• tanrı'nın espri anlayışı.
  • derler ki "tesadüf tanri'nin adlarindan biridir". bilemem..
  • dün sabah kuzenimin sevgilisinin yenibosnadaki evinden çıkıp şirinevler minibüsüne bindik. fenerbahçe formalı biriyle göz göze geldim. bir şey olur işte insana, öyle bir şey. sadece bi saniye bakıştık. tipim bile değil.
    sonra kuzenlerle vedalaşıp metrobüs cümbüşüne girdim. üç beş tane tıklım tıklım metrobüsten sonra binebildim ve baktım yanımda yine "o" vardı. ben tesadüf olduğuna inanmıştım, ayaküstü bahsettiğim kuzenlerim "takip etmiş baksana" dediler. bence tesadüftü, o da bana bakınca o şaşkınlığı ve saçma sevinci görmüştüm, yüzümün yansıması gibiydi. birkaç sefer daha göz göze geldik ama ne konuşacaktık ki. saçma sapan kaldık öyle.

    eve geldim, iki saat uyudum. kardeşimi kuzenimi alıp kadıköy'e maç izlemeye gittik. maç bitti. boğadan stadın oraya yürüdük. meşaleler yanıyor, vuvuzela benzeri saçma bir şey ötüyor, çığlık kıyamet. biz de güle oynaya gidiyoruz. birden birinin ayağına bastım, krem keten bir spor ayakkabıydı. özür dilemek için geri döndüğümde göremedim. stadın çevresini dolaşıp da havai fişek gösterisinin altına geldiğimizde biriyle omuz omuza çarpıştım, bu sefer özür dilemek için değil "önüne bak ulan ayı" demek için arkamı döndüğümde, minibüsteki, metrobüsteki o adamla karşılaştım. bakakaldık ikimiz de. "merhaba" dedim, "ben bu kadarına tesadüf diyemem artık" dedi. güldük. ama adımızı sormadık, başka bir şey de konuşamadık. yanımda iri kıyım erkek kardeşim ve erkek kuzenim olduğundan sevgilim falan sandı herhalde. yani önemli de değil ama ben onu tanımak isterdim koca istanbulda böyle şeyin gerçekleşme olasılığı nedir ki ? mümkünatsıza yakındır.
    ve ben o'na tepeden tırnağa bir bakış atarken,krem rengi ayakkabısında botumun baklava dilimli çamur baskısı duruyordu.
  • "..bir keresinde genç bir dostuma, "sence tesadüf nedir?" diye sormuştum.
    o, gözlerini kısmış, dudaklarını şişirmiş, parmaklarının ucuyla çenesini ovaladıktan sonra hiç unutmadığım o cevabı vermişti:
    "tesadüf, bilinçaltımızdır."

    tesadüf dediğimiz, hayatımızın beklenmedik, tahmin edilmedik olaylarla ve insanlarla olan kesişmelerine bizi bilinçaltımızın hazırlayıp sürüklediğini, bilinçaltımızda öyle bir hazırlık olmasa rastladığımız olayların ve insanların yanından onları fark etmeden geçip gidebileceğimizi düşünüyordu.

    bazen kaderimizi belirleyen tesadüfler aslında bizim bulmak istediğimiz ama bunun farkında olmadığımız olaylar ve insanlardı.

    tesadüfleri, onları çok yadırgamadan hayatımıza almamız, onları kendi geleceğimize katmamız, onları zaten istememizdendi."
    ahmet altan - bir gün uyandığında..

    - yaşanmış bir tesadüfün, tekrar yaşanma ihtimali için kaç bilinçaltı gerekir?..**
  • "tesadüf, tanrının gizli kalma şeklidir." der bazıları.
    bana göreyse tanrının bizimle dalga geçme şeklidir. böyle espiri anlayışı mı olurmuş?!...
  • sevgilinin telefonuna 2,5 yıl sonrası için "seni çok özlüyorum bide kocaman seviyorum" diye bir hatırlatma kurulur. doğal olarak bir zaman sonra unutulur...
    hatırlatma çaldığında ise oturulup ağlanır, çünkü sevgilinin evinde kesin dönüş için son eşyalar arabaya yüklenmektedir....
  • boş koğuşta sigara içiyorum. içimde garip bir sıkıntı var. daralıyorum. şafak 62. özlem en üst seviyede. askerlik canımı sıkmaya gayet istikrarlı bir şekilde devam ediyor. aklımda pek çok insan, pek çok mekan, pek çok şey var... ama en sık uğrayan o oluyor.

    ben, birincinin hemen arkasından ikinci sigaramı yakarken bir şarkı mırıldanmaya başladım; "hasret oldu, ayrılık oldu... hüzünlere bölündü saatler..."

    koğuş boş olduğundan sesim yankılanıyordu. hemen aklıma sertab erener yorumu geldi tabi. o da böyle müziksiz, yankılı bir sesle giriyordu şarkıya. pek çok kez olduğu gibi, yine bir şarkıyı aşermeye başladım. "dinlemezsem ölücem hastalığı"nı kaçınız biliyor bilmiyorum ama ben çok iyi tanıyorum. hemen cep telefonumdan aramaya başladım. internet bağlantısı olan ama orta yaşlarında seyreden telefonum başarılı olamadı. arkadaşlarımdan birine sardım ben de. "olum canım resmen şarkı çekiyor, indir bana şunu" dedim hararetle. indirmeye başladı ama işlem çok yavaş. ben hala kulağımda çalan şarkıyla uyuyakaldım beklerken ama arkaşadım uyumamış. telefonuma da atıp "al" dedi, "hazır". uyukulu gözlerimi açamıyorken kulağımda hala o şarkı çalsa da ben daha canlısı için hemen taktım kulaklığı kulağıma. ve sertab girdi şarkıya...

    "sen ağlama. dayanamam... ağlama göz bebeğim sana kıyamam..."

    piyano, sertab'ın muhteşem sesi... büyülü ama biraz huzursuz bir uykuya daldım tekrar. sabah içtima için uyandırıldığımda -nedense- ilk iş olarak telefonuma baktım. ben uyuduktan yaklaşık bir saat sonra bir mesaj gelmiş. o'ndan...

    "... özlemekten yorgun düşüyorum bazen. böyle zamanlarda gözyaşlarımı tutamıyorum" diyor. kalakaldım.

    "bu bir tesadüfse eğer, ya aşk cidden tesadüfleri seviyor ya da biz aşıklar kendimize küçük mucizeler yaratıyoruz" dedim. elimde telefon, ranzanın üst katında, tanımadığım bir şehrin gri sabahını izlerken onu bir kere daha sevdim.
  • ayni anda yasiyor olmamiz da ne büyük tesadüftür degil mi? öyledir
  • bazen şans, kaza... bazen de dize.

    benim ne çok aşık olasım varmış,
    sen önümden değil içimden geçiverdin.
  • çok tatlı olabilen plansız, kontrolsüz, şahane karşılaşmalar bunlar.. şans faktörü, etken.

    artık türkiyede bile yaşamayan, yıllar önce boyunuzdan bir sürü kat büyük laflarla "bir daha asla yüzümü göremeyeceksin böhühühü" diye ayrıldığınız ilk sevgilinizin (ehehe, çok embesil aşık olur ve acı çekerim), yaşadığınız şehirlerden bambaşka bir şehrindeki, varmak istediğiniz yere gittiğinden bile emin olmadığınız dolmuşunda farkına varmadan yanına oturmanız mesela..

    şöföre dert anlatmanın telaşı ile ucuna iliştiğiniz ikili koltukta yanına oturduğunuz adam size neden öyle bakıyor ve gülümsüyor diye toplanırken rahatsız ve agresif, göz göze gelmeniz.. ve onun eski sevgili çıkması.. duruma daha uygun bir ünlem yok: oha ya! :)
    şaşkınlıkla gülerken yanınızdaki ilk aşkınızın, büyümüş kocaman bir adam olmuş olduğunu görmeniz, kimbilir o zaman ne çok üzüldüğünüz ayrılışınızı unutmanız, umursamamanız ya da ve ağız dolusu gülmeniz ikinizin de..

    sesli, gülmeli, gözlerini kocaman açmalı şaşkınlıklar sonrası "olmaz burada böyle" diye bilmediğiniz bir durakta elinizden tutup indirmesi sizi, sormadan bile.. yok, eli öyle sıcak değil o zamanki gibi, olmaz zaten; ama çok tatlı ya haliniz.. aslında o zamanla aynı bak, sevgili gibi değil pek, çok eğlenen, haydi demesine bile gerek kalmadan anlaşan iki arkadaş gibi yine.. saatlerce işi gücü bırakıp konuşmanız, iptal edilen büyük adam büyük kadın işleri.. sonra su gibi akan zamanlarca ikinizin de bir yaşaran, bir gülen hali; özlediği kadar şaşıran o bildiğiniz güzel çipil gözleri, hala mı kıvırcık saçlarınız (e evet).. ne çok yıl olmuş, ne yakışıklı olmuş büyüyünce, ben de ne güzel olmuşum öyle dedi.. şapşaşkın iki gülümseme saatlerce dudağınızda.. gününüzde, haftanızda..

    ve istediği kadar sevgili olsun bir dönem, hatta sonra unutsun arkadaş olduğunuzu sevgililik bitti diye, unutun siz de; kaç koca sene geçsin; ilk görüşte sımsıcak edendir içinizi en yakın arkadaş böyle.. onca yıl sonra ilk görüşmede anlatmaktan ve dinlemekten nasıl büyüdüğünüzü; şaşırmaktan, sevinmekten, gülmekten ve ağlamaktan helak olduğunuz..
    ve hayat sahiden sürprizlerle dolu... bu tesadüf dediğimiz şey bazen sahiden çok tatlı.
    vay canına..

    dip ve derin mesaj: toplu taşıma candır..
hesabın var mı? giriş yap