• filmin dagitimci firmalari neredeyse 20 dakikalik bir bölümü orijinalirnden cikarmislardir. böylelikle filmin sonu geyik bir ask hikayesi ile baglanmistir. ancak james amcamin director's cut versiyonunda film özellikle amerikalilara ulu orta, catur cutur geciren bir politik mesajla bitmektedir. bi de seyrettiim en iyi filmlerden biridir (director's cut olani tabe).
  • film okyanusun derinlerindeki ambiansı gerçekten çok iyi yansıtmıştır kanımca hatta klostrofobisi olanları etkileyebilir, sarsabilir. ışık kullanımı şahanedir.

    aşırı klorlu sudan dolayı oyuncuların saçları önce yeşil daha sonra beyaza dönmüş, derinlere dalan set ekibi, çekimlerin ardından basınç odalarında saatler geçirmişler. zor şartlar yüzünden yerli yersiz ağlayan, duvarları yumruklayan, efendim, hırçınlaşan oyuncular olmuş.

    89 yılında adam suya bu görüntüleri nasıl vermiş, bu hareketleri nasıl yaptırmış anlamak mümkün değil. zaman zaman şaşalı, ara sıra masalsı, bazen hayran bırakan, "duygu seli" yaratan görüntüler mevcut.
  • "the abyss special edition" olarak filmin çıkarılan sahnelerinin ve sonunun bulunduğu versiyonu filmi izleyen ve önemseyen herkes tarafından mutlaka izlenmelidir...

    özel efektin doruğa çıktığı bu sahnelerde; hikaye daha bir güzelleşir, detaylanır; hatta binlerce dolara malolmuş filmin en kalabalık sahneleridir bunlar... okyanustaki dalgalar hürriyet heykeli boyunda yükselir ve öylece kalırlar, bunu görmek kaçırılmamalıdır.

    bu sahnelerde yaratıkların niye kendilerini açığa çıkarmadıkları, neden saklandıkları da "dünyadan görüntüler" eşliğinde anlatılmaktadır, oysa bu çok değerli görüntüler stüdyo tarafından "film politik olur" nedeniyle acımadan çıkartılmışlardır.
  • 70 milyon dolar bütçeli bu film, gişede dünya çapında 90 milyon dolar toplamıştır. cameron'dan beklenen elbette daha fazlasıdır fakat gişede sıçmamıştır film. stüdyo beklentisini karşılayamamıştır.

    the abyss'in yönetmeni james cameron emzik alışkanlığından yeni kurtulmuş arkadaşlar için "avatar'ın yönetmeni" olabilir ancak adam bilimkurgu türünde hatta sinema tarihinde kültleşmiş, bilimkurgu kategorisi için her anlamda çığır açan (yapay zeka, makinelerle savaş ve kıyamet, zaman yolculuğu, insansı robotlar vs.) terminatör'ü yaratmış, aliens gibi enfes bir devam filmini çekmiştir. hii karadelik gördük sevginin gücüüüüüüüü <3<3<3<3 şapşalı nolan varken tabi cameron "avatar'ın yönetmeni".

    ayıbolyor.
  • okyanusun altındaki kapalı ve boğucu ortamı gerçekten iyi yansıtan, special edition'ındaki mükemmel sahneleriyle çok doğru noktalara değinen, özel efekt konusunda değerli ilerlemeler kaydeden james cameron filmi.

    uzaylı-insan ilişkilerine getirdiği farklı bakış açısı ile birçok bilimkurgu filminden ayrı bir tat verir. sinema tarihinde nadir görülen bir şekilde, "non-terrestrial intelligence" adı verilen canlıları tüm uzaylı klişelerinden uzak bir ortamda gösterir. gökten inen uzay aracını ve insanları öldürüp, dünya hakimiyetini sağlamak isteyen kötü uzaylıları görmeyiz.

    --- spoiler ---

    aksine, medeni dünya dışı varlıkların insan hayatına nasıl acıyan gözlerle baktığını anlarız. special edition'da görüldüğü üzere, bir tarafta en ufak anlaşmazlıkta suçu birbirine atıp gerginlik başlatan insanlar***; diğer tarafta ise bizim yıkımdan, acıdan, zarardan başka bir şey yaratamamamıza hayretle bakan uzaylılar vardır.

    uzaylıların böyle düşünmesi elbette onların dar görüşlülüğünün ya da önyargısının ürünü değildir. zira onlar, gördüklerinin sadece kötülükten oluşmasından sonra bu karara varmışlardır. koca insanlığın tek ürününün savaş ve üzüntü olması, bizleri etmese de elin uzaylısını bile rahatsız eder. ed harris'in canlandırdığı bud karakteri insanlığın bu düşüklüğünü uzaylıların karşısında kaygıyla izlerken, uzaylılar da bud'ın diğer insanların iyiliği uğruna kendini feda ederek böyle zor bir işe girişmesini adeta bir teminat gibi görürler. eğer insanlardan biri bile hala kendini feda edecek kadar düşünceli olabiliyorsa, bütün insanlığın da aynı iyi niyeti ve erdemi gösterebilme ihtimali vardır. işte uzaylılar buna güvenerek gönderdikleri devasa dalgaları kimseye zarar vermeden geri çekerler.

    --- spoiler ---

    tıpkı yıllar sonra gelen avatar* gibi insani öğelere de değindiği için değerini bir kat daha arttıran eserdir.
  • bu filmde şöyle bir detay var;

    ed harris abimiz ta filmin başında parmağından yüzüğü çıkartıp içine hulk sıçmış gibi duran klozete atıyor. sonra vazgeçip tekrar almak için elini daldırıyor koyu yeşil pislik dolu tuvalete. yüzüğü alıyor, o yeşil-mavi-siyah sıvı eline yapışıyor.

    filmin sonlarına doğru abimizin daldırdığı elini yakından görüyoruz ve silik de olsa o pisliğin izlerini görüyoruz.

    detaya gel.
  • filmin kamera arkası kadrosundan bihaber birisine "bu filmin yönetmeni avatar'ın da yönetmeni" deseniz iki film arasındaki benzer görsellikten dolayı size hak vermesi kuvvetle muhtemel ama iki film arasında 20 yıl bir fark olduğunu söylerseniz işte orada "burayı terk et" tepkisi almanız daha da kuvvetle muhtemel...

    bu film 89 yapımı ha? vay be biz kalkalım o zaman...

    yaw suda solunum, non-terrestrial zımbırtılar, neon ışıkları vs falan filan hepsi iyiydi güzeldi de tek bir sahne var ki o sahneyi nasıl kesmemişler, ne diye eklemişler onu anlamadım...

    --- spoiler ---

    uzaylılar, "adam gibi oturun bizim canımızı sıkmayın yoksa bak veriyorum tsunamiyi" deyip tsunami butonuna bastıktan sonra amerika'nın o sahili senin bu sahili benim her bir yerine tsunami salarken, tam kıyıya vuracağı vakit aha tamam bitti gitti yepisyeni gezegen derken, bizimkiler tsunami butonuna basıp tekrar durdukları sahnede kaçmayı bırakıp havada asılı kalan tsunamiye bakmaya devam eden figüranları görürüz...

    işte o sahnede kurtulmanın verdiği rahatlıkla bir saniye evvelki can derdini unutup tekrar günlük koşuşturmaca içerisinde olanları da görme fırsatını buluruz...

    en soldaki turkuaz tişörtlü arkadaşa dikkat...
    https://youtu.be/_yuesn-jegq?t=30s

    --- spoiler ---

    izlediğim 2 saat 43 dakikalık versiyonda mevcuttu bu sahne... diğerlerinde var mıdır bakmam lazım arşivinde olan varsa söylesin o da olur... ama bi dakika!!! onları kınıyorum ve onlara laflar hazırladım! ulan şu sahneyi nasıl çıkarmazsınız ya bu ne ciddiyetsizlik, tek bir harf hatasından koca prodüksiyonlar baştan yapılıyor, bunu nasıl gözardı etmişler hayret bir olay... polis akademisi mi la bu!? filme dair hatırladığım tek sahne bu kaldı amk!

    ayrıca 20 yıldır filmden konuşuyoruz biri de çıkıp bahsetmemiş şu sahneden! pes!

    neyse sakinim... 89 yapımı ha? vay be!
  • 1989 yilinda james cameron tarafindan yazilip yonetilen ve 1990da en iyi gorsel efekt oscarini almis olan asmis film.

    --- spoiler ---

    filmdeki sivi solumasi olayi gercektir, ve cekimlerde gercekten fare sivi solumustur, ancak sistem henuz derin dalislarda kullanilmamaktadir.

    --- spoiler ---
  • daima denize sahilde yatıp tepetaklak bakmayı seven, yakamozlar yıldızlarmış gibi algılamaya başlayıp tersine yani gerçeğe dönemeyen yanılsamaya aşık biri olarak "the abyss" gökyüzünün en derin yeridir..hayatımda sık sık andığım, doğa ile -aslında doğa denilen evren sonsuzluğundaki hafiflikte- yalnız kaldığımda contact ile beraber aklıma gelen iki ayrıksı filmden -film deyip de 2 saatinizi ayırdığınız kayıttan dirençle ayrı tutarak- iki büyük fikirden biri.
  • james cameron amca bu filmi çekmeden önce, filmde oynayan her bir aktör, aktris ve figüranın profesyonel dalgıçlık lisansı almasını şart koşmuş bu arada.. sadece "breeh." stargate'in mısır medeniyetine yaklaşım tarzının aynısını atlantis'e gösteren film oldukça sıradışı bence.. ve güzel.
hesabın var mı? giriş yap