• "neden bütün başarılı, popüler amerikan sitcomları 7-8 yıl sürerler?" sorusu kafanızı kurcaladı mı hiç? (bütün başarılı amerikan sitcomlarının 7-8 yıl sürdüğünü farketmiş mıydınız? "hayır, aklımın ucundan bile geçmemişti" diyorsanız entrynin ilk triviası bu olsun) cheers, the simpsons gibi istisnalar mevcut elbet, fakat tutulan amerikan sitcomlarının büyük çoğunluğu ya 7. ya da 8. sezonun sonunda veda ederler ekranlara. misal olarak: (bkz: mad about you) (bkz: seinfeld) (bkz: whos the boss) (bkz: growing pains) (bkz: charles in charge) (bkz: fresh prince)

    esprilerin (iyice) bayatlaması, yarım saate sığdırılabilecek bütün durumların kullanılmış ve tüketilmiş olması, yazarların artık yeni konu bulamaması, her türlü romantik eşleştirmenin yapılmış ve mümkün olduğunca sömürülmüş olması, sitcom sayesinde meşhur olmuş aktör ve aktrislerin "sinemaya yönelmek istiyorum, hollywood'da yıldız olacağım ben" türü arzularla yanıp tutuşmaya başlamaları; bütün bunlar amerikan sitcomlarını sonunu hazırlayan önemli etkenler elbet, fakat tam 8. yıl civarında bitmelerinin sebebi bunlardan hiçbiri değil. nitekim yukarıda saydıgım nedenlerin hepsi şu veya bu şekilde 1 saatlık dramalar, veya pembe diziler için de geçerli, onlarda "8 yıl laneti" gibi bir şey yok ama.

    çok uzamaya başladı, diyeceğim şudur: amerika'da her başarılı dizi "syndication"'a girer, yanı eski bölümleri diğer kanallarda gösterilmeye başlanır (aslında cnbc-e'nin yaptıgı da bir çeşit syndication, ama benim bahsettiğim o değil, çünkü bu dizileri türkiye'de bir tek cnbc-e gösteriyor, 3-4 değişik kanal birden değil.) bu "tekrar gösterim" olayı ilk gösterimden bile daha karlı bir olgudur sitcom yapımcıları ve oyuncuları için. bir örnek vermek gerekirse, seinfeld'in 187 bölümünün her biri 3 milyon dolara satılmıştır syndication şirketine, hatta jerry seinfeld sırf bu syndication anlaşmasından 40 milyon doların üstünde bir gelir sağlamıştır (bu sayede de ben günde istersem 5 değişik seinfeld bölümü izleyebiliyorum, ama çok dolu bir hayatım olduğundan genelde en fazla üç ya da dört tane seyretmeye vakit bulabiliyorum.) yalnız, bir sitcom'un syndication'a girebilmesi için en az 100 bölümünün çevrilmesi mecburidir (yılda 22 bölüm çevrildiğinden, bu da en az beş sezona denk gelir.) 150 bölümden az olursa da pek karlı olmaz sitcom'un tekrar pazarlanması süreci. fakat öte yandan, 200. bölümden sonra prodüksiyon masrafları feci şekilde artar ("geometrik olarak" diyemeyiz belki ama kesinlikle "feci şekilde" diyebiliriz). oyuncuların, yönetmenlerin, yazarların maaşları, yapım masrafları ve diğer muhtelif giderler 8. yıl civarında ulaşacakları en üst noktaya ulaşırlar, syndication'ın getireceği gelirler yapılan masrafları karşılamamaya başlar, karşılaşa da diziyi ekranlarımıza taşıyan emektarların kafasında beliren "değmez ya bu kadar uğraştığımıza, syndication için yeterince bölüm çevirdik işte, bırakalım bu işleri, tahiti'ye taşınıp bütün gün meyve kokteylleri içelim" fikrinin cazibesinin önüne geçemez artık.

    işbu ekonomik sebeplerden dolayı bütün başarılı amerikan sitcomları 8. yıl civarında (dikkat edin, yaklaşık 170-180 bölüm oluyor, syndication için ideal miktar yani) ebediyete intikal ederler, diğer kanallarda hortlamaya başlarlar.

    friends dizisinin 2004 senesinde sona ermesinin sebebi de bundan başka bir şey değildir işte. (friends'in amerika'da bittiğinin farkında olmayan, ve bu haberi vererek istemeden üzdüğüm okuyuculardan peşinen özür dilerim.)
  • amerikan sit comlari konulari itibariyle kategorilemeye kalksak soyle olur. *

    bekar erkek ve saz arkadaslari: seinfeld, drew carey show, frasier, ed(?)
    bekar kiz ve caz arkadaslari: watching ellie, suddenly susan
    kizli-erkekli bekar arkadas grubu: friends, coupling us, two guys and a girl
    beyaz orta-ortaust sinif aile: married with children, roseanne, everybody loves raymond, home improvement, king of queens, according to jim
    alt grup olarak klasik aile tanimini cesitli sekillerde asanlar var: the full house *, charles in charge *, third rock from the sun *, alf *, dharma and greg *, mad about you *, reba *, jesse *.
    siyah orta-ortaust sinif aile: the cosby show, the jeffersons. amanin, cbs'te bunlardan birkac tane daha var, ama zenci aksanini anlayamadigim icin izlemedigim icin hatirlayamadim isimlerini. bir de the fresh prince of bel air dendi*.
    isyeri merkezcil: scrubs, just shoot me, cheers, veronica s closet
    bir de wb'nin cuma aksamlari siraladigi turden genclik sitcomlari var, aile merkezcil ama cocuklar basrolde: out of this world sabrina (cadi olan), malcom in the middle, growing pains, saved by the bell *
    istisna: will and grace
    *
  • tarihcesi ve kelimenin icadi amerikada ulusal radyo kanallarinin arttigi ve radyo dinlemenin amerikan toplumunda bir moda oldugu yillara giden olgu.
    o yillarda radyolarda ozellikle komedi programlari cok ilgi cekerdi ve radyo yildizlari hep stand up komedyenlerdi. bu komedi programlari herkes tarafindan dinlenir ve gunluk ya$ama yon verirdi. lakin kisa bir zamanda bu komedyenler malzemelerini tukettiler ve ratingleri du$meye ba$ladi. artik yaratici espri yapilamiyor, sektor cokuyordu. bu esnada bu komedyenler farkettiler ki, esprinin ozu ayni kalmak $arti ile cevre ve olay degi$tiginde yani durum degi$tiginde izleyici buna gene guluyordu. yani durum degi$ip espri ayni kaldiginda, program hala pazarlanabiliyordu. (durum=situation)
    sektor ayni esprileri tekrar tekrar yapip pazarlayabilmenin yolunu bulmu$tu. o donem radyoculari bu programlara situation comedy dediler, sitcom oldu sonra...
  • en komiği: seinfeld
    en mutlu edeni: friends
    en ingilizi: coupling
    en yaratıcısı: scrubs
    en üniversitelisi: two guys and a girl
    en "bira olsa da içsek buz gibi" si: cheers
    en yeni yetme ama komiği: two pints of lager and a packet of crisps
    en "eskidi ama güzeldi" si: married with children
  • her bölümün aynı karakterlerle aynı mekanda geçtiği ve farklı bir "ilginç olay"a sahne olduğu, sonunda herşeyin normale, eski haline döndüğü ve sonraki bölümde bu olayın lafının geçmediği dizi çeşidi. mesela pembe diziler gibi yılan hikayesi değildir, komplike ilişkiler yoktur, diziyi anlamaya başlatmak için 10 bölüm seyretmek ve karakterleri çözmeye çalışmak gerekmez genellikle.
  • şüphesiz ki türkiye için en iyi örneği tatlı hayat'tır. sonrasında avrupa yakası gelir, ayrılsak da beraberiz de üçlüyü tamamlar.
  • francois ozon'un cok eglenceli buldugum filmi. tipik bir fransiz burjuva ailenin yasaminin, babanin eve bir kobay fare getirmesi uzerine allak bullak olmasini anlatiyor. fareyle temasa gecen aile bireylerinin bilincaltinda kalmis takintilari birer birer su yuzune cikar, evin oglu escinsel olur, kizda sado mazo egilimler basgosterir, anne enseste meyleder, bir tek baba fareye dokunmaz ve etrafinda olan biteni algilamadan ve umursamadan yasamina devam eder. izlemek isteyen olursa diye, sonunu anlatmak gibi bir adilik yapmayip, bu entryi burada bitirmekte fayda var.
  • hayatı boyunca (6 yaşında başlayıp bugüne kadar) seinfeld izleyen biri olarak, lisede keşfettiğim bir durum oldu. hazırsanız açıklıyorum.

    eğer hayatının her gününü bir sitcom dizisinin bölümleri olarak görürsen bakış açın ve verdiğin tepkiler çok değişiyor sözlük.

    her durumda gülecek bir espri çıkartıyorsun. dram hayatından uzaklaşıyor, çünkü olumsuzluklarla dalga geçiyorsun. pozitif ve neşe dolu bir insan oluyorsun, hatta yenilmez oluyorsun. tavsiye ederim.
  • sitcomlar temelde iki teknik formata ayrılır: single ya da multi-cam. sitcomları sınıflandırırken çok önemli bir ayrımdır bu single/multi-cam olayı çünkü dizinin karakterini başlıca bu temel faktör şekillendirir.

    multi-cam sitcomlar gülme efekti/canlı stüdyo seyircisi kullanır ve pembe dizi formatına yakın bir konseptleri vardır. multi-cam çekilen bazı popüler sitcomlar:

    (bkz: full house) - 1987
    (bkz: roseanne) - 1988
    (bkz: seinfeld) - 1989
    (bkz: friends) - 1994
    (bkz: that '70s show) - 1998
    (bkz: will and grace) - 1998
    (bkz: two and a half men) - 2003
    (bkz: how i met your mother) - 2005
    (bkz: the big bang theory) - 2007

    single-cam sitcomlarsa gülme efekti/seyirci kullanmaz ve dramaya yakın bir tarza sahiptirler. single-cam çekilen örnek sitcomlar:

    (bkz: malcolm in the middle) - 2000
    (bkz: scrubs) - 2001
    (bkz: arrested development) - 2003
    (bkz: the office) - 2005
    (bkz: parks and recreation) - 2009
    (bkz: community) - 2009
    (bkz: brooklyn nine-nine) - 2013
    (bkz: silicon valley) - 2014

    şahsen ben bu iki formatı bir insanın espri anlayışının ne kadar çiğ/rafine olduğunu ayırt etmek için de kullanıyorum zira istisnalar kaideleri bozmamakla birlikte bu diziler kurgu, mantık, kafa ve espri yapıları olarak kendi içinde birbirlerine yakın yapımlarken grup dışındakilerle alakaları çok azdır.

    malesef ikinci gruptaki sitcomların ortalama ömrü ve popülaritesi aşağıda detaylı anlatacağım nedenlerle multi-cam sitcomlara göre hep daha az olmuştur. dikkat ederseniz bu dizilerin hiçbiri bir iki sezon dışında ilk listedekiler kadar geniş kitlelere ve ratinglere ulaşabilmiş yapımlar değiller. yayın hayatları da hep kelle koltukta geçer ve network değiştirme çok sık rastlanan bir durumdur. it's always sunny in philadelphia, modern family gibi ekstrem örnekleri bir kenara koyarsak ortalama 5-6 sezon devam edip dükkanı kapatırlar. genelde hitap ettikleri kitleler çok daha dar ve homojen yapıdadır. yayınlandıkları dönemden ziyade sonradan kıymete binecek işlerdir.

    multi-cam sitcomlar tv tarihi boyunca hep en popüler format olmuş hatta en bilindik sitcom klasikleri hemen hep bu tarzdan çıkmıştır. daha düşük maliyetlidirler ve genelde sabit mekanlarda çok kısa sürede çekilebilirler ancak yönetmen ve senaristleri kısıtlayan dar bir formata sahiptirler. kamera açıları çoğu zaman statik kaldığı için görsel zenginlik, yazabileceğiniz senaryolar, yapabileceğiniz atraksiyonlar sınırlıdır. senaryo yazarlığı da apayrı bir uzmanlık gerektirir. bir kere dikiş tutturduklarında networkler için altın yumurtlayan tavuk gibi olduklarından 8-10 sezonu rahat devirir hatta daha da uzun sürebilirler.

    single-cam'se çekilmesi oldukça meşakkatli ve maliyetli bir formattır. buradaki single-cam ifadesi de yanıltıcı olmasın. birden fazla kamera kullanılamaz anlamına gelmez. daha ziyade sinema tarzı bol cutlı, değişik açılı artistik bir çekim tekniği kullanıldığını belirtmeye yarar. single-cam'de sabit bir stüdyo olmaz genelde. bu da yönetmen ve senariste geniş bir özgürlük alanı tanımakla birlikte aynı sahneyi defalarca çekmek gerekebilir. tek sahne için bile birden fazla değişik setup ve açı kullanmanız gerekebileceğinden devamlılık hataları sık sık görülebilir ama tüm bunların karşılığında multi-cam'de gerçekleştiremeyeceğiniz çok yaratıcı sahneler çekebilir, hikaye kurguları oluşturabilir, çok geniş yelpazede takılabilir ve görsel çeşitlilik elde edebilirsiniz. çoğu single-camde müzik kullanımı da anlatımı pekiştirmek için sık başvurulan bir araçtır. bu nedenle soundtrack-sahne uyumu oldukça önemlidir.

    iyi bir single-cam sitcom çekmek herkesin harcı olmadığından yayıncılar bu tip yapımlara pek sıcak bakmaz ve kolay kolay yayın onayı vermezler. onay alsalar bile prime-time slotlarında pek yer bulamazlar. yayıncılar için basit formülü ve düşük maliyetleriyle rating garantisi yüksek multi-cam sitcomlar çok daha caziptirler ve haliyle uzun yıllar peynir-ekmek gibi çekilip tüketilmişlerdir.

    single-cam'lerin bir diğer ortak özelliği aslında klasik değil modern dönem yayın teknolojilerine daha uygun olmalarıdır. yani klasik televizyon gibi yayının durmadan aktığı, izleyicinin durdurup, ileri geri saramadığı ortamlarda bu dizilerdeki bir çok detay gümbürtüye gitmekte, diziden alınan verim düşmektedir. binge watch denen izleme maratonları bu tip diziler için en ideal izleme şeklidir. her tekrarda daha önce farkedilmeyen espriler, detaylar daha kolay anlaşılır. genel izleyicide yeterince ilgi görmemelerinin en önemli nedenlerinden biri budur zaten. biraz kafa yorarlar. hiçbir yapım ekibi durup dururken single-cam seçmez. yapımcı, yönetmen, senaristin felsefik sancıları vardır ve izleyiciyi salt güldürmekten öte bunu bir dekor olarak kullanıp asıl dertlerini anlatmak niyetindedirler. tabiri caizse biraz arıza olur bu diziler. haliyle sık sık klasik sitcom formatının dışına çıktıklarından bunlara dramedy dendiği de olur.

    multi-cam sitcomlarsa bilale anlatır gibi çekilir. çok fazla mesaj kaygısı taşımazlar, pek bir felsefi derinlikleri yoktur varsa da verecekleri bir mesaj direkt söylerler. seyirciyi şaşırtacak, şoke edecek, kafasını karıştıracak riskli hareketlere, konsept dışı mevzulara bulaşmamaya gayret ederler. kendi konfor alanlarına sıkı sıkı bağlıdırlar. izleyiciye aha burada güleceksin, burada şaşıracaksın, burada ağlayacaksın direktifi veren efektlerle yoğun bir yönlendirme yapılır. oyuncuların efektin bitmesini beklemesi gibi kendinden pause özelliği vardır ki izleyicinin beyni yanmasın. mesela ortalama bir friends bölümünün %10'unun gülme efektiyle geçtiğini ve kimi bölümlerde bunun %25'lere kadar çıktığını biliyor muydunuz?

    jenerasyonlar gelip geçtikçe insanların espri anlayışı ve beklentileri de sürekli değişiyor. böyle bir ortamda hareket alanı çok dar olan multi-cam sitcomların birkaç seneye ortadan kalkması pek şaşırtıcı olmayacaktır diye düşünüyorum. genel trende baktığımızda eskisi kadar kaliteli multi-cam sitcomlara rastlamak şu an bile oldukça zor. zira günümüzde çoğunluk normal tv yayınlarını değil, neyi ne zaman izleyeceğine, hangi sahneyi ileri geri alabileceğine ve en önemlisi neye gülüp gülmeyeceğine kendisinin karar verebileceği streaming platformlarını tercih ediyor. yıllardır klasik tv nin dezavantajını yaşayan ikinci listedekine benzer diziler için durumu tam tersine çevirecek önemli bir avantajdır bu.
hesabın var mı? giriş yap