• yönetmen scott derrickson un kariyerinde başarılı korku filmleri bulunması, bu filme de olan ilginin, daha film vizyona girmeden büyümesine sebep oldu. the exorcism of emily rose ve sinister benim de izlemekten keyif aldığım, kaliteli korku filmleriydi. yönetmen, 2021 tarihli filmi the black phone ile de korku türündeki başarısını devam ettirmiş. filmi keyifle izlediğimi ve izlerken heyecanlandığımı söylemeliyim. şimdi de filmde yer alan önemli ve güzel detaylara birkaç maddede değinelim;

    --- spoiler ---
    ***önceliği elbette filmin çekimleri sırasında 12 yaşında olan madeleine mcgraw a vermeliyim. gwen rolünde izlediğimiz mcgraw, filmi, frodo'nun boynunda taşıdığı yüzük gibi taşımış. kendisini oscar adayları arasında görmek isterim. ancak korku türünde bir film ile o seviye bir ödüle aday olamayacak maalesef. ben ömrümde çok az kişinin ağzına küfür yakıştığını gördüm. aydemir akbaş'ın kayıp torunu olduğundan şüphelendiğim oyuncu öyle bir küfür ediyor ki, önünde ceketinizi bağlayıp kendisine; "nasıl istersen öyle olacak tabii reis." diyesiniz geliyor. geleceği parlak olacağı garanti olan kariyerinde, kendisine başarılarının devamını diliyorum.

    ***ethan hawke'ı en son the northman de izlemiştim. oyuncu yıllar geçtikçe, kariyerinde kaliteli işlere imza atarak, yıldızını daha fazla parlatmayı başarıyor. hawke için, "ikinci baharı, birinci baharından başarılı" oyuncular listesinde yer aldığını söyleyebiliriz. tecrübeli oyuncuyu bu filmde de izlemek gayet keyifliydi. filmin kötücül karakteri "grabber" a hayat veren hawke, sinir bozucu maskeleriyle de (grabber o anki ruh haline göre değişen, farklı tipte maskeler kullanıyor) başarılı bir kompozisyon çizmiş. kendisi filmde ilk göründüğü sahneden itibaren seyirciyi germeyi fazlasıyla başarıyor.

    ***1978 yılında denver'da geçen öykü, aslında korku filmlerine aşina olan seyirci için çok da sıra dışı değil. filmde klasik olarak rastladığımız, akran zorbalığı, kaybolan çocuklar klişesi, kızılderililere öykünen (belki de genlerinde bulunan) medyum özellikli çocuk karakter, çocuklara dadanan sapık seri katil, geçmişinde travma bulunan aileler... vb. birçok bilinen detay var. film bu haliyle bir çok filmden de referans alıyor. bu filmler; it, the shining , the texas chainsaw massacre , friday the 13th (elbette filmin "it" ve "the shining" referansları, filmin öyküsünün sahibinin, stephen king'in oğlu olmasının bir sonucu.)

    ***film yaklaşık 1 saat 40 dakikalık süresiyle seyirciyi yormuyor. tipik korku filmi uzunluğunda çekilen filmde, seyircinin tırmandırıldığı gerilim merdivenleri, ne hızlı ne de yavaş biçimde çıkılıyor. tam olması gerektiği gibi. hatta filmin villain'i "the grabber" ı bile filmin ilk 25 dakikasında hiç görmüyoruz. işte bu bize, filmin kurgusunun ve sahne çekim sıralarının, incelikle işlendiğini gösteriyor.

    ***the grabber'ın evin bodrum katını çevirdiği "zindan" da tuttuğu esirlerine, yemek verdiğini görüyoruz. seri katilin tek amacı çocukları öldürmek değil. önce onlara sihirbazlık numarası yapmak, daha sonra onları farklı oyunlara yönlendirmek. nihayetinde de oyunbozanlık yapmak zorunda kalan çocukları, "faul" yaptıkları için öldürmek. seri katilin bu gibi özellikleri bize şunu anlatıyor; "çocukluğunda yaşadığı travmalar ve zorbalık, bir şekilde intikam hislerini güdülüyor ve bu hislerini tatmin etmek için çocuklarla "kendi istediği biçimde oynuyor". the grabber'in gücünü kaybetmesi ise, başrol finney (mason thames) ile boğuşma sahnesinde, maskesinin yüzünden çıkması sayesinde oluyor. anlıyoruz ki grabber, maskesi olmadan kendini güçsüz ve aciz bir korkak gibi hissediyor. değiştirdiği maskelerle sergilediği farklı kişiliklerle, çocuklar üzerinde hakimiyet kurduğuna ve bu maskelerin o'nu güçlü bir "dark side" karakteri yaptığına inanıyor. kötücül bir karakter için anlamlı bir motivasyon.

    ***filmde yer alan cinayet ve özel efektlerle süslenmiş olan, "slasher" türünden feyz alan sahneler de başarı ile çekilmiş. ayrıca, rüyalarında "geçmiş ve geleceği" görebilen gwen karakterinin yer aldığı, fantastik evrene göz kırpan sahneler, filmi rayından çıkarmadan dozunda kullanılıyor. film, esas türü olan korkuya sadık kalıyor. bu madde çok önemli çünkü fantastik evren dozunu kaçıran filmlerin, seyircide oluşturulmak istenen korku duyma hazzını baltaladığı bir gerçek. keza benim filmi sevmemin de en önemli sebeplerinden biri bu.

    ***gwen'in bisiklet kullanırken giydiği sarı yağmurluk, babaları terrence'ın (jeremy davies) okuduğu gazetenin tarihinin 13 ekim 1978 cuma olması, yine gwen'in kızılderili saç örgüsü ve kıyafetleri, ölü çocukların ruhlarının bisiklet sürerken gwen'e görünmesi, gwen'in beşinci boyut sahneleri, "filmin başlarında beyzbol oynanıyorsa, mutlaka felaket yakındadır" klişesi, filmde izlerken beni keyiflendiren, hoş detaylardı.
    --- spoiler ---

    korku türünde filmleri sevenler olarak, uzun bir süre vizyona girmesini beklediğimiz filmin, beklentileri fazlasıyla karşıladığını söylemeliyim. eğer siz de türe meraklıysanız ve "özellikle" korku filmlerini çok seviyorsanız, bu filmi mutlaka sinemada izlemelisiniz. şahsi fikrim olarak yönetmen derrickson'un bu filmini, yönetmenin kariyerinde beni çok etkileyen "exorcism of emily rose" ile "sinister" arasında bir yere konumlayabilirim. çünkü yönetmenin 2005 tarihli filmi "emily rose'un şeytan çıkarma ayini" nde yaşadığım şoku, hala atlatabilmiş değilim. ancak bu filmin, "sinister" ın üzerinde bir yapım olduğunu da belirtmeliyim.
  • gereksiz, vakit kaybı, overrated film.

    --- spoiler ---

    ruhlar alemiyle iletişime geçme aracı olarak kablosu kesik bir telefon seçmek fazla zorlama olmuş bir kere. ruhlar telefonla iletişim kurabiliyorlarsa neden bunu belli aralıklarla yapabiliyorlar? neden sürekli iletişimde kalamıyorlar? neden çocuğa yapboz parçaları verir gibi azar azar yol gösteriyorlar?

    katilin kardeşi neden tam da polisler evi basacağı sırada olayı çözüyor? bu ne biçim rastlantı? kardeşin filmdeki yeri ne? kardeşleri balta sahnesine kadar bir aradayken bile görmüyoruz biz. nasıl oluyor da o kadar zaman katil her şeyi kardeşinden habersiz yapabiliyor? bu boşluğu neden seyirci doldurmak zorunda?

    seri kayıp vakalarının olduğu bir kasabada nasıl oluyor da bir adam koca siyah bir arabayla gelip ortalık yerde çocuk kaçırabiliyor? hiç mi gözcü polis dikmiyor yetkililer çevreye? hiç mi devriye aracı dolaşmıyor? aynı okuldan 5 tane çocuk kayıpsa o okulun olduğu muhitte olağanüstü önlemler alınması gerekir.

    aşırı otoriter, dayakçı baba figürünün filmdeki işlevi neydi? filmin sonunda neden dönüşüm geçirip iyi olmaya karar verdi? kötü olmasının sebebi neydi? senaryoda böyle bir karakter neden vardı?

    ben korku filmi izlemeden önce beklentilerimi düşürürüm. kendimi kandırmaya hazır bir şekilde filmi açarım. buna rağmen bu film fiyaskoydu benim için.

    beni en çok şaşırtan da filmin imdb'de aldığı puan oldu. ne gördüler de bu puanı verdiler anlamadım.

    --- spoiler ---
  • pennywise'a, it'e filan göndermeli olmasinin sebebi yonetmenin ozenti olmasi degil, uyarladigi hikayeyi king'in oglu joe hill'in yazmis olmasindan.
    (bkz: 20th century ghosts)
  • finney'nin kız kardeşi çok iyi rol kesiyor. özellikle küfür ettiği sahnelerde döktürmüş çok beğendim. helal kız cadaloz. jesus, what the fuck?
  • --- spoiler ---

    isa kardeş duayı yanlış anlayıp çocuğu katil etti. hoş yazık oldu diyemeyeceğim, bir özgüven artırıcı olarak cinayet görevini yaptı.

    not: maskeler bayağı iyiydi, purge'e de taşımak lazım.

    --- spoiler ---
  • sinister'dan sonra ikinci kez gelecek scott derrickson ve ethan hawke birlikteliği beni çok heyecanlandırmıştı. hem yönetmeni, hem oyuncuyu, hem filmi (ikincisini sevmedim) hem de blumhouse productions'ı sevip sayan biriyim. off demiştim 10 yıl aradan sonra ikisini tekrardan izleyeceğiz, hemi de yine bir korku filmiyle. çıkan her haberde, fragmanda kendimi yedim, tribe girdim. en başından beri korku türü adı altında reklamı yapılan filmi, korkudan ziyade dram'a yakın buldum, bu sebeple hayal kırıklığına uğradım.

    ethan hawke'ın canlandırdığı the grabber isimli seri katilin fragmanlarda görünme süresiyle, filmde görünme süresi neredeyse aynıydı. bu maskenin altında etten daha fazlası var. bu maskenin altında bir fikir var demek isterdim; ama maskenin altında hiçbir s2m yoktu. karakteri/katili düpedüz harcadıklarını düşünüyorum. neyi neden yaptığı, amacı, derdi belli değil. canı sıkıldıkça çocukları kaçırıyor. canın mı sıkılıyor olm senin. yav elinde ethan hawke, seri katil hikayesi ve maske tutuyorsun neden drama boğdun bizi emmi. vallahi yüzde elliyi zor tutuyorum, bir tane daha 70'ler sonu 80'ler başında geçen çocuklu korku (?) filmi görmeye ve izlemeye tahammülüm kalmadı.

    puanım: 6.2 yarına 5.9'a düşer.

    ahh ethan hawke'ımdan korkunçlu seri katil yapmak isterken adamı neighbours from hell'deki dayıya dönüştürmüşler. :d

    --- spoiler ---

    bir de sandalyede uyuyakalıp horlamaya başlıyor ya aynısı hsshshs.

    gwen'in samanyolu tv ayarında üçüncü gözüyle olayı çözmesi, dedektiflerin bir veledin lafına inanıp ev basması, bir allah'ın kulunun "lan olm kız rüya görüyor, biz 40-50 yaş aralığında adamlarız, kıza göre hareket ediyoruz elalem görse ne der" dememesi, seri katilin, finney'i kaçıracağı sırada çocuğun yanında taşıdığı uzay mekikli el feneri tarafından yaralanmasına rağmen, çocuktan el fenerini almaması... bir seri katilsiniz diyelim (olmanızı istemem) birini kaçırmaya karar veriyorsunuz. kaçıracağınız kişi sizi anahtarlığıyla yaralıyor, kolunuzu neyin deşiyor. ve siz, bir seri katil olarak, hatıra niyetine anahtarlığı kurbanınıza geri bırakıyorsunuz (?) seri katil true crime 101. katiller, kurbanlarının eşyalarını saklar. john wayne gacy'e bakın. saklamak istemesen bile elinden alırsın yahu. çok mantıksız.

    seri katilin abisi kokocu max de sinister'da oynuyordu. herif, dünyanın en saçma ve gereksiz karakteriydi the black phone'da. abi gel süre dolsun iki salak abi rolü kes demişler herhalde.
    --- spoiler ---
  • yani o kadar demode bir film ki tarifsiz. günümüzde korku sineması art house ögeleriyle beraber bambaşka bir hal almışken bu filmi izlemek tamamıyla zaman kayıbı.

    ekleme: ha bir de referans pornosu. devil backbone'dan tutun da it'e kadar "türde" mihenk taşı olan coming of age + horror filmlerine referanslar var.

    soğuk savaş dönemindeki amerikanın yıldız savaşları psikolojini falan da vermeye çalışıyor film. 1980'lerde amerikanın ruh halini, kültürünü en iyi şekilde anlatan the vast of night'tan tutun da stranger things'e kadar çok iyi aktaran birçok seyirlik varken, bu filmin bu beyhude nostalji çabaları sadece komik kaçıyor...
  • joe hill, scott derrickson ve ethan hawke'ı birlikte görünce boş yapmamışlardır diye düşündüğüm ve geçen sene fragmanını izlediğimden beri merakla beklediğim bir filmdi fakat... yorum yapamıyorum... kendimi dolandırılmış hissediyorum diyeyim...
  • fragmanda nedense bir sürü it filmi/kitabı referansı gördüğüm film. ilginç ve kafa karıştırıcı görünüyor.
  • 2021 yılı yapımı, korku gerilim türünde ve stephen king'in oğlunun yazmış olduğu (joe hill) aynı isimli kısa öyküden ortaya çıkmış film.

    --- spoiler ---

    korku türündeki filmleri konusu aşırı ilgimi çekmediği sürece izlemem. bu filmin konusu ilgimi çekti ve fırsatını bulunca izledim.

    hikaye bir çok farklı filme ve hikayeye göndermede bulunuyor. genel hikaye açısından "it" kitabının hikayesine benziyor ama tabii ki işleniş filan çok daha farklı. benim gibi çok fazla korku filmi izlemeyen kişiler için ilgi çekici olabilir. aynı zamanda filmin çok fazla aksiyona sahip olmadığını bu yüzden de asıl olayın gerilimi yaşamak olduğunu anlamak lazım.

    filmi izlerken yaşanan gerilim çocuğun kaçmaya çalışırken yakalanacağından çok kaçabilecek ortamı yaratabilecek mi durumu üzerinden gidiyor. bir çok gerilim filminden de bu konuda ayrılıyor. grabber bodrum katında yapılan hiç bir değişikliğe ilgi göstermiyor çünkü onun derdi sadece çocuk ve çocuğun yapmış olduğu değişiklikler hep gözünden uzak ya da dikkat edilmeyecek şeyler.

    bir diğer açıdan da 5 çocuğun da söylediği şeyler filmin sonuna doğru biriken bir plan oluyor. yani aslında her kaçış fırsatı ya da kurtuluş telefonu bütün olayların sonunda çocuğun sağlıklı bir şekilde kurtulması için oluşturulan bulmaca parçaları. filmin sonunda bu şekilde olduğunu çok güzel gösteriyor ama dikkat edilmediğinde sadece boş bir sahneymiş gibi gelebilir. çocuk yukarıda yakalanmadığı için kolu ve ayakları sapasağlam kaldı, ipi bulduğu ve toprağı eştiği için tuzak kurabildi ve aynı zamanda camdaki parmaklıklarla bu tuzağı güçlendirdi. buzdolabına ulaşarak orada etleri buldu ve son olarak şifreyi daha önce öğrendiği için rahatlıkla evden çıkabildi. bence çok başarılı bir kurgu mevcut burada.

    bu arada filmin çok üzerinde durmadığı ama izleyiciye söylediği ikinci ev muhabbeti aslında çok iyi bir twist. ben filmin sonuna kadar bu olayı tahmin edemedim.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap