• modernist-analitik düşüncenin ampirik temellendirme geleneğine bağlı olduğundan 'deneyimlenmiş, gözlemlenmiş' olan fenomenlerin bütünlüğünü 'sabit'leyebileceği bir bilişsel temel arıyor mckenna. onu da birinci tekil deneyimler dışında kendisine ispatlayamadığından deneyimlerinin temeli olan kendisini evrensel olan'a ilişkilendirmeye, bu ilişkiselliği de deneyimlediği fenomenlerin sıradışılığı ile meşrulaştırmaya zorluyor. akış şemasını çıkarırsak:

    uyarıcı madde'nin (entojenler vb.) uyarılan madde'ye (beyin) olan etkisi maddi bir ilişkidir. ama maddi ve somut olan manevi ve soyut olan'ın bütünleyici tekilliğine bağlıdır. o halde, madde'nin madde'ye olan etkisini düzenleyen birleştirici soyut (bir ihtimal overmind) da maddesel olarak gözlemlenebilir bir somut gerçektir. somut gerçekler, materyalizm'in 'bilinebilirlik' aksiyomu gereğince bilinebilirler. bu açıdan george berkeley'in analitik ampirik metod ile idealizm'i karıştırışına yakın bir şey yaptığı söylenebilir. tek farkı şu: berkeley gibi 'to be is to be perceived (var olmak görünür olmaktır)' demiyor 'beings perceive themselves/the being be by perceiving itself (varoluş kendisini kendinde görerek varolur)' diyor. berkeley'e göre görebilmeyi sağlayan temel sağlayıcı olan 'tanrı'yı ya da onun yerini dolduracak olan kaynak kodu yine merkeze alıyor, ama merkezi kendi kendini görebilen bir sonsuza yayıyor. biz de o sonsuzun parçası olarak kendimizi ve kendimizi var eden gerçek olan herşeyi 'görebiliyoruz'. mckenna'ya göre bu dışa dönük içgörü'yü saykıdelikler, entojenler tıpkı teleskobun yıldızları daha yakından ve net görmeye yardım ettiği gibi mümkün kılıyorlar. içe dönük bu mikroskop-teleskopların faydasının da (utilitaryen'i de kabarmadan edemiyor ara ara) bu açıdan somut bir dönüşüm'ü tetikleyecek 'teknolojik' araçlar olarak kullanılabileceğini iddia ediyor.

    genel çerçevede bu dönüşüm'den yana metodolojisi elitist. saykıdeliklerin 'hazır olmayan'ların elinde maymun edilmemesi gerektiğini iddia ediyor. bir grup entelektüel, seçkin saykıdeliklerle oynamadan deneyler yapacak, ve bu sonuçları üst-yapı'nın değişiminden uzay-zaman'ı bükmeye kadar bilinen bilinmeyen her alanda deneyecekler. mckenna'nın politik aktivizmi de bu çerçeveye kurulmuş. timorthy leary, ken keyes ve türevi guru'ların çoluk çocuğa ulaşma hevesini de o açıdan eleştiriyor, 'children's crusade' diyerek aşağılıyor.

    bana sorarsan, meselelere doğru yaklaşımları olan yanlış bir adam mckenna. hristiyan arka planından gelme, içini mutluluk ve hayranlıkla dolduran herşeye ilahiyat atfetmeye programlı, metafizik'e prim vermeye hazır kurtuluş, selamet takıntılı eskatolojik bir kafası var. analitik alanda dahi yetersiz, 'dini duygular' denen fenomen'in maddeye bağlı olarak 'yaşanabilir' olmasını bir beyin fonksiyonu olarak görmektense, yaşananı bir varoluşsal çözüm ipucu olarak yorumluyor. bilimsel'den anladığı saygın alanı ampirist ve analitik gelenekle tanımladığı için deneyimlediği tecrübeleri ne kadar sürreal ve fantastik olursa olsun deneyimleme 'gerçek'liğine göre materyalizm'den, içeriği sebebiyle de idealizm ve metafizik'ten ayrıştıramıyor. saykıdeliklerle kontrollü bir beraberlik mümkün olduğu için de muayyen aralıklarla 'deneyimlediği' için artık kendisine 'gerçek' görünen'e gerçek' davranılması gerektiğine inandığı saf analitik ciddiyet ile yaklaşıyor. bu yüzden de ne şiş yansın ne kebap diye de ortasından kesmeye çalışınca bir sikim fikir sahibi olmadığı arkaik bir dönem'e ait farazi bir kültür'ü 'yeniden' canlandırmaya çalışıyor. ''şaman'lar da kesin kafayı çekip bizle aynı şeyleri görmüşlerdir'' diyerek evrensel bir halüsinasyon müştereği aramak, o müştereği ilan edip şaman'ları görmüş kadar olmak, olduğu kadarını da bir temellendirme olarak alternatifleştirmeyi ben biraz prosesi götünden anlamak olarak yorumluyorum. saykıdeliklerin bahsettiği teleskop etkisi olduğu kadar kaleidoskop etkisi de olabileceğini, optik kırılmalar sebebiyle olanı saklayıp olmayanı gösterebileceğini de göz ardı etmeden 'görülebilen herşey'i var kılmak 'matematiksel olarak olası olan herşeyin gerçekte de olduğunu iddia etme'ye denk bir tavra dönüşüyor. saykıdeliklerin her ne kadar faydası, kullanımı, lüzumu olacağını, olduğunu teslim etmek gerekse de (amirim), onları temel reis'in ıspanağına çevirmeye çalışmak, 'kahraman dozu' gibisinden ifrada kaçışları önermeler'i sağlıklı bulmuyorum. hele hele söylem'in içeriğini telkin edip, güdülendirmek, sonra da o telkin'e paralel 'görülen' müştereği ampirik tabana oturtup 'bakın işte tripten önce göreceksiniz diye bahsettiğim makine cinlerini siz de gördünüz!' demek tam götlük, bilinçli yapılıyorsa büyük şerefsizlik, bilinçsiz yapılıyorsa büyük savrukluk.

    onun dışında idealizme, mambo jamboya savrulmadan sakin kafayla ayıklanarak okunursa 'bir kısım seçkin' için değil 'herkes için' manası olacak bir takım mümkün deneyimlere işaret ediyor abimiz. ama elbette yanlış, çünkü vakti zamanında bir hükümet bu psikoaktif maddeleri yasadışı madde klasmanına sokmuş. demek ki, yanlış pis bok bunlar. o hükümet işi bilmese ne işi var orada? di mi.
  • 90'larin basinin timothy leary'si, asit gurusu, neo-saman. lsd, ecstasy gibi uyusturucularin rekreasyonel kullanimi uzerine arastirmalar yapmis, soylemleri ile ozellikle rave kulturu icinde epey populerlik kazanmisti. hatta the shamen grubunun bir kac sarkisinda, konusmalari sample'lanmisti. 2000'de kanserden oldu.
  • ''kıyafetlerinizi çıkardığınızda çıplak kalmazsınız.
    hala dini değerlerinizi, önyargılarınızı, korkularınızı, yanılgılarınızı, inançlarınızı giyiyor olursunuz.
    fakat "kültürel işletim sistemi"nizi attığınız anda kendi ruhunuzun denetimi karşısında
    çıplak bir şekilde duruyorsunuzdur.''
    demiş ve kültürel işletim sistemini silip yeniden yüklemenin ''bazı'' maddeler ile mümkün olacağını söylemiş.
    bundan kurtulmak için sürekli ülke değiştirdiğini de ifade etmiş filozof.
    3 nisan 2000'de bir işletim sistemi versiyon yükseltmesi sırasında beyninin aşırı dmt salgılamasından mütevellit, aramızdan ayrılmıştır.
  • tam adı terence kemp mckenna olan, 1946 - 2000 yılları arası yaşamış eğitmen, etnobotanist, yazar ve daha bir sürü ünvan sahibi kişi. (biri neo-şaman demiş miydi?)

    en çok alıntısı yapılan sözlerinden biri şudur:

    "nature loves courage. you make the commitment and nature will respond to that commitment by removing impossible obstacles. dream the impossible dream and the world will not grind you under, it will lift you up. this is the trick. this is what all these teachers and philosophers who really counted, who really touched the alchemical gold, this is what they understood. this is the shamanic dance in the waterfall. this is how magic is done. by hurling yourself into the abyss and discovering it's a feather bed."

    ya da türkçesi ile:

    "doğa cesareti sever. sen adanmışlığını gösterirsen doğa, imkansız engelleri yok ederek buna karşılık verecektir. en imkansız rüyaların hayalini kur, dünya seni altında ezmeyecek aksine yüceltecektir. budur püf noktası. ilm-i simya'ya gerçekten dokunan bütün öğretmenler ve filozoflar bunu bilirler, bunu anlarlar. budur şelalenin altındaki şamanik dans. budur büyünün yolu. kendini sonsuz derinliğe savurup, onun kuş tüyünden bir yatak olduğunu keşfetmek."
  • jim carrey'nin terence abimizin filminde oynayacagi ve rolune alismak (?) icin ormanlarda magic mushroom yedigi konusuluyor.

    *bu da terence abimiz hakkinda bir belgesel:
    terence mckenna's true hallucinations
  • http://deoxy.org/mckenna.htm

    psychedelic re evolution veya archaic revival diye tabir ettiği aktif felsefesi, 20. yy insanının içten içe arkaik köklerine dönüşü özlemekte olduğunu ve bunun sonucu olarak soyut dışavurumculuk, sürrealizm, caz ve rocknroll gibi akımların ortaya cıktığını anlatır.

    insanoğlunun asıl ihtiyacı "anında deneyim" ihtiyacıdır. ve bu psikedelik devrimin amacı insanın üç düşmanını altetmesidir: hegemonya, monogami ve monotoni.
  • bahsettiği en büyük mevhum timewave zero'dur bu şahsın. sıfır noktasına yaklaştığımızı işaret edenlerden biridir.
    ayrıca psikedelik deneyimlere dair bahsettiği derinlikli açılımlar ve dmt kullandıktan sonra bir bitkinin machine elfleriyle yaptığı boyutlararası iletişim ilgi çekici diğer özelliklerindendir.
  • şamanizmin ontolojik temelleri ve ruh dönüşümlerinin etnik bitki ve ilaçlarla uygulanması konusunda çalıştı. yenilikçi bir teorisyendi (bkz: novelty theory) ve aynı zamanda büyülerle haşır neşirdi. mc kenna, duygulara ve ruha yönelik eğilimleri su yüzüne çıkarmayı amaçladı. ve spacetime continuum adlı bir albumle de daha cok insana ulaşmayı hedefledi. bu albumde mc kenna psychedelic-goa tarzı bir müzik üzerine düşüncelerini okudu. kimyasalların sanat üzerindeki etkilerinden, evrenden, varoluşumuzdan ve kesinlikle çok daha fazlasından bahsetti.

    http://mckenna.psychedelic-library.org/
  • "kişinin gerçek kimliğini bilmemesi, delice, ruhsuz bir varlık - bir golem olmasıdır. ve gerçekten de mide bulandırıcı bir biçimde orwellci olan bu imaj, şu anda yüksek teknolojili endüstriyel demokrasilerde yaşayan insan kitleleri için geçerlidir. özgünlükleri, medya aracılığıyla iletilen kitlesel stil değişikliklerine uyma becerileri, bunları takip etme kabiliyetlerinde yatmaktadır. abur cubur, çöp medya ve kripto-faşist politikaya dalmış, düşük farkındalığın zehirli yaşamlarına mahkum edilmişlerdir. öngörülen günlük televizyon içerikleriyle uyuşturulmuş, yaşayan bir ölü gibi tüketme eylemi dışında her şeyi kaybettiler."
  • halüsinatif maddelerin eğlence amacı ile değil, algıyı ve zihni açacak araçlar olarak kullanılmasını savunan dmt uzmanı, bitkibilimci, yazar ve filozof.
hesabın var mı? giriş yap