da radagast gelip şaşı bakıp, kunduzlarla dövseydi onları... sonra sonra işte kartallar gelseydi ağızlarına sıçsalardı*. sonra bir de legolas ağızlarının içinden kayıp midelerine ok atıp götlerinden çıksaydı bir de cücelerden biri espri yapsaydı sonra, olurdu belki..

    peki neler yok filmde? amaan önemsiz şeyler işte. savaşı görmüyoruz. sonunu öğrenmiyoruz. üç filmdir izlediğimiz thorin’in cenazesini, ölümünün evren üzerindeki etkilerini görmüyoruz. hikayenin çatısını kurduğumuz cücelerin yurtlarına yerleşip yerleşmediklerini anlamıyoruz. birbirleriyle savaşmak üzere olan elf, insan ve cücelerinin sonlarının neye bağlandığını bilmiyoruz. bard ve dale insanları ne oldu bilmiyoruz. thorin’le azog, bolg’la önce kili ,sonra tauriel sonra legolas takribi bir yarım saat dövüşüyorlar. aşağıda milletin götünde ayı bağırıyor, kuzey diyarının kaderinin belirleneceği savaş dönüyor –peter da böyle diyor- orayı görmüyoruz. savaş nasıl kazanılıyor bilmiyoruz. elf kral ne oldu, bilmem oğluyla konuşuyordu bir köşede... ayrıca haydi orkların ülkelerinden getirdikleri efsane büyüklükteki kuvvetleri kartal, komik büyücü ve ayı adam yeniyorlar. bu arada kitabı okumayan için hakikaten bu kadar. ayı adam ya. kimdir, nedir, amacı nedir, karakter olarak varlığının anlamı nedir belirsiz... aşağıda neler oldu. cüceler ve elfler ne etti? dale insanlarına ne oldu? arkentaşı ulan arkentaşı... neredeyse kitaptan bile daha merkezde işlenen arkentaşı'na ne olduğu belli değil ya. üç filmdir arkentaşı da arkentaşı... ne oldu? koy götüne rahvan gitsin. efsane bir aşk var orada ya. kili ile tauriel. “al bu acıyı içimden ey kral!!! neden bu kadar acıyor ey kral” “gerçek olduğundan ya dişi elf” 80’lerin türkücü filmlerinde daha iyilerini bulabileceğimiz efsane repliklerle renkli bir aşk hikayesi. ufff ya... deli sigmiş gibi, tolkien'in mezarına tükürür gibi tauriel-kili aşkı yaptın. sonunda tauriel "acım çok büyük." dedi. böyle bitti. bu yaratıcı ve müthiş aşka layık bir son oldu hakikaten. dain ne oldu? kral oldu mu? elfler ve cüceler ve insanlar barıştı mı? girion'un varisi bard kral oldu mu? hani bir ejderha vardı ya ikinci filme adını veren. hani bayağı önemliydi ya... hah onu öldüren adam ya bard. unuttun tabii alfrid falan derken. biz de gül gül öldük ama dediğim gibi ejderha katili ağır abi bard'la, grima solucandil'i karikatür hale getirerek uydurduğun bu alfrid'in sahnelerini izlerken.

    son sözüm kitapları okumayıp peter jackson uyarlamalarını izleyip, özellikle de bu leşliği izledikten sonra kitapların okunmaya değmeyeceğini düşünenlere. haklısınız... ben olsam ben de okumazdım. ancak şöyle düşünün bu kadar insan da bir sebepten sevmiyor peter jackson’ı ve bir sebepten bu kadar seviyor bu kitapları... bir şans verin derim. orta dünya peter jackson’ın gösterdiği gibi zor duruma düşen iyilerin mucizevi şekilde kartallar veya hayaletler tarafından koşulsuzca kurtarıldığı, bu büyük güçleri sebepsiz yere son ana kadar kullanmadıkları bir yerden daha öte. zira peter jackson saçmalamaları yüzünden “e baştan neden kartala binip gitmediler?” , “madem bu kadar güçlüler her savaşa baştan neden kartalları çağırmıyorlar?” soruları son derece anlamlıdır. ben kitapları okumasaydım tam olarak aynı soruları sorardım. çünkü peter jackson’a göre orkların kuzeydeki ülkelerinden gelen “legions” denerek sayısı ve gücü şişirildikçe şişirilen ork ordusu, 10-15 kartal, ayıya dönüşen adam ve şaşı bakarak bizi güldüren komik tavşanlı abi tarafından 10-15 saniyede haklanıyor. dışarıdan gözüken aynen bu.

    önemli not: tabii ki kartallar ve beorn ve radagast önemli hatta çok önemli unsurlardır hikayede ve evrende. ancak “unsurlardır”.

    haa yanlış anlaşılmasın kimseye de izlemeyin demiyorum. bu kadar kötü olacağını biliyor olsaydım yine izlerdim. elimiz mahkum ne yapacağız. sinemaya az çok meraklı herkes izleyecektir ve bence izlemeli de ne olursa olsun. sonuçta en azından ana akım sinemanın en önemli filmlerinden biri. bütçesi, kadrosu ve pr’ıyla bu ortada. üzücü olan çatısı son derece sağlam bir hikayeden, neredeyse tv dizisi seviyesinin bile altında kalan bir dramaturji ve kurguya sahip bir film çıkartılmış olması. üçleme olarak bakıldığında da kendisinden önceki yine de bu kadar başarısız olmayan iki filmi de yerin dibine batırmış olması. karakter ve hikaye gelişiminin olmaması. lan her şeyi geçtim sonunun olmaması lan. sonu yok oğlum öykünün. yani sonu yok derken izleyeciye bırakılıyor gibi bir entellik algılamayın. sonu var da nasıl olduğu gösterilmemiş. “legolas’ı acaba bu kez hangi nesnelerle akrobatik ilişkilere soksak” diye düşünürlerken unutmuşlar. son anda akıllarına gelmiş. “iki kartal uçururuz, bir cüceler-bilbo sahnesi, bir de bilbo-gandalf sahnesi çekeriz olur.” demişler.

    --- spoiler ---

    bu da bir önceki filmle ilgili entarim... aslında toleranslı olduğumu bu entryle bir kez daha vurgulamak isterim. ancak bu leşliğe karşı toleranslı olamayacağım. karman çorman ve tekrarlarla dolu uzun bir yazı olduğundan dolayı da okuyanlar kusura bakmasın. mantıktan çok duyguyla yazılmıştır.

    (bkz: the hobbit the desolation of smaug/@witchking)
  • --- spoiler ---

    cücelerin oğuzların kayı boyundan olduklarını çözdüm bu film sayesinde. "kanıtın ne lan?" derseniz eğer ahanda aşağıda.

    http://middleearthnews.com/…4/01/kili-runestone.jpg

    taştaki ilk üç simgeye bak.

    şimdi de kayıların sembolüne bak;

    http://tarihturklerdebaslar.files.wordpress.com/…pg

    orklar için türk kavimlerini temsil ediyor diyorlardı ama cücelermiş aslında! thorin'de de bir volkan konak havası var zaten. film boyunca ne zaman "gadunum.." moduna girecek diye merak ettim durdum.

    yaa işte koca filmden bunu çıkarabildim ancak. neyse, çok sıkılıyorum bu sıralar ondan herhalde.
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    savaştan sonra azog'la yapılan röportaj:
    -azog, bugün çok iyi oynadınız ama son dakikada gelen kartalla yıkıldınız, neler söyleyeceksin?
    + valla biz de şaşkınız. bugün gerçekten çok iyi mücadele ettik. arkadaşlarımı buradan tebrik ediyorum. sahaya çok iyi yayıldık, thorin'i olaydan uzaklaştırıp tenhada kıstırmalar falan. her atağımız organizeydi yani. ama ne kadar iyi mücadelede de etsek, kartala engel olamadık. moralimiz bozulunca kartalların devamı geldi zaten . çok üzgünüz, önümüzdeki savaşlara bakacağız.
    -geçmiş olsun
    -sağolun.
    --- spoiler ---
  • daha once neden basarili olmadigina dair genel bir elestiri yazmistim (bkz: #48084046), simdi teknik yonden neden eski lotr serilerinden bile daha kotu oldugunu anlatayim orneklerle.

    her ne kadar bilgisayarla serpilmis nesilden olsam da bilgisayarin sinemanin icine fazla dahil olmasini hep yadirgamisimdir, mekanik/model/gercek efektler her zaman daha yetenek isteyen ve daha gercekci sonuclar vermistir bana gore.

    iste son yillarda yonetmenlikten kazandigi paradan bile fazlasini weta'dan kazanan sisko peter bilgisayar yardimina o kadar gomulmus ki insanlarin tepkilerini tamamen goz ardi etmeye baslamis.

    eger normal bir goz ve izan sahibiyseniz, son yillarda hobbit serisi basta olmak uzere filmlerde hep bir yapaylik, hep bir sinema buyusunu bozan aksaklik hissetmişsinizdir. bunu ayi peter gibi bazilari uncanny valley olgusu olarak gecistirmeye calistirsa da durum farkli. uncanny valley mertebesinden henuz uzagiz, durum tamamiyle;

    teknolojik yetersizlik sebebiyle gerçek bir filmde bilgisayar efektlerinin bütünlüğü bozup gerçek dışılık hissi uyandırması

    ile alakali.

    bunu asmanin yolunu yine lotr ve hobbit serisindeki gollum'dan ornekleyebiliriz. lotr serisinin toplam efekt zamani ve butcesinin ucte birine malolan gollum orneginde oldugu gibi, bir efekt uzerinde inanilmaz zaman ve para harcarsaniz bu yapaylik sorununu asabilmek mumkun.

    ama asil sorun da burada basliyor. gollum lotr serisinde en onemli karakterlerden oldugu icin inanilmaz bir zaman ve butce sirf bu karakteri gercekci yaratmaya adanmisti. lotr'deki diger bir konu ise gollum disinda tamamen on planda olan butunuyle bilgisayar yaratimi bir karakter yoktu, o yuzden zaman ve butce orantisiz olarak gollum icin kullanilabilmisti. ama hobbit serisinde neredeyse yaridan fazla karakter ve sahne tamamen cgi ile olusturuldugu icin o zaman ve butceyi ayirarak mukemmellige ulasmak imkansiz.

    yapay kalabalıklar ve massive yazilimi

    ilk defa lotr icin gelistirilen massive adli yazilim adi ustunde cok sayida yapay karakterden yapay bir kalabalik yaratmaya yariyordu. onbinlerce figurana kiyafet dikip bir alanda carpistirmak zor olacagindan cgi karakterlerle bir kalabalik olusturuluyordu. burada her karakterin modellemesi ve anime edilmesi, collision korunarak diger cgi karakterlerle etkilesime gecmesi tek tek elle yapilmasi imkansiz oldugundan massive ile hallediliyordu. birkac modelci tarafindan modellenen karakterlerin mocap ile kaydedilen haraketleri anime ediliyor, bundan sonra programin asil olayi olan kendi başına karar veren yapay zeka sistemi programlariniyordu. bu sayede onbinlerce karakterle tek tek ugrasmak yerine yapabileceklerinin genel hatlari kodlandiktan sonra kendi hallerine birakiliyordu.

    bu sistem hem lotr'de hem de hobbit'de aynen kullanildi, tek bir buyuk farkla;

    lotr'de gercekciligin bozulmamasi adina sahnede goze batan ve on planda olan butun karakterler gercek birer figuran/dublordu. bu sayede gercek insan hareketleri ve davranislari izleyeni kandirmaya yetiyordu, hobbit'te ise butun genel savas sahnelerinde butun karakterler massive ile yaratilmis cgi karakterler.

    lotr'den ornek;
    http://i.imgur.com/jyrixzc.jpg
    http://i.imgur.com/mr3t5hi.jpg
    http://i.imgur.com/3rt6e3s.jpg
    (pek cok gercek figuran ve karakter var)

    hobbit'ten ornek;
    http://i.imgur.com/zwnhghp.jpg
    http://i.imgur.com/yjliwfv.jpg
    http://i.imgur.com/fao5dew.jpg
    http://i.imgur.com/so5tnci.jpg
    (hersey efekt, ve efektlerin cigligine bakin)

    cuceler ve insanlar, perspektif mucizesi

    lotr'de oyuncularin gercekci rol yapabilmesi ve mavi ekran efektinin o ucuz hissiyati olmamasi adina cogu sahnede perspektif hilelerine basvuruluyordu. bu sayede gercek oyuncular birbirlerine metrelerce uzak sekilde yerlestiriyor ve kamera perspektifinin aldatici hissine basvurularak karsi karsiya/yan yana/yuz yuze oldugu algisi olusturuluyordu. cekim acisindan zor olsa da gercekcilik bakimindan hala en gecerli yontemdir bu. hobbit'te ise boy farki olan oyuncular neredeyse hic ayni sahnede oynamiyor tek baslarina rol yaptiklari sahneler mavi/yesil ekran vasitasiyla ayni sahneye yerlestiriliyor.

    lotr'den ornek;
    http://i.imgur.com/ohukdsx.jpg
    http://i.imgur.com/3xmn0tt.jpg
    http://i.imgur.com/qijqovs.jpg
    http://i.imgur.com/eccrf7m.jpg
    http://i.imgur.com/fey4txj.jpg

    hobbit'ten ornek;
    http://i.imgur.com/2eblovl.png
    http://i.imgur.com/jn4az3b.jpg

    kayıp ikizler ve dublörün önemi

    lotr serisinde her ana karakterin bir cuce/cocuk ve bir de asiri uzun boylu vucut ikizi/dubloru vardi. bu sayede oyuncular gercek temas ve gercek duygu orgusune girebiliyor, ve izleyenlerin efekt hissiyatindan arinmasi saglaniyordu. hobbit'de ise bu sistem neredeyse yok, karakterlerin arasindaki boy farki sacmalik derecesinde az hale getirilerek ve hepsinin bilgisayar yardimiyla boylariyla oynanarak bunun uzerinden gelinmeye calisilmis, olmus mu? olmamis.

    lotr'den ornek;
    http://i.imgur.com/0aujv54.jpg
    http://i.imgur.com/4fltpyj.jpg
    http://i.imgur.com/96mrbgd.jpg

    hobbit'ten ornek;
    http://i.imgur.com/wwhr9vd.jpg
    (mavi ekran efektinin cigligine bakin)

    doğanın dengesi ve sahte ağaçlar

    lotr serisinde en cok sevilen sey bol bol gosterilen yeni zellanda dogasiydi malum. zaten epik olan bir hikayeye epik bir atmosfer katan bu doga gercek oldugu icin insanlarin ici gidiyordu "oralarda olmak icin". agac, orman, dag, tepe, irmak, akarsu, gibi seyler gercekti ve gercekten oldugu yerdeydi.
    hobbit'te ise vue ve world maker gibi yazilimlarla tamamen bilgisayarda uretilen bir doga soz konusu, gorsel olarak basarili olsa da yapaylik hissiden kurtulamadigi icin izleyende o lotr havasini yakalatamiyor. lotr'de gercek doga sahnelerine matte painting ile eklemeler yapilirken hobbit'te vue ile butun doga bilgisayarda yaratiliyor. bir iki istisna haric gercek doga yok gibi birsey.

    lotr'den ornek;
    http://i.imgur.com/rgi0jib.jpg
    http://i.imgur.com/o5ndlet.jpg
    http://i.imgur.com/dhnuvg2.jpg
    (gercek mekanlara ve gercekcilige dikkat)

    hobbit'ten ornek;
    http://i.imgur.com/4s6mcuj.jpg
    http://i.imgur.com/ddwmpg2.jpg
    http://i.imgur.com/rubrcz7.jpg
    http://i.imgur.com/ohnzjha.jpg
    (goze daha hos geliyor ama gercekci degil ve gerceklik algisini kirarak bilgisayar oyunu havasi yaratiyor)

    gerçekçi ol imkanlıyı iste

    hobbit'in acik ara en kotu oldugu nokta karakterlerin hareketlerindeki cizgi film hissiyati. yani legolas'in taslardan atlamasindan ziyade o atlarkenki vucut hareketlerinin yarattigi yapaylik hissi gibi aciklayabiliriz. 5 ordu olmasi gerekirken mahalle kavgasi gibi olan savasta birbirine degmeden yere dusen savascilar, hoplayip ziplarken playstation 1 havasi estiren sahneler. kosarken bile "ben bilgisayar efektiyim" diye bagiran karakterler.

    bunun sebebi okuz peter'in bir turlu kabul edemedigi sey, weta tarafindan gelistirilen tissue sistemiyle canlilarin kas ve deri hareketlerini birebire simule edebildiklerini bu sayede de tamamen gercek fiziksel sahneler yaratabildiklerini iddia ediyor. ki hepimizin bildigi uzere bu kocaman bir yalan. gercekci simulasyon dedigi sahnelerin cogu atari oyununa benziyor. bunun sebebi de basta anlattigim gibi gercekcilik icin inanilmaz zaman ve para harcanmasi gerekirken neredeyse tamami efekt olan filmler 6 ay 1 sene arasi surecte post produksiyondan gecip gosterime hazirlanmasi gerekiyor. bu sebeple tissue gibi sistemler yalan oluyor. manda peter da "amaaan koy gitsin kanka, izlesinler iste" moduna burunuyor.

    lotr'da yukarida anlattigim sebeplerden goz onunde olan sahnelerin cok buyuk kisminda mekanik efekt/maket/dublor gibi seyler kullanildigindan bu durum goze cok batmiyordu.

    lotr'den ornek;
    http://i.imgur.com/kdv39cq.jpg
    http://i.imgur.com/u2olitr.jpg
    http://i.imgur.com/o7xnnku.jpg
    http://i.imgur.com/wxwq6mi.jpg

    hobbit'ten ornek;
    http://i.imgur.com/f6xilnn.jpg
    http://i.imgur.com/moothcq.jpg
    http://i.imgur.com/kclde5o.jpg
    http://i.imgur.com/4iotrt7.jpg
    http://i.imgur.com/ffs4hx9.png
    http://i.imgur.com/pqr9dqg.jpg

    35 mm vs red epic

    butun bunlara tuz biber eken ise zaten renk konusunda adeta bir bilinmez olan rep epic adli kamerayla dijital cekildigi icin butun analog gren'i kaybeden, lotr serisinde bu gren ile efektler birbirine karisip kapatip cok goze batmazken dijital hobbit serisinde cam gibi olmasi sebebiyle efektlerdeki butun çiğlik aciga cikan bir sonuc var.

    kisacasi on kusur yil onceki lotr serisi kadar bile gercekci olamamis bir seriden bahsediyoruz burada. sebebi ise "moruk bilgisayarda hallederiz orasini, post produksiyonda duzeltiriz" dusturunu benimseyip sirtini tamamiyle bilgisayara yaslayan camış peter'dan kaynaklaniyor.

    bunu izleyeceginize the hunt for gollum izleyin daha iyi lan, yemin ediyorum tolkien ruhunu daha iyi yansitiyor. (bkz: the hunt for gollum)

    peter su aygirina not; weta girsin sana essoluesek.
  • --- spoiler ---

    1. martin freeman bence önceki hayatında hobbitmiş. bir insan ancak bu kadar hobbit olabilir. ben bu kadar hobbit olsam gider çıkın çıkmazı'ndan kendime bi' ev kiralar orada yaşardım. adam yine gidip başka dizilerde filmlerde falan oynuyor.

    2. legolas'ın olmamışlığından daha önce bahsetmiştim ama bu sefer beorn'un rolü legolas'a yazılmış.
    ikinci filmde sahnesini az bulduğumuz beorn'u bu filmde 1,5 saniye falan gördük. dalga mı geçiyonuz, adam mı seçiyonuz.

    3. the hobbit*'in açılış sahnesinde nasıl frodo'yu gördüğüme sevindimse, bu filmin de gandalf'ın artık yaşlanmış bilbo'yu ziyaret etmesiyle bitmesine öyle sevindim.

    4. lee pace gerçekten thranduil rolüne çok yakışıyor. (ne güzel adam diyor kız içinden, hem yakışıklı hem karizmatik yani.)

    5. thorin, kili ve fili için nasıl cenaze töreni düzenlenmez. tamam fıstıklı helva yapıp dağıtın demiyoruz da insan bi' bi'şey yapar. adam cüce müce ama dağaltı kralı sonuçta.

    6. tauriel olmamış arkadaş. en çok da kili'yle aşkı olmamış. bu kadar zorlama bi' karakter, bu kadar zorlama bi' aşk daha yoktur herhalde seride. götünden element uydurmak diye bi'şey varsa tauriel tahta.

    7. bekir bozdağ'ı troll rolünde görmek beni çok şaşırttı. konuk oyuncuydu ama iyi para vermişler herhalde.

    8. ak divan'ın gandalf'ı kurtarışı, dokuzlar'ı dağıtması, anlayamazsınız.

    9. thranduil ve legolas'ın aragorn'dan bahsetmesi gıybet sayılmıyorsa çok güzeldi. uzun bacak unvanını uzun adam diye çeviren arkadaşa günün anlam ve önemine binaen benden arkentaşı.*

    --- spoiler ---

    eleştir eleştir bitmiyor, daha yarısını eleştirdim. to be continued.

    edit: devam edemedi.
  • lan orta dünya seven insan nasıl kalkıp da izlemeyin diyebiliyor aklım almıyor amına koyayım. bana gondor'lu bi' askerin günlük hayatını anlatsın yine izlerim. illa sivrilik yapacaksınız.

    lan iyi veya kötü, orta dünyayı görüyorsun işte tekrar. otur izle amına koyayım. yok pj yok silmarillion. bi bitmediniz hıamına.

    trollemeye çalışan veletleri görmek üzüyor yalnız.
  • iyidi, daha da iyidi; fakat çok daha iyi olabilirdi. eksik ve kusurlu olan birçok sahne vardı. işbu sahnelerin, daha önce de ifade edildiği gibi, extended versiyonunda tamamlanacağı belirtilmiş; lakin bu denli sonucu belli olmayan sahneler, birçok soru işareti bırakıyor. öte yandan filmin extended versiyonunda bu sahnelere tahminen en fazla bir veya iki dakika eklenir, diye düşünüyorum.

    - spoiler -

    filmde beğendiğim birçok sahne vardı. şüphesiz ki, bunlardan biri dol-guldur'da geçen mücadeleydi. saruman the white ve lord elrond'u savaşırken izlemek, lotr'den beridir tahayyül ettiğim bir andı. bilhassa saruman'ı bu denli bir aksiyon içerisinde görmek beni çok mutlu etti. gerçekten olağanüstü bir performans ve dövüş koreografisiydi. böylece fragmanda geçen "leave sauron to me" repliğinin nasıl tekamül ettiğini de öğrenmiş oldum.

    hayranlıkla izlediğim bir diğer sahne ise, cüce ve elf ordularından tekevvün eden birliğin, orc'lara karşı ortak hareket etmesiydi. kısa bir an olsa da aklımda yer edinen bir diğer harika sahneydi.

    demir tepeler'in lordu dain ironfoot'un, son derece güçlü ordusuyla birlikte sahne aldığı an, kitabı okurken tahayyül ettiğim gibi değildi. nükteli sözleri, böylesine muktedir bir kralı itidal sahibi biri yapmayacaktı. buna rağmen kızıl renkli mohawk saç stili ve sakalları ile, görkemli ve ihtişamlı bir görünüme sahipti. orta dünya'da cüce durin'in soyundan gelen bu denli korkusuz ve cesur bir savaşçı cüceyi, kısa süren sekanslarla uyarlamak filmin kusurlarından biridir. dain ii'nin, "ironfoot" lakabını aldığı demir botlar, ağır ve kalın savaş zırhları ve cücelerin zanaatiyle yapılan o silahı, hepsi benim açımdan çok önemliydi. gel gör ki, çok büyük hayal kırıklığı oldu. tüm bunlara rağmen savaş meydanında ordusundan önce en önde saf bağlayıp orc'lara karşı korkusuz bir şekilde savaşması doğru uyarlamardan biriydi.

    the hobbit an unexpected journey ile birlikte azog the defiler'ın peşinde olduğu kişi thorin oakenshield idi. dolayısıyla film, bu iki karakterin birbirleriyle olan mücadelesi ve düşmanlıkları ile ilerledi; fakat azog'un ölümü, dain ironfoot'un ellerinde; kellesi ise demir botlarının altında olmalıydı. bunu en baştan beri beklemiyordum ama böyle olsaydı daha destansı bir mücadele izleyebilirdim.

    halkının her bir üyesi, dizlerine kadar inen zırhlarla bütünleşmiş; keza kendilerinin zanaatleriyle yapılan esnek metal örgüden mukavim pantolonlar, iki elle taşınabilen ağır savaş baltaları ve bunları kullanan dain'in beş yüz kişilik ordusu, oldukça sathi bir şekilde ele alınmış. çok saçma gelebilir; ama ben orta dünya'nın ve özellikle cücelerin bu yönlerini seven biriyim. öte yandan khuzdul'un fazla konuşulmadığını da gördüm.

    filmde eksik bulduğum bir diğer noktaysa beorn'du. keza dain ii'de olduğu gibi beorn'un da filmdeki yeri, kitaptakinden çok farklıydı. savaş meydanlarında hiçbir zırh ve silah kullanmadan savaşabilen ve orta dünya'da sayılı kültürlerden birine mensup olan böylesine bir berserker savaşçıyı sadece 4-5 saniyeliğine görebildim. thorondor'un soyunu taşıyan gwaihir the windlord ve diğer kartallar yardıma gelmesine rağmen düşmanın sayısı oldukça fazlaydı. savaşın kazanılmasında beorn'un marifetleri önemli bir yere sahiptir. demem o ki, beorn beş ordular savaşı'nın seyrini değiştiren önemli bir karakterdir. savaş esnasında daha önce algılanmamış bir forma ve büyüklüğe erişerek gökgürültüsü gibi hızlı ve şiddetli bir şekilde savaş alanına dalarak warg'ları ve orc'ları saman topu gibi yolundan fırlatmıştı. extended versiyonda mutlaka yer edinecektir; ama en fazla ne kadar olabilir?

    thorin meşekalkan'ın, kuzeni ve kadim dostu dain ironfoot'a, smaug'un sol göğsündeki oyuğu bard'a ve smaug the magnificent'ın öldüğünü haber vermesi gereken carc oğlu roac'ı dahi göremedim. bir tane üstünkörü bir karga ya da kuzgunu erebor'dan uçarken gösterdiler. sanırım o'ydu. ama kim olduğuna dair hiç bahsedilmedi.

    peki ya gandalf the grey! büyücülerin büyücüsü, bir zamanların cumhurbaşkanı adayım, abd'de 60'lı yılların öğrenci hareketlerinin odak unsuru olan böylesine muktedir bir karakter, neden cüceleri ve elfleri birbirlerine karşı savaşmaması için ikna etmeye çalışıp dil döker? bunun yerine neden bulutları bir araya toplayıp asasındaki güçle bu bulutları patlatmaz, fırtınalar yaratmaz? neden ellerini havaya kaldırarak gökgürültüsünü andıran o sesiyle ihtarda bulunmaz? neden asasından şimşeği andıran bir ışıkla kara lisan'da sözler sarf etmez? neden ha! neden!

    bunun dışında en iyi uyarlamalardan birisi thorin meşekalkan'dı. gerçekten de kitaptaki gibi mağrur ve katı birisiydi. kendisine layık cenaze törenini extended versiyonda görmeyi umuyorum. dain ironfoot, thorin oakenshield'ın müteveffa bedenini, the arkenstone ile birlikte defnedecektir.

    filmdeki savaşlar, özellikle dale'de vuku bulan savaş sahneleri oldukça zayıf ve başarısızdı. kanımca hiç özen gösterilmemiş, bu sahnelere. dövüş sahnelerinin belirli bir koreografide bestelenmesi gerekirken; saç saça, baş başa şeklinde olan kavgalar, filmin seyir zevkini bozmaktadır. return of the king'de birliğini savaşa hazırlayan theoden'in yaptığı konuşmanın bir benzerini veya iki kule'deki miğferdibi savaşındaki koreografiyi göremedim. bundan ötürü azog the defiler - thorin meşekalkan ile bolg - leoglas arasındaki bire bir savaş sahnelerinin, asıl savaş alanlarının dışında gerçeklemesi kanımca yanlış bir tercih olmuştur. ayrıca nerede davullar çalıp marşlar söyleyerek cenk alanına giden orklar? nerede ha! nerede!

    the hobbit serisini, lotr serisi ile mukayese etmek istemem; fakat elimde olmadan iki yapımı da kafamda canlandırdığımda lotr'deki özeni görmek isterdim. azog ve bolg dışında diğer orkların yüzünü neredeyse hatırlamıyorum. keza cücelerin de öyle. lotr'deki gibi yakın çekim göremedim. şayet böyle olsaydı; savaş sahnelerinde birçok makro çekim görebilirdim. ne yazık ki, peter jackson önceki serilerde de olduğu gibi, bu yapımda da sınırlarının ötesini geçememiş.

    gundabad sahnesi de beni etkileyen sahnelerden biriydi. tıpkı mordor gibi kasvetli ve mistik bir atmosfere sahipti.

    "alfrid" karakteri hakkında bir şey söylemek istemiyorum. zira kendisine ayrılan haddinden fazla süre, yeteri kadar canımı sıktı.

    öte yandan orta dünya' ile ilgili son yapım olmasına rağmen - gene lotr'deki gibi - izleyiciye farklı perspektiflerden ve mekan kullanımlarından yansıtılarak sunulan atmosferler, coğrafyalar göremedim. nerede o uçsuz bucaksız vadiler, tepeler, muhkem dağlar... bu da filmin çoğunun stüdyoda çekildiğini kanıtlar nitelikte. yazık, çok yazık gerçekten.

    benedict cumberbatch'in smaug ve annatar sauron'u birlikte seslendirmesine en başından beri anlam veremedim. yalnızca smaug'u seslendirebilirdi; ama sauron'u, lotr'de olduğu gibi neden alan howard'ın seslendirmediğini hala anlamıyorum. gelmiş geçmiş en muhteşem performanslardan biriydi bence. hastasıyız.

    bilbo bagins'in taşlarla gundabad orklarını etkisiz hale getirmesi, etraf goblin ve orc doluyken sting'in parıldamaması gibi sahneleri kusurlu buldum.

    tüm bunlara rağmen bir orta dünya ve j.r.r. tolkien hayranı olarak filmi, büyük bir heyecan ve keyifle izledim. sevgimiz, sempatimiz çok büyük kendisine.

    - spoiler -
  • film hakkında pek çok şey yazılmış çizilmiş ancak herkes filmin içine peter jackson'un dikkatlice yerleştirdiği popüler kültüre gönderme yapan onlarca ögeyi kaçırmış gibi. ben de burada size onları açıklayacağım. iyidir kötüdür kısmı size kalsın.

    --- spoiler ---

    legolas'ın kuledeyken, trollün üzerine atlayıp, troll'ü kuleye çarpıp, kuleyi devirerek köprü yapması, pirates of caribbean filmlerinde jack sparrow'un yaptığı aksiyon kareografilerine bir göndermedir.

    legolas'ın taşların üzerinde koştuğu sahne, nintendo'nun hit serisi mario bros'a.

    tauriel'in "why does it hurt so much", thranduil'in "your mother loved you" dediği sahneler yeşilçam'a

    level 10 hobbit'in attığı her taşla bir ork öldürmesiyle battle for middle-earth'e.

    goblin mercenary'ler ile warcraft serisine.

    wurmcoil engine'lar ile magic the gathering'e.

    cücelerin koşarken bir anda bineklerinin oluşup onlarla hücüma kalkmalarıyla world of warcraft'a

    kili'nin keçisinin dikey manevralarıyla spiderman serisine

    bard'ın smaug'u doğaçlama bir yay ile öldürmesiyle macgyver'a

    dragon's curse ile peter jackson'ın para açlığına

    ve son olarak da karakter ve coğrafya isimleri ile j.r.r. tolkien'in eseri the hobbit'e

    göndermeler yapmıştır film.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap