• çok iyi bir superman filmi.

    ha smallville gençliğine iki boy büyük gelmiştir o ayrı. takip etmeyen ve bilmeyenler için kısa bir özet geçelim superman nedir ne değildir?

    superman 1940'lı yıllarda detective comics*'de ilk defa görülen ve nazilerle savaşan çok kuvvetli, tank tank üstünde bırakmayan, amerikanın renklerini üstünde barındıran bir gençtir. hatta bu dönem buradan feyz alan marvel,captain america'yı bile yaratmıştır. savaşın ve etkilerinin bitmesiyle süpo popülerliğini kaybetmemiş ve bin türlü abidik gubidik karakterle savaşmıştır.
    arada dc'nin garip kahraman toparlama faaliyetleriyle jla'i kurup batmanve green lantern'la pişpirik* atmışlığı da yok değildir. günlerden birgün canı sıkılan dc yöneticilerinin etkisiyle lois lane'le dünya evine girmiş; tam balayında çocuk peydahlayacakkene doomsday tarafından telef edilmiştir. hikaye burada bitti zannedenler bir hayli yanılır çünkü superman dört ya da beş farklı şekilde tekrar doğmuş ilerleyen yıllarda tekrar birleşerek eski halini almıştır. (bu bölümü hızlı geçiyorum biri ateş diğeri su, bir diğeri robot gibi birşeydi bu serilerden esefle sakınınız) şu aralar ise metropolis semalarında fink atmaktadır.

    böyle saçma sapan bir geçmişten 1978 yılında richar donner zamanı için çok iyi bir film kotarabilmiş ve çizgi romanın havasını filme çok iyi yansıtmıştır. hatta gişe vesair nedenlerle 3 adette devam filmi çekilmiştir ve yayın hayatına televizyon ekranı üstünden seyre geçmiştir.

    smallville ise bu dönemde çıkagelmiş; ilya salkind ve ailesinin elinden kurtulmanın hevesiyle değişik şeyler denemeye başlamıştır. e güzelde olmuştur ama ne yazıkki superman en azından şimdiye kadar aktardıklarımdan anlaşılacağı üzere bu değil; çok daha çocukça birşeydir.

    superman returns ise superman efsanesinin son takipçisidir ve orjinaline gayet sadıktır. ayrıca filmin yapılabilmesi için singer amca elinden gelen her türlü tavizi vermiş, birçok kişiyi ikna etmiş hatta kendi parasını bile filme koymuştur. zaten film başlarken 110 tane film şirketi adı geçmesi de bu sebepledir. sanıldığının aksine film üzerindeki nihai kararlar ne yazıkki singer'dan değil kocaman bir prodüktörler, boklar, püsürler kurulundan çıkmıştır.

    görsel olarak film her bryan singer filmi gibi olabildiğine zengin ve üstüne çalışılmıştır. ana karakterin şaka gibi gizlenmiş bir süper kahraman olmasıyla film boyu dalga geçilmiştir. jöle ve gözlükle dünyadan saklanan kahramanımızın foyasının elin çocuğu tarafından bile ortaya çıkarabileceğiyle "çok afedersiniz" t.şşak geçilmiş.

    singer süpo ile ilgili tüm fantazilerini gerçekleştirmiş, gözüne ateş etmiş, iğne yapmaya çalışmış, lois'in önünde gözlüğünü düşürttürmüştür. lex'e gelince kevin spacey muhteşem bir gene hackman taklitçisi olduğunu göstermiştir.

    singer'ın belkide tek hatası superman hakkındaki en güncel şey olan smallville'in hükmünün sürdüğü bir zamanda nostaljik ve esasına uygun bir film yapmış olması.

    box office'te beklenen patlamayı yapamadığı için dvd'den yeterince para götürebilirse ikincisi yapılacak filmdir.

    singer ikincisinde superman'i traş ederken bile gösterir nah şuraya yazıyorum!
  • --- spoiler ---
    koskoca zupermen olmus, hastane faturasi odememek icin pencereden kaciyor.
    ayip ayip
    --- spoiler ---
  • öncelikle lois yenge haklıdır. dünyanın superman'e ihtiyacı yoktur. film boyunca tek bir iyinin burnunun dahi kanamamış olması bunun delilidir. filmin iki yerinde gerçekleşen elektromanyetik dalgaya insanların tepkisi elektrik gitti diye golü göremedik der gibiydi. demek ki hiçbir trafik kazası meydana gelmemiş, hiçbir uçak düşmemiş, yaşam destek ünitesine bağlı kişilere bile bişicik olmamıştır. tamam belki oldu biz görmedik. gördüklerimize bir bakalım: uçak sahnesinde lois tilt makinesinde gibi ordan oraya savrulurken burnu bile kanamadı. hatun süpermene vermiş, bişi olmamış, iki sallanmadan noolcak dediniz, hadi ona da tamam. saniyede 70 mermi atabilen gatling gun ile taranan polisler "daha yeni kenwood teyp taktırmıştık arabalara vah vah" diye dövünürken, güvenlik görevlileri ateş eden herifi sırtından on kere vurdular, ulan ona bile bişi olmadı. (kurşun geçirmez yelek o kadar mucize bi alet olsaydı saat 12'den sonra show tv'de satarlardı)

    filme kusur aramak için gitmedim. her super kahraman filminde tonla saçmalık bulunur. sorun sanırım bunun bir süper kahraman filmi olmamasından kaynaklanıyordu. superman her filmde lois'e kesiktir ama bu kez bryan singer düpedüz "süper" bir aşk filmi yapmaya çabalamış. burada iki filmin izlerini görmek mümkün. ilki adı batasıca titanic. 2 milyar dolara yakın gişe başarısıyla her yapımcının ıslak rüyası olan titanic sayesinde artık her filmde "verelim alttan romantizmi kızlar da sevsin" havası mevcut. ikincisi eleştirmenlerce de en iyi süper kahraman uyarlaması sayılan spider-man. lakin bir nokta atlanmış. peter parker'ın alter egosu spider-man'ken superman'da işler tam tersinedir. o yüzden superman ince işlerin adamı değildir. hele çoluk çombalak olayını hiç tutmadım.

    brandon routh fizik olarak rolüne gitmiş. boylu boslu bi abimiz. superman olucam diye de iyi vucut yapmış. tabii bunu göstermek için hastane sahnesine gerek yoktu. o kostümle atmosfere girip çıkıyor bu adam, gatling gun a göğüs geriyor. hemşirenin teki cart diye yırttı attı (allahtan sonra dikti galiba ki superman hastane faturasını ödememek için camdan kaçarken aşağıda bekleyen kalabalık geceliğinin altından süperdübür'ü görmedi)

    yine de biraz beton suratmış kendileri. christoper reeve'in o insanın yüreğini ısıtan gülümsemesini bekledim (ki orjinal filmler hep bu kare ile biter)bu, taksim-levent metrosunu kullanan adamların yüzündeki donuk ifade ile geçti gitti perdeden, içim ezildi.

    kate bosworth peri kızı gibiydi. superman'dan bile çok görünmesine itirazımın olmayışı bundandır. lakin kevin spacey'nin keline şaplağı basardım elimin altında olsa. nerde gene hackman'ın o deli dolu oyunu, nerde bu. keşke çekimlerden önce "seri katil değilsin, dünyayı ele geçirmek isteyen bir hırs küpüsün. fazla zeka yaramamış sana hafiften sıyırmışsın" deselerdi de ortaya bu sonuç çıkmasaydı. kevin spacey kötü oyuncu değildir ama bence rol için kötü bir seçimdir ya da en azından rolü yorumlayış biçimi bence hatalıdır. zaten önceki filmlerde luthor filmin komedi yükünü de sırtlayan karakterdir. hırsı, süpermana olan nefreti ve hapisten kaçışları gülümsetir. delil yetersizliğinden serbest bırakılmış olması da ayrı bi rezalet. ulan bu adamın soymadığı banka yapmadığı pislik mi var? metropolisin göbeğinde, o kadar kişinin gözü önünde bi general zod'unkini ağzına almadığı kaldı. neymiş, "superman tanıklık yapmadı, serbestsin" peki...

    sadede gelelim. teknik, görsellik ve oyunculuk olarak vasatın üstünde ama aksiyondan muzdarip, hisli senaryosuyla bana uymayan bir filmdi. karakterleri derinleştirmek yerine soap opera kartı kullanılması acı verdi. lois'i hamile bıraktığını anlayınca kripton'a kaçan sonra da işi gücü bırakıp kızcağızın evini rontlayan superman; arada "ne bakıyon lan karımın içorganlarına" diye kıllanan, hislenip "ona aşık mıydın" diye soran koca (hayır; ama yatakta süperdi derdim ben olsam); superman'i çok sevdim ona baba diyebilir miyim tavırlarındaki velet derken bitiverdi film. ya warner bros, lex luthor'un müzedeki iki velede yaptığını hayata geçirsin (ki bu veletler aslında filmin senaristleridir) ya da hazır acılı arabesk modundayız, ikinci filmin müziklerini ümit besen yapsın adı da superman okeye dönüyor olsun.

    not: superman duyuş gücünü kullandığında insan sesleri kulağına 70'li yılların filmlerindeki robotlar gibi geliyorsa beş sene nedir ki, herif az bile kaçmış derim.
  • ilk superman filmimi seyrettigimde ilkokula bile gitmiyordum. samsunda yildiz sinemasinin onunde 4-5 metrelik (belki daha ufaktir ama bana devasa gozukmustu) iki boyutlu superman makedini gordugumde agzim bir karis acik kalmisti. hele ki filmi seyrettikten sonra mavili sarili kirmizili adamin yaptiklari beni iyice buyulemisti.

    eve dondugumde kirmizi bir plaj havlusunu sirtima gecirmis , ablama sari elisi kagidindan bir s harfi yaptirmis, evde uzun turlamalardan sonra "bu is boyle olmayacak" diye balkona firladigim anda ev halki tarafindan cebren ve hile ile ucmaktan vazgecirilmis, yaptigimin ne kadar sacma oldugu anlatildiktan sonra bir iki de saplak yemistim.

    daha sonraki yillarda super kahramanin butun filmlerini seyrettigim gibi siyah beyaz cizgi romanlarini takip ettim, "superman muhammet aliye karsi" renkli cizgi romanina dunyanin parasini verdim, babamin deyisiyle essek kadar adam olunca bile kriptonlu beyzadenin maceralarini takip ettim.

    uzun suredir beyazperdede gormedigim alnina lule dusmus super kahramani koyu renk kostumlu, bir cocuk babasi ve insanlarla pek de etkile$meyen halde gorunce (ki christopher reeve iki gulumserdi, saka filan yapardi) "e buyudun artik , supermen de yaslandi" diye gecirdim icimden. ama jenerik muzigini duydugumda yine tuylerim diken diken oldu, daha onceki filmlerde gormedigim ucus acilarini gorunce aglamakli oldum.

    film cikisinda uzunca bir sure john williams in notalarini mirildandim. pesine (ne kadar yerini tutmasa da) tifil bir elemanin oynadigi smallville e verdim kendimi. icimdeki kirmizi plaj havlulu cocuk uyanmisti zira. ama benim icin büyü tamamen başka bir yerde kayboldu.

    gazi almis durumdayken pek sevdigim bir yumurcagin dogumgunu icin hediye almaya gittigimiz oyuncakcida pazulari sisen, yumruklarindan super ses cikartan, ozel bukulebilir demiri olan (plastik evet) bir superman kostumune oracikta vuruldum. nerede benim plaj havlum nerede bu kostum. iki kulagima varan bir siritmayla sevgilime dondugumde bizim yumurcaga annesinin superman seyrettirmedigini "cocuk pencereden atlar" diye evde bir sansür mekanizmasinin isledigini ogrenince icimdeki kirmizi plaj havlulu cocuk da kicustu yere cakildi.

    superman istedigi kadar geri donsun artik, bir tane bile cocuga kirmizi pelerin taktiramiyorsa yesil kriptonitin allahini yemistir benim gozumde. lex luthordan tokadi yemis oturmustur asagi.
  • 1948-58 arası cizgi romanlarini 70'li yillarin basinda teyze'den yadigar haftalik cocuk dergisi fasikullerinden okumayan, 78'deki ilk filmi sinemada izlemeyen, o heyecanla eve donup kagida cizdigi superman logosunu kesip onlugunun altina saklayarak okula gitmeyen, korsan cdcilerden aldigi kopyalari izleyip sinema elestirmeni kesilen yurdum insaninin bok atmak icin yaristigi filmdir.
  • --- spoiler ---

    lois e metropolis semalarında süper bir tur attırmasıyla , "abi ben de bi tur binebilir miyim" deme isteği doğurmuş süper kahraman filmi.

    --- spoiler ---
  • bryan singer'in yine yönetmenliğini konuşturduğu bir film olmuştur superman returns. gerçi hala keşke x-men serisini bırakmasaydı, son bölümde de coşsaydık diye düşünmüyor değilim ama brett ratner'dan sean penn'li, ya da tim burton'dan nicholas cage'li bir superman izlemek ne kadar parlak olurdu bunu da pek düşünmek istemedim doğrusu filmi izledikten sonra. brandon routh fotoğraflarından çok başka ve çok güzel bir superman olmuş, bu sebeple ben de bu ne biçim superman diye atıp tutan ve sonra tükürdüklerini bi güzel yalayan güruh arasına katılmış oldum. hem rolüne çok iyi uyum sağlamış, hem de allah sahibine bağışlasın pek hoş, pek yakışıklı maşallah*. lois lane rolünde kate bosworth da fena değil doğrusu orda da hafif bir yanılgı yaşadım. kevin spacey'e söyleyecek bi söz bulanın ağzı yamulur zaten ama ben kendisini başka rollerde görmekten daha bi keyif duyarım.

    --- spoiler ---
    filme gelince; başlangıçta uzayda krypton'dan dünyaya yolculuğu klasik superman theme'i ve jeneriğiyle izlemek oldukça güzeldi, tüyleri diken diken etti. superman'in 5 yıl aradan sonra tekrar sahneye çıkışı için muhteşem bi sahne hazırlanmış, şahsen uçak sahnesinin etkisinden kolay kolay çıkılamıyor. senaryo zaafiyetine katılabilirim belli bir ölçüde ama şahsım adına ne superman'in gidip lois'in evinde röntgen yapması ne de lex'in emlakçılığı beni çok rahtsız etti. filmin bütününe baktığımda superman'in özüyle çakışan bi şey göremedim fazla. hastaneye yatırılması anlamsız diyenlere de çok sevdiğiniz birini kurtarabilmek için bazen anlamsız şeyler de yapmaz mısınız demek gerekiyor sanırım. zaten vücudunda kalan son parça kryptonit'in çıkarılması dışında hastanede iyileşmesi için bi şey de yapılamadı. ben hastaneye yatırılmasına değil elektroşok cihazını bile yakan kalbi durmuş superman'in kalbinin sonra nasıl atmaya başladığına ve vücudunda o kryptonit varken koca kaya kütlesini uzaya nasıl taşıdığına takıldım daha çok. bi de sonu o kadar uzatılmayıp ucu açık bırakılabilirmiş belki, ama dediğim gibi bütüne bakınca çok fazla rahatsız edici olamıyor bunlar da.
    --- spoiler ---

    sonuç olarak gidip keyifle izlenecek, hatta dvd si alınacak bi daha bi daha izlenebilecek bir film olmuş superman returns.
  • superman hayranları için eşsiz değerde bir film olmuş. aslında fark ettik ki, superman'i sadece gökyüzünde süzülürken izlesek bile yetermiş. onca yıl o'nsuz kalmışız. çocukluğumuzda tanıştığımız, gerçek olmayan şeyler içinde en güzellerinden biri olan bir kahramansız.. savaşın, işsizliğin, ahlaksızlığın dibinde yanıp kavrulan gerçekler ve sizi 1-2 saatliğine çocukluğunuza döndüren bir film işte... kaybettiğiniz o en sevdiğiniz oyuncağı yeniden bulmak, kavuşmak, hatta doya doya sıkı sıkı sarılmak gibiydi izlemesi. tipik superman, lex luthor, lois lane zamanlarını yaşıyor. herkes görevini her zamanki sırasında yapıyor. herşey olması gerektiği gibi... derken... işte derken, film bir anda tabiri caizse gazınızı alıveriyor. sakinleştiriyor. o yumuşacık, huzurlu, tanıdık bildik ruh haline sizi geri sokup bitiyor... ağzınıza çalınan bir parmak bal adeta superman returns..
  • --- spoiler ---
    ölümsüzlüğün filmi. ilk başta saçma geldi.

    kimi zaman ağlattı; uçak, süperadam'ın avucunda, beyzbol sahasına inince, superman sahaya duygusal bir iniş ve dönüş yapmış oldu. herkes ayakta alkışlıyordu. ağlamamak imkansızdı (!).

    kimi zaman da güldürdü; kurşun, superman'ın göz çapağına çarpıp, kurşunlar gibi eridi. gülmemek elde değildi.

    sonra, superman'ın sevgilisi, gemiye sıkışınca, sinema salonundan bir çocuk "süperman hepinizi mahvedecek" diye bağırdı. aklım başıma geldi.

    evet, süperadam ölmemeliydi. çünkü salondaki çocuk üzülücekti. ve bu, bir çocuk filmiydi.

    gerçekten de clark ölmedi. salondan çıkarkan, bağıran çocuğun gülüşünü ve bu gülüşte, dünyadan bir çok çocuğun gülüşünü gördüm. ben de güldüm. hiç de saçma değilmiş.
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---
    brandon routhun plastik ifadesi, renksiz kate bosworth ve belki de son yillarin en kotu kevin spacey performansi ile kendisini cocuklugum kadar ozlememe ragmen beni hayal kirikligina ugratmis yapimdir.

    filmin belli oranda steril ve mcdonalds kadar amerikan olmasina itirazim olmamasiyla beraber yine de oturup lex luther icin daha ciddi bir dunyayi ele gecirme plani dusunulebilirdi, batman begins tadinda karizma ve gerceklik eklenebilirdi demek durumunda kaliyor insan. anthraxla, osama bin laden ile buyumus yeni jenarasyonu bu emlak planinin kesecegini hic sanmiyorum.

    150 dakikanin sonunda filme birde gunumuzun aci gercekleriyle bakmak gerekirse koskaca superman in durusmalara gitmeyen, oy vermeyen, vergi vermeyen, kisacasi hic bir vatandaslik gorevini yerine getirmeyen, bir de ustune izdivac disi cocuk peydahlayan, bununla da yetinmeyip evli kadina sarkan bir ibnetor olduguda gorulebilir.

    bu supermanin agziyla kus tutsa bile (ki kendisi isterse tutabilir) turk kamuoyuna yaranmasi imkansizdir. bizim aslan kaplan namus bekcisi kose yazarlari bu adami bitirir, kryptonite yemisten beter eder.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap