• after theory kitabında şöyle bir şey der: "kapitalizm henüz hiç var olmamış bir insan türüne ihtiyaç duyar; ofiste sağduyulu ve ölçülü, alışveriş merkezinde vahşi ve anarşik bir türe."
  • dişe dokunur birçok yanı olduğunu düşünmeme rağmen bugün ters tarafımdan kalktığım için batı-merkezciliğine bir örnek vererek kulaklarını çınlatmak istiyorum. kendilerinin 1984 verso basımı bir kitabı vardır: the function of criticism. türkçe'ye de bilim ve sanat yayınları tarafından kazandırılıp "eleştirinin görevi" adı verilmişti bu kitaba. şimdi ben bu adı taşıyan bir kitaptan farklı bağlamları dikkate alan, eleştirinin işlevleri hakkında mümkün olduğu kadar kapsayıcı bir içerik beklerim. ancak terry bey, bırakın "küresel" düşünmeyi batı avrupa bağlamını bile dikkate almayıp ingiltere'de eleştirinin işlevlerini anlatmış. insan, merkezde olunca kendi tikel tarihini evrensel bir adla sunabiliyor ancak terry beyden başka türlü bir hassasiyet beklerdim.
  • forvet ismi gibi bir isme sahip olduğu için bir türlü yeterince ciddiye alamadığım marksist edebiyat eleştirmeni. ne bileyim fenerbahçe'ye yıldızı sönmeye yakınken gelmesine rağmen böyle alay-ı vala ile havaalanında karşılanan yıldız futbolcu gibi canlanıyor hep zihnimde. ilk etapta eşini ikna edemeyen ama istanbul'u gezdikten sonra eşinin rızasıyla fenerbahçe'yi tercih eden adam gibi tıpkı. halbuki adam akademisyen falan, üstelik yüksek lisansta kendisi ve yapıtları üzerine ödev hazırlamışlığım bile var ama yine de kafamdaki futbolcu algısını yıkamıyorum bu abiyle ilgili. en sonunda zaten ntv football tycoon oyununda kurduğum frankfurt okulu takımının forvet hattına saldım abiyi, takımın abisi oldu falan. hırçın forvet althusser ile paslaşmalar vesaire o biçim. terry eagleton yanlış meslek seçmişsin abicim. harcamışsın şu güzelim ismi.
  • hakkında "psikanaliz" üzerinden eleştiri üretilmemeli; eagleton'un problemi psikanaliz değil, katolik inancı daha çok. (o yazı)

    hele psikanaliz'i yermek için, katolik inancına meyletmiş bu marksistten faydalanma çarpıtmasına zizek'in çapkın bakışlarıyla gülümsemek gerekir.

    psikanaliz'e din yaftası yapıştırma çapsızlığı da ancak gelenek tayfasına mahsus bir sekterlik alameti olarak anılabilir zaten; böyleleriyle karşılaştığınız zaman postyapısalcılık'tan bahsedin, hemen kaçıyorlar.
  • yukarda bahsi geçen ironi-mizah yeteneğine dair ideoloji kitabından bir örnek:

    “bir top için çekişen iki çocuk arasındaki kavganın el salvador kurtuluş hareketi kadar önemli olduğuna inanan bir kimseye sorulacak tek şey şaka yapıp yapmadığıdır.”

    bildiğim son iki kitabı; her ikisi de mis gibi okunuyor.

    the meaning of life, oxford university press, 2007.

    trouble with stranger a study of ethics, wiley blackwell, 2009.
  • edebiyat üzerine çalışanları şu sözleriyle kurtarmıştır, ellerinden öperiz:

    "gündelik, hatta hayali insanlardan sanki gerçekmişçesine bahsetmek psikoz olarak tanımlanır; üniversitelerdeyse aynı durum edebiyat eleştirisi olarak bilinir."

    şiir nasıl okunur'dan.
  • bize son derece keyifli 1 saat geçirten üst insan diyeceğim kendisine. varlığına sağlık. o insansa siz nesiniz, valla bilemiyom. tamam ben de sizdenim.
  • marksist edebiyat eleştirmeni olarak bazı postmodern çevrelerin saldırısına maruz kalmıştır. yazıları önyargılara kapılmadan, salim kafa okununca ne kadar sağlam bir bakışının olduğu anlaşılır. bir de onun postmodernizme getirdiği eleştiriler gayet dişe dokunur cinstendir.
  • shakespearein bazı oyunlarını, gayet geniş ve derin bir şekilde, çeşitli kuramlar (marksizm, psikanaliz, feminizm, göstergebilim vs.) çerçevesinde incelediği william shakespeare adlı bir kitabı/incelemesi mevcuttur..
    oyunları incelerken de çeşitli ana başlıklar altında incelemiştir; dil, arzu, hukuk, hiçbir şey, değer, doğa...
    kesinlikle, okuyanda inanılmaz ufuklar açan, dil bilimci, kuramcı..
  • tüm kitapları "ah keşke bunları yazacak denli kıvrımlı bir zekaya, deli bir ruha sahip olsaydım" dedirten azizler ve alimler, ideoloji, kuramdan sonra,.... kitaplarının yazarı. azizler ve alimler kitabında öyle cümleler ve paragraflar vardır ki birbirinden koparıp alıntılasanız bir diğerine haksızlık ettiğinizi hissedersiniz. türkiye'ye geldiğinde dinleyemediğim için kendimi kötü ve üzgün hissettiğim büyük şahsiyet.
hesabın var mı? giriş yap