• türkiye'nin, bilhassa istanbul'un kanayan yarası. hatta ne yarası, hemoroid memesi.

    şehir göbeğinde hala deveye, eşeğe binilen ülkelerde dahi canavar gibi çalışan sistemlerin türkiye'de bir türlü işlemiyor oluşuna dair mantıklı bir açıklama bulamıyordum. en nihayetinde yıllardır süregelen bu eziyetin dış güçler tarafından düzenlenen büyük bir komplo olduğuna kanaat getirdim. en sonunda ben de büyük resmi gördüm. zannımca istanbul taksiciler esnaf odası, illüminati'den daha etkili bir organizasyon. hatta bill gates, soros, rothschild vs. hepsi illüminati'den aflarını isteyip iteo'ya geçmişler.

    zira bu kadar insanın yıllardır durmaksızın isyan ettiği, lanetlediği başka bir düzen hitler almanyası olsun dayanamaz yıkılırdı. bakın, bunca rezaletten sonra sebebi her ne olursa olsun akp'nin bile hala halkta bir karşılığı var ama bu taksi esnafının ve odasının yok. istanbul'da toplam 17 bin küsur plakalı taksi var. bu işten cebine para giren plaka sahibi, galerici, şöför vs. hepsini toplasan kaç kişi eder? geriye kalan yirmi milyona yakın istanbul'lu her birey bunlardan tüm hücreleriyle nefret ediyor.

    durum öyle bir raddeye geldi ki eskiden taksilerin kalitesizliği, şoförlerin barzoluğu, yüksek fiyatları vb. konular tartışılırdı. 2021 senesinde tartıştığımız konu ise taksi bulamamak. bugün, hindistan'ın balta girmemiş köyünde uber çağırıyorsun, on dakikada kapında bitiyor da vatandaş istanbul'un göbeğinde parasıyla taksi bulamıyor. evde hastası var, parasına puluna bakmadan taksi çağırıyor ama doktora götüremiyor en yakınını. çünkü taksi yok. üç saat arayıp bulsa bu sefer silivri'den gebze devlet hastanesine gitmiyorsun diye beğenmiyor estebanlar. şehrin bir ucundan diğerine gidecek olsanız dahi almıyorlar. trafik olmayan saat olacak, istedikleri yoldan gidecekler, oynanmış taksi metresi ile iki katı fiyat geçirecekler.

    çözümü ne peki? çok basit. uygulamaları serbest bırakmak. yok sarı taksi şoförleri tekrar eğitime alınsın, ilave plaka çıkarılsın, yok denetimler sıklaşsın bilmem ne. bunlara hiç lüzum yok. uber'in kısa süreli sağladığı lüks malum. salın beş farklı taksi uygulamasını. sonra rekabet, kendi kendine ışık hızıyla sistemi nasıl adam ediyor görün. uygulamaların, şoför alırken istediği evraklar ve yaptığı denetimler fazlasıyla yeterli gelir. eksi puan aldığı vakit cart diye sistemden atılacaklarını bildikleri için en paçozu dahi istanbul beyefendisi kesiliyor. diğer tüm ülkelerde böyle.

    bir de rekabetle birlikte bu uygulamaların ortaya salacakları ekstra güzellikleri var ki say say bitmez. ayrıca bu sistemler iki tarafı da koruyor. şoförler de yolcuları oylayabiliyor. atıyorum birisi sarhoş bindi ve araca mı kustu? çat diye müşterinin kartından çekiyor temizlik masrafını. yolcunun puanını da düşürüyor. müşteri gelecek sefer zart diye dakikasında taksi bulamaz hale getirilerek cezalandırılıyor. özel indirimlerden tut, bedava yolculuk haklarına kadar neler var neler. harita sistemleri bitaksi zart zurt gibi olmadığı için yolcu ve araç çok kolay buluşabiliyor. örneğin yandex bu konuda inanılmaz başarılı. kullanıcıların sık işaretledikleri noktaları kayıt altına alarak daha detaylı tariflerle anında buluşmanızı sağlıyor. yok gps çalışmadı, yok doğru yeri seçemedim gibi saçmalıklara lüzum kalmıyor. otobüs durağı gibi seçebiliyorsunuz. arada bariyer, bekçi kontrolü, ne bileyim aracın etrafından dolaşması gereken bir nokta varsa uygulama bu konuda şoförü uyarıyor.

    hatta şoförler için imkanları daha güzel. öncelikle hiç bir zaman boş kalmıyorlar. sizin gitmek istediğiniz noktanın civarında başka bir müşteri varsa hemen araca bu müşteri öneriliyor. siz iniyorsunuz, ortalama üç dakikada diğer müşteriyi alıyorlar. otomatik modda bırakırlarsa motoru durdurmadan arka arkaya onlarca müşteri alabilme imkanı veriyor. puanı yüksek ise daha az komisyon kesiliyor. belli bir müşteri sayısını geçerlerse bonuslar veriliyor.

    tanıdığım bir uber şoförü var. yüksek puanlı olduğu için çok iyi kazanıyor. aracın dışına uber etiketi yapıştırdığı için yıllık reklam ücreti de alıyor. bazen günde türk lirası ile net 1500 lira kadar kazandığım oluyor dedi. aracınız lüks veya xl olarak tanınsa dahi puanınız düşükse bu seviyeye yükselemiyorsunuz çünkü bu serviste daha fazla ücret kesiliyor. sırf vito aldınız diye sizi lüks sınıfına koymuyorlar. iyi puan, iyi şoför, iyi araç olmadan seviye yükseltmiyorlar.

    ödemeler günlük olarak şoförlerin hesaplarına düşüyor. ekstra bir vergileri yok. şirket onların yerine bunları hallediyor. normal bir ülkede plaka sahibi değil de sıradan bir şoförün uber gibi bir sistem varken diğerinde kalıp günlük haraç vermesi resmen geri zekalılık. hatta hiç müşteri görmek istemiyorlarsa kargo servisi bile yapabiliyor taksiler. yemek olur, kargo olur, evcil hayvan taşıma servisi olur her türlü opsiyon mevcut. hatta bazı ülkelerde hızlı kurye servisi olan uber şoförleri düz taksi servisi sunanlardan daha fazla para kazanıyor. insan, zanzibar'da dahi kullanılan booking, paypal vb. sistemlerin şu ülkede kullanılmamasına dahi bi nebze alışabiliyor ama günlük en sık ihtiyaç duyulan hizmetlerden birisi olan taksi uygulamalarının olmamasını kabullenemiyor.

    yakın sürede uygulamalara izin vermeyeceklerini bildiğim için geriye kalan tek çözüm zannımca kaddafi yöntemidir. kaddafi'nin vaktiyle ülkenin her yerine yaptırdığı otoparkları kullanmayıp sokak ortasına yamuk yumuk park eden barzo halkın üzerine eli sopalı özel polis gönderdiği bir vaka var. keşke bizde de böyle özel bir tim olsa. ne öyle arap kılığında taksiye binmeler, beş yüz lira ceza kesmeler filan. sonra taşak geçer gibi hakkımı helal etmiyorum diyecekler tabi. halbuki şöyle dalyan gibi yiğitlerden beşer kişilik gruplar olsa. kısa mesafe almam diyen taksicileri yakalayıp bellerine bellerine verseler odunu. üstüne aracı da street fighter bonus bölümü gibi otuz saniyede parçalasalar iki güne kalmaz hepsi sokakta kısa mesafe yolcusu aramaya başlarlar.
  • taksi, ozellikle buyuk sehirlerde yaygin olarak kullanilan, bir yerden bir baska yere gitmek icin bindiginiz, bunun bedeli olarak da taksimetre ne yazdiysa odediginiz motorlu tasitlardir.
    yagmur yagdiginda, trafik oldugunda, yani en cok ihtiyaciniz olan zamanlarda bu tasitlarda calisanlar sizi almazlar. bir yere gitmek icin acele ediyorsaniz, durdurdugunuz taksi soforu size once gideceginiz yeri sorar. eger populer ve cok gidilen yerlerdense, reddeder. trafik var, der. gorevinin ne olursa olsun sizi tasimak oldugunu dusunmez. ona gore gorevi, sizi cani istedigi yere, cani istedigi yolu kullanarak ve cani istiyorsa goturmektir. bunu da eger cenenizi kapatip uslu durursaniz yapar.
    mesela diyelim ki cesaret edip, bilmedigi yolu sofore tarif etmeye kalkistiniz. oncelikle yolu bilmedigini soylemeyen, bu nedenle yanlis yola sapan sofor bey, sizin konusmanizi tahrik kabul ederek, hemen sen diye hitap edip bagirmaya baslar. bu bagirislarda mutlaka hakaret bulunur.
    hadi buraya kadarinda sizin de sucunuz var diyelim, ne de olsa sofor bey'e bir kadin olarak agzinizi acip yol tarif ettiniz. hem kadinsiniz hem de susmadiniz, cok ayip... bundan sonrasi kadin olmaniz acisindan daha da ilginc gelisir.
    adamin bagirislarindan korkup, kirmizi isiklara geldiginizde, tam orada bir otobus duragi gorup, duraktaki insanlara siginirim diye arabadan indiniz diyelim.. adam arabayi birakip pesinizden inip, ustunuze yurur. ve o anda dehset icinde farkedersiniz ki, otobus duraginda, yolda, etrafinizda bekleyen insanlar, sadece kafalarini bir an cevirip sonra kendi islerine devam etmekteler.
    adam ustunuze yuruyunce korkup gerilemeye baslarsiniz. siginacak neresi var diye bakarsiniz bir yandan.
    adam gelse vuracak oldurecek. polisi arayacak vakit dahi yok.
    adam size once para diyerek bagirir, hemen kendisine elinize gelen ilk tutari, daha yuksek bile olsa taksimetrede yazandan, verirsiniz.
    bu sekilde gidecegini sandiniz, degil mi? yanildiniz. adam ustunuze yurumeye devam eder. ve kimse, hic kimse, kilini kipirdatip size yardima gelmez.
    sahane bir ulkede yasiyorum dersiniz. simdi burada oldurulsem, ne icin oldu, ne yoluna giderim diye dusunursunuz. son dusuncelerim boyle olmamaliydi dersiniz.
    gercek su ki, can guvenliginiz tehlikede ve siz, bilmeden, bir korku filminin icindesiniz.

    not: elbette meslegini cok duzgun icra eden, saygi duyulacak, beyefendi, hatta hanimefendi insanlar da bu meslegi yapiyorlar. fakat burada dehset veren, sozkonusu taksinin duragini arayip olayi anlattiginizda, 'ben bir sey yapamam' yanitini almaniz. bu sekilde ceza almayacagini bilen ve gunde 10 saat trafikte kalan insanlar neden size bunlari yapmasinlar? hicbir korkusu olmayan insandan korkacaksiniz.
  • istanbul'da herhangi bir lokasyonda ve saatte bu amına koduğumun aracını bulamadığım için; aslında bulduğum ancak genelinin ''müsait olmaması, yolcuya gidiyor olması, o tarafları hiç bilmemesi, şoför değişimine gidiyor olması'' gibi bahanelerinin olması ve beni taksiye almayışlarından ötürü sonunda kendi çaremi bulup hepsinin dişlerini dökmeye başlayacağım.

    bu da kamuya ilanımdır.

    sizin denetlenmeyişinizi, düzenlenmeyişinizi sikeyim.
  • kanimca ya sekerden ya da tuzdan yapilmis olmalilar, yagmur yagdiginda birdenbire yokolmalarini baska turlu aciklayamiyorum
  • doğuda ve kırsalda her türlü otomobile taksi denir.

    -senin taksi burdamı?
    -yok teyze ben arabayla geldim.
    -ha işte ben ne diyom.
  • yağmurlu bir cuma akşamı 22:00 suları babamı evine bırakmam gerekti, o gün babam rahatsızdı ve sonuçta 70 yaşında adamı yağmurda hasta hasta bekletemezdim, boş geçen yavşak taksilerin hiçbiri durmadığı gibi uberden çağırdıklarım da mesafe sorup çağrıyı iptal etti. konu ben olsam hadi neyse ama hasta babamı yağmur altında almayı reddeden taksicilere hakkımı helal etmiyorum. umarım hepiniz aç kalır geberip gidersiniz. siz kimsiniz ki insan seçiyorsunuz? bu meslek grubu kişiler insan sıfatını taşımayı haketmeyen, bu ülkeniz yüz karası, bir baltaya sap olamamış barzo tiplerdir. ne güzel uber varken muhattap bile olmuyorduk bu at hırsızlarıyla.
  • bu ülkenin aynasıdır taksiler; kural tanımazlığın destursuzluğudur, meydan okumanın fütursuzluğudur:

    ** taksici kendi gözünde, şartlar ve koşullar ne olursa olsun, en usta şofördür; haliyle kurallara uyması, belirli bir düzen içinde (bazı gelişmiş ülkelerde buna "trafik" diyorlarmış, hollanda'da yaşayan eniştem anlatmıştı) hareket etmesi, aynı düzlemde aynı anda bulunduğu zavallı fanilerin (ki bunlar diğer araç kullanıcıları, taksilerine binen veya binmek isteyen müşteriler, yayalar, bisikletliler, motosikletliler, vs herkes olabilir) sahip olduklarını düşündükleri haklara özen göstermesi gibi durumlar söz konusu bile olamaz.

    ** taksici kamu hizmeti yapmaktadır (yemin ederim, ters yönden geldiği için çıkıştığım bir taksici bana bunu söyledi) dolayısıyla gerektiğinde ters yöne girer, şerit ihlali yapar, dönülmezden döner, kendisini içinde bulunduğu kalabalıktan daha avantajlı bir hale getirecek her şeyi yapar, yapmaya hakkı vardır.

    ** taksici, her istediği noktada müşteri alır, müşteri bırakır. genelde müşterileri de kendileriyle aynı familyadan oldukları için, trafiği engellemeden ineyim/bineyim derdi yoktur (trafik dediğin gavur icadı zaten).

    ** taksici, müşteri bulabilme olasılığı olan her yerde durur, birkaçı bir araya gelip herhangi bir noktayı durak haline getirebilir; o oluşan durağın trafiğin içine sıçıyor olması, taksicinin kazanacağı 3-5 kuruşta gözü olan bilmemne evlatlarının vesvesesidir. onlar da para kazanmasın mıdır?

    ** zaten olduğu çok nadir görülmüştür de, olur da trafik polisleri (olmayan şeyin polisi var bizde de, komik) uygulanması gereken kuralları uygularlarsa, taksici trafiği keser, protesto eder, ortalığı ayağa kaldırır, isyan eder. ülke polisinin isyana karşılık verme refleksi sadece yasal haklarını arayanlara karşı geliştiği için, bu tip isyanlar genellikle sırt sıvazlanması ve uygulamanın kaldırılması/yumuşatılması şeklinde yatıştırılır.

    ** taksicinin ne kadar kazandığı bilinmez, kayıtlanmaz; böylece taksici, gariban bir memur veya işçi kadar vergi vermez. zaten gariban olmayan adam bu ülkede neden vergi versindir ki?

    ** taksicinin saatlerce bu trafikte canı çıkmaktadır zaten, mazur görülmelidir. kibarca mazur görmezseniz, zaten asapları bozuktur çok üstlerine gitmeyin amuğa goyimmmdir..
  • benim gözümde insan hayatına faydası , nihat doğan değerinde bir ulaşım aracıdır.

    bir insan bu ulaşım aracını hangi durumlarda kullanma ihtiyacı hisseder.

    1- havanın şartlarının çok kötü olması durumunda,

    2- trafik yoğunluğunda daha seri olacağından, trafik yoğunluğundan kurtulmak durumunda;

    3- acil işlerinizin olması durumunda;

    peki bu sebepleri göz önüne aldığımızda, taksi denen bu ulaşım aracı bu durumdaki insanların ihtiyaçlarına cevap verebiliyor mu?
    elbette hayır.

    yağışlı havalarda taksi bulma ihtimaliniz nedir?
    çok düşük.
    bulduğunuz taksinin sizi almama ihtimali var mı?
    evet.

    yoğun bir trafikte taksi bulma şansınız ve bu taksinin sizi o trafikten kurtarma ihtimali yüksek mi?
    hayır.

    sadece çok acil bir işiniz olduğunda o da belli saatlerde ise taksi işinizi görebiliyor.
    bu şekilde bir işinizin çıkması ise sürekli gelişen bir durum değildir.

    peki taksilerin trafikte yarattığı terör ( gerçek anlamda bir trafik terörü) ve trafik yoğunluğunun büyük bir kısmının sebebi olmalarını göz önünde bulundurarak ,faydasız hatta son derece zararlı bir araç olduğunu söylemek yanlış mı olur?
    bence hayır.

    düşünsene bu araç bunun için var . sen ıslanıyorsun ,paranla adamdan hizmet almak istiyorsun ,adam seni kabul etmiyor.
    dramatik bir durum.

    taksiler faydasızdır.
  • siren çalarak ilerleyen ambülansların peşinde takılan kalabalığın yüzde 80'ini oluşturan "ulaşım" aracıdır.
    zannederim ki sürücülerin götlerine kızgın demir çubuklar sokulduğu için telaş ve aceleye kapılıyorlar.

    yer yer gaza gelip ambülansı geçmeye , onunla kapışmaya başladıkları görülüyor.

    taksi terbiyesiz bir araçtır ve yararsız.
  • özellikle istanbul'da tercih sırası itibariyle, elbette benim için, en sondaki ulaşım aracı. hele de yalnızsam yürürüm daha iyi. kazara mecbur kaldığımda, neden tanımadığım adamın, bilmediğim arabasına bineyim; hem niye insanların üzerine süren, sıkıştıran, araba kullanmaktan bihaber bu insanlara ve dahi sektöre prim vereyim; diyerek kendi kendimi vazgeçiririm. huyum kurusun, aralarında çok iyi insanların olduğunun bilincinde olmama rağmen, riske girmem. bir dönem sırtımda dikişlerle bindiğim taksici, izah ve rica etmeme rağmen en sonunda "durun inmek istiyorum" diyene kadar inadına sert kullanmaya devam etmiş, bana tövbe ettirmiştir.

    vakti zamanında, kullanmakta olduğum araca son sürat arkadan çarpan taksici ile aramda şöyle bir diyalog geçmişti.

    - tabii bizim arabaların frenleri sizinkiler gibi değil.
    - farkı nedir?
    - yani öyle he dedin mi durmaz bizim araba.
    - niye o kadar hızlı gidiyorsun madem duramayacağını da biliyorsun, üstelik ana cadde bile değil burası..
    - !!!

    aradan vakit geçer, hala polis beklenmektedir.

    - tampon biraz ezilmiş sizin. arabayı teslim etmem lazım, 20 lira verip gideyim..
    - bu tampon 250 lira, üstelik bagaj da açılmıyor.
    - .... olmaz mı?
    - 250 ver, git..
    - bekleriz canım nolucak..

    (bkz: bu da böyle bir anımdır)
hesabın var mı? giriş yap