• "neden yazı yazdığımı mı soruyorsunuz bana? zevk mi alıyorum? değer mi? peki para kazandırır mı? öyleyse bir nedeni var mı?

    yazıyorum çünkü
    içimde susturamadığım
    bir ses var..."

    letters home'dan...1948
  • "gentleman,
    ladies,
    these are my hands,
    my knees,
    i may be skin & bone,
    i may be japanese."

    "her on senede bir denerdi, üçüncüsünde becerdi.."
    otuzlu yaşlarında intihar edip adını baki kılan, bunalımlı ve zeki amerikalı kadın yazar
  • manik-depresif teşhisi konmuş , hep intiharsı eğilimler ile yaşamış sylvia plath. babası otto ile sorunlu ilişkisinin sonucunda gençliğinde kafayı sıyırmış sylvia plath. ted hughes ile evlenmiş, bunalımdan bunalıma koşmuş, o arada çocuklar doğurmuş ve muhteşem yeteneğinin yanında kocası kimbilir nerelerde sürterken kendisi eve kapanıp çocuklarına bakmak zorunda kalmış kadın sylvia plath. hayatı da trajikomik bir şekilde -gene- evde olduğu birgün çocukları yatırdıktan üstlerini örttükten sonra tüm boşlukları battaniyeyle kapatıp, artık tek kalesi kalmış olan mutfağına girip kafasını fırına sokarak son bulmuştur. o kadar intihar tutkusunun, nasıl olduğunu tahayyül etmek bile istemeyeceğimiz o bunalımın ve hayata dayanamaz hallere gelmenin neticesinde bile sorumluluk sahibi bir insan olarak ölmüştür.
  • ölmek bir sanattır
    her şey gibi eşsiz bir ustalıkla yapıyorum bu işi,
    öyle ustaca ki insana korkunç geliyor
    öyle ustaca ki gerçeklik duygusu veriyor
    bu konuda iddialıyım sanırım.

    demiş kendisi..
  • hep ölmek istemediği için intihar ettiğini düşündüğüm harika şair.
  • 11 şubat 1963 günü yaşamına son veren yazar, sırça fanus'un bir bölümünde "bir gün bir yerde, okulda,avrupada,herhangi bir yerde, o boğucu çarpıtmalarıyla sırça fanusun yeniden üzerime inmeyeceğini nasıl bilebilirdim? o sırça fanus ki, içinde ölü bir kelebek gibi tıkanıp kalmış biri için dünyanın kendisi kötü bir düştür" diye yazmıştı.
  • okuduğum bu cümlesinden sonra hayranlık duyduğum amerikalı şair.
    "god, who am i? i sit in the library tonight, the lights glaring overhead, the fan whirling loudly. girls, girls everywhere, reading books. intent faces, flesh pink, white yellow. and i sit here without identity: faceles. my head aches..i'm lost.." journals, september 1950
  • sylvia plath her şeyden önce çok iyi bir öğrenciydi. sınıfında hep en yüksek notu o alırdı ve hırsı ve başarısıyla beslenirdi. ilk intihar deneyimi bir şiir sınıfına kabul edilmemesi üstüne oldu. ama şiirlerindeki oyunbaz doğadan da anlaşılabileceği gibi dibe vurduğu kadar yukarılarda yüzmeyi de seven biriydi. evlendikten hemen sonra şiire bir süre ara verip evde krep yapmak istedi. two sisters of persephone'de ki iki ayrı kız kardeş gibi o da entellektüel kadın- ev kadını çelişkisini sonuna kadar yaşadı. ölüm onun için kesin olduğu kadar aslında sonrasında uyanıp oyun olduğunu fark ettiği bir aktivite gibiydi de. ölümüne neden olan intiharından bir gece önce alt komşusunda inip ertesi gün sabah saat 9da evde olmayacağı için çocuklarını bakmak üzere gelen dadıya kapıyı açıp açamyacağını sordu. rivayet ölmeye yakın fakat ölmeden önce yakalanma isteğine işaret eder. fakat kapı altlarını ve pencerelerini de bantlamasına rağmen nasıl olduysa gazın alt daireye sızıp alt komşuyu da normalden fazla uyuttuğu ve bu yüzden dadının birkaç kez gelip geri döndüğü de anlatılanlar arasındadır. eve en sonunda girilebildiğinde sylvia tabii ki ölmüştü ama telefonun yanında bu numarayı (doktorun no.su) arayın diye bir kağıt bırakması oldukça ilginçtir. "kurtarın beni ve bu intiharı da yazayım" gibi okunabilir bu olay ama belki de "aman çocuklara bir şey olmasın" diye kaygılanıyordur sylvia. şakacı, şizofren ve şair olan da o, ev kadını iki çocuk annesi olan da o. bunu söylemek biraz korkutucu ama bu ölümü ona yakıştırıyorum...
  • birgün plath sekiz yaşındayken, babasının öldüğünü haber alır... ilk tepkisi şudur: "allah'la bir daha hiç konuşmayacağım."

    çünkü allah, küçük kıza verdiği sözü tutmamış, babasını ondan alarak, yaptıkları anlaşmayı bozmuştur...
  • "bir şeyin öldüğünü ve özgür olduğunu düşünürsün. sonra, onu içine çöreklenmiş sana gülümserken bulursun..."
hesabın var mı? giriş yap