• turkce nasil bir dil ise gozlerin de konustugu bir dil vardir. buna gorsel iletisim denir. tasarimci bu dili konusabilen bizim adimiza tercume yapabilen kisidir. demisti sirketimizin tasarimcisi. hakliymis
  • bu kadar ayağa düşen bir meslek yoktur herhalde. gerçi bir meslek midir orası da tartışılır ama benim şu anda muhalefet ettiğim husus bu değil.

    efendim, ne kadar antin kuntin yarışma, program, izdivac şeysi, kıyafet defilesi ve sair varsa burada en az 3 tane tasarımcı bulunuyor. "ada pekıssız, 22 yaşında, tasarımcı", "berk boğaç, 21 yaşında, tasarımcı". tiplere bakıyorum, hanım kız sarışın, kol kıvrık v.beckham stayla, muhakkak damgalı bi çanta. hele o ayakkabılar. delikanlının pantolon pastel tonlarda, boyunda muhakkak "öylesine atılıvermiş izlenimi vermesi için üzerinde çalışılan fular", kollar dirseğe kadar sıvalı. bunlar tasarımcıların neredeyse ortak görsel özellikleri.

    "ne tasarlarsınız siz?" sorusuna ise verecek bir cevapları olduğundan emin değilim. meselâ ben bu soruyu cevaplamak için 4 senemi verdim. (aslında daha fazla ama çaktırma) kendi çapımda, iyi-kötü fikirlerim var bu hususta. yine de ortaya çıkmam, çıkamam. tasarım dediğin güzellikten bile daha göreceli bir şey neticede. bana göre süt sana göre çikolata mevzularında bu kadar pervasızca risk almam.

    yine de içimdeki intikam arzusuna engel olamıyorum. bu tipleri tasarım ve suç 'tan mülâkata alasım var. aslında bir eskiz sınavı da hiç fena olmazdı.

    bana kapışalım diye gelme, benden geçti o yaşlar.

    alaylı ya da okullu olanlar için söz meclisten dışarı dememe gerek var mı? işbu entri "ulan şu hayatta hiç bir şey yapamadım, bari tasarımcı olayım" diyen imajinatif dizaynırlara ithaf edilmiştir.
  • istemezse aylarca boş gezebilmesi için daha önce bulduğu işlerin baba işler olması gerekir. etrafta üç kuruşa iş yaptırmak için dolaşan akbabalara yakalanırsa ne emeğine saygı görür nede emeğinin karşılığını maddi olarak alır. hal böyle oluncada aylarca çalışmaması zor olabilir.
  • "herkesin yapabileceğini düşündüğü bir iştir tasarım; herkesin yapamayacağını bilen tek kişidir tasarımcı." desek doğru olur her halde...
  • hayatımı kısaltan meslek erbabsızları. allahını seven söylesin : 6 gb'lık dosyayı ftp dururken mail ile göndermek için hangi okulu bitirmek, hangi sertifikayı almak, hangi üstün hizmet nişanesine sahip olmak gerek?

    grafiker mi deniyo bunlara ne deniyo tam olarak? bütün şimşekleri üstüme çekmek istemiyorum şu an ama ben zırt demeden vırt gigabaytlık dosyayı baskıya hazır hale getirip üstüne bi de şemsiyeli-renkli kokteylimi masama koymuş gibi hissettiren tasarımcılar da gördüm. fakat onları bulmak için de allahın takdir ettiği belirsiz bir süre kadar çile çekmiş olmak gerekiyor. şans meselesi yani...

    bunca yıldır insanlık ve çalışan kişilik hayatım boyunca edindiğim en önemli bilgilerden biri de yaratıcı adamın pratik olabilme yetisidir. eğer hem tasarımcı hem de pratik değilseniz ciddi söylüyorum gidip bi nöronlarınıza baktırın yada o kartvizitin altına başka bi şey yazın.
  • etrafları "benim aklımda şöyle bir fikir var, yap kesin çok zengin olursun" diyen insanlarla doludur. iyi niyetli olan bu insanları sabırla dinlerler ve imalatmış, pazar araştırmasıymış, yatırımmış, sermeyeymiş oturup anlatmak yerine kibarca kafa sallarlar.

    ayrıca devrim arabaları filminde de örneği verildiği üzere işlerine en çok karışılan meslek insanlarıdırlar. "bence şöyle yap, bu renk buna daha güzel olur" gibi yorumlar çalışma arkadaşlarından gelebilirken "bu ne be, ben bunu almam" (sanki sana tasarlıyoruz) gibi yorumlar da kobi ortamındaki patronlardan sıkça duyulabilmektedir.

    ürün tasarımcıları için konuşuyorum tabi.
  • işi sadece parmaklarını kımıldatarak hallettikleri sanılan insanlar. dolayısıyla yaptıkları iş ne kadar ucuza kapatılsa, ne kadar dolandırılsa, ne kadar emeğini umursanmasa, alacağı para ne kadar savsaklansa o kadar iyi olan kişi.
    "sizin parmaklarınız niye boş dursun ki, siz de tasarımcı olun. bakın ne kadar kolay öğreteceğim size de!"
    bana işimi herkese anlattığım için tepki gösteren birine inat devam ediyorum insanlara program öğretmeye.
    buyrun diyorum ve sordukları tüm soruları da iş başındayken cevaplamaya çalışıyorum. freehand, photoshop nasıl kullanılır; "o işi nasıl yaptım öyle iki dakikada" hepsini gösteriyorum. fotoğraftan, ışıktan bahsediyorum.. ha, ben çok mu biliyorum? hayır! soranlara kıymetini bildirmek için artislik yapıyorum. bir müddet sonra işin farkına varmaya başlıyorlar, bir dahaki sefere kendilerini aksine daha muhtaç hissediyorlar. garip ve yakışıklı bir tezat di mi?
  • "tasarımcı dediğin sigara içer", "tasarımcı dediğin her gece içer", "tasarımcı dediğin oruç tutmaz", "tasarımcı dediğin her gördüğü şeyi aklında tutar"...v.s. gibi genellemelere maruz kalan kişidir. (bkz: en cok yalan soyleyen meslek gruplari)
  • özellikle dijital sektör için konuşuyorum, ( öyle bi sektör yok türkiye'de ama hadi olsun hepimiz rüyadayız. )

    bu tasarımcının ilk önce bi dövmesi olmazsa olmaz arkadaş. o dövme illa ki olacak. kaçarı yok yani. fakat bununda karakteri belirleyen dövmeyi yaptırdığı yer ilişkisi var.
    dövmeyi eğer gizli yerlerine yaptırmışsa kendini saklıyor adeta gündüz bruce wayne kodumun gizlilenmiş hipsterı akşam batman misali öyle düşün, yani ben gizemli adamım bana öyle şeylerle gelmeyin. çok acayip tasarımlar yapıyorum ben adamı bu.
    dövmeyi çok alenen görünür ve hayvani yaptıran tasarımcı kardeşimiz ise daha atılgan girişken ama bir o kadar sinsi olabiliyor. biz böyle delikanlıyız dal taşak ortada bıçkınız genciz çok acayip banner yaparım adamları olurlar bunlar öğlen yemeğinde 3 kuruşluk şirket yemeği kuru fasulye pilav dır beyimizin ama akşam bronxlardan kafe pilerden toplarız abimizi.

    bu arkadaşların ortak ve genel özellikleri arasında kesinlikle saçlarının bir kısmını veya tamamını farklı renge boyama vardır. küçükken ailesinden çok baskı görmüş ama üniversiteye gelince açılıp saçılmış genç kız tribi vardır bunlarda.
    dikkatler hep üstünde zanneder. dip boyası gelip, kafası bakımsız apartman cephesi kıvamına gelince çevreden gelen tepkilerle apartman aidatını tas tamam toplayıp güç bela cephe kaplaması yapan arkadaşımızdır bu.

    kişisel bakım ve takı kısmını cabucak toparladıktan sonra. giyim kuşama gelelim,
    bu arkadaşlara renkli kot zorunluluğu 1991/673a maddesi ve 43c genelgesine göre aile ziyaretleri dışında giyilmesi getirilmiş olup, yıkanmadan haftalarca durabilme yetisi üstünde gelir. sigara kokusu vb. kokular dökülen sulu biraların verdiği kesif kokuyla sinek kaçıran kıvamına güzelce getirilir. özellikle yırtık ve üstüne bol kesimli bi tshirt veya gömlek giyilmezse kanuna karşı gelmekten haklarında muz cumhuriyeti devleti adına kamu davası açılacağı açıkca belirtilmiştir.

    tasarımcı olduğu için trend'e göre türlü neşriyat giyme ve takma zorunluluğu beraberinde gelir. hipsterlarla sürekli karıştırılan bu mahlukatlar, özellikle işçi olmadıklarını ve paraya ihtiyaç duymadan yaşayabildikleri konusunda ısrar ederler. eski model iphone kullanabilme ve stickerlı macbook tasarımcının el kitabı sayfa 41 2. paragrafta açıkca belirtilmiş olup iş çıkışı sikik kafa siken oyunlar oynayıp eğleniyor gibi yapma okul veya alaylı yetişen bu kardeşlerimize aşılanır.

    doğuştan bir goygoylama üyeliği bulunmaz ise sonradan eklenebilen bu özellikle kariyerlerin de inanılmaz atılımlar yapabilmektedirler. projeciye, patrona, stajere, çaycıya, çöpçüye, ajansın kedisine, ofisteki çiçeklere bile goygoy yapabilme bir yetenek ürünüdür. goygoy onun için vazgeçilmez bir enstrümandır. "-ne güzel müzik" "-aa ne güzel küpeler!!" "-akşam konsere nereye gidiyoruz!!" "-sen zayıfladın bayaaa!!" gibi güzelleme ve antreman çalışmalarını gün boyu yaparak kendini geliştirip günden güne atılım üstüne atılım yapar. "- öğlen yemeğee numnuma, ben ısmarlıyorum??" en popüler goygoylamasıdır. sen git kuru götüne don al ibne diyemezsiniz tabi ayıp olur.

    bulunduğu ortamın en sevileni olma özelliği çok belirgin özelliklerindendir. herkes onu sever. yanağına buz gibi bir buse kondurulmuşcasına bu sahte sevgiye karşılık verir. sabah bol yağlı açma, poğaça yerken. pahalı öğlen yemeğinde, akşam goygoylamasında sürekli karşısındakini önemsiyormuş taklidi yapar. promterdan haber sunarken sanki sikine takıyormuş gibi yapan spiker kadar inandırıcıdır. bastırılmış duyguları oyunculuğunu gittikçe güçlendirir. adeta devlet konservatuarı ile birlikte 30 yıldır sahnelerde havası sezilir. olmadığı biri gibi davranmak için zorlanan bu arkadaş aslında kaderin kurbanıdır. çok fazla yüklenilmeden kendisine acilen superga ayakkabı alınıp hediye edilerek mutlu edilmelidir.
    don alacak parası olmamasına rağmen pahalı evlere kiraya çıkar bu arkadaşlar. varını yoğunu olmadığı gibi harcar demiştik. bu arkadaşların malesef iş yaşamıyla goygoy güzellemesi yapmak için birleştirdiği gerçek hayatı arasında bir fark kalmamıştır artık. vidaları pas tutmuş ray ban'i bile bunu doğrular nitelikte olup ekstreme sporlara arkadaş yancısı olarak katılmaya çalışır. en ekstremi genellikle uludağda kaykay yapmaktır.

    sosyal ağlara üye olmaktan geri durmaz tabiki kaçar mı? kaçmaz. hepsine üyedir. adı sanı duyulmamış startuplara bile üye olur. nede olsa aynı dunyadandır. takip etmesi gerekir. bunu duyurmak için elinden geleni yapar. sürekli trend takipçisi olup neredeyse startupların kapanmasına yakın bütün arkadaşlarını o siteye üye yapmıştır bile.
    tabi profil fotosu böyle alengirli tasarımsal uçuk kaçık olmazsa kitleden dışlanacağından öyle olmak zorundadır. istiklal caddesi, beyoğlunun arka sokakları, tramvay, eskimiş duvar textureları en popüler profil görselleridir.

    donuk ve sevimli bakışlı bu kardeşlerimizin kahve eksperi ve müzik gurusu olduğunu söylemişmiydik? starbucks da siyah önlüklü eğitimci baristalardan bile daha çok takıldığından artık tüm trickleri ezberlemiş. anasının evinde ekmeğe kiraz reçelini bandırdığı hızda vayt çaklıt moka ekstra hot feee şurup diyebilmektedir. akşama ekmeğin arasına dost peyniri katık yapıp ısırması onu çok ırgalamaz.

    tasarımcı olduğundan tasarıma bakış açısını özetleyebiliriz.
    ilk önce ilham ve işin deha kısmı şöyle başlar. takip ettiği tasarım sayfalarını arşınlar, boş zamanlarını bu tasarımları kopyalamak için harcar. nasıl olsa birileri yapmıştır ve bunları tekrardan yapmak ahmaklık olarak bilinir.
    yeni bi şey üretmek yerine kopyala yapıştır kullanır. yani hayat felsefesi path tool yerine magic wand üzerine kurulmuştur. onu da yüzüne gözüne bulaştırdığından blurlar bi güzel. genelde sözü geçmediğinden hep başkalarının dediklerini yapar. daha önceden bahsettiğimiz goygoy sırasındaki temizlikçi ablanın bile isteklerini yerine getirir. ortaya çıkardığı en basit tasarıma bile sanat eseri havası katmak için ona derin anlamlar paragraflar dolusu açıklama getirir. daha önceki goygoy ve sahte inandırıcılık burada çok işine yaramaktadır. hep kendini tekrarladığı farkedilmesin diye ekstra becerilerini konuşturup insanların gözünü boyamaktan geri durmaz.
    eğer okumuş ise kendini sanatçı zannetmektedir. galerilere ve konferanslara çerez giderlerini karşılamak ve kahve sohbeti yapmak için gitmektedir. oysa iş yerinde yaptığı tek şey logo büyütmek ve drop down menüyü sağdan sola kaydırmaktır.
    üst levele atladığını zannettikçe altında çalışan jr. stajere zor zamanlar yaşatarak kendi ezikliğini kapatmak ister. iyi davranmak ödün vermek olarak gördüğünden kendini sürekli över över över. yüzlerini görmediği insanların işlerini çalmak dışında kendi jr. yaptığı işlerle kendini sağa sola satar.

    karanlık dönem,
    ben oldum dediği zaman basar istifayı ve bi kaç arkadaşıyla ajans açar. geldiği noktaya kadar eleştirdiği tüm şeyleri başkalarına yapmak için ilk adımı atar. olmayan sektörün birer mangası olmak için can atmaktadır. ilk önce ortaklarını bezdirir. çünkü o artık sıradışı bi tasarımcıdır. kumarda aylık geliri harcaması kimseyi ırgalamaz. asgari ücretden gösterdiği çalışan maaşlarını bankada bekleterek faizliyle birlikte yeni arabasının ekstra paketlerini alır. çılgın dövmelerini yaptırdığı gençlik döneminde olduğu gibi cesur ve korkusuzdur. çılgın conquerlere hazırlanırken dolaptan az yağlı ezine peyniri alırmış gibi rahattır. oysa yalnızken kendi gölgesinden bile korkar. çorap alırken bile karar verme mekanizması arızalanmış, artık tek tekçiye gidip biraz içmesi gerekmektedir.
    boş zamanlarını alkolle kapatıp geceleri çalışanlarından seçtiği güzel bir ortaya karışık hatun cenahıyla sonlanır. hayatı loop'a alınmıştır. üretkenlik hiç bir zaman bir özelliği olmadığından operatörlük vasıflarını bile kaybetmiş içi boş bir küme olarak hayatına devam eder.
  • malum bir dizide çok önemli toplantı. soru-konseptiniz ne?
    cevap-bahar, yeniden doğma, yenilenme, ikik bikbik...

    amk... biri de bana gelse sorsa angry bu iş çok önemli. konseptin ne? ben de melih gökçek gülüşü ile jurassic dönemi, dinazor falan desem...

    sonra kahkaha patlatıp kanepeleri yesek... şampanya içsek.

    ama yok...
hesabın var mı? giriş yap