• elde yıkanan bulaşığın bölüm sonu canavarı.
  • saat 21'de elime alıp pencereye çıkacağım obje.
    belki üstüne bi kaşıkla vururum, kim bilir...
  • kapaksiz kaldiginda pek bir ise yaramayan, kapayi yamacindayken harikalar yaratabilen mutfak gereci...
  • herkesin içinde yemek unutup bir köşeye kaldırabileceği, hatırlayınca da buna bin pişman olabileceği demirden kaptır. içinde bir takım besin maddeleri unutmuş olabilirsiniz, mühim olan bununla nasıl baş edeceğimizi bilmektir. evet konumuz yıkanması unutulmuş tencere kabusudur. evde yemek yapmış her kişinin en az bir kere bu kabusla karşılaşmış olduğunu varsayarak konuyu pratik şekilde üretilmiş çözüm yoluna yöneltmek iyi olacak:

    1. konuyla cesurca yüzleşmek: bir tencere bazen ocağın üstünde, bazen balkonda, bazen de buzdolabında içinde eskiden besin maddesi olduğunu varsaydığımız bir organik bulaşık birikintisiyle öylece durmaktadır. can alıcı kararı hemen verin. ya tencereyi kulbundan tutup direkt çöpe atın, ya da müphem durumla yüzleşin ve bunu da cesurca yapın. evet cesaret bu durumdaki en büyük yardımcımızdır.

    2. kabulleniş aşaması: tencereyi yıkayacağız. başka yolumuz yok. hem maddi hem manevi olarak bu savaşı kaybedemeyiz. cesaretimizi topladık ve olayı geciktirmeye çalışmamızın sonucu olan tüm telefon görüşmelerimizi, televizyon seyretme, gazete okuma olayımızı bitirdik. el mahkum mutfağa girdik. tencere organik bir yaşam formuna dönüşmeden artık bu işi bitireceğiz. bitirmemiz lazım, çünkü o tencere bize lazım.

    3. girizgah: tencereyi cildinizle temas etmeyecek biçimde tutmalısınız. bu konuya daha sonra elinizde çıkmasını istemeyeceğiniz kaşıntılı ve akıntılı yeşil pütürcükler yüzünden maksimum önemi verin. bunun için evde lastik bulaşık eldiveni varsa mutlaka kullanın. yok ise, bir naylon poşeti elinize geçirerek tencereyi kulbundan tutarak bulunduğu yerden kaldırın. tencerenin sizinle gelmeye pek istekli olmadığını göreceksiniz. ilk çekişte gelmeyecektir. korkmayın, bu durum tenceredeki yarı organik yaşam formunun bilinç kazanıp size direnmeye çalıştığı anlamına gelmez, hemen tırsıp oradan kaçmayın. sadece bir zamanlar içinde pişen yemeğin taşması sonucu koyduğunuz yere bulaşan artıkların etkisiyle oraya yapışmıştır o. biraz zorlarsanız gelir.

    4. gelişim: tencereyi unutulduğu köşeden çıkarttınız. evet şimdi biraz yol katettik değil mi? kendinizi daha iyi hissediyorsunuz, cesaretiniz pekişti. ama bu başarılı girişten alacağınız cesarete güvenerek tencereyle ilişkinizi sakın yumuşatmayın. daha önce bu hataya düşüp pişman olanlar oldu. tencereyi bir kol boyu uzaklıktan yani bir metre mesafaden daha yakına yaklaştırmayınız. daha tencerenin kapağını açmadığımız için nahoş kokular ile henüz yüzleşmedik. işin en bitirici yanı koku meselesidir. neyse şimdi sizi korkutmayayım, o konu birazdan gelecek.

    işin en acıklı ve zor kısmı tencerenin içindeki "şey"i çöpe dökmektir. bu aşamayı bir atlatırsanız karada ölüm yok size, işin çoğu bitmiş demektir. o şeyi dökecek çöp kutusu ya da torbası mutlaka evin dışında olmalı. mutfağınızda balkon varsa şahane. çünkü kapak açıldıktan sonra ne çıkacağı belli olmaz. o tencereler pandoranın kutusu gibidirler. evet şimdi işin en zor kısmına geldik. tencerenin kapağını açıyoruz. yalnız bu aşamada burun delikleriniz mutlaka kapalı olmalıdır.

    bir elinizde tencere, diğer elinizde ise içerdeki şeyi tenceren söküp atmaya yaratacak kaşık benzeri bir şey olduğu için burnunuzu bir mandalla kapatınız. öyle ağzınıza burnunuza mendil sarmayla falan olmaz o iş. sonra çok pişman olursunuz. burun mutlaka hava almayacak şekilde kapatılmış olmalıdır. bu hayati bir durumdur. eğer burnunuza tencerenin içindeki şeyin kokusundan eser bir miktar bile girerse oracığa yığılıp kalmanız bir tarafa artık dünyada bir daha hiç bir çiçek ya da parfüm size o kokuyu unutturamayacaktır. burnunuzu aldırmanız gerekebilir. o derece yani...

    peki ne yapacaksınız. ciğerlerinizin kapasitesi ve el çabukluğunuz sorunu halledecek. kapağı açmadan önce derin derin nefes alınız. yanlış bir harekette bunun aldığınız son temiz hava olabileceğini unutmadan en derin nefesinizi içinize çekerek tutun. evet işlem süresince nefes alınmayacak. ağız kapalı olacak. çünkü o koku öyle bir kokudur ki ağzınızdan içeri girip genizinizden koku alıcılarınıza ulaşıp işinizi bitirebilir.

    dudaklarınız sımsıkı kapalı bir halde seri bir hareketle kapağı açıp diğer elinizdeki kaşıkla tencerenin içinde gelişmekte olan yaşam biçimine saldırarak onu tencereden kazıyıp çöpe gönderin. o tencere sizindir, kimse tencerenizin içinde sizden izinsiz organik koloniler kuramaz. o işlem sıraında tencerenin içindeki yaşam formu biraz direniş gösterebilir, ancak sizin kararlı iradeniz karşısında tutunamaz ve çöpü boylar. boylasın allahsız...

    tencerenin kapağını kapatmadan içeri koşun, bu sırada nefesiniz tükenmekte olabilir. sakın yanılıp da nefes almayın. tencereyi musluğa atıp daha önceden ocağa koyduğunuz bir tencere dolusu kaynar suyu tencerenin içine boşaltıp en az yarım şişe bulaşık deterjanını da boca edip oradan kaçın. evet kaçın. bu sırada duyacağınız çığlıkları önemsemeyin. tencere içindeki yaşam formunun artıklarının son çırpınışları olabilir onlar, aldırmayın. mutfaktan en uzaktaki odaya gidip nefesinizi dışarı bırakın ve bol bol oksijen çekin.

    5. sonuç: 10 dakika kadar sonra muzaffer bir edayla mutfağa gidin. burnunuzu açmadan tencerenin içindeki kimyasal bulaşık maddeyi musluğa dökün. sıcak su ve deterjanla 15 dakika kadar tencereyi ovalayın. ovalarken kullandığınız bulaşık süngerini bir daha kullanmayacağımız için yıkama bittikten sonra onu atmayı unutmayın. ama ne kadar yıkarsak yıkayalım tencere üç dört yıkamadan sonra ancak yıkanmış bir tencere gibi kokacaktır. o da eğer şanslıysanız.

    bu çetin mücadeleyi kazandınız, bravo size. azmin elinden hiç bir şey kurtulmaz. sizin kadar cesur olamayan niceleri tencerelerini doğrudan çöpe atmış ve hala bunun ezikliğiyle yaşamaya çalışıyorlar. ne fena... halbuki siz kimyasal bir savaşı kazanarak mutfağınızın tek hakimi olduğunuzu ispatladınız. artık hayat gözünüze daha kolay geliyor olmalı. biz de buradan bir hayat tecrübesini, bir çetin deneyimi paylaşmanın verdiği hazla huzur içinde kıvanıyoruz efendim.
  • kavacıkta mantı&edirne ciğeri yaptığını iddia eden bir yer.

    ikisi de rezalet ötesi hem de inşaattan bozma bir mekanda mantıyı 11 liraya satıyorlar. adam mı sikiyorsunuz?
  • ben bir asır önce hatice ablanın berber koltuğunda son iki müşterisinden birisiyken dükkanın kapısı açıldı. içeriye kocaman kocaman kutular girdi.

    hatice ablanın gözler büyüdü "geldiii geldiii" diye kutulara koştu. hatice ablayı hiç böyle coşkulu görmemiştim. haliyle merakla kutulara döndük. nedir bunlar hatice abla dedim. tencerelerim dedi. kendisinin sandım. güzel sofralara kullanasın dedim. yok, onun değilmiş. kızına oğluna da değilmiş. ek işiymiş. hafta sonları evlere gidip tencere satıyormuş. hatice abla beni bıraktı ve kutularını açmaya başladı. kutular açıldıkça kendiside açıldı. tencereleri büyük bir sevgiyle anlatmaya başladı. aslında tencerelerini tencerelerine anlatıyordu. satış konuşmasının provasını yapıyor sandım bir ara. yok değildi. anladım ki hatice abla bu tencerelere gerçekten inanıyor, gerçekten seviyor, kutsal tencereler.

    özelliği nedir bunların hatice abla dedim.
    kendi kendine pişiriyor dedi.
    o nasıl oluyor dedim.
    hiç bir şey yapmana gerek yok dedi.
    iyice merak sardım.
    bak şimdi dedi, sabahınan ocağa tavuğunan koy, ahşamına gel bak pişmiş dedi.
    yok, yok şaşırma dedi.
    sen koy, tencere pişiriyor dedi.
    sen denedin mi dedim
    evet dedi. sade tavuğunan koy, su mu ney hiç hiç, kendi kendine pişiyor, sabahınan koy ahşamına al dedi
    çok sattın mı dedim.
    ooohoo hem de nasıl dedi.
    şimdi bunlar haftaya biter sen ne diyong dedi.

    hatice abla, hatice abla.
    o tencerelerde sabah koyup akşam almaya nail olamasamda, ne zaman bir tavuk pişirsem hatice ablanın kutsal tencerelerine inancı ve berber dükkanındaki dekoru ve eforu gelir aklıma*.
  • kapagı oldugu surece mutludur ve mutlu kalacaktır *...... (bkz: isleyen demir isıldar)
hesabın var mı? giriş yap