• zeki kırtasiye'dir. foto naci'dir. hüdaverdi'dir. pink kumpir'dir. öğle arasında dışarı çıkıp şimdiye kadar hiçbir yerde benzerini tatmadığım caretta special yemektir. pepe'nin, üste başa yağ damlatmadan yenemeyen dürümlerinden, her seferinde bir daha yemeyelim diye kararlaştırmamıza rağmen haftada en az iki kez uğrayıp yemektir. bazen tabana kuvvet yol almak geldiğinde içimizden, epey uzaktaki mcdonald's a depar atmak, paket yaptırıp geri koşmaktır. kırk beş dakika içerisinde okula geri dönme telaşı yaşamaktır. küçük, merdiven altı büfemizden sıcak çikolata alıp bahçedeki voleybol turnuvalarını izlemektir. kantinciyi ingilizce öğretmeniyle yakalamışlar dedikodularını, bire bin katıp anlatmak, her seferinde kahkahalarla gülmektir. eteklerden pantolonlardan dışarı çıkmış gömleklerin, merih törüner'in delici bakışlarına takılması, anında toparlanma ve arkaya bakmadan kaçma çabalarıdır. renkli çoraplarımıza defalarca kızılmasına rağmen vazgeçmeyip, yeşillerden pembelerden şaşmamak, en sonunda soluğu müdür yardımcısının odasında almaktır. geç kalınan sabahlarda, geç kağıdı almak için bahane uydurmaktan hayal gücünün gelişmesidir. bütün sayfaları fosforlu kalemle çizilmiş, bütün cümleleri derinlemesine incelenmiş ve yanlarına notlar alınmış ingilizce hikaye kitaplarıdır. çarşamba günleri serbest kıyafetle okula gelmek, hafta boyunca bu günü iple çekmektir. ilkokul bahçesinin zemininde bulunan siyah beyaz damalı platformda türlü çeşit oyun uydurmak, zamanın nasıl geçtiğini anlamadan oynamaktır. pembe yemek fişleridir. ilkokulda takılan altın uçlu, metal armalı boyunlukları dolabın bir köşesinde hala saklamaktır. kolej marşı'nı, kaç yaşına gelirsen gel unutmayıp ezbere söyleyebilmektir.

    kolejden sonra hayat vardır, ama renklerinin pastel tonu kayıptır.

    (bkz: is there life after college)

    tedit: sözlükteki büyük kolejliler epey fazlaymış. heheh.
  • bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan yazarları su yüzüne çıkarmıştır.

    ted ankara koleji öğrencilerini lüks özentili bir tikyy(?) haline getirmez. bu durum tamamen çocuğun aldığı aile terbiyesiyle ilgilidir. öğrenci profili ve eğitim kalitesi diğer özel okullara kıyasla gayet iyidir ve bu okulun öğrencilerine kazandırdığı tek bir şey varsa o da kalitedir.

    bütün önyargılarınızı bir kenara bırakıp bir de öyle bakmayı deneyin.
  • kolej mezunu olan bir birey olarak belirtmek isterim ki ailem zengin mengin değil. üniversite bitecek 1 haftaya arabam, falan da yok altımda. kolej bittikten sonra da aileme "bana araba alın" gibi bir istekte bulunmuşluğum da hiç olmadı zaten ve emin olun bu okuldan mezun olmuş bir sürü arkadaşım var ki benim durumumda. ha takdir çevremdekilerindir tabii ama "kolejli bebesi" de olmadım hiçbir zaman. ve gene olmamış bir sürü insan mezun oldu bu okuldan.

    eğer aile çocuğuna "bak ben seni nasıl binbir zorlukla okutuyorum bunun değerini bil" mesajını verebilirse, o çocuk çok erken yaşlarda sorumluluk sahibi olur aga. şimdi burda sosyolojik araştırma falan yapmıyoruz elbet ama bir okula, o okulun öğrencilerine ya da öğrencilerin velilerine tek bir açıdan bakmak da kimse kusura bakmasın "at gözlüğü" takmaktır, haksızlıktır. lan ben şu yaşa gelmişim allah rahmet eylesin babamdan 10 lira para istediğim olurdu da içim cız ederdi. adam borca harca girdi "çocuğa bir ev bırakalım bari" diye kooperatife girdi. borç harç stres derken yaklaşık 1 ay evvel kalbine yenildi. hakkını nasıl öderim ben ailemin? bu nasıl bir sorumluluktur? ancak bilen bilir. uzaktan "tukaka" demek kolay.

    çocuğunu bu okula gönderen her aile paracıklar içinde yüzmüyo beyler. işin özü budur.

    zaten benim ülkemde etiketleme/etiketlenme merakı var. aferim la aferim.
  • türk modernleşmesinin güzel bir örneği olan okul/ekol.

    sen şehrin göbeğindeki semte adını ver, o semte buram buram sin, ondan sonra "uzayçağı kampüsü" diye kalk dağ başına git.

    göç pikniği, caretta'sı, otantik'i, hüdaverdi pastanesi, zeki kırtasiyesi... kolej semtindeki tonla esnaf, bu okulun öğrencilerinden ekmek yerdi.

    kolej öğrencileri, okulun yanından geçen ve cebeci'yle kızılay yönünü ayıran geniş caddeyi pek görmezdi. kurtuluş parkı, içerisinde şeytanı yaratıkların gizlendiği karanlık bir orman gibiydi çoğumuz için. hayatımız daha ziyade kolej binaları ve kızılay dolmuş durakları arasında, şehrin en kalabalık bölgesinde sürerdi. yemekhane kültürümüz pek yoktu. çevrede neredeyse sonsuz sayıda lokanta bulunduğundan, karnımızı nasıl doyuracağımız konusunda kararsızlığa düştüğümüz dahi olurdu. öğlen yemeklerinde sakarya caddesi üzerindeki dönercilere koştururduk. yoğun trafiğin aktığı ziya gökalp caddesi'ni hızla arşınlar, kimi zaman atari salonlarına doluşurduk. kızılay meydanındaki memur eylemleri nedeniyle yönetimin öğlen yemeğinde dışarı çıkmayı yasakladığını, ancak pek çok öğrencinin birinci kat pencerelerinden atlayarak okuldan kaçtığını gülerek hatırlıyorum. ankara'nın en iyi ve şöhretli okulu, şehrin en hengameli bölgelerinden birine kök salmış vaziyetteydi.

    okul binalarının güzelliği de yadsınamaz tabii. ortaokulun yüksek tavanlı koridorlarından lise kısmının basket potaları ile süslenmiş beton avlusuna kadar, her yerini çok sevdim. beden derslerinde voleybol topu ile kıran kırana maçlar yaptığımız, ve topların kimi zaman ağaçlara takıldığı ya da mazgallara düştüğü lise avlusunda geçen günlerimi mutlulukla anıyorum. geç girdiğimiz matematik sınıfından kovulup turuncu dolabımızda sakladığımız lastik topumuzla maç yapmak da ayrı bir keyifti.

    okulu astığımız vakit çevredeki bilardo salonlarına, bazen batı sineması'na ve hatta luna park'a dahi giderdik. şehrin göbeğinde olduğumuzdan, hiçbir yer yabancı gelmezdi bize. süslü püslü bir fanusun içerisinde değil, kolej semtinde ve halkla beraber yaşıyorduk. kendine has "kolej kültürü"nü ve şehir yaşamını aynı anda kazanabildiğim bir eğitim kurumunda okumuş olmaktan dolayı kendimi hep şanslı saydım.

    uzun zaman boyunca taşınmayı hedefleyen yönetim nihayet 2000küsür senesinde amacına ulaştı. yeni kampusu görmedim. bir gün gidip gezeceğimi de sanmıyorum. eminim son derece işlevsel ve etkileyici bir mimariye sahiptir. ted ankara koleji, doğduğu yerden ve orada oluşan kültüründen koparıldı. beğenelim ya da burun kıvıralım, okulun kızılay'da kendine has bir tarzı vardı. onu çevreden soyutlayıp modern bir akvaryumun içerisine kapattığınızda, eskimiş binalar ile beraber koleji kolej yapan kültürü de geride bırakmış oldunuz.

    cumhuriyet dönemi öncesi okullara bir bakalım. robert koleji ya da galatasaray lisesi'ni taşıyabilir misiniz? her gün galatasaray lisesi önünde tonla eylem oluyor. bu durum galatasaray liselileri tehdit mi ediyor? aynı lisenin önünden günde bir milyon insan geçiyor. bunların içerisinde orospular, katiller, bankacılar, manavlar, işsizler, tinerciler, yazarlar, alkolikler vs. var. bu insan çeşitliliği galatasaray lisesi'nin havasını mı kirletiyor mesela?

    biz kolej'de okurken, önümüzdeki ve yan tarafımızdaki caddelerden vızır vızır otomobil geçerdi. 1 öğrenciye zarar geldiğini duymadım. dağ başındaki kampusta 2 öğrenci servis işiyle alakalı nedenlerle öldü. çil yavrusu gibi dağıldığımız okulumuzun kapısına kimseciklerin dayandığını görmedim. oysa yeni kampusun güvenlik konusunda ciddi sıkıntılar yaşadığını ve öfkeli kişilerce birkaç kez basılmaya çalışıldığını duydum. kolej semtindeki binalarda tuvalette en fazla (ve sık sık) sigara içilirdi. incek kampusu tuvaletinde uçucu madde koklayan (ya da kokluyormuş gibi yapan) öğrenci görüntülerinin basına servis edildiğini biliyoruz.

    daha görkemli ve sırf "yeni" olduğundan heyecan yaratan bir durum için, yerleştiğimiz mekanı terk ettik. mekanları salt bina olarak algılayan ve güvenliği yalnızca korunaklı kapılardan ve dikenli tellerden ibaret gören bir anlayışın, öğrencileri hayatı daha yakından tanıma fırsatından mahrum etmesine, koca koleji hiç de ait olmadığı ıssız bir arsaya taşımasına acıyla şahitlik ettik.

    ankara'dan taşındığım için diğer mezunlardan daha talihliyim galiba. en azından, yakın tarihte yıkılacağı dedikodusu yayılan tarihi binaları görüp hüzünlenmiyorum.
  • gözlerim beni yanıltmıyorsa 5 yaşındaki çocuğun bir senelik anaokul ücreti 42 bin lira olan okul. insan o paraya koç burssuz olur, diploma alır.
  • eskiden oss birincisi cikardi bu okuldan, artik miss turkey cikiyor.

    ted'in baslangicindan bugune geldigi noktayi cok guzel bir sekilde ozetliyor bu.
  • giderek kapitalizmin usagi olduguna uzulerek tanik oldugum, kopegin maskarasi olmus okul. dava, deger yargisi, gelenek gibi yasamsal kavramlari unutarak modernlesme adina tipki bir zamanlar osmanli'nin yaptigi gibi kendini kaybedip yozlasan yesil yuva, bilgi yuvasi.

    noldu simdi? duvarlari boyamayıp betonda birakinca daha mi seffaf egitim verir oldunuz? heryere internet baglantisi koyunca dunyayla ic ice mi oldunuz? avrupanin en buyuk bilmemkacinci kampusune gecince egitim tarzinizda cigirlar mi astiniz? hala "thing" diyemiyen ingilizce hocalarinizi, yanlis bildigini iddia edip "birtakim kisileri bazi zamanlarda hedehodo" diyen kompleksli hocalarinizi degistiremedikten sonra "ayrani yok icmeye" konumundan daha mi oteye gittiniz? gittiginizi dusunecek kadar kor musunuz?

    simdi dedem yasinda olan kisileri mezun verdiginiz binalar yuruyen merdivenlerin, starbuckslarin ve bilimum tikilerin fink attigi cam yigini mi olacak? foto naci'nin eline dukkanin fiyatini tutusturup yerine mc donalds mi actiracaksiniz? ogrencilerin basa basa formunu bozdugu tas merdivenler asansorlere, laboratuvarlar granit tuvaletlere mi donusecek?

    sinirden ellerim titriyor, gozlerim doluyor. beni mezun eden o efsane yitiyor...
  • benim için hala göç burger 'deki ortasında tek bir salam olan pizza italiana 'dır.
  • anadolu liselerinin 7 yıl olduğu dönemlerde sınav başarısı konusunda esamesi bile okunmuyordu.

    konuşun gazi anadolu'lular, konuşun atatürk anadolu'lular!!
  • kolejli olmak diye bir kültür var. bu kültürü yaratan nedir kolej mezunlarına ve velilere sormak isterim. ted ankara kolejini özel yapan nedir? binanın duvarları mı? ders müfredatı mı şu meb'in belirlediği, yoksa yemekhanesi mı? veya sınıf arkadaşları mı acaba?
    söyliyeyim koleji kolej yapan, bunun nesilden nesile aktarılan bir kültür olmasını sağlayan şey eğitim veren hocalarıdır. siz birkaç dönem alt veya üst bir okuldaşınızla ancak hocaları konuşursunuz, "yav bizim matematik dersinin şu konusu ne güzeldi" veya "şu binamızın manzarısı harikaydı" demezsiniz değil mi?

    heh işte o hocalar şuan 25 bin lira maaş alıyorlar. türkiye'nin en iyi hocalarını seçmesi gereken ted bu kişilere bu parayı veriyor. o zaman düşünelim, bu kişiler ne kadar süre kalırlar? devlette yeni başlayan bir öğretmen 35 gibi bir miktar alacak. 10 yıllık ted hocası 25 alıyor. e haliyle artık ted kültürüne en büyük etkiyi yapan hocalar kalıcı olmayacaklardır. birkaç yıl çalışıp başka yerlere geçecekler.

    kolej şuan geçmişte yaptığı isminin ekmeğini yiyor. bu esnada veliler de senelik 200 bin civari bir miktar ödüyor servis yemek vs ile. olaya bak. ben veli olsam çocuğumu öğretmenine 25 bin veren ve çok kaliteliyim diye geçinen okula kayıt ettirmem.
hesabın var mı? giriş yap