• ali poyrazoğlu'nun kendi sözüyle 'en iyi kadın oyuncu' ödülünü almayı planladığı keyifli gösteri... sonunu söylemem.

    seneler sonra edit: spoiler vardi, artik yok.
  • "takıntılarını fırlatıp atabilirsen ruhunla yüzleşebilirsin..." mottosunu taşıyan tiyatro eseri. bülent kayabaş ve ali poyrazoğlu koparıyor.
  • oyun gereğinden fazla uzun olup (3 saate yakın) genelde tekrarları fazla olması ve argoya ağırlık vermesi seyirciyi fazlasıyla sıksa da güldürmeyi başarıyor.oyunun içinde ali poyrazoğlunun günümüzde yaşanan politik sorunlara yaptığı göndermeler çok başarıldır.bir de aslında hayatta takıntı olan insanların kendi dertleriyle fazlasıyla uğraşan insanlar olduğu gerçeğini de hatırlatması da çok gerçekçi bir saptamadır.
  • büyük beklentilerle gidilmemesi gereken oyun.

    oyunun kendi içinde tekrarlara girmesi bir süre sonra sıkıcı oluyor ve ilk çeyreğinde verdiği keyfi veremiyor maalesef. ali poyrazoğlu ve arkadaşları oyunculuklarıyla günü kurtarıyor, gönüllerdeki yerlerini koruyor. nefeslerine sağlık ama yine de, keşke o sıkıcı tekrarlar olmasaydı demeden edemiyorum.
  • türk insanının (elitinden fakirine hiç farketmeksizin) belden aşağı espri ve küfüre gülmeyi ne kadar çok sevdiğini ve buna ne kadar çok ihtiyacı olduğunu rahatça gözlemleyebileceğiniz çok başarısız komedi türündeki tiyatro kabusudur.
  • geçtiğimiz günlerde izlediğim ali poyrazoğlu oyunu. başlığa baktığımda girilen entrylerin 2007 2008'e ait olduğunu görüyorum. sanırım yeniden sahnelendi oyun. hakkında birkaç bir şey yazmak isterim.

    öncelikle oyuna büyük beklentilerle gitmememe rağmen tatmin etmemiştir. güldürmesi beklenen belaltı espriler fazla ucuz ve oyunun tek komedi dayanağı olmasına rağmen komik değildir. çünkü yerinde kullanılmamıştır hiçbiri. durduk yere orospu demek kimseyi güldürmez. ama öyle bir yerde orospu dersin ki salonu yerden kaldıramazsın.

    ali poyrazoğlu oyunu anlattığında seyirciyle birlikte oynadığını söylemişti. yaklaşık 20 30 kişi sahneye aldığını anlatmıştı. hal böyle olunca da bende interaktif bir oyun izlenimi oluştu. farklı bir şey görürüm diye gittim. ama seyirciyle beraber oynamaktan kasıt yalnızca sahneye oyunu izlemesi için 20 30 kişi oturtmak ve oyun sonunda bu durumu birkaç süslü sözle anlatmakmış. sahnede oturan kişilerin oyuna hiç katkısı yoktu. orada olmalarının hiçbir anlamı yoktu. hatta olmasalar daha iyiydi, bu konsept bu denli havada kalacağına...

    son olarak ve en önemlisi şu ki, oyunun adından da anlaşılacağı üzere "tak tak takıntı" yani takıntıları anlatan bir oyun. ama bunlar sıradan takıntılar değil. obsesif kompulsif bozukluk durumundan bahsediyoruz. temizlik takıntısı, her söylediğini iki kere söyleme takıntısı, çizgilere basamama takıntısı oyunda yer alan takıntılardan birkaç tanesi. oyunun önermesi duyarlı bir noktaya temas etmesine rağmen uygulanma biçimi son derece kusurluydu. gülmemiz beklenen şey kişilerin takıntılı davranışlarının onları düşürdüğü durumlardı. bilişsel davranışçı terapi görmüş okb'li bir birey olarak kişilerin takıntılarına her gülmemiz beklendiğinde benim daha çok ağlayasım geldi. yaşamayan bilemez. bu açıdan usta oyunculardan beklenmeyecek bir komedi yaklaşımıydı.
  • berbat bir cuma iş günü akşamında sürpriz bir biletle kendinimi kadıköy halk eğitim merkezi sahnesinin koltuklarında bulduğum, karşımda ali poyrazoğlu ve bülent kayabaş'ı kanlı canlı görüp ilk kez aynı atmosferi soluyarak oyunculuklarını izleme şansına sahip olduğum ve bu berbat cuma iş günümü bana unutturarak neşemi yerine getirmiş keyifli bir oyun. salon yine tıka basa doluydu.

    oyunda pek bir rahat edilen küfürlere başka zaman olsam asla tahammül edemeyecek yapıda biri olmama rağmen, yıllardır sözlükte inceden inceye bilinç altıma yerleşen küfürlü argolu yazılara toleransla yaklaşabilme yeteneğini kazandığım için o kadar da batmadı sanki bu sefer.

    küfürlere değil bambaşka şeylere gülmeyi başardım yine de; berbat bir cuma iş günü sonrasını unutmayı başardım.

    şimdi iyiyim.
  • ckm tiyatro salonu gibi büyük bir salonu tıklım tıklım doldurmayı başaran ve oyun sonunda salondaki tüm izleyiciler tarafından ayakta alkışlanan tiyatro oyunudur. o salondakiler de dahil olmak üzere, içimizden bir çok kişiyi anlatan güzel bir komedidir. dün geceki finalde, şebnem özinal salonun çoşkusu karşısında göz yaşlarına hakim olamamıştır. oyuncuların şaşkınlık, mutluluk, sevinç göz yaşı tepkilerini gören izleyiciler ise karşılarındaki profesyonellerebir kez daha hayran kalmışlardır. ayrıca, kesinlikle ali poyrazoğlu en iyi kadın oyuncu ödülünü almalıdır, zira değme kadınlara taş çıkartacak şekilde file çorap ve topuklu ayakkabıyı taşımaktadır. bülent kayabaş ise bu rolde çok sevimli olmuştur.
  • beklentilerinizin çok veya az olması pek birşey değiştirmiyor ne yazık ki. oyun, genel olarak vasat, arada güldürse de sıkıcı olmaktan kurtulamıyor.
hesabın var mı? giriş yap