• haritada bakınca herkesin arkası dağ önü deniz manzaralı evlerde oturduğunu düşündüren ülke. ayrıca herkes sahil yolunda oturmaktadır.
  • haritadaki konumu gereğince doğu batı farkını ortadan kaldırmış en adil oruç tutulan ülke.
  • üç aydır yaşadığım ve yaşamaya devam etmek istediğim ülke. şimdi artılarından ve eksilerinden bahsedeceğim.

    4 yıldır almanyada yaşayan bir beyin göçü olarak staj için buraya geldim. buraya gelmemin bireysel veya akademik olarak hiçbir özel bir nedeni yoktu. latin kültürüne merak salmış, uzun zamandır latinlerle arkadaşlık yapıp çıkmış birisi olarak güney amerikada yaşamak istediğime karar vermiştim. bu nedenle güney amerikada bir deneyim yaşamak istedim, seçeneklerim arasında arjantin, şili, meksika (çok güney olmasa da..) vardı. fakat hayatın bana bir oyunu mudur nedir, diğer stajımın ilk günü labda şilili bir phd ile tanışmamla ve beni grubuna davet etmesiyle şili hikayem başlamış oldu. buraya gelmek için akademik bir komisyonu ikna etmem ve biraz taklalar atmam gerekti ama sonuçta başardım. gelirken yine kafamda her zamanki gibi 'neden bunu yapıyorum?' sorusu vardı, hatta berlindeki güzel balkonumuzda canım ev arkadaşımla otururken hiç tanımadığım ve çok uzak olan bu ülkeye gitmem ne alaka diye düşünmüştüm, yalan yok.

    berlinden uçağa binerken ağlıyordum, uçakta ağlıyordum, santiyagoda indiğimde ağlıyordum. çok istediğin bir şeyin başarmanın hissi midir yoksa bir boşluk mu, bilemiyorum. nereden birebilirdim bu güzel insanların beni bu kadar iyi karşılayacağını? almanyaya isteyerek gittim, hatta zorla orada kalmak için kırk takla attım ama hiçbir zaman bu kadar 'kabul edilmiş' hissetmedim.

    öncelikle santiyago malesef çok güzel bir şehir değil, şilililer için büyük olsa da istanbullu biri olarak benim için normal bir şehir diyebilirim. havakirliliği oranı çok yüksek, bir kadın olarak gece dışarı çıkıp yürümek çok zor/berlinden kalkıp gelen biri bunun ne kadar zor olduğunu anlayacaktır, metrolar saat onbirden sonra çalışmıyor, toplu taşıma araçları metrobüs gibi çok kalabalık, ülkede zengin ve fakir arasında çok büyük fark var, iş imkanları fazla diye ülke son yıllarda venezuela ve perudan çok fazla göç almış, ırkçılık oranı yüksek, insanlar genelde 30-40 yaşında olsalar bile aileleriyle yaşıyorlar çünkü gelirleri düşük, aşırı tutucu katolik oranı fazla vs vs. daha aklıma gelmeyen bir çok gözlem yaptım haftalar boyunca.

    fakat insanlar çok tatlı, arkadaşlar. şaka değil. kendi ülkem gibi bir ülke ama kendimi kendi ülkemden daha rahat hissediyorum, garip bir his. aralarında kayboldum resmen. sabah laba geliyoruz herkes birbirine sarılıyor öpüyor (25 kişi), hocamız da dahil. herkes bana bir şeyler öğretmeye çalışıyor, beni bir yerlere götürmeye çalışıyor, benden bir şeyler öğrenmeye çalışıyor. 3 ayda bu kadar yakın olabileceğim insanlarla tanışabileceğimi düşünemezdim. sonra bakıyoruz, ülkede her çeşit doğa güzelliği mevcut, dağlar, çöller, buzullar, her şey. ispanyolcaları biraz komik, bana her şeyin sonuna 'po' koymayı öğrettiler sağolsunlar. almanyada 2 yılda öğrendiğim almancayı vs. burada 3 ayda öğrendiğim ispanyolcayı karşılaştırıyorum, hemen hemen aynı. über çağırıyorum ve şoförler mutlu oluyor, hayatımda ilk kez arabama türk biniyor diyor, gülüyorum..

    iki üç hafta önce oturdum ve buradan ne kadar gitmek istemediğime karar verdim. yakında gezmeye başlayacağım, önümde hala 5 hafta var. bazen berlindeki ya da istanbuldaki evimi ve arkadaşlarımı özlüyorum, ama bazen evimi de arkadaşlarımı da unutuyorum. geri dönüyorum diye kendimi üzüyordum ama günümüze odaklanmaya karar verdim. seneye tekrar geleceğim! belki çok uzuuun bir süre için.

    edit: arkadaşlar 'beyin göcü olarak gittim' lafının neresini kibir olarak algıladınız? kibirli olmak istesem bu zamana kadar yaptığım şeyleri anlatıp anlatıp ne kadar süper olduğumdan bahsederdim. bana mesaj atan arkadaşa cevap da verdim ama böyle argümanlarla gelecek insanlara aynı cevabı veriyorum: ne olduğumuza devamlı başkaları karar vermek zorunda diye düşünülen bir toplumda bunu beklemeyecek ve ne olduğunu bilecek kadar eğitimli ve olgunum. bu nedenle kimsenin bana beyin göçü olup olmadığımı söylemesi veya ders vermesine ihtiyacım yok, teşekkürler.

    edit2: 'meksika çok güney değil ama..' gerçekten meksikanın nerede olduğunu bilmediğimi düşünen var mı? çünkü varsa kendilerine sheldon lee cooper ile ironi derslerine başlamalarını ve biraz kitap okumalarını tavsiye ediyorum.
  • bolivya ile uğraşırken şili'yi biraz boşladım. protestolar hala devam ediyor. bir hatırlatma olsun diye kısaca özetleyeyim: şili latin amerika'nın işleyen demokrasilerinden birisi ve ekonomi makro seviyede gayet iyi işliyordu ama mikro ekonomide işler biraz karışık. gelir adaletsizliği çok yüksek, ücretler çok düşük, işsizlik tırmanıyor ve enflasyon baskısı var. kısacası gelişen ekonominin sokaktaki insana bir faydası yok. yolsuzluklar da cabası.

    bütün bunların üstüne enflasyondan kaynaklanan yükü halka yıkmaya çalışınca halk patladı en sonunda. şimdilik ülkenin askeri geçmişini pas geçiyorum (zengin konu ama biraz uzun) yalnız şu kadarını söyleyeyim; işleyen bir demokrasi olmasına rağmen güney amerika'nın en ucundaki üçlü (arjantin, şili ve uruguay - latin amerika'nın yüzakı işleyen demokrasiler olduğu için bu üçünü saydım) içinde askerin hala siyasette önemli bir söz sahibi olduğu tek yer şili. bölgeyi gezenler bileceklerdir, askerin varlığını ve otoritesini hala hissedebiliyorsunuz. dolayısıyla, toplumsal olay beklediğim son ülkeydi. buna rağmen olaylar patlak verdi ve üç haftayı aşkın bir süredir devam ediyor. zaten kolluk güçlerinin halka sert giresinden de güvenlikçi tutum anlaşılır diye düşünüyorum. gelen haberlere göre polis bile bile halkı sakatlayacak biçimde kullanıyormuş gaz bombalarını ve plastik mermileri. birkaç kişinin kör olduğuna dair haberler var. şuradan izleyebilirsiniz (dikkat hassas içerik).

    şimdilik uzun uzun analiz etmeyeceğim ancak bugün çok garip bir olay yaşandı anlatmak istedim. şili'de yaşayan ve bir şilili ile evli olan amerikalı neo-liberal bir ekonomist halka ateş açtı. neo-liberalliğini özellikle vurguluyorum zira adam televizyonlara çıkıp yorum yapıyor, üniversite hocası, ekonomist ve kendisini bir neo-liberal olarak tanımlıyor. şili'nin de sosyal bilimlerde ama özellikle ekonomi camiasında neo-liberal bir başarı öyküsü olarak pazarlandığını bilenler için sağlam ironi içerir (besim tibuk'u hatırlayanlar el kaldırsın, sürekli şili örneğini verirdi). adı john cobin olan bu dallama gringo evine giderken yolu kapatan protestoculara kızıp arabasını üzerlerine sürüyor ve daha sonra hızını alamayıp araçtan inerek silahıyla rastgele kalabalığa ateş ediyor. ölen olmamış allahtan ama bir kişi ciddi biçimde yaralanmış. herif bir de kendi ülkesinde - yani amerika'da - konfederasyon yanlısıymış. hikayeye gel amk. haberini şuraya koyuyorum.

    şimdilik bu kadar, daha sonra tekrar detaylıca yazacağım.
  • sanırsın chp'nin seçim kazandığı bölgeye ülke kurmuşlar. o nasıl bir ülke sınırıdır.
  • ülkeyi kuzu beyti gibi rulo haline getirirsen böyle görünüyormuş; görsel

    böyle gözüktüğüne bakmayın, yüzölçümü bize yakın. türkiye 783.562 km2, şili 756.626 km2.
  • hazir vize istemiyor diyip, santiagoda aktarma yaparken bir arkadasa bakip ciktigim ulkedir. isin enteresan tarafi pasaport kontrolden once 5 ulke vatandasini reciprocity fee odemeye mecbur birakiyorlar. bu ulkeler ve odenmesi gereken miktarlar:

    avustralya: 61 dolar
    kanada 132 dolar
    meksika: 23 dolar
    amerika birlesik devletleri: 131 dolar
    arnavutluk: 30 dolar

    her sey iyi hos da arnavutlukla ne zorunuz var be kardesim?
  • son zamanlarda okuduğum en iyi makalelerden birisinin konusu olan ülke.

    yakın dönem iktisadi kalkınma tarihi itibariyle türkiye'yle çok ciddi benzerlikleri bulunmaktadır. şu farkla ki, 1950-73 arası iktidarda olanlar ithal ikameci modeli bizimkilerden çok daha ciddi bir şekilde uygulamış; şili bizimkinden çok daha acı ve daha erken bir darbe tecrübesi yaşamış; iktidara el koyan pinochet 17 yıl boyunca hüküm sürmüş; neoliberal politikaları, onları bizzat tasarlayanların önderliğinde ve eşliğinde uygulamış vs. yani biz ne yaptıysak onlar da neredeyse aynılarını yapmış fakat onlarınkinin her tecrübesi bizimkinden çok daha yoğun ve yeğin olmuş.

    bir iki somut bilgi verelim bu ülke hakkında:

    * şili, dünya bankası'nın gelişmekte olan ülkelere verdiği ilk krediyi 1948 yılında almış olan ülkedir.
    * allende döneminde dünya bankası ve imf'nin verdiği tüm krediler askıya alınmış ve allende'nin dış borçları ödeme takviminin değiştirilmesi talebi nixon tarafından reddedilmiştir.
    * dünya bankası, pinochet'nin iktidara gelmesini müteakip ilk üç sene içinde şili'ye yedi ayrı kredi vermiş, bu kredilerin toplamı pinochet iktidarı süresince 30'un üzerine çıkmıştır.
    * ücretlerin ulusal hasıla içindeki payı 1972-89 arasında %52.2'den %36.7'ye gerilemiştir ki bu gerileme latin amerika dünyasının en yüksek rakamlarından birinden en düşük rakamlarından birine gerileme olduğu anlamına gelir.
    * gene pinochet iktidarının son yılına tekabül eden 1989 yılında nüfusun %42.2'sinin geliri yoksulluk sınırının altına gerilemiştir ve gene nüfusun %14.9'u açlık sınırının da altında yaşamak zorunda bırakılmıştır (friedman'ın ölümünden sonra kendisine "çok büyük iktisatçıydı!" deyü övgüler düzenlere duyurulur!!)
    * 1988 senesinde ülke referanduma gitmiştir: ya pinochet iktidarının devamına karar verilecek ya da sivil hükümete geri dönülecektir. oy dağılımını tahmin etmek isteyen var mı?

    pinochet %54'e %46 (!) oy oranıyla iktidardan çekilmek zorunda kalmıştır. adam on yedi yıl boyunca, anlaşılan, "az çalışmamış". bu rakamı okuduğumda hayretler içerisinde kaldım, yazık ki..

    her neyse. bundan sonraki dönemde piyasa ile derdi olmayan, nispeten demokratik hükümetler görev almıştır.

    bahsi geçen makalenin (mürekkebi henüz kurumamış durumda) ulaşabilirseniz, buyrun, künyesini veriyorum:

    - taylor, m. (2006), "from national development to 'growth with equity': nation-building in chile, 1950-2000", third world quarterly, vol 27, no 1.

    not: arzu eden olursa e-posta vasıtasıyla kendilerine iletebilirim makaleyi.
  • dünyada şu ana kadar ölçülebilen, kayda geçen, en şiddetli depremin yaşandığı ülke. 22 mayıs 1960 yılında richter ölçeğine göre 9.5 büyüklüğünde deprem yaşamıştır bu ülke.
    (bkz: oha) ve bi zahmet (bkz: vay anasını be)
  • 1000'e yakın türkiye kökenli insanın yaşadığı, türkiye cumhuriyeti'ni ilk tanıyan latin amerika ülkesi.

    başkent santiago'da atatürk heykeli, atatürk koleji ve türk cumhuriyet meydanı bulunmaktadır.
hesabın var mı? giriş yap