• öylesine bir yaşam kurmak ve tekdüzeliğe yenilmişçesine yaşamak istiyorum bazen. sessiz, beklentisiz ama bir o kadar da hayali, basit.

    beyaz bir iki odalı bir daire.
    balkonsuz.

    cam önünde ikea'dan alınmış gibi duran bir koltuk, ardında gri kanepe. bir iki kavanoz yerde. birinden su içmek istiyorum. diğeri yedek. bayramlardan kalan şekerleri biriktirebilirim içine.

    yer yer şişmiş parkeler. parkeler ceviz rengi. tozsuz ama. şişip de ayrılan parkelerin boşluklarında belli belirsiz dolgu macunu izleri.

    her daim yağmur istiyorum mümkünse. buğulu pencereler. soğuk. dinmeyen bir soğuk. rüzgar belki de. (hatta bazen yağmurlu bir günde gri asfaltta yürümek istiyorum, üstümde çubuklu ıslak bir hırka...).

    yanaklarım ve burnum kızarsın istiyorum. çok mu?

    omzumda renksiz, delik bir şal, elle örülmüş. üzerimde tişört ve şort, bilemedin eşofman altı. ve bol olmalı her ikisi de. saçlarım darmadağın. tenim daha beyaz. ayağımda kalın, topuksuz, tüp çoraplar. ha çıktılar, ha çıkacaklar. şövalye çorabı gibi dursunlar.

    ağır aksak yürüyerek camın önünde suyumu yudumluyorum sonra. su havadan nem kapacak kadar kıskanç, kendiliğinden soğuyor olmalı.

    eski püskü pikabım yerde durmalı. kendi hoparlörü yeterli. kısıktan biraz açık. yerlere dağılmış plaklarım, biri nina simone mesela, belki rory storm and the hurricanes. artık özenerek saklamak istemiyorum hiçbir şeyi. varsın kırılsınlar, çizilsinler.

    bir sürü de kitap olsun bir diğer köşede. kalın kalın kitaplar. okudukça yırtayım sayfaları mesela. oldu olacak bir de şöminem olsun ya da bir sobam. okudukça yırttığım sayfaları atabileyim. belli belirsiz bir sıcaklık olsun bir köşede. beli belirsiz sıcaklık iyidir. ve biraz is kokusu.

    dar mutfağımdan gelen kalmış meyve kabuğu kokuları isle karışsın. elma ve portakal kokusu ayrı ayrı dağılsınlar, soğuk odada taze kalırlar. gerçi, ne de olsa yüzlerine bile bakmıyorum artık, tatları hiç umurumda değil. gri odanın içinde tuhaf uyumsuzlukları oynasınlar.

    ben istediğim zaman uyumak istiyorum. vücudum ya da bir sonraki günün getirdikleri yüzünden değil, kendim istediğim için. kendim istediğim zaman uyanayım.

    uyanmasam ne olur?

    uyanırsam da sabah buz gibi bir tuvalet beni karşılasın. klozetin önündeki gri kıvırcık makarna paspas sağa kaymış olsun, ayağımla düzelteyim yarı uyurken. soğuktan ağzımdan dumanlar çıksın ben gözlerimi kaşıyıp gerinirken.

    solumdaki küvetin yer yer pasları, kireçleri olsun ama utanmasın. perdesi soğuktan nemlenmiş olsun. küvet perdesinin bir iki halkası eksik olsun, oradan açılabilecekmiş gibi dursun sahne her an. bembeyaz bir kalıp sabun. üzerinde iki ya da üç saç telim olsun. her yıkandığımda oturup tabureme tırnaklarımla itip kakayım o saç tellerini.

    asla ayrılmasınlar...

    çünkü yaşlı bir restoranın yorgun ve yaşlı elemanının getirdiği sepetteki ekmek dilimlerine takılıyorum hala... dinlenerek kesilişlerine şahit olup iç çekiyorum, tek hamlede değil, yorgunluktan usanarak kesilişlerine takılıyorum...

    sonra mesela fargo'daki soğuğa vuruluyorum... defalarca hem de.
    belki de yirmi altıncı defa.
    suni sırlarımı gömüyorum...

    çok mu? soğuk?
  • "böyle havalarda ben
    ölümü hiç göremem.
    aklın varsa sen de gitme.
    bak allah'ın adını verdim,
    ben hiç bu kadar
    üşümemiştim."
  • soguk varsa, usunuyorsa eve gidilmek istenir. ev sicaktir cunku. havanin soguk olusu cogu insanda kar ve yagmur cagrisimi yapar, fakat soguk tek basina da ayakta durur. kar yagmur ya da ruzgarin olmadigi ortamlarda da kiside eve kacma durtusu yaratabilir. (bkz: herkesin evi yoktur)
  • soğuk ne kelime, efil efil, usandırasıya dondurucu; araplar bile tiksindi, 'biz gitcez arkadaş' dediler.. aylardan da eylül be raif abi.. çitiledim fanilaları, astım sobanın dibine; teftişe çıktım.. abicim o nasıl soğuk öyle; köpekler bile saklanacak barınak arıyor.. hayrettin amca'nın kahvesinde iki duble çay devirdim, bana mısın demiyor.. abi ben buna devam edecem; kural mural orhan kural.. çak abi.. soğuk fena...
  • bünye üşümediği sürece büyüleyici olan şey.

    bir kere soğuk, sıcak ve yavuklusu nem gibi yapış yapış değildir, taptazedir, diridir. mavi beyazdır. ayrıca kar, buz gibi fantastik olayların altyapısıdır (iç kulak ve omurga dengesini sağlayıp, düşmeden yürümesini bilene fantastik tabi ki...). kış günlerinin yanaklarda ve burunda fazla kaçmış allığıdır. berenin, eldivenin, yün içliğin, depresyon hırkasının...vs varlık sebebidir.

    dürüsttür, kötü yüzünü de hiç saklamaz. şakası olmaz, ısırır, acıtır... burundan ciğerlere, oradan da tüm vücuda alaska frigo ısmarlar. yüzsüzdür, istenmediği halde inatla bünyenin içine işlemek için uğraşır. kapıdan giremezse bacadan gelir, parmak kopartır, kulak düşürtür.

    sıcak; sıvıdır, terdir, nemdir, denizdir, cıvıktır... soğuk; katıdır, buzdur, kardır, serttir, enerji emicidir, yorar, acımasızdır ama düşüncelidir. ilkeli bir mafya babası gibidir, erol taş karizması taşır. bağırtarak, acıtarak öldürmez. öldürmeden önce hissizleştirir, uyuşturur, uyutur*.

    uzun süre soğuğa maruz kalanlarda* hissizleşme, ruhsuzlaşma, manevi uyuşukluk, içe dönüklük, aşırı bireyselleşme, gereğinden fazla rasyonel olma, hayatın zevklerini tam olarak algılayamama, topluma yayılmış kronik bir depresiflik hali, her türlü olumlu etkene rağmen tam olarak mutlu olamama, bir yanın hep eksik kalması gibi olumsuz vaziyetler ortaya çıkabilir. böylelerine ege'ye veya akdeniz'e karşı içilen sek rakıyı takiben iki turluk halay ve 10 dakikalık çiftetelli tavsiye edilebilir.
  • nedense cogu insanın aksine içinde huzur buldugum bir olgu..
  • ugur yucel'in son filmi. bes para etmez adamlarin ve harcadiklari kadinlarin hikayesi.
  • toplum algisinin en icinden ve hitaben en uzaginda duran, viral giseye oynanmis filmleri izleyenlere oldukca uzak bir yapim.

    onun icindir ki, bu baslik altinda cok cok az bilgi görmektesiniz.

    ugur yücel'in oldukca etkileyici ve cokca izlenecegi enfes yapimlardan biri bu calisma. yazi tura benim icin zirve niteliginde olsa da, bu yapim kesinlikle ondan sonra gelir. zaten kendisi de bu filmin yazi tura'nin devami niteliginde olacagini bir yazisinda belirtmisti.

    kisilik karmasasi ve birden cok kisilik sergileyen toplum egemenlerinin halden hale gecisleri cok iyi islenmis. cekimler cok basarili, trenden cekilmis yol görüntüleri cok hos olmus.
  • çok kolay olmasa da, bu dünyadaki pek az şey bir zamanlar seven bir kadının soğumuş kalbinden daha soğuk olabilir.
  • boğazda seyreden kör bir bıçak gibi.
    kesiyor ama kanatmıyor.
    vuruyor ama öldürmüyor.
    insanın iliğine, kemiğine işliyor.

    ne zaman üşüsem aklıma hep aynı şey geliyor;
    sanırım bu dünya bir daha ısınmayacak.

    ve ne zaman üşüsem canım hep aynı şeyi istiyor;
    önce sıcacık bir duş ve sonra da evden burnunu çıkarmamacasına yorganlara hapsolma.

    ve tabi ki bunların hepsi sokaklarda aklıma geliyor, ve tabi ki evde olmak bir hayalden öteye geçmiyor, ve tabi ki bütün hafta içi sıcak yatak hayaliyle geçiyor ve tabi ki haftasonları evin yolu bulunmuyor.

    sonra yine aynı teraneler, aynı temenniler. ta ki kış bitenece, ta ki sıcak rahatsız edenece.

    an itibariyle telefonun termometresi ısıyı sıfır derece gösteriyor ve bu satırların yazarına efil efil ilham veriyor.
hesabın var mı? giriş yap