• yıllar sonra bugün önünden gectim, iceri girmekten cekinerek, sanki hafızamdaki fotografı zedelenir diye ve on küsür yıl oncesinin karlı bir ankara aksamında camlarında yalnızlıgımın bugulanısını hatırlayarak, mekanları ozel kılan ne ıslak kek, ne cay ne kahve, sadece anılar, bugun sıcacık! bir subat aksamıydı ankarada...kıslar bile eskisi gibi degil, ben eskisi gibi degilim, neden o olsun ki...
  • körili tavuk yeme yeri. ankarada tek başına geçirdiğim ilk gün tanımadığım iki insanın beni götürdüğü ilk mekan.
    bana beyoğlunu ve bana istanbulumu* hatırlatır, kimi durumlarda unutturur istanbulu. otobüse binip başka şehirlere gitmeden önce tek başına oturabilir ve size sprite ve yemek servisini yapan insanlarla yıllardır tanışıyormuş gibi sohbet etmeye başlarsınız....
    orada en özel en içinizde yaşayan insanlarla gülme ve eğlenceli vakit geçirme oyunu oynayabilirsiniz.
    orada başka masalara ve başka dünyalara ait olanlara ne kadar yakın olduğunuzun farkına varmazsınız.
    orada resim çizer masalarında insanlar, silüetler kağıt parçalarında sonsuzluğa aktarılır.
    her yerden müzik sesleri gelir. müzik sesleri ağızlardan, masalarda dolaşan sigara dumanlarından gelir.
    bir kedi gelir.
    öyle çok sahiptir ki size ......siz ona aitsinizdir. kucağınız onundur.
    sonra bir sokak kedisidir o ve gitmek zorundadır. ağlarsınız gitmemesi için. o, evde sizi sıcak yatağında bekleyen kedinizin hiç tanımadığı sevgilisidir.
    yanınızda oturan dostlarınız kadar tanıdıktır her şey orda.
    orası öylesine bir yerdir.

    gecikmiş entryler kadar erkendir orda her şey.
  • bozcaada'nin eski adi.
  • askerliğimin soğuk çarşı izinlerinin birkaç saatini harcadığım yer. askerde yaptığım en iyi şey olan iskenderiye dörtlüsü okuma seanslarıma şahitlik etti böylece.masalarında justine oturdu, clea kalktı; mountolive birini sorup çıktı sonra; köşede oturan gizemli adam balthazar'dı elbette. bir kısa dönem çavuş, üzerine hiçbir zaman oturmayan asker kimliğiyle gecti or'dan. birkaç saatlik özgürlüğünün verdiği bir ruhi bey tedirginliğiyle; kimselerle olmamayı hep yalnız kalmayı seçti. zaten çarşı izinleri de edip'in dizeleri gibiydi, tenedos'ta caz dinlerken geçti:
    "öyle sürekli degil
    bir caz müziği gibi gelip geciyor hüzün
    o kadar çabuk
    o kadar kısa"
  • 2000 li yillarda kizilayda gidilecek en guzel cafeydi...kapanmasi cok uzdu..
  • lise hayatımın büyük bir kısmını geçirdiğim kafe. bundan 10-13 yıl öncesi yani... o zamanlar seçkinler dersanesi ve üçler dershanesi gençliği buraya takılırdı. güzel, huzurlu, sevimli bi kafeydi. arada hala uğrarım eski tadı alamasam da severim ben tenedos'u.

    ama söylemeden edemeyeceğim geçen akşam gittiğime gideceğime pişman oldum. kapıya yakın bi masaya oturmuşuz. kapı da ağzına kadar açık. içerde hiçbir ısıtıcı yok. e kış geldi donuyoruz. içerde sigara içiyor hatunun teki o nedenle kapılar camlar fora. e biz montla eldivenle oturuyoruz. kapayalım da demedim göz var sonuçta işletme sahibi, çalışanlar görüyor öyle oturduğumuzu ama kapamadılar. biz de yemeğimizi yedik hemen kalktık.

    edit: dün akşam da gittim neyse ki hava o kadar soğuk değildi de donmadık bu sefer. yalnız son iki seferdir dikkatimi yeni aldıkları garson kız çekiyor. pek iyi falan ama ablacım bu ne heyecan lütfen biraz sakin ! :) kazağını kapayı takmalar, bardakları dökmeler falan... nefes nefese konuşmalar... relax !
  • ıslak keki aklıma düşmüş mekandır.

    karlı ankara'da, metropol sinemasından çıkıp ısınmak ve kek/kahve kombinasyonunu götürmek için girdiğim, zaman zaman kokusunu hala aldığım, özlediğim mekandır.
  • ankarayi ozledigimde aklima gelen, cok eskilerden damagimda cok guzel tatlar birakmis mekandir... bir zamanlar muhtesemdi burasi... biz de kucukleri oranin. siginak gibiydi bize o zamanlar, garip birsekilde kokusu aklimda kalmis olan yerdir... takriben belimdeki saclarimi burada bir muma kaptirmisimdir bir zamanlar... *
  • mekanda dub, acid jazz, ambient, lounge, trip hop, chill out çalındığından olsa gerek, ofiste thievery corporation dinlerken bir anda aklıma gelen cafe.
  • fiyatları, yiyecekleri hakkında tüm söylenenlere hak veriyorum (bu nedenle de daha çok içecek tüketiyorum burda ben, sigara eşliğinde) ama ankara dışındayken, hele de mevsimlerden yazsa, özlenen nadir yerlerden biridir bura. fondaki güzel müzikle arkadaşınla muhabbet ederken çay, yakınındaki sinemaların birinde izleyip çok etkilendiğin festival filmini düşünürken domates çorbası, tunalıdan aşağı inerken eve gitmeden önce oturup kahve içeceğin yerdir. yayınlarıyla, alt kat organizasyonlarıyla da indie müziğin büyük destekçileridir kendileri*.
    toparlamam gerekirse, ankara için önemli bir mekan, uzak kalınca kendini özleten kafedir tenedos.
hesabın var mı? giriş yap