• "... “ergenekon davası” olarak anılan dava, torba davadır. bu karakterini unutarak bu dava hakkında lehte ya da aleyhte tek bir toptan değerlendirme ile işi kapatmaya çalışan, açıkça söyleyelim, burjuvazinin bir ya da öteki kanadının kuyruğuna yapışmış demektir.

    veli küçük gibi bir tescilli katilin ağırlaştırılmış müebbet hapis aldığı bir davayı neden yerden yere vurmalıyız? milletvekili seçildiği halde salıverilmeyen bir mustafa balbay’ın gerçekten bir örgütün üyesi olduğuna kim kefil olabilir de “hak yerini buldu” diyebilir? bu ikisini bir arada ele alan kişi ya aklını peynir ekmekle yemiştir…ya da burjuvazinin siyasi iç savaşında kanatlardan birine o kadar angajedir ki gözü kör olmuştur!..."

    http://gercekgazetesi.net/…ran/ergenekon-torba-dava
  • devrimci marksisttir. hayatını mücadeleye adamıştır. ailesinde bu dava uğruna kayıplar vermiş, alçakgönüllü bir devrimcidir. stalinist değildir fakat stalinist hareketler sınıf mücadelesinden yana tavır koydukça ve bürokratik gelenekten uzaklaştıkça devrimcileşir demektedir. bu coğrafyadaki en önemli marksist iktisatçılardandır. başöğretmen falan olmadığı gibi şefçilik zihniyetiyle de hayatı boyunca mücadele etmiştir. partisinde genel başkan sıfatına haiz olsa da belli ki bu temsili düzeydedir ve diğer yoldaşlarıyla parti içinde eşittir. bu partinin program ve tüzüğünden anlaşılmaktadır. buna bir kere olsun bakmayan ve ezberden eleştirenler de haksızlık etmektedir.
  • düşünüyorum da, eğer üçüncü cehpecilik denen bir olgu var ise, kendisinden daha uygun kim bulunabilir diye. nutkum tutuk.

    zorunlu göç sonrasında hızla proloterleşmiş kürtlerin "emeğe dayalı siyaset" etrafında seçimlere girmelerinin baskın oran isminin etrafında olabileceğine ihtimal vermenin nasıl aşırı bir optimizm batağı olduğunu kürtlerin kendi adaylarını çıkarması ile analmış bulunuyorduk. lakin, simdi cıkıp sungur savran'ın bu iki adayın da yaslandıgı tabanları kalın çizgilerle de olsa temsil edemeyecek oldugu iddia edilebilir mi? hem etnisiteye dayalı siyaset güden dtp'nin hem de emek odaklı oy kullanacakların adresini ben bu isimden gayrı yere koyamıyorum. sol çevrelerin oylarını eğer ortasınıf sol kalıntılar ile türk-kürt emekçiler aynı partiye asla oy vermez diyorsanız susarım. lakin bunun mümkünatına dair zerre kadar inanç varsa, baskın oran gibi akademide değeri tartısılmaz lakin emek siyasetine fazlasıyla uzak bir isim etrafında olmasını mümkün gören var mı?

    keşke hem kürtlerce hem de odp cenahınca "sungur savran" evvelden benimsenseymiş. yıllarca sendikaların içinde eğitmen olarak yer almış, bunun yanısıra entellektuel doygunluguna ek olarak liberal sol kalıplar yerine marksist çerçeveden bakabilen bir aday ancak kürt proloterlerini ve ortasınıf istanbul solunu birleştirebilirdi. şimdi her yer paramparça. ezilenlerin sosyalist platformu'nun da füsun bandır'ı aday çıkardığı bir ortamda her artık klasik demekten usandırmış bir pre-hizipçilik gormek can sıkıcı.
  • bir konferans çevirisine gelen eleştiriyi çok şiddetli püskürttüğünü hatırlıyorum. yakın zaman, o yüzden hala aklımdayken yazabilirim.
    bazı durumlarda insan bilgisinden ve düşüncesinden o kadar emindir ki buna saygısızlık edilmesine tahammül edemez ve bütün dikenlerini çıkarır. işte tam bu nitelikte bir durumu gösteren bir karşı yazı yazmıştı eleştiriye. çok sivriydi dili, hatta daha gerçekçi bir tanımla aşağılayıcıydı ama aynı ölçüde de haklıydı. bence tartışmalarda bir insanın en güzel halidir bu. doğru bildiğine sahip çıkabilmek ve bunu sonuna kadar savunmak yararlı bir özelliktir. saldırganlık kısmı elbette paketten ilave olarak da çıkıyor çoğu zaman. tutmak mümkün olmuyor ve bence hiç de gerekmiyor bu noktaya ulaştıktan sonra. sonuç ya da daha kaba tabirle skor değil mesele. ben bu adamda ara ara kıpırdanan ateşi seviyorum.
  • bu haftaki radikal iki'de baskın oran, ahmet insel ve fuat keyman'ı marksizmin derin sularına çağırmıştır. aşağıdaki paragraftan da anlaşılabileceği gibi bu trio'nun tartışmadaki akıbeti pek de hayırlı olmayacaktır.

    "bitirirken tartışmaları stereotiplere indirgemekten hoşlananlara hatırlatalım: bu satırların yazarı, 28 şubat 1997 ve 27 nisan 2007 muhtıralarına şiddetle karşı çıkmış olan, bugün de akp’ye karşı açılmış kapatma davasını batıcı-laik kampın gülünç bir girişimi olarak gören biridir. “ulusalcılar” ile uğraşmak elbette kolaydır. biz ise radikal iki yazarlarını marksizm ile tartışmaya çağırıyoruz."

    http://www.radikal.com.tr/…d=877085&date=13.05.2008
  • adaylığını, pazarlıkların ve de kapı arkasındaki kapışmaların dışında kalarak açıklamasını mütevaziliğine bağladığım istanbul 2. bölge bağımsız milletvekili adayı.
    keşke bir parça kariyerist olsaydı da adaylığının desteklenmesi konusunda sosyalist çevrelere azcıcık basınç uygulasaydı.
    desteklenesi bir adaydır. baskın oran'a verilecek oylar ne kadar mühimse sungur savran'a verilecek olan oylar da o derece mühimdir nazarımda.
    esasen gönül isterdi ki 2. bölgenin tek bağımsız adayı olsaydı da meclise taşınsaydı.
  • yordam'dan çıkan marksist klasikleri okuma kılavuzu'nda şu isimlerle birlikte makalesi vardır:
    aijaz ahmad, august h. nimtz, cem eroğul, david mcnally, e. ahmet tonak, ellen m. wood, erkin özalp, haluk gerger, haluk yurtsever, heather brown, korkut boratav, metin çulhaoğlu, michael a. lebowitz, nail satlıgan, neil faulkner, prabhat patnaik, taner timur, vijay prashad, yeşim dinçer
  • türkiye'deki nadir marksist politikacılardan birisidir.
  • siyasal bilimler alanında eğitim görmüş.

    yüksek lisansını abd’de,

    doktorasını iktisat dalında tamamlamış,

    istanbul üniversitesi iktisat fakültesinde on yıldır öğretim görevlisi olarak görev yapmış ünlü ekonomist.

    ekonomi teorisyenliğinin yanında;inglizce,italyanca,fransızca ve ispanyolca dillerini çok iyi derecede konuşan, en meşakatli inglizce kelimeleri çevirirken bile kullanmış olduğu muadil, canhıraş, hasbelkader gibi kelimeleri bularak çevirileri ile bizi mest eden yazar.

    pazar günleri yazdığı radikal-2’de yayımlanan yazılarıyla stereotiplere inmeden derin analizler yapar.

    liberal ve ulusal sol olarak adlandırdığı kesimlerle olan yararlı polemiğin teorik alt yapısını oluşturarak;baskın oran,fuat keyman,ve ahmet insel’i son küresel finans kriziyle marksizmi yeniden tartışmaya çağırmıştır.
  • 14 ağustos 2011 tarihinde oğuz haksever'in sunduğu tarih konuşmaları programına çağlar keyder ve mahfi eğilmez ile katılmış dünya krizler tarihini değerlendirmiştir.

    geçmiş ve günümüz krizlerini marksist bir bakış açısıyla değerlendirmiş, krizlerin değişim kapılarını araladığından, ve büyük krizlerin kapitalizmin temellerinin yeniden gözden geçirilmesine sebep olacağından bahsetmiştir.
    1.dünya savaşını, kapitalizmin emperyalistleşmesini, faşizmi, işçi mücadelesini,enternasyonalizmi tekrardan libarallere anlatmıştır bu devirde gerçek marksist olmak zor.
    söz savran'da iken sürekli reklam arasına giren oğuz haksever'in, savran'ın faşizm, emperyalizm ve devrim ile ilgili yaptığı bir konuşma sonrası "iilginç enteresan olaylar bunu not alayım" demesi programın evlere şenlik bölümü olarak hafızlara kazındı.

    programın kaydına şu linkten ulaşılabilir
    http://video.ntvmsnbc.com/…ari-14-agustos-2011.html
hesabın var mı? giriş yap