• ve kitaptan iki muazzam tespit:

    --- spoiler ---
    "yarım kaldığımızda bizi tamamlayacak birini ararız daima. birkaç yıllık ya da birkaç aylık bir ilişkiden sonra ihtiyacımızın hala giderilmediğini görünce beraber olduğumuz kişileri suçlar, daha ümit vaad eden biriyle arkadaşlık kurarız. bu hep böyle sürebilir (dizisel poligami), ta ki -bu arada bir partner yaşamımıza hoş boyutlar katabilse de- her birimizin kendi tamamlanmamızdan sorumlu olduğumuzu kabullenene dek. bunu bize başka kimse sunamaz ve aksine inanmak, kendimizi tehlikeli bir şekilde aldatmak, girdiğimiz her ilişkiyi nihai başarısızlığa programlamaktır."

    "düşünce ne kadar iyi olursa buharlaşabilme özelliği o kadar çok olur. nedeni, yalnızca iyi düşüncelerin dogmalaşmasıdır. işte bu süreç sayesinde yeni, teşvik edici, insanlık adına yararlı bir düşünce, ölümcül olan robot dogmaya dönüşür. (...) düşünceler ustalar, dogma ise müritler tarafından oluşturulur ve buda da daima arada güme gider. (...) iyi bir düşünce, sıradan dar görüşün filtre ve kompresörlerinden geçirilince öte taraftan ölçü ve değer açısından azalmış olarak çıkmakla kalmaz, yeni dogmatik biçimlenimiyle başlangıçta niyetlenilenin tersi etkiler üretir."
    --- spoiler ---
  • "eğer dürüstsen sahip olduğun değerlerle er ya da geç yüzleşmen gerekir. o zaman da doğru olanı salt yasal olandan ayırmak zorunda kalırsın. bu insanı metafizik bir kaçışa sürükler. amerika metafizik kanun kaçaklarıyla dolu. ben sadece bir adım öteye geçtim."
  • tom robbins'in alıştığımız müthiş romanlarından biri daha... hele bir paragraf vardır ki, şimdiki dünya düzeni bu kadar güzel özetlenir.

    dar görüş, beyin egodan daha az enerjik olduğunda çoğalan optik bir mantar yüzünden oluşur. siyasete maruz kalınca karmaşık bir hal alır. iyi bir düşünce, sıradan dar görüşün filtre ve kompresörlerinden geçirilince öte taraftan ölçü ve değer açısından azalmış olarak çıkmakla kalmaz, yeni dogmatik biçimlenimiyle başlangıçta niyetlenilenin tersi etkiler üretir.
    işte bu şekilde, isa mesih’in sevgi dolu düşünceleri, hıristiyanlık’ın kötülük saçan klişeleri haline gelmiştir. işte bu nedenle, tarihteki neredeyse her devrim başarısızlığa uğramıştır: ezilenler iktidarı ele geçirir geçirmez “devrimi korumak” için totaliter taktiklere başvurarak ezenlere dönüşürler. işte bu nedenle, önyargının ortadan kalkmasını arzulayan azınlıklar hoşgörülerini yitirir, barış arzulayan azınlıklar militanlaşır, eşitlik arzulayan azınlıklar kendilerini üstün görmeye başlar ve özgürleşmeyi arzulayan azınlıkar saldırganlaşır. (kendini baskı altında tutmanın ilk belirtisi gergin bir kıç deliğidir)

    tom robbins
    ağaçkakan – sf. 82
  • camel, aşk, kızıl saç, prenses, tnt, masal, ay... oldukça güzel bir kitap... hayalperest bünyelerde tuhaf bir bilinç açılması sağlayabiliyor...
    bir de alıntı var:
    "aşkı kalıcı kılmayı kim biliyor?
    - aşka semtin en güzel pastanesine çikolatalı pasta almaya gittiğinizi, eğer kalırsa, pastanın yarısını yiyebileceğini söyleyin.
    aşk gitmeyip kalacaktır."
  • 50 first dates filminde lucy'nin her gün okuduğu roman. filmin ortasında kitabı lucy'nin elinde gördüğümde bi arkadaşı görmüş gibi mutlu oldum. hem böyle sıradışı bi aşkı anlatan bi filme de bir tom robbins romanı yakışırdı..*
  • " 'şairler rüyalarımızı bizim için hatırlar.'
    'sen şair misin?'
    'ben kanun kaçağıyım.'
    'kanun kaçakları toplumun önemli üyeleri mi?'
    'kanun kaçakları toplumun üyesi değildir. fakat toplum için önemli olabilirler. şairler rüyalarımızı hatırlar, kanun kaçakları onları oynar.' ''
  • yunan yapıştırıcı tanrısı uhu'ya dua ediyorum demiştir tom robbins kitabın bir yerinde, ben de ediyorum sırf bu kitap için.
  • yirminci yüzyılın son çeyreğinde olup bitti herşey. ay tam bir tur dönmüştü kitap bittiğinde, biz okuyucular remington sl3 dışında, eh bir de ay hakkında bir çok şey öğrenmiş, düzinelerce fikir edinmiştik üstüne.
    ay dünyanın, dünya da güneşin etrafında dönüyordu kuşkusuz. fakat romanın bize alttan alttan verdiği o mesaj, hani ters çevirip aynaya tuttuğumuzda değişmeyen o kelime -choise- , biraz yerleşti mi hayatlara, özgür iradeden dem vurunca zihin, bir masalın içinde kaybolmak çok daha akıllıca geliyor.
    remington sl3 yerine, ihtiraslı koç burcu kadını leigh cheri’nin ağzından dinleseydik hikayeyi herşey bambaşka olurdu sanırım.

    -selamlar sana rem-

    gelelim asıl soruya.. aşkı kalıcı kılmanın yoluna. hep bunu merak ettik okurken. neydi acaba diye, ne de olsa aşk sadece karşı cinse karşı duyulan bir duygu olamazdı, çevreye, pokere, operaya, vatana, piramitlere, mitlere hatta daha bir çok şeye karşı duyulabilir. fakat kalıcı kılmak.. hmhm.. çok düşündük okurken, fakat tom robbins sonsuza kadar merakta bırakmadı bizi. gizemdi cevabı. gizem sürüdğü sürece, gitmeyip kalacaktı aşk. gizemli olduğu sürece, kokusunu salacak, sarılacak, sarmalayacaktı aşk. bunu biliyorduk artık.

    eki ya altın topa ne olmuştu?
    işte bunu hiç bir zaman öğrenemeyeceğiz.
    insan bir kitaba da aşık olabilir çünkü.
  • --- spoiler ---

    how could leigh-cheri make gulietta understand the great hawaiian mongoose reaction?

    hawaii once had a rat problem. then, somebody hit upon a brillant solution. import mongooses from india. mongooses would kill the rats. it worked. mongoosesdid kill the rats. mongooses also killed chickens, young pigs, birds, cats, dogs, and small children. there have been reports of mongooses attacking motorbikes, power lawn mowers, golf carts, and james michener. in hawaii now, there are as many mongooses as there once were rats. hawaii had traded its rat problem for a mongoose problem. hawaii was determined nothing like that would ever happen again.

    how could leigh-cheri draw for gulietta the appropriate analogy between hawaii's rodents and society at large? society had a crime problem. it hired cops to attack crime. now society has a cop problem.

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    leigh-cheri, gulietta'ya hawaii'deki büyük firavunfâresi sorunu'nu nasıl anlatabilirdi?

    hawaii'de bir zamanlar sıçan sorunu yaşanmıştı. sonra birinin aklına dâhiyâne bir çözüm gelmişti. hindistan'dan firavunfâreleri ithâl etmek. firavunfâreleri sıçanları öldürecekti. plân işe yaramıştı. firavunfâreleri sıçanları gerçekten de öldürmüştü. firavunfâreleri ayrıca tavukları, yavru domuzları, kuşları, kedileri, köpekleri ve küçük çocukları da öldürmüştü. firavunfârelerinin motosikletlere, elektrikli çim biçme makinelerine, golf arabalarına ve james michener'a saldırdıklarına ilişkin haberler alınmıştı. hawaii'de bir zamanlar ne kadar sıçan vardıysa şimdi de o kadar firavunfâresi vardı. hawaii sıçan sorunu karşılığında firavunfâresi sorununu edinmişti. hawaii böyle bir şeyin yaşanmaması konusunda kararlıydı.

    leigh-cheri, gulietta'ya hawaii'nin kemirgenleriyle toplum kavramı arasındaki benzerliği nasıl açıklayabilirdi? toplumun suç sorunu vardı. toplum suçların üzerine gitmeleri için polisleri görevlendiriyordu. şimdi toplumun polis sorunu vardı.

    --- spoiler ---
  • okumuş olan herkesin artık kızıl saçlılara, piramitlere ve camel paketine çok farklı bir gözle bakacağı kitap. yine muzip, yine tom robbins'ten başka kimsenin aklına gelmeyecek betimlemelerle ve tespitlerle dolu.
    fakat şöyle can sıkıcı bir şey var; elimdeki 6. baskısının elle yazılmış olan son 2 sayfasında maalesef -mi ve -de ekleri 2 defa bitişik yazılmış. "piramit" kelimesi "piramid", "yalnızca" da "yanlızca" şeklinde yazılmış bir de. tam da tom robbins'in o her zamanki muzip haliyle kitabın başından beri uğraşmakta ve laf atmakta olduğu daktilosuna "eeh" çekip el yazısıyla devam etmesine hayran kalmışken, ayrıntı yayınlarından beklenmeyecek bu saçmalık insanın keyfini kaçırıyor. el yazısını yazan kişi dilbilgisi kurallarını bilmiyor olabilir de, kitap basılmadan önce hiç mi denetlenmiyor? tuhaf.
hesabın var mı? giriş yap