• nash edgerton imzalı bir kısa filmdir.
    bazen yaptığınız şakalara dikkat etmelisiniz ancak ne kadar dikkat ederseniz edin bazen işler kontrolünüzde olmayabilir.artı biraz şansınız olmalıdır..
  • kanadalı yönetmen david cronenberg’in spider filminde ralp fiennes’ın canlandırğı karakter hakkında yaptığı açıklama ilgi uyandıracak türden.

    “ filmi çekerken aklımda samuel beckett’in molloy ve malone dies romanları vardı. hatta beckett’ın yüzü. tabii ki elmacık kemiklerini pek benzetemedik ama saç kesimi, el kol hareketleri, hatta paris sokaklarında ellerinde notlarıyla yürümesi. bunlar hep beckett’in imgeleri. ”
  • izlemeyenin tadı kaçmasın,okumuyuversin: her şeyden önce filmde az replik bulunması hasebiyle arkadaş ortamında enine boyuna tartışarak izlenebilen bir filmdir. ama bu arada filmin sonucu için önem teşkil edecek ayrıntıları kaçırma riski de mevcuttur. filmin genel kurgusu yarısına doğru anlaşılır ki bu ; adamın geçmişinde boşta kalan olayları bir örümcek gibi örerek (yaratarak) kağıda yazmakta ve yeniden yaşamakta oldugudur. bunu anlamak zor değil. bar ortamına babasını çağırmaya gittiğinde kendine göğsünü gösteren bir fahişeden yola çıkarak babasının annesini o bardaki fahişe ile aldattığına inanır.hata birlik olup annesini öldürdüklerini de düşünür. bu düşüncesi fikir boyutunda değildir, en ince ayrıntısiyla, beyninde hayal eder. önemli olan; bütün bunların gerçek olup olmadığının bilinememesidir. belki de babası annesini “başka” bir kadınla aldatmış, hatta hiç aldatmamış da olabilir. ama örümceğimiz örmeye devam eder. hatta bir ara örme işleminde sorun çeker ve kriz geçirip puzlelarını yere fırlatır. annesinin “güya” gömüldüğü yeri bile kafasında canlandırmış, yıllar sonra oraya gittiğinde ağlamaktadır. gazdan korkmasının sebebi de küçükken fahişe kadını “gazla” öldürmek istemesidir. yalnız filmin sonunda babasının ısrarla “anneni öldürdün” demesi üzerine anlarız ki, spider küçükken annesini de öldürmüş olabilir ve fahişe kadının belki de babasıyla hiç bir ilişkisi bulunmamaktadır. gerçekten fahişe kadını öldürmüş olması da ihtimal dahilindedir. kadın mutfakta ona “anneni öldürdük” gibisinden şeyler söylemiştir. tabi bunların da halüsinasyon olma ihtimali mevcuttur. ama güçlü olan ihtimal, annesini gazla öldürmüş olması ve ondan sonraki ömrünü rehabilite merkezlerinde geçirmesi, tekrar büyüdüğü yere geldiğinde “noksan” kalan yerleri yazması ama annesini öldürdüğünün yaşlı kadını öldürmeye çalışırken kafasına dank ettiği...
  • dogum gününde sinop'a nükleer santrali yapilmasi kararinin iptal oldugu haberini hediye etmeyi yürekten istedigim ama yapamadigim canim kardes. iyi ki dogmus, spider atesi hic sönmesinmis...
  • travma sonucu oluşan damar çatlamaları.
  • (bkz: örümböcek)
  • --- spoiler ---
    açıkçası; ben spider'ın travmasının cinsel tacizden çok daha öncesine dayandığını düşündüm filmi izlerken. herkesin söylediğinden farklı olarak spider'ın kafasında yarattığı mükemmel anne ve gerçek annenin çocuğun zihninde çatışması fikri geldi aklıma. bu mantıkla; asla spider'ın istediği gibi bir anne olamadığı için, çocuk aslında annesinden nefret etmektedir. babasından değil.

    --- spoiler ---

    filmin en hoşuma giden yanı sanırım deliliğin tecrübe etmeden kavranması imkansıza yakın bir şey olduğunu bize başarılı bir şekilde anlatmasıydı. david cronenberg* deliliği ölüm ile özdeşleştirmişler gibi geldi. o çizginin ötesine geçmeden hiçbir şekilde ne olduğunu bilemeyiz...
  • filmle ilgili dikkatimi ceken ve hosuma giden bir nokta sudur ki, filmin basında, yani jeneriğinde rorschach mürekkep testi benzeri kağıtlara dökülmüs mürekkepler vardır fakat özellikle insanları, canavarvari yüzleri ve ya böcekleri cagrıstıracak sekilde düzenlenmislerdir. bu yönüyle sizofreniyi daha rahat anlamaya yarar sağlamaktadır.
  • şizofren bir gencin -çocuğun?- geçmişe dönüşler yaparak bize kendi öz annesini nasıl öldürdüğünü anlatan güzel bir film.

    psikanalitik kuram açısından incelemek sanırım doğru bir nokta olacak çünkü çok bariz bir şekilde splitting mekanizmasını, iyi anne-kötü anne ikilemini, ödipal düzlemde baba düşmanlığını görebiliyoruz.

    daha filmin en başında trendeki kalabalığın ardından yavaşça inen, o dünyadan değilmiş gibi sorumsuz davranan ve aklı "bir karış havada" olan karakterimizi görüyoruz. küçükken akıl hastanesine yatırılmış, şimdi ise rehabilitasyon merkezine gelmiş ama küçükken yaşadığı olaylara yakın olması sebebiyle travması canlanmış bir adam var karşımızda.

    film boyunca çocuğun iyi anne'ye cinsel çekim duyduğunu görüyoruz. gerekse kadının onun yanında ruj sürmesi, onu iç çamaşırıyla görünce şaşırıp yanından kaçması, babasıyla annesini öpüşürken görmesiyle bu çekimin daha da güçlenmesi.. birincil sahne düşlemi gibi adeta. her çocuk en az 1 kere bunu düşünmüştür hayatında ancak karakterimiz bunu gördükten ve barda fahişe bir kadının göğüslerini de gördükten sonra cinselliğe bakışı değişiyor. adeta iyi anne ulaşılamaz ama arzulanan tek nesne, aslında iyi olan baba ise karşı konulamaz düşmana dönüveriyor. babayı öyle bir görüyoruz ki sanki hiçbir şekilde anneyi umursamaz, sevmez, ve hatta öldüren bir pozisyonda. belki de karakterin belleği anneyi öldürmesini böyle haklı çıkarak babayı saf dışı bırakmaya çalışmaktadır.

    çocukta bariz bir apati göze çarpıyor. duygudan yoksun, empati yeteneği olmayan bir çocuk. öz annesini öldürdüğünü gördüğünde bile hiçbir tepki vermiyor. bunun aksine genç halinde rehabilitasyon merkezindeki kadını öldürmeye çalışırken onun gerçekten düşündüğü kişi olmadığını anladığı anda az da olsa duygu gösterebiliyor.

    kötü anne imgesine gelecek olursak, tamamen bir fahişe gibi giyinip davranması, sürekli içki içmesi, iyi annenin ölümüne sevinmesi gibi klasik tavırları var. bir sahnede babasının bu kadınla seviştiğini görüyoruz, ardından babasının aslında karakterimiz olduğu gösteriliyor. burada anneye duyulan aşkın netliği öylesine bariz ki babaya duyulan nefretin ve özdeşleşememenin katılığı göze çarpıyor.

    dediğimiz gibi çocuk -genç- şizofren. öz annesini babasının öldürdüğünü düşünüyor ancak babasının kulübenin arkasında çocukla konuştuğu sahnede, babanın aslında iyi olduğunu ve annenin de yaşadığını anlıyoruz. ancak çocuk annenin gömüldüğü yerde saatler geçirmeye devam ediyor. filmde karakterin penisinin yanında çorabın içinde çeşitli eşyalar saklaması da ilginç. bu noktada belki fallus göndermesi olabilir, iyi anneyi öldüren babanın sevdiği kötü anneyi öldürerek babayı bir nevi cezalandıran karakterin, yine de baba kadar güce sahip olamaması olabilir -kötü anneyle sevişirken erken boşalması mesela.

    film güzel ve içinde bolca anlam taşıyan bir film. ilk izlemenin etkisini atlattıktan sonra bir daha izleyeceğim.
  • david croenenberg in üç defa izlenilmesi gerektiğini düşündüğüm bir filmi. bir defa izlenip baştan aşağı öğrenildikten sonra, ikinci defa izlenip, öğrenilenlerin üzerinden bir kere daha geçip tecrübe edinilerek, üçüncü defa tecrübeli bir biçimde, filmde neler olacağı iyi bilinerek izlenilmeli.

    --- spoiler ---
    ilk izleyişte, dennis'in akıl sağlığının bozulmasının sebebi ve yvonne karmaşası öğrenildi, acemilik atıldı. ikinci izleyişte, içeriğe odaklanıldı, şurası demek ki şu yüzdenmiş diyerek mevzular ilişkilendirildi, ama burayı gene de anlamadım diyerek hayıflanıldı. üçüncüsü ise, artık baştan aşağı seyir zevki. ralph fiennes in oyunculuğunu, pardesüsünü, parmak ucunun sarılığını, mekanları izlemekten zevk alındı, kendi kendine söylenmeleri taklit edildi, merak hissiyatı olmadan film güzelliğiyle daha çok değerlendirilerek seyredildi. hepsini bir kerede yapanlara ise lafım yok, takdir ediyorum. olacak her şeyi bilerek güzel bir filmi izlemek, benim için epey zevkli.

    evde, kendi kendinize lüzumsuzca dolduruşa gelip, çamaşır makinesinin yerini tek başına değiştirmeye kalktığınızda, beliniz bir anda çıt eder ve kilitlenip kalırsınız. dennis'in de, mevcut kadının göğüslerini görünce, bilinçaltı adeta çıt ediyor. beş saniye içinde, dennis in aklının işleyiş mekanizması komple değişiyor. travmaya girişin son ve en büyük parçası, beş saniye içinde oluşuveriyor.

    travmanın büyük kısmını bu tacizin oluşturmuş olması, bence hiç imkansız değil.
    çünkü bir bilinçaltının hangi veriyi nasıl yorumlayacağını tam olarak tespit etmek mümkün değil, ufak bir cinsel tacizi, bilinçaltının abartmayacağının garantisi yok, söylendiği gibi, genetik yatkınlık, kişinin bilinçdışında birikmiş şeyler, o güne kadar bilinçaltına giren başka küçük şeylerin üzerine bunun eklenip travmanın tastamam tamamlanışı; bunlar olmayacak şeyler değil. biliyorsunuz ki yerde gördüğümüz bir bok bile travmanın düzeneğine eklenebilip, üç yıl sonra karşımıza çıkabiliyor. o boktan önce veya sonra gördüğümüz başka bir nesneyi, zihin birleştirebiliyor, ya da yaşanan bir olayı. boktan sonra yaşanan beş olay ya da görülen beş nesneyi komple harmanlayıp, bütün bir anlam veya hala eksik olan bir anlam oluşturabiliyor. hafızaya bilerek veya bilmeyerek kaydolmuş her şeyin travma düzeneğinde vücut bulması mümkün. dennis'in yaşamını da, bir filmle bu kadar incelikli bilmek, mümkün değil. o sebeple, - bu kadar ileri düzey bir travmaya sebep olamaz - söyleminin eksik ve yanlış olduğunu düşünüyorum. ayrıca, tüm söylediklerim dışında, dennis'in tümüyle sağlıklı bir birey olduğunu düşünsek de, bilinçaltının çarşaf gibi olduğunu, bilinçdışının tarla olduğunu varsaysak da, bence gene aynı travmayı yaşaması mümkün. iki üç yaşında babasından ensesine yediği bir tokat bunu desteklese daha iyi tabii, fakat en başta dediğim gibi bilinçaltının dilini bilemediğimiz için, bu işler hiç belli olmaz.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap