• dc comics’in altın çocuğu, günümüzün süper kahraman konseptininin temelini atan çizgi roman ikonu. geçtiğimiz yetmiş yılda yaratılan birçok süper kahramanın ilham kaynağı. stan lee’nin yarattığı marvel evreni büyük öneme sahiptir belki ancak bugünkü çizgi roman sektörünü ortaya çıkaran en önemli unsur superman karakteri ve dolayısıyla siegel & shuster ortaklığıdır.

    yazar jerry siegel ve çizer joe shuster ikilisi efsaneyi yarattıklarında henüz 18 yaşındaydılar. 2 haziran 1932’de yarattıkları superman şimdiki halinden çok farklıydı. şeytani bir telepat olan "super-man" fiziksel olarak lex luthor’u andırmaktaydı. kendisine sadece siegel tarafından çıkarılan bir fanzinde yer bulabilen super-man 1933 yılında bugün bilinen superman’e dönüştürüldü. superman’in kendini gizlemek için kullandığı clark kent kimliği ise o zamanların ünlü aktörleri clark gable ve kent taylor’ın isimlerinin birleştirilmesiyle oluşturuldu. siegel ve shuster ikilisi bu karakteri yayınlatabilmek zorlu bir serüvene girişti. o yıllarda kimse superman’in değerini anlayamadı. nihayet 1938’de action comics’in ilk sayısında superman kendisine yer bulabildi. dc comics 130 dolar gibi cuzi bir ücret karşılığında çizgi roman tarihinin en popüler karakterinin haklarını sonsuza kadar eline geçirmişti. jerry siegel ve joe shuster sefalet içinde bir hayat sürerken superman’in popüleritesi artmakta, dc comics milyon dolarlar kazanmaktaydı. daha sonra açılan davalardan da istenilen sonuç alınamadı, 70’lerde jerry siegel yıllık 7000 dolar maaşla çalışan bir posta memuruyken çizer joe shuster neredeyse kör olmak üzereydi. 1975’de düzenlenen kampanyaların da etkisiyle dc comics ikiliye ömürlerinin sonuna kadar yıllık 20.000 dolar maaş ödemeyi, sağlık giderlerini üstlenmeyi ve bastıkları tüm superman eserlerine “superman created by jerry siegel and joe shuster” ibaresi eklemeyi kabul etti. yasal mücadele daha sonra da devam etti, fakat joe shuster 1992’de, jerry siegel 1996’da hayatını kaybetti. ömürlerini zar zor yayınlatabildikleri karakterlerinin getirdiği servetten pay sahibi olamadan tamamlasalar da mücadeleleri torunları tarafından devam ettirilmekte. siegel ailesi geçtiğimiz aylarda superman’in yayın haklarının yarısını elde etti.

    superman en çok değişime uğrayan çizgi roman karakterlerinden biridir. abd’deki çizgi roman çağları ya da dc comics’in kriz serüvenleri bu değişiklikler için altyapı hazırlar. amerikan çizgi romanının ilk çağı sayılan altın çağda superman kal-l adını taşımaktadır. babası jor-l krypton gezegeninin havaya uçacağı konusunda diğer kriptonluları uyarır fakat ciddiye alınmaz. bunun sonucunda oğlu kal-l'i bir uzay mekiği ile beraber dünya gezegenine yollar ve kendisi eşi lora ile beraber krypton’da kalır. kal-l birinci dünya savaşı sırasında dünyaya ulaşır ve john ile mary kent çifti tarafından bulunup yetiştirilir. kent çifti bu mucizevi bebeğe clark kent adını verir. clark dünyalı annesi ve babası öldükten sonra süper güçlerini insanlara yardım etmek için kullanmaya karar verir. metropolis’e taşınır ve clark kent olarak daily star’da muhabir olarak çalışırken superman olarak insanların yardımına koşar.

    altın çağ sona yaklaşırken dc yeni döneme ayak uydurmak amacıyla geçmişi silerek baştan başlama kararı alır ve karakterleri modernize etme yoluna gider. bunun sonucunda ileride “kriz” hikayelerinin ana unsuru olacak olan multiverse ortaya çıkar. yeni karakterler ve yeni versiyonlar earth one adı altında dc’nin ana evrenini oluştururken eski, silinen karakterler ve eski versiyonlar bir paralel evren olan earth two’da yaşamaya devam ederler. superman’de bu doğrultuda iki karaktere ayrılır; kal-el ve kal-l. earth-2 altın çağdaki hikayeye sadık kalır, aradaki farkı belli etmek için kal-l’in saçına da biraz beyaz atılır. superman’in olgun hali olarak göze çarpmaktadır. daha sonra 50’li yıllarda kal-l lois’e gizli kimliğini açıklar ve evlenirler. kal-el’in (ana evrendeki superman) ise lois’e gizli kimliğini açıklaması 90’lara denk gelmektedir.

    bu değişikliklerle beraber gümüş çağ başlar. supergirl, brainiac, bizarro gibi superman mitolojisinin önemli bazı karakterleri bu dönemde ortaya çıkar. ayrıca superman'in kurucu üyelerinden biri olduğu justice league of america'da bu çağda kurulur. 60'larda superman'in yenilenen köken hikayesi yayımlanır. superman, yani kal-el, kriptonlu jor-el ve lara var-von'un tek oğludur. yine altın çağda anlatıldığı üzere gezegen yok olmak üzeredir ve yine jor-el'in uyarıları ciddiye alınmaz. bunun sonucunda kripton'dan ailesiyle beraber kaçmak için bir uzay mekiği yapmaya başlar fakat yeterli zamanı bulamaz ve mekik ancak kal-el ve lara'yı alacak yeterlilikte kalır. lara oğlunun kurtulma şansını arttırmak için kendisini feda eder. mekik dünyaya ulaştığında jonathan ve martha kent tarafından bulunur. kal-el'e clark adını veren çift onu kendi oğulları gibi büyütür. güçlerini keşfetmeye başlayınca martha kent onun için bir kostüm hazırlar. clark kent, superboy adını alır ve daha sonra legion of super-heroes'a katılır. jonathan ve martha kent öldükten sonra metropolis üniversitesinde gazetecilik okur ve ardından daily planet'ta çalışmaya başlar. bu dönemin bir başka özelliği de marvel’ın güç kazanması ve rekabetin artmasıdır.

    bronz çağda superman ve kökeni üstünde çok oynama yapılmaz fakat spin-off’lar ve uyarlamalara ağırlık verilir. christopher reeve'li superman filmleri bu dönemde çekilmeye başlanır. ayrıca superman bilindik muhabirlik kariyerinden ayrılarak lana lang ile beraber haber sunucusu olarak televizyonda çalışmaya başlar. earth-two'da ise kal-l lois lane ile evlenip daily star'da baş editör olur ve kara zor-l (power girl) ortaya çıkar. bronz çağ fazla gelişmeye sahne olmaz ama sonlarına doğru gelen crisis of infinite earths başta multiverse olmak üzere birçok şeyi kökünden değiştirir. crisis of infinite earths serisinin temel amacı multiverse düzenini yok etmektir. paralel evrenler ve karakterlerin paralel evrenlerdeki versiyonları (örnek; kal-el & kal-l) karmaşaya yol açtığı için dc bundan kurtulmaya karar verir. anti-monitor adlı bir villain hemen hemen tüm alternatif evrenlerin yok olmasına yol açar. kalan alternatif evrenler ise earth one’da birleşir. kal-el'i tek superman ve tek kriptonlu yapmak isteyen dc ana evrendeki supergirl'ü ve earth two'daki superman'i (kal-l) yeni dünyanın tarihinden siler. evrenleri yok olmasına rağmen kal-l ve lois hayatta kalmayı başarır. lex luthor'un earth-3'teki iyi versiyonu olan alexander luthor jr. sayesinde evreni yok olduğu sanılan superboy prime’ı da yanlarına alarak bir cennet boyutunda yaşamaya devam ederler.

    crisis on infinite earths'un ardından post-crisis diye tabir edilen dönem başlar. dc yine birçok karakterini silmiş, birçoğunun da köken hikayesini değiştirmiştir. bunların arasında tahmin edilebileceği üzere superman de vardır. altın çağ sonrası olduğu gibi modern çağda superman tekrar baştan yazılır. gümüş çağdaki superman yeni dünyadan silinir. alan moore imzalı “whatever happened to the man of tomorrow?” hikayesi gümüş çağdaki superman’in emekliye ayrılış macerası olarak görülmekte. modern çağdaki superman’in en büyük farkı güçlerinin büyük ölçüde azaltılmış olmasıdır. altın çağ sonrası superman'i yeniden yazarken güçlerini arttırma yoluna giden dc comics, modern çağda aksini tercih eder. bunun başlıca sebebi aşırı güçlü bir superman'e hikaye yazmanın zor olmasıdır. köken hikayesi ise bu sefer fazla değişime uğramaz. yine jor-el tarafından yok olmakta olan kripton gezegeninden dünyaya gönderilen ve jonathan & martha kent çifti tarafından yetiştirilen kriptonun son oğludur, fakat bu sefer gençliğinde superboy kimliğine sahip değildir. dc bu sayede superboy hikayelerini de evrenden siler. ayrıca kent çifti önceki dönemlerin aksine yaşamlarını sürdürürler (ancak aralık 2008 tarihli brainiac serisi finalinde jonathan kent hayatını kaybetti). başka büyük bir değişiklik lex luthor üstünde yapılır. önceleri bilimadamı olan lex luthor milyarder bir iş adamına dönüştürülür. yeni köken hikayesinde clark kent liseden sonra smallville'den ayrılarak daily planet’ta çalışmaya başlar. lois’e ilk görüşte aşık olmuştur fakat lois superman’e hayrandır. uzun süre clark’ı görmezden gelen lois daha sonra ona aşık olduğunu anlar. superman’in lois’e gizli kimliğini açıklaması da bundan sonraya denk gelir. crisis on infinite earth sonrası yapılan değişikliklerin mimarı büyük oranda john byrne'dır ve bazı fanlarca değişikliklerin aşırı bulunması nedeniyle eleştirilirken bazı fanlarca da en iyi superman köken hikayesinin yazarı kabul edilir. yine bu dönemde alternatif bir evrende (matrix'in evreni) kriptonlu suçlularla karşılaşır. superman onları öldürmek zorunda kalır ve duyduğu suçluluk duygusundan dolayı kendisini uzayda sürgüne yollar. geri döndüğünde ise lois’e gizli kimliğini açıklar ve evlenme teklif eder.

    satışların istenen düzeyde gitmemesi nedeniyle dc piyasaya dikkatleri çekecek bir hikaye sürmek zorunda kalır. 1992’de yayımlanan the death of superman adlı epik macera superman'in doomsday ile savaşırken ölmesini konu alır. superman’in ölümü tüm dünyayı etkiler, görkemli bir cenaze düzenlenir. ölüm hikayesinin satışları arttırmasından memnun olan dc dört yeni “superman” çıkarır ortaya. bunlar; superboy, steel, hank henshaw* ve eradicator*'dur. superboy, superman'in ile lex luthor'un dna’sı birleştirilerek ortaya çıkan bir klondur ve çıkanlar arasından en büyük popüleriteye o ulaşır. cyborg superman ise çok güçlü bir villain'a dönüşür. beklendiği üzere gerçek superman bir süre sonra ölümden döner ve nihayet 1996'da lois ile clark evlenir. hayata dönüşünden sonra superman elektromanyetik enerjiye dönüşmeye başlar ve gücünü kontrol altına almak için özel bir kostüm giymek zorunda kalır. cyborg superman tarafından iki bedene ayrılan superman bir süre sonra eski kostümüne ve güçlerine kavuşur. 2004'te superman için superman: birthright adlı yeni bir köken hikayesi daha yazılır. smallville'i andıran bu köken hikayesi de infinite crisis’ten sonra silinir.

    infinite crisis sırasında kal-l (earth-2 superman) kendisi için bir hapse dönüşen ve lois’in (earth-2) hastalanmasına yol açan cennet boyutundan kurtulur. alexander luthor jr. kal-l'i lois'i kurtarmanın tek yolunun earth-2'yu geri getirmek olduğuna ikna eder. çaresiz kalan kal-l bunu kabul eder. luthor jr.’ın fortress of solitude'da inşa ettiği bir makine sayesinde earth-2 geri gelir ve kal-l ile lois'i oraya gönderir. lois başlarla iyileşmiş gibi gözükse de kal-l'in kollarında ölür. öfkeden çılgına dönen kal-l, kal-el'e (modern superman) saldırır ve wonder woman müdahale edene kadar iki superman çarpışır. multiverse'u geri getirmenin milyarların hayatına mal olacağını öğrenen superman(ler), luthor jr. ve superboy prime ile karşı karşıya gelir. superboy prime, superman'in silver age'deki güç seviyesinde olduğu için iki superman onun karşısında zorlanır fakat superboy prime’ı kızıl güneşe sürükleyerek yenmeyi başarırlar. ağır yaralanan kal-l kuzeni power girl’ün kollarında can verir. böylece çizgi roman altın çağının superman'i ve lois'i son vedalarını ederler.

    infinite crisis sonrası superman güçlerini tamamen kaybeder. bu dönemde gazetecilik kariyerine ağırlık veren clark kent bu yolla lex luthor’a büyük zarar verir. up up and away’in dördüncü bölümünde güçleri geri döner ve zamanla artar. hiçbir zaman gümüş çağdaki seviyesine yükselmese de yine dc evreninin en güçlü karakterlerinden biridir. halen devam etmekte olan superman serilerinde de infinite crisis sonrası superman yer alır. daha önce yazılan birthright adlı köken hikayesi silindiği için şu sıralar yeni bir köken hikayesi üstünde çalışılıyor. 2009’da piyasaya çıkacak olan superman secret origin, infinite crisis sonrası superman’i anlatacak ve superman'in kesin köken hikayesi olacak. infinite crisis öncesine göre en önemli fark clark kent’in superboy kimliğinin geri getirilmesi gibi gözüküyor. infinite crisis sonrası gerçekleşen bir başka önemli olay ise brainiac serisi sonrasındadır. superman ilk defa gerçek brainiac ile karşılaşır ve ondan kandor’u geri alır. kandor dünya üzerinde, kuzey kutbu'nda büyür ve bunun sonucunda dünyada yüz bin civarı superman ile aynı güçleri paylaşan kriptonlu yaşamaya başlar.

    superman’in en büyük başarısı zamanın süzgecinden başarıyla geçmiş olmasıdır şüphesiz. 30’lu yıllarda yaratılmış olmasına rağmen 2000’li yıllarda popüler kültürün en önemli parçalarından biri olmayı sürdürmektedir. nesillerin ve ortaya çıkardıkları trendlerin farklılığı göz önünde bulundurulduğunda bu gerçekten çok büyük bir başarıdır. mesela superman üstünden espiri yapmak peşinde koşan insanlar onun kostümünden dem vurur, fakat günümüze kadar yaratılan binlerce çizgi roman kahramanında o kostümden ilham alınmıştır. özellikle kıyafetin, kurgusal evrenlerde ya da gerçek hayatta, ne kadar hızlı moda değiştirdiği düşünülürse superman kostümünün 70 yıldır super kahraman tasvirini karşılaması karşısında saygı duyulmalıdır.

    bazı çizgi roman okurları ve superman'i sadece uyarlamalardan takip edenler tarafından yapılan bir eleştiri superman'in fazla "kusursuz" olmasıdır. superman’e dışarıdan, gerçek dünyadan bakmak yerine onu içinde bulunduğu kurgusal evren çerçevesinde değerlendirmek daha mantıklı olur. kal-el ailesini, ırkını ve gezegenini kaybetmiş bir karakterdir. kent ailesi tarafından şefkat görüp bir dünyalı gibi yetiştirilse de daima onlardan ayrı bir yeri olduğunun farkındadır. superman’i diğer birçok çizgi roman kahramanından ayıran en belirgin özelliklerden biri maskesini gizli sivil kimliği üzerinde taşımasıdır. diğer kahramanlar "insan" olarak doğup daha sonra "insan üstüne" dönüşürken o insan üstü olarak doğmuştur ve kendisini insana dönüştürmek uğraşındadır. clark kent kimliği de bu uğraşın bir yansımasıdır. çok güçlü olduğu için de eleştirilir, fakat güçleri onun için bir avantaj olduğu kadar dezavantaj da sayılır. spider-man'den aşina olduğumuz "büyük güç büyük sorumluluk getirir" sözü superman için de fazlasıyla geçerlidir çünkü dc dünyasının en güçlü karakteri olarak sayılabilir, dc evreninin ise en güçlü karakterlerinden biridir. işte bu sebeple superman'i batman gibi sorunlu bir karakter olarak tasvir edemezsiniz. (öyle tasvir edildiğinde ortaya nasıl bir sonuç çıkacağını merak edenler superman: speeding bullets adlı elseworld sayısına göz atabilirler) hayatı kusur sahibi olmaktan çok uzaktır fakat bu kusurların karakterini etkilemesine izin vermek gibi insani bir lüksü yoktur ve bu şikayet etmeksizin taşımak zorunda birçok yükten sadece biridir. en büyük korkusu ise bilinen zayıflıkları olan kriptonit ya da büyü değil, sahip olduğu güçler veya dünya dışı kökenleri nedeniyle insanların kendisinden korkması ve kendisini dışlamasıdır. bunun yanı sıra tanrısal boyutlardaki güçlerine rağmen insanlara yardım etmek için elinden bir şey gelmediği durumlarda daima kendisini suçlar. düşmanları da birçok kez onun bu korkularının üstüne odaklanmışlardır.

    kısacası sanıldığı kadar boş bir karakter değildir superman, derinliğini yansıtabilecek iyi bir yazar tarafından yazıldığında okuması daima keyiflidir. son dönemde geoff johns & gary frank ikilisi çok güzel işler çıkarmaktalar, takip edilmeliler. geçmiş hikayelerden özellikle superman: for tomorrow, superman: for all seasons ile alternatif gerçekliklerde geçiyor olsalar da all star superman ve kingdom come serileri superman'i anlamak açısından yararlı olabilir. ayrıca peace on earth, for the man who has everything, whatever happened to the man of tomorrow ve what's so funny about truth, justice and the american way sayıları da tavsiyemdir.
  • çevremde superman sevgimin çok bilinmesi, "superman sıkıcı ya" diyenleri teke tekte kafes dövüşüne etmem gibi nedenlerle insanlar superman çizgi romanı okumak istediklerinde bana danışıyorlar. ben de anlatıyorum şunu oku, bunu dene diye fakat her seferinde toparlamak zor oluyor. o yüzden bu yazıda tek seferde toparlıyorum.

    öncelikle giriş olacak şunu söylemem gerekiyor; superman'in bir talihsiziği hiçbir zaman geniş kitlelere ulaşan sinema ve televizyon gibi mecralara tam olarak olması gerektiği gibi uyarlanamadı. kötü uyarlandı demiyorum fakat "superman kimdir" sorusunun cevabını ne filmler ne diziler tam olarak verebildi kanaatimce.

    "ilginç bir hikaye yaratılamayacak kadar güçlüdür, idealizmi ve merhameti derinlikten yoksundur, mükemmelliği okuyanların bağ kurmasını zorlaştırır" gibi ezberler tekrarlandığına çok tanık oldum konusu geçtiğinde. doğru; superman çok güçlüdür, hatta üst sınırı yoktur, yazar ne kadar isterse o kadar güçlendirir ancak bu ilginç bir hikaye yaratılmasına engel değildir. doğru; superman'in idealizmi ve merhameti karakterin tanımlayıcı özelliklerindendir ancak bu karakterin derinlikten yoksun olduğu anlamına gelmez. doğru, superman mükemmellik ölçeğinde adı üzerinde übermensch olarak tasarlanmıştır ancak tanrısal bir mükemmelliğe sahip değildir.

    iyi bir superman hikayesinde en önemli faktör superman'in superman gibi yazılması gerekliliğidir. böyle söyleyince "e ne gibi yazılacaktı" diyebilirsiniz fakat pek çok yazar bu kadar basit bir formülü kaçırıyor. karakter derinliği çok hatalı şekilde anti-kahramanlıkla, pesimizmle ya da kiniklikle bağdaştırılıyor diye öyle bir superman yazarak karakter derinliği yaratılmaz. çok güçlü karakter yazmak zor diye güçleri baskılanarak ilginç hale getirilemez. sorunlu karakterlerle okuyucu daha çok bağ kuruyor diye sorunlu bir superman yazıp bağ yaratılamaz. bu yazdıklarım elbette çeşitli öykülerde, çeşitli şekillerde hikayeye katkı sağladığı ölçüde bir norm dışı olarak kullanılabilir, kullanılmıştır da, ancak karakterin doğasını değiştirecek şekilde bir başarı formülü olarak kullanıldığında çöker. "bu tarz karakterler seviliyor öyle yazalım" başarısız bir taktiktir. öyle karakterleri sevenler öyle karakterleri okusun.

    bu listeyi hem kendi özel favorilerimden hem de genel geçer kabul görmüş çizgi romanlardan oluşturuyorum. bu "bunları okuduğunuzda kesin seveceksiniz" listesi değildir. ama yukarda bahsettiğim ölçekte karakterin çeşitli yönleriyle çok iyi anlatıldığı, çok iyi çizgi romanlardır.

    köken hikayeleriyle başlıyorum. superman'i "uçuyor, gözünden lazer atıyor" ötesinde hiç tanımayanlar için iyi bir başlama noktası olabilir.

    superman for all seasons

    benim sadece bir superman köken hikayesi olarak değil, tüm çizgi romanlar arasında en başarılı bulduğum işlerden biri. tim sale'in özgün tarzının ve jeph loeb'in dört mevsim konseptli bölümlemesinin etkisiyle oldukça masalsı bir anlatımı vardır. çizgi roman superman'in hayatını dört mevsim şeklinde dört bölümde, superman'in hayatındaki en önemli dört kişinin gözünden anlatır. smallville'deki gençlik dönemini jonathan kent'ten, metropolis'te superman olarak yükselişini lois lane'den, düşüşünü lex luthor'dan, tekrar ayağa kalkmasını lana lang'den dinleriz.

    bence çok özel bir eser. çünkü keskin ve havalı çizimleri yok, sayfalar dolusu uzun diyaloglar yok. ilk bakışta basit bir çizgi roman gibi gözüküyor. ama okunduğunda ne kadar derin bir hikayesi olduğu ve çizim tarzının hikayeyle ne kadar iyi harmanlandığı görülüyor.

    superman birthright

    elbette keskin ve havalı çizimlere sahip olmak da kötü bir şey değil. çağımızın en yetenekli çizerlerinden leinil francis yu'nun çizimleri bunun başarılı bir örneği. yazarı da her işinden kalite damlayan mark waid. superman birthright keşke canon kalsaydı dediğim fakat sürekli değişen dc evreninde canon olarak ömrü çok uzun olmayan bir superman köken hikayesi.

    birthright'ı özel yapan superman'i superman yapan ana mitoloji faktörlerinden hiçbiri atlanmadan karakteri 2000'lerin modern zamanlarına kusursuzca taşıması. modern bir clark kent var ve diğer başarılı bulduğum superman hikayelerinde olduğu gibi burada da clark kent superman'in yarattığı bir karakter değil, superman clark kent'in hayat tecrübeleriyle oluşturduğu bir karakter. clark kent'in superman olma yolundaki en büyük hayat dersini afrika'daki bir iç savaşta edinmesi de hikayeyi daha orijinal hale getiriyor. çünkü bu serüvene genelde hep smallville ya da metropolis sınırları içinde tanık oluyorduk.

    eğer bir superman köken hikayesi filmi yapma hakkım olsaydı birthright'ı noktasına virgülüne dokunmadan uyarlardım.

    superman american alien

    max landis'in yazdığı american alien'a bakışım biraz karışık. canon bir superman kökeni olsaydı şikayet edeceğim fakat bir alternatif superman kökeni hikayesi olduğu için keyifle okuduğum bir eser. birthright gibi clark kent karakteri üzerine odaklanıyor ve karakteri modern zamana taşıyor. ancak farklı olarak superman'i superman yapan ana mitoloji faktörlerinin çoğunu kaçırıyor. clark kent karakterinin insani zaaflara sahip olması ve bunlara kapılma lüksü olmadığı için bunların üstesinden gelme mücadelesi superman hikayelerini daima zenginleştirir. ancak american alien'da bu mücadele sürecindeki toylukları biraz fazla karikatürize ediliyor.

    işte tam da bu bu karikatürize edilme durumu hikayeyi bir alternatif superman hikayesi olarak çok keyifli hale getiriyor. çok iyi yazılmış bir superman hikayesi diyemem ama çok iyi yazılmış bir alternatif superman hikayesidir diyebilirim. clark kent ve deathstroke'un karşılaşma anına geldiğinizde ne demek istediğimi anlayabilirsiniz.

    the man of steel

    birthright ve american alien için bahsettiğim superman kökenini modern zamanlara taşıma konusu john byrne'ın the man of steel serisi için de geçerli. fakat burada "modern zamanlar" olarak bahsettiğimiz 1930'larda yaratılan karakteri 80'lere taşımak olduğu için biraz tarihi geçmiş gelebilir. yine de the man of steel, özellikle ilk 6 sayısı itibariyle, bugün bildiğimiz superman mitolojisinin asıl kökeni olması itibariyle çok önemlidir. değişimler oldu fakat değişimler hep bu versiyon üzerine inşa edildi.

    dc'nin, daha sonra marvel ve dc'nin sık sık başvuracağı, evren resetleme hikayelerinden ilki sayılabilecek crisis on infinite earths ile dc evreni baştan doğdu, superman de baştan doğdu. superman'in uzaylı kal-el'den önce insan clark kent olması, clark kent'in superman'in zayıf bir ikinci kimliği değil güçlü ana kimliği olması, kent ailesinin superman'in hayatındaki önemi, lois lane'in tuttuğunu koparan güçlü kadın kimliği, lex luthor'un klişe çılgın bilimadamından ego problemli vahşi kapitaliste dönüşümü, derinleşen kripton kültürü, gümüş çağda bugs bunny'ye doğru yaklaşmakta olan karakterin daha gerçekçi ve ciddi bir karaktere dönüşmesi gibi çok önemli değişimler geldi.

    modern çizgi romanlara alışanlar için çok kolay bir okuma olmayabilir fakat şans verilmesini öneririm. birthright çıkana kadar uzun süre superman'in canon köken hikayesi oldu.

    köken hikayelerini bitirdik, karakteri ve evreni tanıdık. sıra geldi derinlere inmeye, yani yazılmış en iyi superman çizgi romanlarına.

    superman up in the sky

    en iyi superman çizgi romanı sorulduğunda çoğu okur birinci sıraya all star superman'i ya da superman for all seasons'ı koyar. benim için zor bir sıralama, başka zaman sorulursa değiştirebilirim ama şu an için burun farkıyla tom king'in yazdığı superman up in the sky'ı koyuyorum. yukarda üzerinden geçtiğim köken hikayelerinde yolun başındaki clark kent'ten bahsediyorduk, fakat artık "superman" olmuş, karakteri oturmuş, modern zamanlardaki bir clark kent'ten bahsedeceksek karakteri en iyi yansıtan iş bence superman up in the sky.

    hikayenin konusu; dünyadaki kimsesiz küçük bir kız uzayın derinliklerine kaçırılır. nereye kaçırıldığına dair hiçbir fikir yoktur, tek bilinen "göklerde" bir yerde olduğudur. superman burada bir dilemma ile karşılaşır. dünyadaki milyonlarca insana karşı sorumluluğunu bırakıp tek bir kız için sonsuz uzayda kaybolmayı göze almalı mı?

    bahsettiğim superman'in superman gibi yazılmasının çok iyi bir örneği bana kalırsa. superman'in güçlerinin, iradesinin, masumiyetinin karakteri yüzeyselleştirmek bir yanda dursun aksine ne kadar derinleştirdiğini bu kadar güzel anlatan başka çizgi roman okumadım.

    şu diyaloga geldiğinizde içiniz titremezse de gelin beni bulun:

    - she's not worth it. not worth any of this! she's not some alien queen or the key to an empire. she's just a stupid girl! no one cares about her! she is worthless!
    - no sir. she is not.

    all star superman

    dediğim gibi en iyi superman çizgi romanı nedir diye sorduğunuzda pek çok kaynaktan sıklıkla bu yanıtı alacaksınız. özellikle son zamanlarda james gunn'ın işaret etmesiyle tekrar popülerliğinde artış oldu. en iyi superman çizgi romanı olduğunun söylenmesine çok itiraz etmem, fakat ilk defa superman okuyacak birine önereceğim bir çizgi roman değildir. mesela watchmen bence en iyi çizgi romanlardan biridir ama çizgi roman okumaya yeni başlayacak birine watchmen'i önermem. çünkü hikayenin vermek istediğini tam alabilmek için öncesinde watchmen'in eleştiriye aldığı süper kahraman janrına da aşinalık gerekir. all star superman'in de ne vermek istediğini tam olarak almak için superman evrenine biraz da olsa aşinalığınız olması gerekir. superman'i çok iyi anlatır, muhteşem yazılmıştır ancak karakter için yazılmış epik bir "final" hikayesidir.

    bunu geride bıraktıktan sonra grant morrison'ın ne kadar muhteşen bir superman hikayesi yazdığını fark edersiniz. çünkü 12 sayı içine 70 yıllık superman mitolojisinin tamamını harmonik şekilde sığdırmak çok kolay bir iş değil. burada 1940'lardaki altın çağın superman'i de var, 1960'lardaki gümüş çağın superman'i de var, 2000'lerdeki modern çağın superman'i de var ve hepsi tek bir evren içinde sırıtmadan birleştirilmiş. hikaye superman'in ölümüne sayılı gün kaldığını öğrenmesinin ardından tüm mitolojisini baştan aşağı elden geçirmesini anlattığı için bahsettiğim 70 yılı tek potada eritmesi daha da etkileyici hale geliyor. up in the sky güncel superman'in çok iyi bir karakterizasyonuysa all star superman 70 yıllık superman'in toplam olarak çok iyi bir karakterizasyonu.

    what's so funny about truth, justice & the american way?

    bu tek bir sayı. ama günümüzün anti-kahraman sevdalısı çocuklarına ısrarla önerdiğim bir sayı. hatta sayının bir yerinde direkt bu çocukları bile görüyoruz.

    sayının konusu: the elite isimli bir süper kahraman grubu ortaya çıkar. bunlar çok karizmatik anti-kahramanlardır. kötüleri öldürmemek gibi bir kodları yoktur, ahlak kuralları yoktur. bir anda toplum etik kurallarına bağlı superman'i sıkıcı ve saf görmeye başlarken uzun siyah paltosu ve ağzında sigarasıyla muhteşem havalı olan manchester black liderliğindeki the elite'i idol beller. bu konu şu an içinde bulunduğumuz dünyayı da çok iyi yansıtıyor. iyi insanlar zayıf sanılırken, kaba insanlar güçlü sanılıyor. sayı onun o kadar da öyle olmadığını çok güzel anlatıyor.

    beğenenler manchester black'ın superman'in etik kurallarını daha fazla test ettiği superman ending battle'ı okuyabilir devamında.

    whatever happened to the man of tomorrow & for the man who has everything

    herhangi bir şey hakkında herhangi bir şey bilen kimseye alan moore'un kim olduğunu anlatmama gerek yok. watchmen, v for vendetta, batman the killing joke gibi kült işlere imza atan kafası kırık ingiliz yazar. yazdığı çok önemli iki de superman çizgi romanı var burada anacağım.

    ilginç de bir durum. çünkü alan moore pesimist bir adam. eserlerinde insan doğasının kötülüklerine ve zayıflıklarına fazlaca odaklanan, kalemi sıklıkla distopyaya kayan, sürekli sert ve karanlık karakterler yazan bir yazar. hal böyleyken superman'i gayet iyi anlayan ve yazan yazarlardan biri olmasını ironik buluyorum. gidip de dr. manhattan gibi apati sahibi ya da v gibi anti-kahraman bir superman yazmıyor. superman gibi superman yazıyor. onun dışında her şey tam alan moore'un yazacağı gibi trajik, ancak karakterin doğasını koruyor.

    aynı zamanda iki hikayede de alan moore karakter açısından çok önemli bir ortak bir noktaya parmak basıyor. günümüzde özellikle filmlerde sembolik şekilde çok da yapılan bir hata var: superman'in bir tanrı sembolü olarak kullanılması ya da çeşitli imgelerle isa sembolizmi yapılması. pek çok şeye çok öfkeli olan alan moore'un öfkelendiği bir konu da bu. burada kendisiyle de hemfikirim. superman insanlığa örnek olacak bir karakterdir fakat insanların tapınacağı, kendini onların üzerinde konumlayan bir tanrısal varlık değildir. her insan gibi üstesinden gelmek zorunda olduğu tutkuları, arzuları, kaybettikleri vardır for the man who has everything ile gördüğümüz üzere. ve kurallar açısından kendini konumlandırdığı yer de insanların üzeri değil arasıdır whatever happened to the man of tomorrow'da gördüğümüz gibi.

    ikisi arasında for the man who has everything benim için bir tık daha özeldir. justice league unlimited'da çizgi romanın uyarlandığı bölüm de şahanedir. alan moore'un yazdığı bir de superman and swamp thing sayısı var. moore'un tarzını sevenler ona da göz atabilir.

    kingdom come

    kült superman çizgi romanları açıldığında kingdom come'ın adını geçirmek gibi bir kural vardır. bu aslında bir aralar çok popüler olan injustice serisinin ağızda bıraktığı bozuk tadın üzerine okunduğunda damak temizleyici etkisi olan bir eser. aynı zamanda buradaki distopik dc evreni geleceğini benzer konuya odaklanan frank miller'ın the dark knight returns eserine göre daha başarılı buluyorum, özellikle superman'in yazılma şekli olarak.

    burada da hikaye, injustice'a benzer şekilde, joker'in lois lane ve jimmy olsen da dahil olmak üzere daily planet'taki herkesi öldürmesiyle başlıyor. ancak superman buna rağmen etik kurallarını terk etmeyerek gidip joker'in kalbini sökmez. onun yerine magog isimli kuralsız bir "kahraman" joker'i öldürür. toplum magog'u bu hareketi nedeniyle yüceltirken superman'i kurallarına bağlılığı nedeniyle yerer. superman'in insanlığa olan inancının sarsılması ve uzaklaşmasıyla birlikte etik kuralları olan süper kahramanların yerini kuralsızlar alır. sonuçları da çok güzel olmaz.

    superman for tomorrow

    bu biraz tartışmalı bir hikaye. sevmeyeni çok ve ilk bakışta şu ana kadar anlattığım her şeyle çelişen bir hikaye olarak da görülebilir. ancak değil, bence çok önemli bir hikaye. önemini anlamak için de hikayenin anlatmak istediğini iyi anlamak gerekiyor. bu açıdan biraz karışık olduğu için ilk okuyacağınız superman çizgi romanı kesinlikle olmasın.

    çünkü burada lois lane dahil kendini korumakla görevli gördüğü bir milyon insanın kaybolması nedeniyle öfkeli, bıkkın ve gergin bir superman var. kendini sorgulayan, kahramanlığıyla ve inançlarıyla ilgili şüpheye düşen bir superman var. tabii bu "kötü" bir superman var demek değil ama alıştığımızdan biraz daha karanlık. ancak bu hikayeyi tek başına değil, büyük resim içinde bir parça olarak değerlendirmek gerekiyor. superman'in buradaki iç hesaplaşmaları ile o umut sembolü optimist kahraman olabilmek için kendi içinde neleri alt ettiğini göstermesi açısından önemli.

    ayrıca superman'in ortamlarda racon kesmesini jim lee'nin çizimleriyle okumak da ayrı keyif.

    superman lost hearts

    yine karanlık sulardayız. yine insanlar kayboluyor. bu sefer aralarında lana lang de var. fark ise olay uzayda ya da alternatif bir boyutta değil şehrin kötü bir bölgesinde gerçekleşiyor. superman'in uçarak girip çözebileceği bir sorun olmadığı için pelerinini dolaba kaldıran clark kent gizemi çözmek üzere konuyu devralıyor. en iyi superman çizgi romanları önerileri arasında normalde bulamayacağınız bir hikaye ancak bence karakterin farklı bir yönünü göstermesi açısından değerli.

    bazı özel baskılarda ek hikaye olarak çıktı ama cilt olarak ayrıca çıkarılmadığı için bulması da çok kolay değil. yine de biraz aramayla internette her şey bulunur.

    superman brainiac

    superman mitolojisi açısından çok önemli olan brainiac karakterinin dc evrenine yeniden tanıtıldığı seri. ancak bu hikayeyi daha önemli yapan jonathan kent'in ölümü. clark kent'in tüm tanrısal güçlerine rağmen doğal bir ölüme karşı hiçbir şey yapamamasını kabullenmesi. geoff johns'un harika yazdığı, gary frank'in tarzındaki christopher reeve evreni benzerlikleriyle kalbimize girdiği bir hikaye.

    superman exile

    büyük bir star trek hayranı olarak superman'in uzayda kaybolduğu ve farklı medeniyetleri, farklı gezegenleri keşfettiği hikayelerden ayrı bir keyif alıyorum. buna bir de düşüş ve ayağa kalkış hikayesi eklendiğinde tadı başka oluyor.

    superman exile, superman'in en büyük kuralı olan öldürmemeyi zorunlu olarak çiğnemesinden sonra brainiac'ın da itelemesiyle girdiği zihinsel çöküşün ardından çevresindekilere tehdit olabileceğini düşünmesiyle başlıyor. bunun sonucunda çizgi romanın adından da anlaşılacağı üzere kendini uzaya sürgüne yollamasını okuyoruz.

    hep üzerinde durduğum gibi superman'in karakter yapısı tanrısal bir saflıktan gelmiyor, insani iç çatışmalarını yenmesiyle sağlanıyor. bu hikaye de bunun güzel örneklerinden biri.

    superman red son

    superman'in abd yerine sovyetler'de ortaya çıktığı bir alternatif evren hikayesi. bence mark millar'ın yazdığı en iyi çizgi romanlardan biri. en iyi superman çizgi romanlarından biri olduğu iddası ise tartışmaya açık ancak yine de hikaye kalitesi açısından okunmalı.

    iki şeyi çok doğru yapıyor: superman'in karakterinin doğuştan gelmediğini, kent ailesinin ona kattığı değerlerle oluştuğunu gösteriyor ancak bunu yaparken sovyetler eşittir kötü, amerika eşittir iyi gibi dümdüz bir basitliğe de düşmüyor. finalideki şok da bruce willis aslında hayaletmişe taş çıkarır.

    bu konsepti beğenenler kal-el'in kent ailesi yerine darkseid tarafından yetiştirildiği superman the dark side'ı da deneyebilir.

    superman secret identity

    bir başka alternatif evren hikayesi. superman'in ve diğer kahramanların çizgi roman olduğu bir alternatif gerçeklikte, aslında bizim gerçekliğimizde, superman'in güçlerine sahip olan bir genç neler yaşardı? kötü uzaylılar yok, büyük canavarlar yok, lex luthor yok, bir insan hikayesi var.

    özel bulduğum yanı superman mitolojisine ve dc evrenine dair, kurulan paralellikler dışında, hiçbir şeyi içinde barındırmamasına rağmen karakterin esansını çok iyi yakalaması. insana kendini iyi hissettiren sıcak bir film izlemek gibi bu hikayeyi okumak. superman ve dc evreni hakkında hiçbir şey bilmeden de okuyabilirsiniz fakat asgari bir bilginiz varsa kurulan paralelliklerden ve nüanslardan ayrıca keyif alırsınız.

    daha da fazla okuma arzusu içindeyseniz en iyiler listeme almasam da kütüphaneme aldığım, tavsiye edilebilir gördüklerim:

    superman / batman: jeph loeb yazarlığındaki ilk iki hikayesi world's finest ve the supergirl from krypton hem superman ve batman'in dostluğu açısından hem de modern supergirl'ün dc evreninde ortaya çıkışı açısından önemli ve çok güzel yazılmış çizgi romanlardır. jeph loeb'in bu serisi ve devamı omnibus olarak satın aldığım ve tekrar tekrar okuduğum bir konfor okuması benim için. çok severim fakat "en iyiler" arasına alınacak kadar ayrışıyor diyemem. bahsettiğim ilk iki hikaye animasyona da uyarlandı, okuyup beğenenler göz atabilir.

    superman smashes the klan: ırkçılık, göçmenlik gibi sosyal konulara başarıyla değinmesi açısından çok yüceltilen bir çizgi roman. beklediğimin aksine zorlama bir politik doğruculuk hikayesi değil. gayet iyi yazılmış, olması gerektiği gibi bir "sosyal adalet savaşçılığı".

    superman secret origin: canon konusu, yine, dc evreninde biraz karışık ancak mevcut canon'da superman köken hikayesine en yakın olarak elimizde bu var. herhangi bir konuda çok farklı ya da çok üstün değil ancak olması gerekeni olması gerektiği derecede yapan derli toplu bir superman köken hikayesi. bir önemli artısı superman brainiac'ta bahsettiğim gibi burada da gary frank'ın donner'ın superman filmlerinden esinlenen tarzının sempatikliği var.

    doomsday clock: superman'in dc evrenindeki konumunu ve dr. manhattan'ın apatisini bile yıkabilecek iradesini görebilmek açısından önemli. watchmen seviyorsanız daha da sevebilirsiniz ama elbette bir watchmen kalitesi beklemeyin.

    superman grounded: yine bir sürgün hikayesi ancak bu sefer superman koruduğu insanları daha iyi anlamak için uçmak yerine aralarında yürüyerek abd'yi dolaşıyor. yaptığını daha iyi yapan başka hikayeler var ama okunabilir. zamanında post-crisis superman'in (the man of steel'de john byrne'ın yarattığı) final hikayesi olarak yazıldığı için ayrı bir öneme sahipti fakat post-crisis superman neyse ki geri döndürüldüğü için artık bu "son hikaye" konsepti geçerli değil.

    superman emperor joker: joker'in tanrısal güçlere sahip olması odaklı eğlenceli ve sürreal bir hikaye.

    superman peace on earth: superman o kadar güçlüyse neden tüm dünyada her şeyi düzeltmiyor, savaşları bitirmiyor konulu kısa bir hikaye. hem bu soruya yanıt bulunabilir hem de alex ross'un müthiş çizimlerine hayranlık duyulabilir.

    superman last son: son kriptonlu olduğunu düşünen, kripton kökenleri ve insani karakteri arasında çatışma yaşayan superman'in kriptonlu gizemli bir çocuk bulması üzerine iyi bir hikaye. kimin çocuğu olduğunu öğrendiğimizde ise güzel bir sürpriz yaşıyoruz. ancak maalesef güncel canon'da biraz kaybolmuş bir durumda bu durum.

    adventures of superman & superman red & blue: antoloji tarzı tek sayılık hikayelerden oluşan iki seri. gayet boş kafayla, mevcut dc evrenine dair hiçbir şey bilmeden de okunabilir, keyiflidir. "adventures of superman" olarak 2013-2014 yıllarında çıkan 17 sayılık seriden bahsediyorum, aynı isimlendirme çeşitli başka seriler için de yapıldığı için karışabilir.

    superman up up and away: superman'in güçlerini kaybettikten sonra gazeteci kimliğiyle clark kent olarak kötülerle mücadele etmesi üzerine bir hikaye.

    lex luthor man of steel: lex luthor perspektifinden bir superman hikayesi. bu perspektifin sonucunda ise daha korkutucu ve karanlık bir superman var. özellikle lee bermejo'nun çizimleri muazzamdır.

    justice league the sixth dimension: çizimleriyle ve yazarlığıyla oldukça iyi bir çoklu evren hikayesi. justice league tüm sorunların çözüldüğü cennet gibi bir gelecekte yaşayan versiyonlarıyla karşılaşır ancak tabii ki gerçek olamayacak kadar güzel gözükenler gerçek olamaz. burada superman'in tüm tarihindeki en büyük güç gösterilerinden birini görüp gerçekten süpermiş diyoruz.

    the death and return of superman: bahsetmeden bitirmek istemem. bence çok üst seviye hikaye değil ama yine de çizgi roman tarihinin en ikonik hikayelerinden biri. özellikle "the death of superman" sonrasındaki superman'in olmadığı bir dünya kısmı okumaya değer.

    buraya kadar geldiyseniz ve bunların hepsini okuduysanız tebrikler. karakter hakkında negatif hislere sahipken bu fikirlerinizde değişim olduysa harika. olmadıysa o da harika, en azından artık yeterli bilgi birikimine dayanarak negatif duygulara sahipsiniz.
  • candemir, kaplanyürek, çelik gövde; superman, canım ciğerim.

    1938 haziran'ında, action comics'in ilk sayısında göründüğünde satış rekorları kırmıştır superman ama daha önemlisi, "süper kahraman" ekolünü başlatan, şimdi sayıları milyonu bulan batman, spider-man, wolverine, spawn gibi karakterler için kapı açan, öncü bir yaratıdır.

    "insan mıdır" soruna ise yanıt vermek zor... acıların çocuğudur, öksüz ve yetimdir, yabancı bir dünyada, kendi cinsinden hiç kimseyi bulamadığı bu evrende yalnız başınadır. şükür ki süper güçleri vardır, bunlar da olmasa, dayanamaz intihar eder giderdi herhalde. belki 50'li yıllarda superman'i canlandıran george reeves, superman'liği aşırı benimsemesine rağmen süper güçleri olmadığı için daha fazla dayanamamış, intihar etmiştir.

    dünyalı bir aile tarafından bulunmasına dair görüntüler, superman'in o çocuk halindeki -herhangi bir çocuk kadar sevimli ifadesi- kimin yüzünü güldürmemiştir ki? her ne kadar yeni ailesi jonathan ve martha bundan, başlarda habersiz olsa da, dünyalı ailenin onu kabullenmesi, ayrımcılığa karşı duran bir göndermedir. superman'la "insan" okuyucu arasındaki duygusal bağ iyice sağlamlaşsın diye, superman her çocuk gibi yaramazlıklar yaparak büyür, okula gider, üniversite sınavına girer, arkadaşları tarafından dışlanır bazen, mahalleden bir kız sever, işe girer, ailesinden ayrılır, kendini yavaş yavaş keşfeder. diğer akranları bütünlemeye kalırken, sınavdan 3, 5 alırken, superman'in 10 saniyede ansiklopedi hatmetmesi biraz haksızlık mıdır acaba? aslına bakarsan superman bu yetenekleri sayesinde amerika başkanı da olabilir, holdingler kurup keyif sürebilir, dünyanın istediği kadarını kapatıp, kendi halkını kurarak kralcılık oynayabilir ya da ben mesih'im deyip herkesin kendisine tapmasını sağlayabilir. oysa superman acilen dünyayı kurtarmak istemektedir, tek derdi budur, insanlara yardım etmek, kötülüklerle savaşmak ve bir gazeteci olmak, savaş ay olmak bile değil, ciddi haberler yapan bir gazeteci olmak. sırf bu yüzden; kanaatkârlığından ve iyilik yapmak idealinden, bunun için uğraşmasından dolayı yetenekleri sayesinde derslerden kolayca geçebilmesi, kabul edilebilirmiş gibi geliyor bana.kaç yaşında olursa olsun, okuyucu için, hem bir bebek, çocuk, sonra genç, akran veya zamanla abi olur; hatırladıklarıyla veya gelişimiyle bize "o" zamanlarımızı hatırlatır.

    tüm bu etkenler ve daha niceleri, superman'i insanlaştırır. zaten kendini bir insan sanıp, tüm "kötü" olaylardan rahatsızlık duymakta, "iyi"lik yapmak için didinmektedir. oysa superman "insan" değil, bir uzaylıdır, bunu öğrendiğinde kendisi de (okuyanlar bilirler) bunu taşıyamaz ve şizofren olur. gazeteci klark kent, ailesinin biricik klark'ı, kripton'lu kal-el ve arada sırada, -genellikle aşk acısı çektiği zamanlarda- fortress of solitude (yalnızlık kalesi)'e kapanarak mağarasının yalnızı olur.

    bunların yanı sıra superman'in amerikan idealizminin somutlaştırılmış hali olduğunu anlamayan yoktur. göğsündeki "s"'nin bile "gerçek, adalet ve amerikan yolu" anlamına geldiğini bilmek, bunu anlamak için yeterli sanırım.

    ilk başlarda, nietzsche'nin übermensch kavramından esinlenilerek yaratılan superman karakteri, şeytani bir zekâya sahip, üstün fiziksel güçleri olan, kel kafalı bir karaktermiş. fakat hitler, nietzsche'nin superman'ini saptırarak, mucizeler yaratmaya kalkınca, superman'in yaratıcıları, superman konseptini tekrardan düşünmeye karar verip, onu yeniden yaratmışlar. o kel kafa da sonradan "lex luthor" mu oldu, onu bilmiyorum.

    herneyse, artık superman "iyiliğe adanmış" bir karakterdi. amerika ii. dünya savaşına girip de, japonlar pearl harbour'a saldırdıklarında, superman çizgi roman sayfalarında amerika'nın düşmanlarına karşı savaş veriyor, nazi'leri yerden yere vuruyor, japon denizaltılarını batırıyordu. hatta, 1944'teki bir sayısında superman'i hitler ve tojo'yu boğazlarından yakalayıp havaya kaldırmış halde görebiliriz.

    yeri geldiyse demem o ki, son zamanlarda superman, "o ne abi yaa, hiç zayıf yanı yok, öyle kahraman mı olur, hiç yenilmiyor", "donla geziyor lan", "kendini beğenmiş ukala", "homo lan o" falan gibi çok süper, pek yaratıcı geyiklere malzeme olup, muhabbet aralarında çerez olarak kullanılıyor... bu tür zırzopluklara meyil edenlerin, çizgi-roman'la pek alakaları olmadığını, superman'i "ya bir de superman wardı di mığ"dan öte tanımadıklarını tahmin etmek zor değil. bu kişilerin, diğer süper kahramanların da ölmediğinden, superman'in defalarca ölümden döndüğünden, en beteri doomsday tarafından öldürüldüğünden de habersiz oldukları için böylesine ipsiz bir gewezelikle konuştuklarını sanıyorum. "içimizden biri" diye baştacı yapılan (aslen benim de çok sevdiğim) spider-man'in parayla, işle, patronuyla, ailesiyle ilgili sorunları varsa ve bu onu içimizden biri yapıyorsa; superman'inde, iki aşk arasında kalmak, ailesiyle yemek yemek veya bir sorunu halletmek arasında tercih yapmak, sılayı özlemek, patronla anlaşamamak, lori lemaris 'le evlenecekken, "ayrı dünyaların yaratıkları" oldukları için, bunu yapamamaları ve bir öpücüğü hep aklında taşımak zorunda kalması, yalnız hissetmek vesaire gibi insancıl problemleri olmuştur sürekli.

    superman her zaman güncel olayları bünyesinde işlemiş veya tartışmalar yaratan maceralar yaşamıştır. superman'dan başka kim dünyayı tersine çevirerek, aşkı için zamanı geriye alabilmiş ve bizlere böyle bir umut verebilmiştir ki, kripton taşı karşısında güçsüz düştüğünde, bir hal çaresi bularak durumdan kurtulmasıyla bize gayretin gücünü aşılayan da superman değil midir, hiç bir gücünü kötüye kullanmayıp, "iyi" olmaya çalışmanın daha önemli olduğunu öğretmemiş midir? aslında hepimizin içinde bulunduğu bir durumu, "gerçek kimliğini birileriyle paylaşmak isteğini" o da içinde taşımıyor mudur, başına gelenlerle o bize farkettirmemiş midir, güvenebilmenin pek kolay olmadığını ve herkesle kimliğimizi paylaşmamamız gerektiğini? 12 eylül 2001 sayısında, 11 eylül olaylarına benzer bir macera içermesinden dolayı, saldırıyla bağlantısı olduğu konusunda şüphelere düşülmemiş midir? "hep iyiler kazanır" çokbilmişliğimizi de, bizleri ağlatarak öldüğünde superman çürütmemiş miydi?

    maceralar çok, superman eski; konu uzun. kim ne derse desin, bu ülkede yarım yamalak maceralarla yetinmek zorunda kalmış olsak bile, superman'i fevkâlâde severim, candır, ciğerdir, arkadaşımdır superman, bir çizgi-roman olarak kabul ettiğim için "o sırf amerikalı be!" diye yargılamadan hevesle okurum maceralarını, evlendiğinde kendim evlenmiş gibi sevinir, öldüğünde ağlarım, doğum gününü de böylelikle kutlarım. "nice mutlu yıllara dileğiyle" diyerekten.

    sanırım yeni superman filminden de tek beklentim, superman'in nasıl traş olduğunu bize göstermesi, bunun artık açıklığa kavuşması, bu arada krypto denen bobiden de tiskiniyorum, onu da bir ara kusarım.

    son olarak bir de "hop hop yukarı daha yukarı" yazasım geldi, orda trak.
  • ortaokuldaki * matematik öğretmenimizin * bizi gerçek olabileceğine ikna etmeye çalıştığı süper kahraman. gerekçeleri:
    - kripton gezegeninde yaşayanların vücut yoğunluğu dünyamıza göre daha sıkı olduğundan! atılan kurşun hücreler arasında geçecek boşluk bulamayıp geri sekmekte ve süperman’a kurşun işlememektedir.
    - süperman bir duvara falan baktığında, duvarın yapısı kriptona göre daha az yoğun olduğundan aradaki boşluklardan duvarın arkasını görebilmektedir.
    -dünyadaki yerçekimi kriptondakinden daha az olduğu için uçabilmektedir.

    adam matematik dersinde bunları anlatırdı, ikna olmuş gözükenler dersi geçerdi. *
  • en meşhur donlu süper kahraman hakkında bazı bilgiler:

    - 1997'de, yirmi milyon dolar karşılığında nicolas cage'in superman rolünü oynaması teklif edilmiş; ancak film çekilemeden rafa kaldırılmıştır.

    - çizgi romanının bir sayısında dracula tarafından ısırılmış; ancak superman bir nevi güneşle çalışan nükleer santral misali ışınları absorbe ettiğinden dolayı anında patlamıştır. dracula da zaten hem marvel, hem de dc universe tarafından kullanılmaktadır. batman bey amcamız da dracula ile yüz göz olmuş ve pataklamıştır.

    - clark kent aynı zamanda bir yan marvel karakteridir de. yalnız hiçbir gücü olmayan, basit bir gazetecidir; süper'liğinden eser yoktur.

    -çizgi romanların bir sayısında lex luthor, çocuk iken kel kalmasına neden olan superman'e sinirlenerek kafasına işemiştir.

    - alternatif bir superman evreninde, sscb'nin yükselişinde rol oynamıştır.

    - çizgi romanların bir tanesinde de pembe kriptonit, superman'in eşcinsel olmasına neden olmaktadır. kafa güzel tabii.

    - 1958'de superman bir güç daha fırtlatmıştır bir taraflarından. kendi on'a beş ebatlarından minyatürünü yaratmıştır ve bütün güçlerine de sahiptir. sonradan da el kadar bebeyi kıskanmış ve öldürmeye çalışmıştır.

    şaşırdık mı? hayır, gezegenin tersine doğru uçarak zamanı geriye alan bir kahr... yaratı... acayip bir şey bu.

    - jla ve avengers'ı birleştiren bir crossover'da thor'un mjöllnir'ini kullanmıştır. ama bunu başarmasının nedeni "superman" olması değil, hak etmesinden dolayıdır. vi ar dı çempiyıns, may firends...

    ...
  • eski bir filminde kömürü var gücüyle sıkarak (kamera ellere zoom yapmıştı, büyük ihtimalle var gücüyle sıkıyordu. ne kadar zoom o kadar güç hesabı...) kusursuz kesilmiş elmas yapıyordu. sonra o elması tektaş yüzük yapıp luis'e veriyordu. ondan sonra gücü kötüye kullanma falan. ulan 5 dakika önce elmas piyasasının mına koydun lan.
  • superman karakteri ilk yaratıldığında kel ve kötü kalplidir. dünyaya "süper" kötülükler yapmak üzere gelmiş bir uzaylıdır. o yıllarda amerikada uzaylı paranoyası prim yapmaktadır. zaman değişip büyük buhranlı yılar gelince halkın süper bir tehdite değil süper bir kahramana ihtiyaç duyduğuna karar verilir. derhal superman'a saç ekilir, ayaklarına itfaiyeci çizmesi kıçına bir lisa minelli donu geçirilir ve maceradan maceraya koşturulur. evet uçurulmaz koşturulur. çünkü superman ilk sayılarında uçmaz sadece çok hızlı koşar. superman bir prototiptir. o ilk süper kahramandır. onun çizildiği ilk zamanlarda insan formunda bir cismin uçabileceğini kimse hayal dahi edemez. uçmaya yıllar sonra başlayacaktır.

    daha sonraları supermanı birçok süper kahraman izler. onlar uçabilir, lastik gibi uzayıp esneyebilir, ağlarıyla gökdelenler arasında gezinebilir, alev topuna ya da taş kütlesine dönüşebilirler. biz okuyucular bunları yadırgamayız çünkü superman sayesinde kurşundan hızlı lokomotiften güçlü kahramanlara alışkınızdır artık.

    superman ne kaptan amerika kadar militaristtir, ne punisher kadar şiddet düşkünüdür, ne de hulk kadar kontrolsüzdür. o adı üstünde süperdir. askere alınacakken göz kontrolünde x ışınlarıyla duvarın ötesini görüp diğer odadaki tabelayı okuduğu için klark kent orduya katılmaz . bu sebeple hiç nazi öldürmez. o amerikalı değil dünyalıdır.

    günün birinde tüketim toplumu amerika bu süper kahramanı da tüketir. çocuklar artık onun o komik perçeminden, kostümünden sıkılmaya başlamışlardır. superman artık ölmelidir.
    ve doomsday ile yaptığı son dövüşünde o çok sevdiği şehri için ölür superman. son sözleri metropolis benden sorulur olur.

    hala piyasada geri dönüşüm kutusundan çıkarılmış sürüyle kopya superman dolaşmaktadır. inanmayınız, superman ölmüştür öyle de kalmalıdır.
  • oncelikle bir uzayli oldugu, o yuzden de dunyalilar tarafindan ne kadar sevilirse sevilsin, ne kadar dostu olursa olsun her zaman yalniz olacak bir kahraman oldugu goz ardi edilmemelidir.
    nietzsche'nin ubermensch kavrami uzerine yaratilmi$ bir karakterdir. insan irkinin en ustun ozelliklerini ta$imaktadir. bu yalnizca fiziksel guc olarak tanimlanmamasi gereken bir ozelliktir, ust insan kavraminin esas aldigi konu erdemlerdir. pek cok cizgi roman okuru tarafindan, ornek bir izci gibi davrani$lar sergiledigi icin burun kivirilan superman, aslinda insanoglunun ahlaksal geli$iminin en ust seviyesini i$aret eder.
    ayrica "abi cok sacma, $imdi bu superman super bir insansa, lois lane ile cinsel birlikteligi olumle sonuclanir." gibi geek tonu gerektiren cumleler yersizdir. cinsel birlikteligin ustun oldugunun gostergesi bo$alma aninin $iddeti degildir, performans ile ilgili bir durumdur. louis ile superman arasinda cok saglikli bir cinsel ili$ki ya$anmakta oldugu son senelerdeki superman dergilerinde ara ara deginilen bir konudur. ba$ka bir ornekle aciklamak gerekirse, bu adam nefes alip vermektedir ama nefesinin siddetinden dolayi kasirgalar olu$mamaktadir. (bkz: nereden nereye)
  • pelerin gerektirmeyen bir seks pozisyonu.

    çoğu seks pozisyonu gibi erkeğin dayanıklılığına bağlı olan bu pozisyonumuzda bir de kas gücü gerekmektedir. yani hint inadı gibi cılız ama dayanıklı olmak yetmez. laz inadı gibi sarsılmaz ve kuvvetli olmalı. güçlü pazılar ve sımsıkı kavrayan iri eller olmalı. geniş omuzlar ve bir kartal gibi açılan kanatlar da olsa fena olmaz ama aza tamah etmeyen çoğu bulamaz canikom. eli ayağı tutsun yeter.

    şimdi bu pozisyon için gerekli olan erkek partneri bir güzel betimledik ama buradaki süper kahramanımız erkek değil, kadın.

    işte böyle de ters köşe yaparım.

    neyse, yapılışına geçelim. (2 kişiliktir.)

    ~ malzemeler: bir kadın ve bir erkek.
    ~ zorluk derecesi: 8/10
    ~ hazırlık süresi: 31 saniye
    ~ yapım süresi: 69 saniye

    görüntü itibariyle kadın partner uçuyormuş gibi göründüğü için bu ismi alan ve erkek partnerin sponsorluğunda gerçekleşen pozisyonumuzda, superman olacak kadın partner yüksek bir zemine (masa, mutfak tezgahı, çamaşır makinesi* vs.) yarı beline kadar yüzüstü yatırılır. kadının dengede durabilmesi için bacaklarının arasına geçilir ve kalçalarının altından tutarak desteklenir. aslında pozisyonun orijinal tarifinde yüksek bir zeminden destek alınmaz ama o kadar akrobasiye gerek yok.

    sonrası malum işte: git gel.

    * malzemeler damak tadınıza; hazırlık ve yapım süresi de iştahınıza göre değişiklik gösterebilir.

    ~ afiyet olsun şekerim. ~

    “tüm çabayı ben sarf ettim, haksızlık bu!” diye sitem edecek olan erkek yazarlar, pozisyonu bozmadan finale ulaşabilirseniz, siz de bir madalyayı hak edersiniz.

    ayrıca, hadi gelin sözlükte bir ilke imza atalım: bu entry'nin altına “deneyenlerden fotoğraflar” veya “sizden gelenler” bölümü de ekleyelim. o kadar yazıyoruz, işe yarıyor mu belli değil.
  • amerikalıların yararlanmasını bilemediği süper kahraman. adamın süper güçleri var, uzaya falan gidip, gelebiliyor ama adama ne yaptırıyorlar? bir kaç serseri dövüyor, yangın söndürüyor, helikopter kurtarıyor vs. adam uzaya gidip, geliyor diyoruz, versenize adama uyduları, götürüp yörüngeye koysun? versenize eline bir fotoğraf makinesi bir de kova, gitsin jupiter'den, uranüs'ten örnek toplasın, fotoğraf çeksin. verin sırtına demiri, çimentoyu, gitsin marsa, koloni yerleşimlerini yapsın.
hesabın var mı? giriş yap