• hayatımda gezerken en çok şaşırdığım müzedir. modern sanat kafası çok farklı cidden.

    gezerken bir odasında yere 300-400 tane portakal koymuşlardı. yanındaki nottada; "lütfen portakallardan alın, aldığınız her portakalda bu şekil değişecek siz de yeni bir eser meydana getirmiş olacaksınız." yazıyordu. aldığım portakalı afiyetle tower bridge'e karşı yemiştim.

    yine müzedeki geçici sergilerden birinde dünya kentlerini anlatan ufak kabinler koymuşlardı. istanbul'a girdiğimde müslüm gürses çalışıyordu, fonda da bir sokak satıcısı videosu vardı. dedim "burada da mı arabesk?"

    londra çok güzel bir kent, tate de çok ayrı bir dünya.
  • icindeki modern sanat eserlerini gordukce, insanda estetik ve sanattan bir bok anlamiyorum ben sendromuna sebep olan sanat yuvasi. gerci yuva biraz kucultuyor o dev binanin, duyanin hayalindeki imajini ama uydu valla. her turlu absurtlugun guzel guzel bakilip, buyutuldugu bir yer manasina!

    bazen giri$ katindaki o dev salonun beton zemininde boydan boya bir catlak vardir mesela. bakarsiniz bakarsiniz bir bok anlamazsiniz. sizin asla anlayamayacaginiz o derin sanatin, derin felsefi manalar yuklu aciklamasini okuyunca, ustune basilarak ezilmi$, bir bocek gibi hissedersiniz kendinizi. sanattan anlamayan bir hoduk oldugunuzu anlamaniza yardim etmi$tir, yazar hayata dair tecrubeler sayfaniza, gecersiniz. http://www.tate.org.uk/…s/dorissalcedo/default.shtm

    tate modern, thames nehri civarlarindaki en guzel ve en keyifli mekanlardan biridir. icindeki sergilerin cogu ucretsizdir. londra'da yaz ki$ gidilebilecek en guzel yerdir diyesim geldi yazarken $imdi. bol sanat ustune cok manzara, bedavadir burda. en ust katindaki cafesinde cay kahve icmenin bedeli, herhangi bir dandik londra cafesindekinden daha cok degildir. ustelik de millennium bridge'li st. paul's manzarasi, thames'in kar$i yakasindan dogru, muessesemizin hediyesi!

    neler neler gordum ben, neler cektim ben diye bagiran heybetli binasinin, yaninda yoresinde her daim tela$li bir kalabalik vardir. o binanin icinde ya da di$inda bu tela$li kalabaliga kari$ip, arasinda zaman zaman kaybolmak bile ruha iyi gelir. kirmizi tuglali di$ cephesi onunde cekilecek her fotografinizin cok guzel olacagi da garantidir ayrica! tuglalari saymaya kalki$masana oglum yaaaa...
  • londra'nın momasıdır. hatta sanırım bir tık daha da güzeldir (en azından benim için). londra'da neredeyse bütün müzelere olduğu gibi buraya da giriş ücretsizdir. özel sergiler dışında tabi. ama o da öyle çok yer kaplamaz yani. sanmayın ki tırt bir kısım beleş, gerisi kazık.
    neyse efendim tanımı yaptıktan sonra ben burdaki ortama deginmek istiyorum.
    öyle sanattan çok anlayan bir tip değilim, gözüme güzel gelene bakarım kafasındayım. o yuzden bir eser basında saatler geçirmek için ne yapılması gerekildiğini de bilmem. ama burada öyle tatlı bir ortam var ki, fantastik yeteneksizliğime ragmen bir çizim defteri alıp bir şeyin başına oturasım geliyor. allam o ingiliz kızları ne tatlı oturuyorlar böyle grup grup yerlere, bir de güzel çiziyorlar, ödev neyin yapıyorlar, ders çalışıyorlar..
    hayır hadi bu kızlar sanat okuyor diyelim, asıl benim hayran olduğum başka bir şey. hadi normal müzeleri türk mantığım alıyor çocukları götürmeyi, tarihti falan diyorsun da, bunlar sanat müzesine de 3-5 yaşındaki veletleri getirmiyorlar mı, bayılıyorum. bir de anlatıyorlar, onlar da dinliyor falan. zaten bütün müzeler children friendly, illa ki pekiştirmelik uğraşları da oluyor.
    velhasılı ortam güzel. çıkınca niye en fazla cinali çizebildiğinizi de çözmüş oluyorsunuz.
  • st paul's cathedral'e bakan modern sanat muzesi. millenium bridge'den yuruyerek ulasilabilir. ayrica, london eye'dan yaklasik 20 dakikalik keyifli bir sahil yuruyusuyle de varilabilir. cafe fiyatlari uygundur, restorani da manzara ve fiyat acisindan uygun olmakla birlikte, ana yemek cesitleri kisitlidir. cumartesi gunleri 22'ye kadar aciktir.
  • tatem tutem ben seni muzeye katem ben seni,
    alem modern deyince icine bakem ben sana...
    denebilecek ingiliz hayratı...

    bu kulesi ne ise yarar, kutlede dengeden gayri!
  • modern sanat pahalidir dusuncesini yikabilen bir galeridir. girisi, icerideki ihizmetlerin tamamina yakini ucretsiz, restorani, mukemmel yerine ve manzarasina ragmen, makul ucretli ve "ani esyalari" kismi sizi alisveristen alikoymayacak galeri. genis cesitliligi (tum 20. yy modern sanat akimlarinin karekteristik eserleri) ve modern sanatcilarin modern sanatin ozune uygun insa edilmis oldugunu dusunmenize neden olacak devletin bagisladigi guc santrali olan binasi ile tam sanat saheseri.
  • icinde joseph beuys ve pablo picasso nun da eserlerinin bulundugu nefis muze. yoruldugunuzda balkonlu kafesine cikip kek ve kahve ile thames nehrine bakarak mola verebilir ve sonra gezmeye kaldıgınız yerden devam edebilirsiniz.
    giris genelde ucretsizdir ama icindeki bazi ozel sergilere giris icin ücret vermeniz gerekir.
  • londra'da thames nehrini milennium koprusu ile geçerek ulaşabileceginiz ve globe theatreın yan komsusu olan modern sanat galerisi. gezmek için yarım gün ayırmanız gerekmektedir.
  • binasi sir giles gilbert scott isimli mimar tarafindan 1947 ile 1963 arasinda insa edilmistir ki, bu adam ayni zamanda ingiltere'nin kirmizi telefon klübelerini de tasarlayan insandir. yeni-eski tezatinin hakim oldugu bina 7 kat barindirir. zeminde bir adet kafeterya mevcuttur. 1 ve 2. katlarda sirasiyla sergi salonu ve espresso salonu vardir. 3. ve 5. katlarinda devamli sergiler bulunur. bu katlarda picasso, wassily kandinsky, roy lichtenstein, piet mondrian gibi isimlerle karsilasmak hos duygulara sevk edebilir insani. zira bu katlara giris ücretsizdir. ingilizlerin bu güzel davranisina bir daha sapka çikartilir.
    ayrica devamli sergilerin düzenlenisi modern sanati kronolojik degil de tematik inceleme açisindan ilginçtir. mesela "revolution" kisminda sovyet propagandasini temsilen grafik sanatin kullanildigi posterler dikkat çeker. "utopia" kisminda denge kavramini aramis sanatçilarin eserlerine denk gelinebilir. anarsist ve protest sanatlara geçince diger gezilenlere kiyas yapmak mümkündür.
    5. katta okuma odalari mevcuttur, ki, 7. kattaki kafenin millenium bridge'e hakim sahane manzarasina kavusmadan, buralarda oturup müzeyi tanitan kitaplar karistirabilir. 6. kat üyelere mahsusmus, bir bilen anlatsin.
  • santrali müzeye dönüştüren mimarlar, 2001 yılında pritzker ödülü almış jacques herzog ve pierre de meurondur
    (bkz: herzog de meuron)
hesabın var mı? giriş yap