• bir gün bir seveni, dayanamayıp serzenişte bulunur:

    - suna hanım, sizi çok seviyoruz ama (kemik erimesi, iki büklüm görünmesini kastederek) bu durumdan içimiz parçalanıyor, bunun bir çaresi yok mudur, bir ameliyat vs.?

    kendisi ile, dünya ile barışık sanatçı, hiç kimsenin tadını kaçırmadan,

    - endişe buyurmayınız, müsterih olunuz efendim, ben sizlere olan saygımdan böyle yürüyorum.!

    toprağın bol olsun suna abla.
  • 6 - 7 sene once o zaman calistigim is nedeniyle kadin oyuncularla ilgili bor panel duzenlemeye calisirken ilk aklimiza gelen sahane kisiydi suna pekuysal. yasayan en usta oyunculardan biriydi, onun orda olmasini istiyorduk ama yasli ve rahatsiz oldugu icin gelemeyecegini dusunuyorduk. bir sansimi denemeliyim diyerek kendisini aradigimda heyecandan sesim titriyordu. beni dinledi ve sonra " sekerim, ben simdi yazliktayim, kizlarla okey oynuyoruz, sira ben de, homurdaniyorlar oyunu geciktiriyorum diye, ben seni iki oyun arasinda ararim" diyerek kapatti. ve gercekten de iki oyun arasinda aradi ve " oyna oyna diye soyleniyorlar ne var ben yendim yine" diyerek o super icten kahkasini patlatti.

    o paneli yapamadik. cunku suna pekuysal'dan baska kimse gelmeyi kabul etmedi kucuk film sirketi oldugumuz icin. iclerinde en yaslisi, en saygini, oyunculuk olarak en guclu olani oydu. kendini yuksekte gormeye en cok hakki olan oydu aslinda. ondan baska kimse telefona da cikmadi zaten, suna pekuysaldan baska kimse benim gibi gafil bir insana sesini duyurmaya tenezzul etmedi. onun bu herkesle bir olusu, icten ve karsindakine insan oldugunu hissettiren tavri yuzunden ki bu gun onu taniyan tanimayan herkes onun icin bir cift guzel soz soylemeyi kendine bir borc biliyor. kimsenin aklina hakkinda soylenecek kotu bir soz gelmiyor.

    huzur icinde yat suna pekuysal, geride biraktiklarin hatirani yuceltsin.
  • bir tv röportajında kendisine sorulan :

    - bir batıl inancınız, uğurunuz var mı? sorusuna
    + annem derdi ki: cuma günü giyilen esvabın ahrette sorgusu olmazmış, o yüzden yeni bir şey alırsam ilkin cuma günü giymeye çalışırım. dediğini hatırlıyorum.

    geçtiğimiz cuma yeni bir kot giyerken yine aklıma geldi. fatihanı yolladım suna abla. nur içinde yat.
  • ölümünün 5. yılında hatırlanmadan geçilen, unutulmuş sanatçı. allah rahmet eylesin.
  • belinin bukuklugu atlas misali sirtinda ta$idigi engin tecrube, kultur ve ustalik sebebiyledir. altinda ezilmeden, kaybolup gitmeden insanustu bir gucle ta$iyabilmekte ve kullanabilmektedir.
  • 1. beyaz inci tv ödülleri yarışmasında, cenk koray adına verilen özel ödülü alan usta oyuncu. türkiye'de sanatçı kavramının karşısına konulması gereken, nadir ve en önde gelen isimlerden birisidir.

    aldığı ödül sonrası duygularına hakim olamadı, sesi titredi ve çok fazla konuşamadı. ve hatta salondaki izleyenlerin önünde eğilmek isterken, "daha fazla eğilemiyorum zaten yeterince eğilmişim" diyerek gülümsedi, kendisiyle ne kadar barışık bir insan olduğunu gözler önüne serdi. lakin.. salondakilerin çok az kısmının ayağa kalkıp alkışlaması, utanç vericiydi. böylesi büyük bir usta sanatçının hak ettiği bu olmamalıydı ama ne yazık ki, beklenilen saygıyı bulamadı. neredeyse 60 seneye dayanacak olan sanat hayatına ve işini layığıyla yapıyor olmasına karşı duyulan saygı bu mu olmalıydı? yazık.
  • ''suna ablamız, azerbaycan turnesine gider "ya devlet başa ya kuzgun leşe" oyunuyla. tiyatro ekibi asansöre biner, ki azerbaycan'da asansörler de maşallahtır. orduyu alır. tabii şimdi azerbaycan'da konuşulan dili de bilirsiniz, biraz sürprizlerle dolu.

    kat görevlisi ekipteki bazı arkadaşları gösterip, " hamınızı üçüncü mertebede düzirem" dedikten sonra suna pekuysal'a dönüp, " bu goca garıyı da yedinci mertebede düzirem" der.

    tabii suna pekuysal'ın kafası atar, görevliye elindeki çantayla girişir, "sen kime goca garı diyorsun" diye. adam şaşırır, anlamaz neden dayak yediğini. araya girer tabii ekipten birileri, olayı tatlıya bağlamak için. sonra öğrenirler ki, adamın dediği goca garı, aslında ulu kadın anlamına geliyormuş. hamınızı zaten hepinizi, düzirem de yerleştiricem anlamına geliyor tabii.

    suna pekuysal'a sorarlar sonra, "ya hadi adamın dediğini anlamayıp saldırdın, ama adam hamınızı da dedi, düzirem de dedi, onlar yüzünden değil de sadece goca garı yüzünden mi saldırdın?"

    cevap çok güzel;

    - onlar problem değil, olur. goca garı mıyım ben. o olmaz.'' *

    yirmi yıl kadar önce şehir tiyatroları fatih reşat nuri sahnesinde lüküs hayat müzikalinde kendisini izleme şerefine nail olduğum muhteşem oyuncu. iki buçuk saat süren oyun sonrasında zaten çok kalabalık olan oyuncu kadrosunun arkasından zihni göktay ve kendisini avuçlarımızın içi patlayana kadar ayakta istisnasız yirmi dakika alkışlamıştık.
    bir tiyatrosever olarak, hayatımda hiç kimseyi o kadar alkışladığımı hatırlamıyorum .
  • suna pekuysal, türkiye'de eşine az rastlanır bir şekilde, herkes tarafından sevilen bir hanımefendiydi. sadece ona gösterilen bu saygı ve sevgi bile "suna pekuysal" ismi ile ifade edilmek istenen şeyleri özetleyebilir. yeni nesiller suna pekuysal'i sahnede ya da sinemada izleme keyfini pek ve hakkıyla tadamadılar. kendi ağzından "suna pekuysal" hakkında birkaç unutulmaz hatıra neşretmek istiyorum burada, belki bu vesileyle kalbimize gömdüğümüz suna hanım'ı, bizden sonraki nesiller de bu sanal ummân yardımıyla hasretle anarlar. inşallah.

    "kamburluk zaten vardı ama doğumda benim oğlan bütün kireci almış, ben kireçsiz kalmışım. ama doğurduğuma pişman değilim, olunur mu hiç! niye pişman olayım ki, evlâttan pişman olunulur mu? çocuğuma değer. iyi ki çocuğum olmuş, o olmasaydı ben bu yaşa kadar gelemezdim ki! o tuttu beni hayatta, gâyem oydu. kendimle ilgilenemedim onunla ilgilenmekten, neden? çünkü kendimi dinleseydim zaten hastaydım."

    "bir rolüm vardı, diyalekt yapmam gerekiyordu. rol arkadaşım olan ergun’a: ‘seninle aynı yöre insanını oynuyoruz. o bölgedeki ağzı ortak tutturmazsak komik oluruz. beni çalıştırır mısın?’ dedim.
    sonra oyun sahnelenmeye başladı. bir gün tam oyunun ortasında repliğini yarıda kesti, şöyle bir etrafa baktı ve bağırdı: ‘eyy ahali, ey buradakiler! hepiniz şahit olun kî, ben bu kızı tez vakitte allah’ın emriyle alacağım.’ herkes dondu kaldı. hele ben şoke oldum. sonra da nasîp oldu işte. o koskoca, iri kıyım adam, o kadar hassas, sevgi dolu, muhteşem biriydi kî, hala aklım, ruhum, sevgim onunla."

    "hayır, hiç gözönünde değildik. neden? çünkü seyirciye duyduğumuz saygı yüzünden. bizi yanlış bir şekilde görmesinler, yanlış bir şekilde örnek olmayalım diye. hakikâten hâlâ vardır, hani geçerken derler ya; ‘sanatçı duruşu, sanatçı geçişi, sanatçı bakışı...’ çünkü beni kendine mâl ettiği için; ‘niye öyle oturuyorsun, böyle otur’ diyor. tv’ye çıktığın vakit kaykılarak nasıl oturursun gibi... seyirci bunu hemen alıyor, sen sanatçı olduğun için senin dört dörtlük olmanı istiyor. gerçekten bu böyle. ama bazıları da diyor ki; ‘hayatım böyle, ben böyle yaşarım.’ o ayrı bir şey, o, onun fikri. ama biz öyle yapmadık."

    "bir gün turnedeydik, karadeniz’de. oyunun arasında duyuyoruz, biri mütemâdiyen düdük çalıp duruyordu. sonradan öğrendik kî, ilçenin kaymakamıymış. dedi ki: ‘bizim buraya ilk defa tiyatro geldi. halk nerede alkışlanıp nerede gülünüp, susulacağını bilemez. ben onları daha önceden çalıştırdım. tek düdük çaldı mıydı; gül! 2 düdük çalınca; alkışla! 3 düdük çalarsam sus, sessizce izle!”

    nûr içinde yatsın...
  • ajdar anık için 1.000 küsur entry, atilla taş için 500 küsur entry, demet akalın için 1.000 küsur entry ve benzeri benim için gereksiz olan ismi aklıma gelmeyen daha bir çok gereksiz sanatçı olduğunu iddia eden insanlar için sayfalarca entry var.
    suna pekuysal için sadece 90 entry yazılması aslında toplumumuzun aynasıdır. ne kadar cahil, ne kadar magazin olduğumuzun kanıtıdır. kendisini lüküs hayatt'ta canlı izlemenin verdiği gururu yaşıyorum izlemeyen çok şey kaçırmıştır ve asla kaçan fırsatın yerine bir şey koyamayacak.

    ruhun şad, mekanın daima cennet olsun.

    not:hadi çaman, adile nasit, dinçer çekmez, yadigar ejder, sami hazinses ,ismet ay, pekcan koşar , baykal kent ve ismi şu anda aklıma gelmeyen birçok sanatçı var.
  • avrupa yakası 100. bölümde konuk oyuncu olarak rol almış emektar tiyatrocu.
    falcı rolüyle boy göstermişti ancak işin garip tarafı bulunduğu iki kehanet de gerçek hayatta doğru çıktı.
    - ekonomi berbat. ab hayal oldu. herkes perişan.

    - kubilay'a kalp krizi geçireceksin demesi ve 2014'te vural çelik'in kalp krizi geçirmesi.
hesabın var mı? giriş yap