• kaçırılmaması gereken harika şehir tiyatroları oyunu.

    herkes şebnem köstem'i övmüş ama benim favorim levent üzümcü oldu. kadın avcısı gibi artık klişe sayılabilecek bir rolde hiç teklemeden, kendini adayarak ve kendinden şeyler katarak gayet iyi bir performans sergiledi. sarışın kadını çok beğenmedim açıkçası. selin işcan'mış adı. bir kere saç rengi bile günümüz nişantaşı sarısı. dönem kadını rolüne ruh katamamıştı.

    müzikler ve aynalar harikaydı. dekorun olmaması da yerinde bir durumdu. konuşmalara ve aynanın oyuncuları nasıl yönlendirdiğine yeterince konsantre olabiliyorsunuz. fır fır dönen dev aynalar, oyundaki kaypak, fırıl fırıl insanları ne de güzel anlatıyordu. yalnız kaldıklarında gözlerine çarpan suretleri utanmaları ve kendileriyle yüzleşmeleri için harika bir nesneydi. oyuncuların emeğini de ayrıca takdir ediyorum. on bin defa prova yapmışlardır herhalde, bir çarpsa yapıştırır duvara maazallah ahaha.

    kadın erkek ilişkilerine dair çok çok fazla sayıda güzel tespit ve durum vardı. keşke yazılı olarak edinebilsek o lafları.

    oyundan çıkınca bir süre kendinize gelemedik, çarpıcı anlayacağınız. bilmiyorum ya çok etkilendim bu oyundan. türkiye'de böylesine başarılı bir uyarlama ve prodüksiyon yapılabileceğine şaşırdım. yapılmış, gurur duydum. ben bir daha gideyim bu oyuna, doyamadım.
  • dün akşam itibariyle yılın en başarılı prodüksiyonu dalında afife jale ödülünü kapmış oyundur.
  • şebnem köstem ve levent üzümcü'ye hayran bırakan, kelimenin tam anlamıyla 'ateşli' bir oyun.
    --- spoiler ---

    ayna dekorunun alternatifsizliği... metaforların vuruculuğu... finalde herkesin simsiyah olup yalnız cecile'in beyazlar içinde kalması... ve etkileyici repliklerin oyuncular tarafından eşsiz yorumu...

    --- spoiler ---
    oyun geçen hafta sezonu kapattı. yeni sezonda yine perdelenmesi halinde ikinci kez gidilecek ve eğer hala gitmediyseniz kaçırılmayacak kadar güzel.
  • oldukça sade ve bir o kadar da sıra dışı bir dekoru olan oyun. şimdiye kadar izlediğim en sürükleyici oyunlar arasında ayrıca.
  • izlediğimiz tarihte iki perde ve 2 saat 15 dakika kadar süren oyunun en büyük artısı aynalı dekoru kesinlikle. oyuncular, yollarını kaybetmişçesine devasa beş hareketli aynanın arasında dolandıkları sahnelerde ben olsam çoktan gümlemiştim dedirten bir ustalık sergiliyorlar.

    kostümler hem güzel hem başarısızdı bence. yani ikinci bölümde intikam hırsının tırmanmasıyla ortaya çıkan siyah kostümler çok daha özenliyken ilk bölümdeki işler o kadar çığrından çıkmamışken salınan beyazlar bol bol tül perdelikle kotarılmış gibi duruyordu. (yaşasın kötülük vurgusu mu var nedir) gözler ister istemez daha zarif bir fransız danteli arıyor. zaten oyunun en tartışmalı kısmı da bu, müzikler dahil fazla türkleştirilmiş gibi geldi. misal klasik müzikle de entrika/gerilim vurgulanabilirdi, darbukayla ritm tutmak şart değildi kanımca. ha müzikler kötü mü değil ama ancak hikaye osmanlı topraklarında falan geçse bu müzik cuk olmuş diyebilirdim.

    oyunculuklarda şebnem köstem (markiz merteuil) açık ara fark atıyor. her hali her söylediğiyle köküne kadar tutkulu bir kadın nasıl olur dersi veriyor. özellikle de meşhur mektup sahnesinde izleyiciyi de mösyö de valmont kadar iyi yanılttığını söyleyebilirim. bu arada o mektubun aynadan savrulmadan yerine ulaşması da etkileyici bir sahneydi.

    şövalye danceny ve emilie karakterlerinden yeterince yararlanılmamış. şu halleriyle çok da gerekli değillermiş hissi uyandırıyorlar. ece özdikici (cecile volanges) ile selin işcan (madam tourvel) aslında bi yer değiştirseler nasıl olur diye merak ettim. cecile de çok jülyetvari saf, biraz, şımarık, hoppa bir kız olduğundan ister istemez benzerlik yakalıyor insan. selin hanım ise duru güzelliğiyle masumiyetin hakkını verse de tutku kısmı biraz zayıf geldi bana. levent üzümcü (mösyö de valmont) arada teklese de fena değildi. fiziki olarak benim de aklıma bir alternatif gelmiyor açıkçası.

    sonuç itibariyle 2010/2011 sezonunun ilk yarı sonunda izlediğimiz, mizahı kıvamında tutulmuş, sıkmadan ilerleyen seyirlik bir intikam öyküsü diyebilirim.
  • ben bu oyuna bayıldım. uzun zaman sonra bu kadar etkilendiğim bir tiyatro olmamıştı. oyunculuk, dekor, müzikler hepsi şahaneydi.

    --- spoiler ---
    ilk yarıda kötülük peşindeki karakterler de dahil tüm oyuncuların kostümleri beyazdı ve ilk yarıda iki ana karakterin tamamen kötü yönlerini gösteren sahneler vardı. ikinci yarıda ise iki ana ve kötü karakter olan marquise de merteuil* ve vicomte de valmont*'un aslında iyi yönleri de olduğu gördüğümüz sahnelerde kostümleri siyahtı. bu tezatlık çok hoşuma gitti. ayrıca umursamaz ve iyi mi kötü mü olduğuna tam karar verilemeyen mademoiselle de rosemonde* için gri kostüm seçilmiş olması da güzel bir detaydı. özellikle levent üzümcü'ye hayran kaldım. o kadar etkileyici bir oyun gücü var ki, insan gözlerini ondan alamıyor. oyunun müzikleri de alkışı hak eden diğer bir unsurdu. tekrar söyleyeceğim, ben bu oyuna bayıldım. hatta ikinci kez gitmeyi dahi düşünüyorum.

    --- spoiler ---
  • ece saruhan'ın oyun ile ilgili isabetli yazısı.
  • cok cok cok keyif alarak izlediğim büyük sehir tiyatrosu sahnesi. levent üzümcü gerçekten de beklediğimin üstünde bir performans sergiliyor kendisini cok tebrik ediyorum ayakta alkışı hakeden bir oyun olmuş. ayrıca bir an için gözümün içine bakarak sorduğu "insan neden kaçanın peşinden gider ki?" sorusuna cevabım; "elimizde değil ki!" sonracıma şebnem köstem için ayrı bir parantez açmak lazım burada kendisi tek kelime ile muhteşemdi sahnede olduğu her an dolu dolu , hareketleri, sesi kullanışı sadece onu izliyorsunuz sanki tek kişilik bir oyundaymışçasına.

    --- spoiler ---
    son sahnelerdeki levent üzümcü ile kavgaları sırasında o sesini kullanışı nefesimi kesti.
    --- spoiler ---

    sahne dekoru ilk başta garip geliyor aynalar falan ama oyun başlayıp aynalar kullanılınca ne kadar doğru bir seçim olduğunu anlıyorsunuz kesinlikle oyunu bambaşka bir havaya bürümüş vaziyette, tüm dikkatiniz oyuncular ve oyunculaırn ayna üstündeki oyunları, kendi yansımalarını takip etmekte oluyor, herhangi birşey dikkatinizi dağıtmıyor bile bir solukta izlenen tiyatro seven herkesin görmesi gereken oyunlardan birisi tehlikeli ilişkiler.
  • bu sezon, şehir tiyatrolarının en güzel oyunlarından biri.

    --- spoiler ---

    dekor, kostümler ve müzikler olağanüstü güzel. oyun, her sahnesiyle etkileyici.

    levent üzümcü' yü birçok kez izledim ve beğendim, ama artık mr. darcy 'i andıran havasından mıdır, gerçekten iyi oynadığından mıdır nedir; bu kez büyüleyiciydi.

    karakterlerin iç dünyalarına girmeye çalışırken, bir bakıyorum oyun akmış.

    ben de bir kez daha gidebilirim; "elimde değil!"

    --- spoiler ---
  • on taraflarda oturuyorsaniz yaniniza gunes gozlugu alin dedigim oyun. bir ara agladim gozume yansiyan isik yuzunden.
hesabın var mı? giriş yap