• ozellikle picard'in 2. hayatini yasadigi "the inner light", lore ve data'nin surukledigi harika action "descent part 1&2", riker'in* oyunculugun sinirlarini zorladigi "frame of mind" ve worf'un uzay-zaman gerceklikleri* arasinda gidip geldigi "parallels" bolumleriyle hayatima damgasini vurmu$ e$siz dizi.
    (bkz: yillarimi verdim)
  • en sevdiğim dizilerden biri. 25 sene geçmiş hala sıkılmadan izlenebiliyor. yalnız başlarından geçen bazı olayları federasyona nasıl raporladıklarını cidden merak ediyorum.

    --- spoiler ---

    - denizanası gibi dev uzaylılar gördük, böyle boşlukta salınıyor... sonra evrenin sınırına ulaştık, bir günde gittik geldik, bir şey yoktu valla... bir de geçen sherlock holmes karakterlerinden biri hologram güvertesinden kaçtı...
    + picard bak doğruyu söyle, güvertelerden birinde kokain mi yetiştiriyorsunuz?
    - mark twain de geldi gemiye geçmişten.
    + ne diyim, allah belanızı vermese bari.

    --- spoiler ---
  • iddia ediyorum, eğer bu ekiple, 90 başı teknoloji ile değil de şimdiki teknoloji ile bu seri çekilseydi, ortalığı skip atardı.

    millet gidip warp bobini tasarlamaya bile kasabilirdi :p
  • benim için en can acıtan tarafı will wheaton.. şimdi ben bu adamı big bang theory'deki misafir oyunculuğu ile tanıdım, sonra da bu next generation'a başladım. ama hangi rolü oynadığını bilmediğim için ilk on bölüm kadar "nerde lan bu will herifi" diye merak ederek geçirdim. sonra imdb sayfasına baktığımda jeton düştü.. dizi yirmi sene önce olduğuna göre will bu dizide çocuk yaşta olmalıydı ve güvertedeki çocuk karakter wesley, will'in ta kendisiydi.. ama işte garip olan şu ki adamın çocukluğuyla bbt'de gördüğümüz hali arasında dağlar kadar fark var. andırmıyor bile bugünkü halini. burada gördüğüm çocuk yumurta gibi, gayet düzgün hatlı ve ilerisi için umut verici, epey yakışıklı olacağını tahmin edeceğin biriyken bugünkü hali yandan yemiş tipsizlik abidesi.. işte bu beni üzüyor diziyi seyrederken.

    hatta dizinin bi bölümünde wesley bi anlığına on sene yaşlanıyor ve yaşlı halini başka bi oyuncuya oynatırken gayet yakışıklı, yapılı bi oyuncuyu seçmişler. yani diziyi yapanlar da will ileride güzel bi adam olacak sanmışlar. ama işte olmamış.

    şu an dördüncü sezondayım, will artık ergenliği tamamen aşmak üzere, çok hafif tipsizlik emareleri belirdi ama hala bugünkü halinden uzak. çocuğun gitgide tipsizleşeceğini bilmek ve bunu seyretmek çok üzücü lan. dizinin en acıklı tarafı bu.
  • empati kurma konusunda çok yardımcı olabilen bir dizi. en çok sevdiğim yanlarından biri de bu sanırım.

    --- spoiler ---

    mesela bir bölümde kadınların erkeklerden daha güçlü ve üstün olduğu bir gezegene giderler. roller tamamen değişmiştir ve bu da size kadın olarak bile öğretilmiş rolleri nasıl kanıksayıp sorgulamadan kabullendiğinizi gösterir. başka bir bölümde bütün bireyleri çift cinsiyetli olduğu ve belli bir cinse meyil edenlerin hor görüldüğü bir toplumla karşılaşırlar, orada bir anlamda hetero olmak ayıptır. başka bir bölümde 60 yaşındakilerin törensel bir şekilde öldürüldüğü bir toplumla karşılaşırız. o bölümün kahramanının kaderini kabullenmekte zorlanırız.

    --- spoiler ---

    yani normalde hiç üzerinde düşünmediğimiz, düşünmeyi aklımıza dahi getirmediğimiz konular karşımıza çıkar ve ilk defa başkasının açısından bakma şansımız olur. en azından oldukça genç yaşlarda izleme şansı bulduğum için benim açımdan böyle oldu. bence gelmiş geçmiş en kıymetli yapımlardan biridir bu yönüyle.
  • insanlık tarihinde yapılmış en iyi dizi. tamamen subjektif bir değerlendirme tabii ki.
  • darmok isimli bölümüyle, "bilim kurgu nedir" dersi verir...

    -darmok and jalad, at tanagra!
  • lisede okuldan gelir gelmez televizyona yapismama sebep olan, tgrt'nin nasil olup da gosterebilmis olduguna hala akil sir erdiremedigim dizi.
  • (bkz: where no one has gone before)

    --- spoiler ---

    bu dizinin en sevdiğim bölümü budur. biz daha mars'a gidecek miyiz, gidemeyecek miyiz diye düşünürken adamlar kazara evrenin sınırına dayanmış. kaptan yardım sinyali gönderelim diyor. la forge da bunun 151 yıl alacağını söylüyor. tam yusufluk bir durum. geminin ulaştığı hıza ve aldığı şekle bakarsanız, geminin mucizevi şekilde kendini enerjiye dönüştürmeden ışık hızının kat kat üzerine çıktığını görebilirsiniz. 300 yıl sonra olsa dahi insanlık o hızlara rahatça ulaşabildiği vakit, samanyolu'nun öteki ucu komşu kapısı gibi olur.

    --- spoiler ---

    bi de bir tane daha sevdiğim var. ismini bilimiyorum.

    --- spoiler ---

    bu bölümde gemi böyle bol asteroidli bir bölgeden geçerken gözleri parıldayan küçük metal parçalara ilişiyor. parçalardan en büyüğünü gemiye ışınlıyorlar. bu parçanın üzerinde kırmızı harflerle nasa yazıyor. evet, bildiğiniz nasa. adamlar iki saat oturup bunun ne olabileceğini sorguluyorlar. tam uçmuşlar. nasa lan bu, federasyonun atası gibi bir şey. geçmişten kopmuş bu adamlar. işte o an farkettim ki bugün yaptığımız çalışmaların, savaşların, mücadelelerin 300 küsür yıl sonra yıldızlara dokunduğumuzda hiç bir anlam ifade etmediğini.

    --- spoiler ---

    q'yu ayrı severim.

    son edit: can cekisen sanat ve zx sağ olsun. bölüm adı, the royale imiş.
  • data ne müthiş karakter ya! bu nasıl bi öngörü, bu ne müthiş bi edebi aktarım. senaryoyu yazan, çeken, oynayan herkesi öpesim var.

    diziyi bölüm bölüm tartışıp, katman katman okuma yapmak isteyen, yada hali hazırda böyle bir topluluk bilen varsa yeşillendirsin.

    not: iş bu entry 4. sezon 11.bölüm data's dayden sonra girilmiştir.
hesabın var mı? giriş yap