• şizofren bir anneniz varsa hayat gerçekten çok zor...
    küçükken annemin 2-3 yılda bir gerçekleşen atağıyla başladı bu hastalık ile tanışmam. aslında annem normal biriydi, atakları dışında... özellikle bu ataklar yazın ortaya çıkıyordu ve dine aşırı yönelmesiyle kendini belli ediyordu.
    sokakta arkadaşlarımla oyun oynarken, annem en alt komşumuzun banyosuna kendini kilitlemiş. komşumuzun oğlu da en yakın arkadaşlarımdandı. evlerine gittiğimizde annem; fatiha suresini okuyun, yoksa cin olmadığınıza inanmayacağım diye bağırıyordu. ama onun sesi değildi o... sanki bir başkası konuşuyor gibiydi onun adına. sureyi okuyorduk, yanlış okuyorsunuz diye bağırıyordu! kitaptan okuyorduk, yine de inanmıyordu. bir tek benim kötü niyetli olmadığımı düşünüyordu. banyonun kapısının altından baktığımızda bir ileri bir geri sallanıp duruyordu. velhasıl ambulans çağırdık, arkadaşımın dayıları banyonun kapısını tüple kırıp içeri girdiler. kollarından tutup ambulansa sürüklemeleri hala gözümün önünde. sonra doğru manisa ruh ve sinir hastalıkları hastanesine. geldiğinde saçları bitlendiği için kazınmış, elektroşok uygulanmış bir haldeydi. 6-7 yaşında bunları yaşamak gerçekten zor.

    aradan 10 sene kadar geçti. tabi bu arada annem bu atakları yine yaşadı. eve gelmedi, öğretmen evinde bulduk onu. sonra ege üniversitesine yattı vs.

    annem ile babam ayrıldı. abim babamla, ben ise annemle kalıyordum. annemin hareketleri garipleşmeye başlamıştı. bir gün arkadaşımda kaldım, eve döndüğümde annem de kapıdaydı. oda ben arkadaşımda kaldığımda anneannemde kalmış. "anahtar nerede?" diyorum, "anneannende unuttum" diyor. anneannemi aradığımda ise "ne! annen oraya mı geldi? tut onu çabuk!" diye bir tepkiyle karşılaştım. meğer annem, gece anneannemde kaldığında balkondan kendini atacakmış. tam bir ayağını balkon demirlerinin ardına attığında dayım su içmeye kalkmış, kavga dövüş içeri almış annemi. nöbet tutmuşlar sabaha kadar başında. sonunda dayım sabah 6 sularında uyuya kaldığında annem kaçmış evden. ayağına ayakkabı da giymemiş, caminin birinden takunya almış. yanında para da yok, otobüs şoföründen rica etmiş. ben bunları duyduğumda hiç belli etmedim anneme. "marketten bir şeyler istiyor musun? aç mısın?" diye sordum. "evet" dedi. markette sürekli bir şeyler alıp geri bırakıyordu. (iyileştikten sonra öğrendim ki o yiyecekleri zehirli sanıyormuş) sonra onu komşumuza bıraktım, ambulansı çağırdım ve beklemeye başladım. ambulans geldi fakat annem ortada yoktu. komşumuz sakladı zannediyorum. ambulans yetkilileri de "zorla kimseyi alamayız" demesin mi. o sırada polis geçiyordu, polisi durdurdum. "bakın memur bey, annem şizofren hastası ve bunun için ambulans çağırdım fakat ambulans yetkilileri zorla kimseyi alamayız diyor, sağlıklı olsa zaten ambulans çağırmazdım değil mi?" diyerek polisi de işin içine katmış bulundum. ama annem ortada yoktu. polis annemi aramaya başladı. meğer komşunun inşaat halinde ki 2. katına çıkmış. derken ambulans annemi zorla almak durumunda kaldı. hastaneye anneannem ve teyzem geldi. 3.ümüz beklerken kahvaltı yapmadığımı ve gevrek almaya gideceğimi söyledim. gevreği alıp geldiğimdeyse teyzem ağlıyordu. annem hastaneden kaçmaya çalışmış. ege üniversitesi acilde yatıyordu. annemin normal görünümü hasta gibi olmadığından, refakatçi gibi elini kolunu sallaya sallaya çıkmış kapıdan. teyzem görmese gidecekmiş. bu olaydan sonra yanında refakatçi olarak kalmamız gerektiğini veya iğneyle uyutulması gerektiğini söyledim doktorlara. ne bizi aldılar içeri, ne de iğne vurdular. neyse gevreğimi yerken stajer doktor geldi. "sevim hanımı gördünüz mü?" dedi. teyzem ve anneannem duymadan "nasıl yani?" diyip girdim içeri. hastayı bulamıyoruz dedi. o an ki refleksimle masanın üstünde duran steteskopu üzerine fırlattım. stajyer doktorun yakasından tutup "hastaya sahip çıkamayacaksanız bizi yanına alın bari, umarım o kadının başına bir şey gelmez" dedim. hastanede aramadığımız yer kalmadı. bulamayınca hastane polisine gittim, eşgal verdim. teyzem bence eve gitmiştir dedi. anneannem hastanede kaldı ve biz evin yolunu tuttuk. komşumuz "az önce polis götürdü annenizi" dedi. tekrar hastaneye gittik. ve annem acil olarak manisa ruh ve sinir hastalıkları bölümüne yatırıldı.
    3-4 senedir normal olsa da atak belirtilerini vermeye başladı. yaşım 21 ve korkuyorum sözlük. inanın zor bir durum.

    en acıklı yanı da, ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde bana benzettiği bir şizofren kızı öptüğünde yediği tokat.

    edit: imla
  • moda bu. hafif depresif takılan herkes kendini şizofren zannediyor. hele bir de şizofrenlerin zeki insanlar olduğu sanırısı ortada cirit atıyorken, kafası bir halta çalışmayan insanların ben şizofrenim diye sayıklamaması mümkün değil. lakin bu şizofreni öyle bal tatlı bir hastalık değildir. ebenizi siker. sözlüklerde, orada burada ben şizofrenim diye dolaşamazsınız, kendinizi bilmezsiniz bir kere. öyle deli dana gibi şiirler de yazamazsınız. geçirdiğiniz minik depresyonları, geçimsiz ruh halinizi, aptal saptal davranışlarınızı şizofreniyle karıştırmayın gıcık oluyorum bak!
  • hayat cok garip, zaman zaman da cok acimasiz. oz abim olsa bu kadar severdim, belki bu kadar bile degil. babasi dedem gibiydi, dedem. bilmem kac sene onceymis, ben bilmedim. evlendi diye gunlerce uzuldum. sirf cocugu olacak, bizden cok sever de unutur diye. abim sizofren olmus. kucuk aklim yetmedi ozaman. ama neye bu kadar uzuldun abim, o yasinda ne yordu seni bu kadar. evine gelmedi onceleri. bizi gormedi abim, goremedim abimi. yillardir da goremedim. olumle tehdit etmis kimleri kimleri. yurumus illeri, sehirleri milim milim. yakmis yikmis, gormedigi insanlarla tanismis. sulardan kana kana icememis, suya hasretini dindirememis sirf kafasindakiler yuzunden. gunlerce, aylarca kacmis hayalinden bile. simdi beynimde derin bir zonklama. iki kelam edemedim seninle abim, bilemedin su yasimi. cook emegin var ustumde de bir tanesini sana geri odeyemedim. kelimlerim de bitti, zihnimde guzel yuzun, simsiyah saclarin, bir de bordo araban kaldi, gerisini bilemedim.

    tanim: sagda solda gezen dallamalara bakmayin siz, bu insanlar; senin, benim, kendinin derdini cok dusunmekten bu halde simdi. bir tek o normaldir kendi gozunde de hepimiz yanlisizdir, ilaclar yersizdir vs. ilacsiz tedavi imkansiza yakindir, ilacli tedavide de yaninda eridigini gorursun o yigit insanin. hastalik kabullenilmez kuraldir. oyle pis bir hastaliktirki, ilaclar caresiz, doktorlar yardimsiz kalir da sagda solda duydugun bir iyi habere inaniverirsin. o umut seni yasatir, sevdigin bir gun yine burada olacak diye.
  • içindeki seslerden birisi "dur" derken bir diğeri "durma" diyen fren çeşidi.
  • hastadan çok hastanın etrafındakileri yoran bir illet. sevdiğin bedenen hemen oradadır yanında, ama zihnen bir o kadar uzaktadır asla ulaşamayacağın kadar uzakta. hele bir de bu sevdiğin anneyse...
  • beynin iç bölümlerinde [alt ego da denir] yer alan ve normalde kontrol altında bulunan düşüncelerin kontrol dışına çıkarak üst beyine [dış ego] ulaşması ve buna bağlı olarak dengesizce hareketler yapılması, hayaller görülmesi, algılama sorunları yaşanması durumuna düşmüş insanlara denir. bu insanların kafası genelde karışıktır. kimi zaman beyin mevcut kapasitesinin üzerinde kullanılmaya çalışırsa da baş gösterebilir. [örneğin; üstün zekalı olunmadığı halde beyni o seviyede yormak.].
  • yurtta kalırken paranoid şizofren arkadaşım vardı.. pek kimseyle muhatap olmazdı , kimse de zaten pek onunla muhatap olmak istemezdi.. ya da konuşmaya çalışanlar genellikle dalga geçme amaçlı yanına giderlerdi..

    bak insanın ne kadar orospu çocuğu olduğunu öğreten şeylerden biri mesela bu durum benim için..

    birinin hastalığını bilmek ve bile bile onunla dalga geçmek , dışlamak , hadi bari dışlıyorsun da dalga geçmek neyin nesidir ?

    bizim aramız iyiydi , ara ara yanına sohbete gider , sigara tüttürürdük karşılıklı.. hastalığıyla ilgili sorular sorardım nedir ne değildir diye güzelce cevaplardı , bana anlattıkları kadarıyla mesela ;

    televizyonda bir haber geçtiğinde filan kendinden bahsediyorlar sanırmış , sürekli birilerinin takip ettiği hissiyatına sahip olurmuş veyahut birileri sürekli ona tuzak kuruyormuş gibi gelirmiş..

    bir de bu arkadaş ateist'ti ilginç gelmişti .. neden ateist'sin derdim , tanrı'ya inanmak için mantıklı bir sebep yok , dinler de insan yazması farkına varamıyor musun demişti.. o zamanlar inançlı biriydim..

    velhasıl haklıymış din konusunda , ben seneler sonra farkettim birçok şeyi , uzay da kütle ağırlığı filan hesaplardı , zaten bilgisayar programcısıydı.. ilginç biriydi vesselam , ne zaman şizofren kelimesini duysam o arkadaş aklıma gelir..
  • korkunç bir hızla saldıran düşünce çığlarının altında kaldım.
    halim değilim. dengeli ve sakin olmam imkansız.
    yine de bir yol bulmam lazım.
    serin kanlılıkla, ağırdan almam lazım.
    ah, oysa ben bir şizofrenim.
  • neden sürekli çoklu kişilik bozukluğu gibi davranılıyor kendisine, hiç anlayamıyorum.
  • bazıları çok iyi ressamdır.

    bazı psikiyatri kliniklerinin her yıl kermesleri olur, hastaların hobi saatlerinde yaptıkları şeyler onların izniyle satılır. elde edilen gelir kliniğin bazı masraflarında yine hastalar yararına kullanılır. işte benim mezun olduğum fakültede de böyle bir uygulama vardı. birkaç şizofreni hastasının resmi gerçekten standartın çok üstünde. bir sanat eleştirmeni olarak bunu söylemiyorum yanlış anlaşılmasın, benim beğenime, zevkime hitap ettiği, hiç düşünmeden evime asacağıma emin olduğum için bunu söylüyorum.

    resim yapma yeteneği birkaç hastamızda olsa tesadüf der geçerdim fakat özellikle entelektüel yönü olan, iyi eğitimli hastalar resim konusunda gerçekten yetenekliler. özellikle kendi dünyalarını yansıttığı resimlere baktığınızda etkilenmemek mümkün değil. birbirinin içine geçmiş insanlar, kendileri gibi donuk surat ifadeleri, bilhassa pastel ren kullanımı resimlerindeki ilk dikkat çeken özelliklerden.

    şizofrenlerde resmin bir hikmeti olduğunu düşünüyorum.
hesabın var mı? giriş yap