• eski yunanlılar felsefe kelimesinin karşıtı olarak “teknik” kelimesini kullanıyorlardı. felsefe, evreni kavramaya çalışan teorik araştırmaların bir bütünüydü. teknik ile zanaat ve geleneklerdeki pratik yetenekler ve metodlar araştırılırdı. felsefe evreni kavrama çabası, teknik ise eşyaya pratik amaçlarımıza yarayacak bir biçim verme çabasıydı.
  • düşüncenin izlediği patika her daim materyal koşulların değişmesiyle değişir. düşüncede değişen şey hakkında olduğu şeyin değişmesidir ve aynı zamanda düşüncenin ateşleyicisi kısa ve uzun süreli hafızadır. hiçbir tür hafızaya sahip olmayan bir insan düşünebilir mi? aynı şekilde bu 'materyal koşullar' adını verdiğimiz şeye de bakabiliriz.

    insanı maymundan ayıran en önemli özellik teorik olarak sonsuz parçayı birleştirebilmesidir. bir maymunun 4 parçalı bir teknik alet yaptığı zor görülmüştür ama insanın teknik dönüşüme önayak olan zihinsel becerisi, soyutlama, parça eklenecek bir parçalar bütününe bütün bir parça olarak bakma yeteneğidir aynı zamanda.

    bu bağlamda teknik de insan varoluşunda üçüncü bir tür hafızadır. fiziksel ve mekanik sınırlamaları bulunan bir dönüşüm kapasitesine sahip hafıza sistemleridir teknik malzemeler. bu malzemeler, düşüncenin kuruluş biçimine ve yayılım kapasitesine etkir ve böylelikle aslında düşüncenin bir parçasıdır da. bu tür bir hafıza modern 'insan' anlayışının doğmasında büyük rol oynamıştır. o meşhur kartezyen öznenin oluşumu bir ölçüde tekniğin dönüşümü sayesinde varlığa kavuşmuştur ve aynı zamanda bu günlerde teknik insan varoluşuna bakış açısını dönüştürmeye muktedirdir.
  • anarşist lisanı. insanı hayvanlardan ayıran nitelik. çözüm. ve umut.
  • spengler'in dediği gibi = kültür.
  • yontem??? izlenen yol.
  • kelime kokeni olarak ileriye goturmek, geli$tirmek, uretmek anlaminda olan ve bir i$ icin yontem olu$turmaya ve bu yontemleri uygulamaya dair i$leri anlatan bir kelime. daha cok teknolojinin ilerlemesiyle ile birlikte bugunku anlamini kazanmi$tir.
  • yöntemi uygulamaya koyma biçimi.
  • 19. yüzyıl ortasının umudu... 21. yüzyılın hayal kırıklığı.

    ... ... ...

    "insanların yönetimsiz kalırlarsa birbirlerini yiyip bitireceklerini inananlara diyoruz ki: tıpkı sürgüne giderken "zavallı kullarım bensiz ne yapacaklar?" diyen o krala benziyorsunuz."
    kropotkin

    otorite... otorite... otorite. anarşizm otoritenin kötü olduğu, insan fıtratının iyi olduğu önkabulüyle insanlığın karşısına çıktı. ve beşiktaş tribünlerinin aksine istediği büyüklükte bir kitle bulamadı. mesela aynı önkabulle piyasaya gelen komünizm çin ve rusyada düzenin üstüne yürürken anarşizm biraz daha kitaplarda, lise sıralarında ve whatsapp durumlarında kaldı.

    ama benim değinmek istediğim nokta farklı (malum başlık teknik). jacques ellul'un bir makalesini okurken insanın iyi doğduğuyla alakalı aklıma bir argüman geldi. bu argümanı anarşist kuramcıların sosyolojik veya psikolojik tespitlerinin aksine tamamen çocukluğuma bakarak yapmam beni kahvede çengel bulmaca çözerken tespit kasan dayılar gibi gösterse de farkettiğim şeyin sizde de olma ihtimaline olası gözüyle bakıyorum.

    teknolojinin çocukken bende uyandırdığı etki eşitlikçiydi. mesela, makinalar yapsın biz yiyelim temalı hayaller kurardım. ve yaşıtlarımda da benzer hayaller görürdüm. tabii ki teknoloji tasarım dersinde hoca "ne icat etmek istersiniz" diyince bitmeyen kek demem beni nasıl hedonist yapmıyorsa makinalar yapsın biz yatalım dilekleri de beni çiçeği burnunda bir anarşist yapmazdı. ama çocukluktaki potansiyeller geleceğin kodlarıdır.

    "insanı çözersin, çözersin, çözersin; çocuk çıkar."
    sezai karakoç
    (bkz: butterfly effect)

    ... ... ...

    peki hadi ben doğuştan pis bir anarşist olarak doğmadım ve bunlar sizinde kafanızdan geçti. ve bu pedagojik olarak var olan bir şey diyelim. bunun tarihteki izdüşümü nasıl oldu denirse baştaki yorumumu copy/paste yapmaktan başka çarem kalmaz. teknik:
    19. yüzyıl ortasının umudu... 21. yüzyılın hayal kırıklığıdır.

    çünkü, 19. yüzyılda tekniğim ilk gelişim zamanları kurulan hayaller çocukluğumuzdan pek de farklı değilmiş. insanlar tekniği "oooh makinalar yapsın biz yatalım kebap" olarak algılamışlar. bununla umut dolmuş ve mutlu olmuşlar. üstelik "la olum ya bu makinalarla silah üretilirse" diyen çıkana kadar silah tüccarları mevzuyu çakıp ellerini oğuşturmuşlar. kapitalizmin tekniği baba ilan edip mirasına konmasını hiç anlatmaya gerek yok zaten.

    hepsiyle birlikte hala aynı umudu taşıyoruz. "makinalar yapsın biz yatalım"dan daha gelişmiş düşüncelere sahibiz elbette. ama teknoloji hala umudumuz. belki en azından 7 milyon insanın açlıktan öldüğü bir dünya yerine seri üretimdeki az masraflı zengin besin değerine sahip sularla afrika üzerinde yağmur yağdırarak açlıktan ölenlere yardımeli açmış oluruz.

    teknik bizi kurtarmayacak. çünkü daha hayalini kurarken bile "az masraflı" dedim ve bunu garipsemediniz. insanların açlıktan ölmesinin önüne geçerken masraf düşünmemi garipsememenizin sebebi bence siz değilsiniz sizi büyüten düzen. çünkü çocukken bitmeyen kekler ve tüm ihtiyaçları karşılayan makinalar hayal etmiştiniz.

    ve 7 milyon insanı ilkel yaşam değil bizzat düzen öldürüyor. onları kurtaracak şey otoritenin sunduğu uygar yaşam mı yoksa çocukluğumuzdan süzülen fıtri bir yumruk mu?
hesabın var mı? giriş yap