• yaklaşık iki sene önce sol elimin orta parmağının son boğumunun iç kısmında* çıktığı zaman "hasktir kıymık girmiş" diye bir tepki vermeme yol açmış, o günden beri de peşimi bırakmamış illet.

    o minik siyah şeylerle dolu, profilden bakıldığında siyah tepeli peri bacalarını andıran bu minik parçalar aynı parmağın tırnak altı kısmı* ve orta boğumunda da çıkınca "hmm" diye düşünüp doktora görünmüştüm. başlıkta daha önce de bahsedilen verrutol isimli ilaç ve bu ilacın sağlam derinin mına koymasını önleyen krem ile beraber almam ve kullanmam gerektiğini söylemişti, bir devlet hastenesi dokturu için fazlaca cırtlak bir ruj sürmüş teyze.

    kremi siğilin etrafına sürüyorsunuz ki verrutol adlı ojemsi ilacı sürerken "hasktir lan taşırdık" diyince, önceden sürmüş olduğunuz krem "endişelenme bob" desin size. bu ojemsi ilaç yarım saat sonra falan ince bir uhu tabakası gibi görünüyor siğiller üzerinde. kuruduktan sonra o tabakanın alınması gerekiyor siğil üzerinden. bu biraz gıcık bir kısım. o peri bacaları arasını öyle bir dolduruyor ki bu ilaç, tabakayı yolmaya çalışırken dişlerinizi kanatıyorsunuz kendinizi sıkmaktan. sonuçta sürekli kullanılan bir organ olan ele bu ilacı uzun süre kullanmak ızdırap veriyor. zaten 4-5 gün kullandıktan sonra bir ilerleme görmeyince iyice siktir ediyorsunuz.

    boş vermek hiç işe yaramıyor. ürüyor mına koduklarımını.

    şu an kendi tedavimin üçüncü aşamasını uygulamanın vermiş olduğu gariplikle yazıyorum bu satırları. bi ske yarayacağını sanmıyorum ama dondurmaya gitmeden önce bunu da denemek istedi deli gönül. hem eşekliğim ile hakettim bunu... ilaci yeniden kullanmaya başladım. kremle falan vakit kaybetmiyorum. gayet hayvanca sürüyorum siğil bölgelerine. etraftaki deri şabalak oldu ama umrumda değil. dün o tabakaları hunharca yolarken farkettim ki, diğerlerine göre nispeten daha küçük olan pezemeng siğillerden biri açıldı. kurumuş ilaçla beraber o da gitti. kök falan da göremedim. sonra diğerlerine de uyguladım. bu işlem süresince baya bir kan kaybettim dış sıkmaktan. küçükler bu yolla kaybolmuştu ama tırnak altında olan iki tanesi, şampiyon siğil ve anne siğil ( birkaç ay önce elimi okuyup siğillerin etrafını ucuz tükenmez kalemle çizen teyze teyze anlamıştı bunun anne olduğunu) hala tüm çirkinlikleriyle bana bakmaktalardı. o anda tırnak makasına ilişti gözüm. bir yandan fm oynarken, maç aralarında bunların kafalarını da kanlı bir operasyon sonunda kesmeyi bilmiştim. tırnak altları da gitti gibi ama şampiyon siğil ve doğurtkan fahişe siğilin köklerini görebiliyordum yarılmış parmağımın iç kısmında. sanırım ulaşamayacağım kadar derine iniyorlar. daha ileri gitmekten korktum. insan kuleyle bağlantıyı koparmayagörsün. bir ara gözümü dikmiştim annemin dikiş makasına. zaten heroes seyretmişim geçen gün. neyse ki çabucak geldim kendime.

    öğlene doğru iki elimde toplam dokuz tane ufak yara vardı sızıntı halinde kanayan. içinde yıllar öncesinden kalma konser biletlerininin, eski saatlerimin ve kebabçıdan gelen bir sürü kullanılmamış kolonyalı mendilin olduğu çekmecedeki normal mendilleri bitirdikten ve masayı kırmızı beyaz random sanat eserleriyle donattıktan sonra aklıma adını doğru düzgün yazmayı bile bilmediğim tendürdiyot mucizesi geldi. kapanan yaraların olası çirkin görüntüsüne aldırmadan ezcaneye gittim kanlı halimle. temtürtiyotu alıp geri geldim ve götümün her sıkıştığı anda yaptığım gibi anneme gittim. biraz midesi bulandı ama kabul etti bu görevi üstlenmeyi. annem denbürdiyotu sürerken bir taraftan kendimi sıkıyor ve belli belirsiz küfürler ediyor, bir taraftan da bu sıvının rengi niye bu kadar hollanda diye kendi kendime düşünüyordum. eskiden daha kahverengimsi bir oranjlıktı sanki onunki.

    meret kurudu. şu anki görüntü, kör bir deli tarafından elime kına yakılmasına maruz kalmışım izlenimi veriyor ama ben halimden memnunum. en azından iki gün boyunca ps2 oynarken joystickteki yön tuşlarının tam ortasına gelen sol baş parmak iç boğumunu, siğillerim takılmadan hareket ettirebileceğim tuşlar arasında. parmaklarım gayet çirkin ama sağlıklı görünüyor gözüme. sanırım sonucu alacağım birkaç gün içinde. eğer bu ağzına sıçtıklarımını* yeniden pörtlerlerse pazartesi sabahı dezenfektan kokulu bir hastaneye gitmek için erkenden kalkacağım. robert patrick'i bir daha anacak ve biraz daha bekleyeceğim.

    ağzına sıçayım siğil gibi senin.

    aylar sonra gelen edit:

    bu çükünü kopardıklarımının ya alman çikolataları gibi zilyon tane çeşidi ve tedavi yöntemi var; ya da yapay zeka ve vicdanları.

    ben onca şeyin üzerine dondurma seansları denedim. günde üç defa, üç adetten siğil otu yuttum iki hafta boyunca. bir hafta sirke içinde bekletilmiş limon dilimlerinin suyunu sürdüm ve pis pis kokarak gittim işe, okula. incir sütü döktüm üstlerine. hatta "nolcak ki lan" diye düşünüp inek sütü de denedim. ne bileyim, reflüye iyi geliyordu. iş iyice cıvıttı anliyacağiniz. ama bu, kulak zarlarına osurduklarım pis pis sırıtmaya devam ettiler bir süre daha. artık ne tıbbi, ne de alternatif tıbbi tedaviler kalmadığı için(hatta abidik tedaviler de dahil) çaresiz kalmıştım. ben de düzenli olarak küfür ettim bunlara. önce kendi dağarcığımdan, daha sonra gerekli uzmanlardan (adanalı yak danışmanlık aş(amına şoyayım demekmiş hatta bu)) faydalanarak, her kaltak siğile teker teker alaka göstererek, yılmadan küfür ettim sevgili sevgililer.

    inanir misiniz ki yavaş yavaş ufaldı bu şorololar. kraliçe siğil hariç diğerlerinden iz bile kalmadı. sonra farkettim işte ben de başta anlattiğim şeyin gerçek olabileceğini. al mesela hemen uydurayım bir başka tedavi yöntemi.. küfür edin amina koyim. geçiyor o zaman.

    ulan.. ben ki ilkokula giderken bir cumartesi kalkmış ve kızamık olmuş, pazar gecesi banyo yaptıktan sonra aynaya bakıp bir tane bile leke görememiş, böyle zamanlamaya koyayim diyerek ertesi gün okula gitmiştim. kardeşim kızamık geçirdiğinde "herhalde ölecek" gözüyle bakmıştım.

    hiçbir illetten çekmedim siğilden çektiğim kadar. ama sonunda.. yendim sizi lan orspular!

    bu illetten muzdarip herkese sabır diliyorum.

    küfür edin götüne koduklarımına. valla bak.
  • tamamen psikolojik yöntemlerle tedavi edilebilen oluşumlardır. bunun için, siğil sahibi kişinin siğilin geçeceğine güçlü bir şekilde inanması lazımdır. okutmak, çimeni kesip altına tuz koymak, incir yaprağı yakmak gibi yöntemler de hep kişiyi siğilinin geçeceğine güçlü bir şekilde inandırmak içindir. (placebo etkisi deniyormuş buna. yeni öğrendim terimi)

    örneğin; hasta, hastanenin röntgen odasına götürüp "şimdi çok güçlü bir ışın tedavisi uygulayacağız" denilerek, siğilli bölge cihazın altına yerleştirilir ve kontrol odasına geçilip röntgen odasının havalandırması çalıştırılır. eli röntgen cihazının altında beklerken "vınnnnnnnnnn" diye vantilatör sesi duyan, bu sesi "ışın sesi" zannedip, o anda eline güçlü ışın tedavisi uygulandığını sanan hastanın siğilleri iki gün içinde geçer.

    ssk hastanesinde ise, röntgen odasını bu amaçlı kullanamayacağı için suyun içine (musluk suyu) bir damla tentürdiyot damlatılarak rengini değiştirip, bu renkli su küçücük bir şişeye konulur. siğil şikayetiyle bir hasta geldiğinde, ellere eldiven, yüze maske takarak radyoaktif bir madde edasıyla renkli su şişesi alınıp, hastaya asla nefes almamasını ve kafasını çevirmesini, bakmamasını tembihleyerek siğilin üstüne 1 damla damlatılır. çok etkili ve kuvvetli bir ilaçla tedavi edildiğini sanan, fakat sadece siğilinin üstüne renkli su damlatılan hastanın siğilleri iki gün içinde geçer.

    bu yöntemler bizzat dermatoloji uzmanı bir doktorun uygulamış olduğu yöntemlerdir. tamamen gerçektir.

    demek ki neymiş, sadece kendimizi inandıracakmışız. insan beyni çok ilginç.
  • bagisiklik sisteminin zayiflmasindan tureyen asalak olusum, bi sekilde bagisikklik sisteminizin moralini yulseltmeniz gitmelerini sagliyo, ben cikan sigillerime bagirarak kovdugumu ve akabinde yokolduklarini dumur icinde izlemisimdir
  • lanet olası aslında zararsız fakat görüntüsü delirten şeylerdir bunlar.
    oluştuğu yerlere göre çeşitleri de farklılık gösterir.
    denilene göre elma sirkesi elde ve ayakta çıkan (common/plantar) siğili yok etmek üzere şaşırtıcı derecede etkiliymiş.

    tarife geçelim:
    gerekenler:

    1-kulak çubuğu pamukları(veya o büyüklükte koparılmış pamuklar)
    2-elma sirkesi
    3-yara bantları

    pamuğumuzu kulak çubuğundan söküyoruz veya bu büyüklükte koparılmış pamuğumuzu alıyoruz.elma sirkesine batırıyoruz.
    iğrenç kokacaktır ama siğile küfredip durumu biraz daha çekilir hale getiriyoruz.sirkeyi emmiş pamuğu siğilimizin tam üstüne koyuyoruz.
    üzerine yara bandını yapıştırıp onu öyle bırakıyoruz.pamuk kuruyana kadar yapışık halde öyle duruyor,kurudukça değiştiriyoruz.
    bir süre sonra sirkeyle içli dışlı olan siğil yanmaya ve atar/zonklar gibi bir his vermeye başlayacaktır.siğilsiz günleri düşünüp siğile küfrederek dişinizi sıkmalısınız.
    siğil kısa sürede(1-2 gün) renk değiştirip önce griye sonra da gittikçe koyulaşarak siyaha dönecektir.bu iğrenç bir görüntüdür fakat aynı zamanda işe yaradığını gösterir.bu aşamada dişimizi sıkmaya ve sabretmeye devam ediyoruz.unutmuyoruz ki sabrın sonu selamettir.

    bir süre sonra(kişiye göre değişir ama genelde 2-3 haftayı geçmediği söyleniyor).ölü,siyah ve iğrenç siğil yerinde bir delik bırakarak bulunduğu yerden çıkacak/düşecektir.bu noktada isterseniz öldüğünden/tamamen gittiğinden emin olmak mantığı ile bir iki gün daha sirke tedavisine devam edebilir veya "açık yaraya sirke mi dökülürmüş?!" diyerek üzerine normal bir yara bandı yapıştırarak iyileşmeye bırakabilirsiniz.

    siğilinizden kurtulduğunuzda bu yöntemi öğrendiğiniz kişiye de hayır duası ediyorsunuz. :)

    notlar:
    *acı kişiye göre değişmekle birlikte zaman zaman çok acıyacak,zaman zaman kendini hissettirmeyecektir.acı genelde yanma hissi,iğne batırılıyormuş gibi bir his veya atar şekilde zonklaması şeklinde oluyor.nedense 10 dakika önce hiç bir şey hissetmezken 10 dakika sonra çok acıtabiliyor.
    *acı özellikle geceleri daha çok olabilir.bazen o kadar acır ki uyuyamazsınız veya dayanamazsınız.o zaman çıkarın,bir kaç saat sonra veya ertesi gün tekrar takarsınız.
    *gün içinde takarsanız işle güçle ilgilenirken acıyı daha az hissediyorsunuz.gündüz takmanız önerilir.
    *pamuğun kuruduğunu genelde acının azalmasından/yok olmasından anlarsınız.
    *koklayarakta anlayabilirsiniz.sirke kokusu gelmiyorsa veya çok çok azaldıysa kurumuştur.
    *pamuk siğili kaplamalı ama çok dışına da çıkmamalı.elma sirkesi asidik bir sıvıdır,bu yüzden gereksiz yere sağlıklı tene uzun süre(saatlerce) değmemesi iyi olur.
    *sandığınız gibi dört bir yan sirke kokmaz.çok endişeleniyorsanız sadece geceleri yatarken veya günde uygun olduğunuz bir kaç saat boyunca yapabilirsiniz.
    *siğilin büyüklüğüne,ne kadar zamandır orada bulunduğuna ve günde kaç saat sirkeli pamuk kullandığınıza göre kurtulma süreniz değişir.ilk haftada kurtulan da oluyor, bir-iki ayda da.
    *siğil vucuttaki virüs sonucu oluşur.siğilden kurtulsanız bile vücuttan o virüsü tamamen atmadığınızdan,sadece virüsü tedavi ettiğinizden tekrar çıkabilir.yeni bir siğil oluştuğunu görürseniz,aynı yöntemi uygulayın.ne kadar erken müdahale ederseniz o kadar kısa sürede kurtulursunuz.
  • çocukluğumda kendimi bildim bileli sol elimin üstünde minik yassılar halinde yaklaşık 15 tane bulunan saçma salak doku şekli.

    o zamanlarda hergün babama ne zaman geçeceklerini sorardım babam da üniversiteyi kazandığın gün der ve aklınca beni gaza getirirdi çakal. yıllarca pencere önü teyzelerinden arkadaşların anneannelerinden falan duyduğum, bir evden tuz çalıp sonra toprağa gömme(netekim çok zorlu bi macera olmuştu), bir incir dalını ay ışığında toprağa gömme, anne tarafından yaşlı bi teyzeye okutulma gibi çeşitli, birbirinden abidik gubidik birbirinden sikindirik yolları denedikten sonra (çişteki mucize adlı mal kitabın önerilerine değinmiyorum bile) 17 yaşında lisedeyken bi sabah kalktım, hiçbiri yok. ne diyeyim, teşekkürler dove.
  • göreni rahatsız edip müdahaleye sevkeden oluşum. bir gün vapurda yanımda oturan bir kadın, elimdeki siğilleri fark edip, direkt olarak:
    -"bir mezar taşı bulun, siğillerinizi buna sürüp, üç kulhüvallah bir elham okuduktan sonra arkanıza bakmadan oradan uzaklaşın" , dedi. (niçin arkamıya bakmıyorsam artık) ben de bu yöntemden esinlenip siğilime o sıralar dersini aldığım metafizik şiirlerden okumaya karar verdim. üç john donne, bir andrew marvell okudum. bir ay sonra siğillerden hiç bir iz kalmadı.
  • başparmağımda tırnağımın hemen yanında çıktı. zamanla da sızlamaya başladı. okutuluyormuş ve bir arkadaşımın annesi okuyormuş. türk insanı genim eğitimimin önüne geçti ve okumasını istedim kendisinden. "okurum ama sen siğilini sevmezsen geçmez" dedi.

    lan siğil sevilir mi? sevmedim tabi. geçmedi de. sonra sözlükte yazılanlara bir bakayım dedim. "sarımsak dişini parmağına gece yatmadan önce sararsan birkaç güne iyileşir" diye yazmış bir yazar. denemiş ve iyileşmiş. yeşillendirdim tabi hemen işin inceliğini öğrenmek için. "yara bandıyla sar, gündüz rahat edemezsin o yüzden gece uyumadan önce sar" dedi. "ama daha da önemlisi siğili sevmek lazım, sevmeden geçmiyor."

    lan siğil sevilir mi?(hala doktora gitmek gibi bir seçenek yok farkındaysan sözlük) sardım ben sarımsağı parmağıma. kokutmaktan başka bir işe yaramadı. diğer entrylerde verrutol isimli ilacın varlığını öğrendim. entry sahibini yeşillendirdim tabi "nasıl kullanayım?" diye. oje gibi sürülüyormuş siğilin üzerine, yakmıyormuş, 2 hafta gibi bir sürede iyileştiriyormuş. bak bu yazar "siğilini sev" demedi. eczaneye almaya gittim. "siğil için kullanacaksın değil mi?" diye sordu uzun yıllardır tanıdığım eczacı. "evet" dedim. "kullan bakalım ama siğili sevmek gerekirmiş iyileşmesi için" dedi.

    lan siğil sevilir mi? bunu mu öğretiyorlar eczacılık fakültesinde? neyse ben sürdüm ilacı siğilime. yaktı. sızlattı. ama iyileştiriyor sanırım. hala doktora gitmek gibi bir seçenek yok farkındaysan sözlük. doktor yakıyormuş siğili, 5 dakikalık işlemmiş ve hiç acımıyormuş. "ee gitsene doktora salak" dediğini duyar gibiyim. ama uygun güne/saate randevu almak, hastanede sıra beklemek (randevu almana rağmen), dahası doktorun karşısına geçip "ben malım ilk size gelmek yerine bunları bunları yaptım" demek öyle zor geliyor ki; siğili severim daha iyi.

    hem sevmeden geçmiyormuş. anneden - sözlük yazarlarına, yazarlardan - eczacıya herkesin vardır bir bildiği :/

    tanım: kurbağalarla alakası olmayan bir virüs. sevmek lazım.

    tedavisi için; bir diş sarımsağı verrutole batırıp dualar eşliğinde siliğin üstüne sarın *
  • psikolojik olarak goctugunuz zamanlarda herhangi bir yerinizde cikabilecek acayip, deri renkli kucuk cikinticik.
  • eskiden tavukgötü de derlermiş. cidden.
  • elde çıkanı dışa, ayakta çıkanı ise içe doğru oluyormuş bu meretlerin. vücudunuzda tanımlayamadığınız bir cisim varsa ve bu cisim, üzerine bastırdığınızda değil de iki yandan sıkıştırdığınızda acıyorsa sizin de artık bir siğiliniz var demektir.
hesabın var mı? giriş yap