• olaganustu rainbow klasigi, yapilmis en iyi heavy metal sarkilarindan, belki de en iyisi..
    kashmir etkili gitarlar gozumuzden kacmiyo ama stargazer kendine apayri, cok daha yukseklerde bi dunya yaratmayi bilmis
    hem ronnie james dio, hem ritchie blackmore hem de cozy powell kariyerlerinin en iyi performanslarindan birini cikariyolar, klavyeci tony carey de onlara ayak uydurunca ziyafet sofrasi iyice zenginlesiyo..

    1976 tarihli rainbow rising albumunden, 8 dakika 26 saniyelik kisacik şölen..
  • sözlerini nası girmezsiniz lan?

    high noon, oh ı'd sell my soul for water
    nine years worth of breakin' my back
    there's no sun in the shadow of the wizard
    see how he glides, why he's lighter than air
    oh ı see his face!

    where is your star?
    ıs it far, is it far, is it far?
    when do we leave?
    ı believe, yes, ı believe

    ın the heat and the rain
    with whips and chains
    to see him fly
    so many die
    we build a tower of stone
    with our flesh and bone
    just to see him fly
    but don't know why
    now where do we go?

    hot wind, moving fast across the desert
    we feel that our time has arrived
    the world spins, while we put his dream together
    a tower of stone to take him straight to the sky
    oh ı see his face!

    where is your star?
    ıs it far, is it far, is it far?
    when do we leave?
    hey, ı believe, ı believe

    ın the heat and the rain
    with whips and chains
    just to see him fly
    too many die
    we build a tower of stone
    with our flesh and bone
    to see him fly
    but we don't know why
    ooh, now where do we go

    all eyes see the figure of the wizard
    as he climbs to the top of the world
    no sound, as he falls instead of rising
    time standing still, then there's blood on the sand
    oh ı see his face!

    where was your star?
    was it far, was it far
    when did we leave?
    we believed, we believed, we believed

    ın heat and rain
    with the whips and chains
    to see him fly
    so many died
    we built a tower of stone
    with our flesh and bone
    to see him fly

    but why
    ın all the rain
    with all the chains
    did so many die
    just to see him fly

    look at my flesh and bone
    now, look, look, look, look,
    look at his tower of stone
    ı see a rainbow rising
    look there, on the horizon
    and ı'm coming home, ı'm coming home, ı'm coming home

    time is standing still
    he gave back my will
    ooh ooh ooh ooh
    going home
    ı'm going home

    my eyes are bleeding
    and my heart is leaving here
    but it's not home
    but it's not home
    ooh

    take me back
    he gave me back my will
    ooh ooh ooh ooh

    going home
    ı'm going home

    my eyes are bleeding
    and my heart is leaving here
    but it's not home
    but it's not home
    ooh

    take me back, take me back
    back to my home ooh, ooh, ooh

    [pikachu]
  • anladigim kadariyla bu sarkiyi hakkiyla calmak icin dream theater olmak yetmemektedir; hatta tam tersi bu sarkiyi hakkiyla calamamak icin dream theater olmak gecerli bir mazeret kabul edilebilir.

    dinlerken james labrie'nin agzina agzina vurasim, john petrucci'nin ellerini kirasim geldi. labrie'nin "oh i see his face" diye haykirirkenki caresizligi, "oyle sesini iki catallastirmakla yarisilir mi dio'yla", petrucci'nin kifayetsiz solosu "bu isler fulili-fulili ile olsaydi, blackmore ayrilinca malmsteen'i buyur ederlerdi deep purple'a" dedirtti icimden... mike portnoy'un cozy powell'a tas cikartmak adina imza attigi kepazeliklere ise hic deginmeyecegim; 7:08-7:12 araliginda bagetleri gerekeni soyluyor zaten.
  • my eyes are bleedıngggggg ulaaaaaaaann dediğim, gelmiş geçmiş en iyi heavy metal parçası. davul nedir, gitar nedir, solo nedir, klavye nedir, vokal nedir, en net cevabı. ben şu kaydı dinlerken terliyorum. reyislerin götlerinden akan terleri siz hesap edin.

    ayrıca tüm coverları da yarrrak gibidir. bunu çalmaya nasıl cüret edersiniz lan? hiç eliniz titremedi mi?
  • rainbow un efsanevi şarkısı.. dinlerken başka bir şeyle ilgilenmeyin, uzanın yatağa, açın müzik çaların son sesini, gözlerinizi kapayın.. işte bambaşka bi dünyadasınız. dio 'nun muhteşem sesi, ritchie blackmore 'un anormal güzellikte gitar çalışı, cozy powell 'ın davulları.. delirtir insanı. rainbow 'un ilk beş albümündeki genel muhteşem hava stargazer 'da tavan yapıyor bence. hiçbir zaman tek sefer dinlemek yetmez,mutlaka tekrara alınır, kulaklar bayram eder, ondan sonra normal hayata dönülür.
  • rainbow eseri olanı, hayatımda duyduğum en mükemmel, en "tamam", en olmuş şarkılarından biridir.
  • ben doğmadan yıllar önce yapılan şarkıyı dinleyip düşünüyorum: benim gibi kaç insan daha aynı şeyleri düşündü acaba. bir yaz akşamında sahilde uzanıp gökyüzünü izlerken atmosfere girip parçalanan göktaşına kaç insan daha dilek diledi. bir heyecan cam kenarında yüz elli yılda bir görülen kuyruklu yıldızı beklediğim gibi, ben ölüp börtü böceğe yem olduktan yıllar sonra kimler teleskop başında aynı yıldızı bekleyecek? zaman şey gibi en çok. az önceki bacak bacak üstüne pozisyonu bir anlığına bozup, aynı bacağı aynı bacağın aynı yerine koyup, aynı eli aynı bacağın üzerine yerleştirip, aynı gözleri yine aynı boşluğa sabitleyip o az önceki rahatlığın aynısını elde edememek gibi. zaman beni çok rahatsız ediyor.

    "there's no sun in the shadow of the wizard."

    güneş aşk gibi. o varken gözümüz başka yıldızları görmüyor ya da güneş başka yıldızları görmemize izin vermiyor mu demeliyim. güneş'i kimlerle paylaşmak zorunda olduğumu düşündükçe ben de onu kıskanıyorum. kan emici parazitler gibi dünyanın üzerine tünediğimizi, oradan oraya zıplayan bitler gibi ürediğimizin farkında mıyız. güneş'i, görüş alanıma giren ve görebildiğim; bankta uyuyan bir evsiz, asfalta uzanmış bir kedi ve on bir ağaç, göremediğim; milyonlarca bakteri, sayısız virüs ve mikroorganizmayla paylaşmak hoşuma gitmiyor zaten. bazı canlılar bir an önce ölüp dünya'nın azot döngüsüne katılsın istiyorum.

    "where is your star?"

    geceleri diğer yıldızların yeniden görünür olması gibi, dünya'yla ay arasına güneş sistemi'nin diğer gezegenlerinin hepsinin birden sığması gibi... aşk da ancak o kadar yakınlaştırabilir iki insanı. onun dışında insanlar da gezegenler kadar uzak birbirine. ben aradaki boşluk olmak istiyorum.

    "the world spins, while we put his dream together."

    hepimiz aslında olduğumuzdan çok daha fazlasıyız. ama kabullenemediğim bi'şey var. bir kaya parçası bile 3,3 milyon yıldır yeryüzünde aynen duruyorken ölüp gitmiş ama ölümsüz olması gereken onlarca insan biliyorum. ölümsüz birine ne sorardınız? dostoyevski'yle tanıştın mı, insancıklar'ı yazmadan önce ne düşünüyormuş? 19. yüzyıl ortalarında rusya'ya gidip neden tolstoy ve turgenyev'in arasını düzeltmedin? van gogh yıldızlı gece tablosunu yapmadan önce hangi yıldıza bakıyordu?

    "when do we leave?"

    andromeda gökyüzünün şuralarında bi' yerde olmalı. adını çoğu gök cismi gibi mitolojiden alıyor. zincire vurulmuş prenses. gökyüzünün tutsak tanrıçası. düşünüyorum da andromeda galaksisi'nin süperkütleli kara deliğinin hızla dönen girdabı içinde yatağımda olduğumdan çok daha rahat hissederdim.

    "and i'm coming home, i'm coming home, i'm coming home."

    hâlâ yatıyorum. ama dünya'nın yirmi üç virgül yüzde kırk üç derece eğik ekseni etrafındaki hareketi sağ olsun 27,83 kilometre yer değiştirmem var. üstelik dünya güneş etrafında da hareket ediyor. güneş de galaksi içinde hareket ediyor. galaksi de uzay boşluğu içerisinde hareket ediyor. bu kadar hareket yüzünden oluşan eylemsizliğim sonucu don atletle uzaya fırlamaktan korkuyorum.

    "and my heart is leaving here."
  • ingilizce yildizlara bakan sahsiyet anlamina gelir.. biraz farkli olmakla beraber kisaca astronom deriz..
  • ayni zamanda pek guzel bir rainbow sarkisi.
  • vokali, solosu, klavyesi ve diğer her şeyi kusursuz olduğundan dolayı coverına hiç gerek kalmayan, yalnızca rainbow'dan dinlenilmesi gereken müthiş şarkıdır. dream theater cover yapmış ama dio'nun sesinin yanında çok sönük kalmıştır.
hesabın var mı? giriş yap