• 40 yıl önce polis, artık yeter diyince gelmiş geçmiş en büyük müzik grubunun 15 yıllık hayatının en son konseri john lennon'ın şu sözleriyle sona erer.

    "i'd like to say thank you on behalf of the group and ourselves. i hope we passed the audition.."
  • 30 ocak 1969da, londrada bir binanin* daminda gerçekle$en the beatlesin son konseri.get back, one after 909,dig a pony gibi $arkilar calmi$lardir.
  • 46 yıl önce bugün, bu saatlerde gerçekleşmiş, efsanenin son kez bir arada çaldığı konser.

    ayrıca eskişehir'deki açıköğretim fakültesi binasının çatısında arkadaşımla kendi rooftop konserimizi verme hayalimiz var, hala gerçekleştiremedik. bir gün o çatıya çıkıp sırasıyla get back, don't let me down, i've got a feeling, one after 909, dig a pony ve tekrar get back'i söyleyeceğiz ve aşağıdaki güvenlikçiler gelip, "napıyonuz amk inin aşağı!" diyerek ensemizden tuttuğu gibi indirecek. bu da böyle bir hayalimdir.
  • grup elemanlarının polis tarafından gözaltına alınma eşiğine kadar geldikleri konserdir. kayıtlarda polisin çatı girişindeki kapıda beklediği görülebilir.

    the beatles'ın son konseridir.
  • the beatlesın o muhtesem son 5 yılının en güzel kayıtlarından biri.popüler müziğin zirvesindeki bir grubun son konserini zirvede noktalamasının kanıtı.

    http://www.youtube.com/watch?v=owzs3ybtehi
  • u2 denen şeyler where the streets have no name şarkısının klibinde aynı olayı gerçekleştirmişlerdir. buna seri katil jargonunda copycat denir.
  • youtube'daki videolarinda bu konser için binanın dibinden "i just can't see that it makes sence" diyen yaşlı bir teyzem de vardır ki insan keşke orda olsaydım da gıdısından bir öpseydim diyor. canım yaa!
  • dinlemekten hiç sıkılmadığım, hem eğlenceli hem de buruk olduğunu düşündüğüm, beatleların bir şekilde neden o soğukta böyle bir karar verdik biz de bilemedik gibi yorumlarda bulunduğu, hazırlıksız yakalanıp sevgililerinin/eşlerinin kırmızı yağmurluğunu, kürklerini falan giyip, ellerine hohlayarak veya sigara yakarak ısıtmaya çalıştıkları konser.
    son konserleri oluşu mu buruk yapan, birbirleriyle müthiş uyum içinde oldukları halde sona gelmiş olmaları mı (özellikle john & paul duosunun artık duo olmayacak olduğu gerçeği / her güzel şeyin bitmesi) diye düşünürken buluyorum hep izlerken. nostalji hissini en yoğun yaşatan konser kayıtlarından biri benim için, buruk mutluluk hali yani.
    nasıl şu anda bu adamlarla aynı yaştayım inanamıyorum, adeta adamların paçalarından transandans akıyor; biz burada napıyoruz gibi düşünüp duruyorum, tabi bahsedilen kişilerin ekstraordineri insanlar olduğu ortada ama yine de düşünüyorum işte.
    ha bir de polislerin basması falan; biraz da filmde güzel dursun diye kurgulanmış, kırpıla kırpıla bu hale getirilmiş diyorlar, "polisler de olduğundan kötü gösterildi" gibi yorumlarını görmüştüm grup üyelerinin hangisiydi hatırlamıyorum. (yani aslında düzene nasıl da baş kaldırıyoruz kurgusu yapmaya çalışılarak aslında sükseini arttırmayı hedefleyip tam düzene uyan bir film çekilmiş)
    son olarak; john sadece 11 yıl sonra öldürülürken; paul'un taaa kaç yaşına gelip konserin benzerini icra etmesi de buruk geliyor bana. (john sanki tam işleri yoluna koyduğunda ölüvermiş, paul içinse işler zaten hep yolundaymış gibi geliyor nedense)
  • polis tarafindan sonlandirilan bir konser.
  • benim başım şu konserdeki don't let me down performansını ilk kez izlediğim saniye yandı bunu bilir bunu söylerim. o gün bu gündür bir türlü anlam veremedim eşlerinin montlarıyla kışın ortasında dama çıkıp vicdansız ingiltere polisi bu tarihi ana son verene kadar sanki tek laflarıyla evrendeki nerdeyse tüm mekanları bir konser alanına çevirebilecek imkanları yokmuş gibi öylesine müzik yapan henüz otuzuna dahi girmemiş ancak milyarların hayatını kalıcı biçimde değiştirmiş, bu dört insanlığa lütuf varlığın mucizesine. kafamı kurcaladıkça hayatımda ve beynimde tuttukları yer de artmış olacak birden kendimi başka bir boyutta buldum ben. sonra bir baktım hayatımın merkezi, vizyonum en büyük ilham ve mutluluk kaynağım haline gelmiş the beatles.

    yeri geldi insanları paul mccartney'nin ölmediğine ikna ettim yeri geldi kalitesiz rap'ten gayrı müzik dinlemeyenlere eric clapton'ın while my guitar gently weeps'in solosunu öttürmesin ne denli muhteşem bir olay olduğunu ve akabinde pattie boyd denklemini anlattım detaylı detaylı. yeri geldi bidıls mıı? heç duymadım diyenlerin gözünü açtım. hatta sevdalısı ettiğim bir arkadaşımdan şu sözleri işitme şerefine bile nail oldum "sen türk gençliğine beatles'ı tanıtıp, hepimizi onlara aşık etmek için bu ülkede doğmuşsun." tabi bu aldığım nadir iyi tepkilerdendi. özenti oldum, taklitçi oldum, sırf çıkıntılık yapabilmek için sevdiğimi söylüyor aslında öyle çok da bilmiyor oldum gözlerinde neler duymadı ki bu john lennon'ın burnundan burnundan gelen ve hiç çekilmediği gibi iç çektiren sesiyle hayata tutunmuş kulaklar, yalnız arctic monkeys'in yanından bile geçemez diyen vatandaşı niye pataklamadım? hala çözemiyorum. (hayır alex turner'ın en sevdiği albüm rubber soul sen kiminle dalga geçiyorsun!)

    madara ettiler işte beni ellerinde ve ben sayelerinde hiç hissetmediğim kadar ait hissettim müziklerine. işte bu yüzdendir dün gece dahil bin kere kendimi gördüm rüyalarımda bu konserde. neden hep o i hope we passed the auditions kısmında uyanmak zorundayım ki? bu konser ve beatles ve altmışlar ve gerçek müzikle karışmış gerçek duygular neden eriyip gitmeye mahkum? neden kavanozun dibini sıyırayım diye bu çağa denk gelmişim? her türlü umarım bu gece yine girer rüyama. ben iyisi mi izleyip yatayım.
hesabın var mı? giriş yap