• bir hermann hesse kitabıdır.kitapta kişinin özbenliğini bularak uygarlığın yerleşik biçimlerinden sıyrılma çabası anlatılmaktadır.kurtuluşu daha çok doğu, özellikle hint felsefesinde gören hermann hesse siddharta adlı kahramanın hikayesini anlatırken bir yandan da doğu felsefesinin ana hatlarını çizmektedir.kitapta belki de en çok dikkatimi çeken; yol göstericilerin izinden giderek erişilmeye çalışılana erişilemeyeceği,öğretenlerin yolunu izlemek yerine özgün, yeni bir yol yapılandırmanın gerekliliği idi.spinoza'nın felsefesinde de mevcut bu özellik, ki bu şekilde spinozanın doğu etkileşimi de dolaylı yoldan da olsa çok hoş bir şekilde gözler önüne seriliyor kannımca.

    bunun yanında hermann hesse kitabı hakkında şunları söylemiş:

    "ben,olmak ile yapmak arasında bir ayrım yapmayı ve "cani" de muhtemel evliyayı görmeyi hint düşünürlerinden öğrendim.bu düşünceleri kitaplarım sayesinde, bilhassa siddharta sayesinde benimseyen binlerce insan var."

    "siddharta'dan bir şeyler öğrenmek isteyen kimsenin onu yavaş yavaş ve mümkün olduğu kadar tekrar tekrar okumasını zorunlu görüyorum."

    kadıköy'deki bir sahaftan edindiğim kitabı okurken oldukça komik bir olay ile de karşılaştım.benden önce kitabı okuyan şahıs kitapta sadece tek bir kısmın altını çizmiş o da şudur:

    "...siddharta şimdiye dek ölüm ve şehvetin bu denli birbirine yaklaştığı bir anı yaşamamıştı.kamala'nın yanına uzandı,yüzü yüzüne yakındı gözlerinin altında, dudaklarının ucunda böylesine bir kaygıyı böylesine açık ve seçik görmemişti.orada siddharta'ya kırlaşan saç tellerini hatırlatırcasına hafif belli belirsiz çizgiler, incecik kırışıklıklar..."

    adam neredeyse tüm hayatını doğu felsefesine adamış; ben diyor,buda diyor,sıyrılın bu toplum düzeninden diyor,çocuk insanlardan biri olmayın diyor.altını çizili yerin az çok etkileyici olduğu kabul edilebilir fakat koca kitapta sadece bunun altı çiziliyse -ki öyle- alnını karışlarım ben bunun altını çizenin...
  • siddhartha, ırmak kıyısında yaşadığı aydınlanmaya kadar kendini sevememişti, bu nedenle kimseyi de sevememişti. siddhartha'nın en büyük sorunu buydu: kendini sevememesi. içindeki sesi duydu, onun peşinden gitti, ama o sesi ve sesin kaynağını sevmeden yaptı bunları. kamala, ki ona sevişme sanatını öğreten kişidir, birlikte geçirdiği son geceye kadar siddhartha'nın gözlerinin ve yüreğinin derininde o düşünceli, o sabırlı, o oruç tutmasını bilen ancak yüreği sahra çölü kadar kuru olan o samana'yı, o kendini yok etmek için tüm silahları üzerinde deneyen kişiyi gördü.

    siddhartha'nın en büyük bahtı, en büyük bahtsızlığından doğdu böylece. en büyük bahtsızlığı kendini sevemeyişiydi. en büyük bahtı da kendinden kurtulabilmek için elinden gelen her şeyi korkusuzca, sonuna kadar giderek yapabilme gücüne sahip olmasıydı. bu yüzden, istemeden de olsa, kendinin sözünden çıkmadı, her zaman kendi yolunu kendi çizebildi.

    kendi yolunu çizmek. işte, siddhartha'nın yazgısına nirvanayı yerleştiren en temel şey buydu. bu yapacağım yorum belki saçma olabilir, ancak yine söyleyeceğim: govinda'nın, buddha'nın yaşlı bir öğrencisi olarak siddhartha'nın karşısına çıktığı ânı düşünün. o, sürekli bilgelerin izinden gitmiş, asla kendi olamamış, aslında rahatını hiçbir zaman bozmamış, kendini status quo'nun güvenli kollarına bırakmış ve tüm ömrünü çileciliğine ve riyazetine rağmen rahatça geçirmişti. çünkü buddha onun yerine düşünmüş, onun yerine duyumsamış, onun yerine arayıp bulmuştu. oysa siddhartha, zevk düşkünlüğüne, açgözlülüğe, hırsa, kibre, kısacası bayağı bir dünyevîliğe kapılmıştı, ancak bunu da yine kendi kendine yapmıştı. işte siddhartha'nın bu sansara hayatı dahi govinda'nın yaşlılık hayatından, kendini aydınlanmaya en yakın hissettiği dönemden, daha değerliydi. çünkü siddhartha eylemlerinin sorumluluğunu üstüne almış, kendi adına düşünmüş, kendi adına duyumsamış, kendi adına eylemde bulunmuştu, yani o düpedüz özgürdü; ancak govinda sorumluluklarını, ne yapıp etmesi gerektiğini, düşüncelerini, kısacası her şeyini buddha'ya vermişti, yani aslında buddha'nın kölesiydi.

    böylece, siddhartha hiçbir öğretiye, hiçbir öğretmene tâbi olmaksızın, yalnızca kendini dinleyerek, kendini dinledikten sonra ırmak'ı dinleyerek, ırmak'ı dinledikten sonra sonsuzluğu, zamansızlığı, bir'i dinleyerek aydınlanmıştı. siddhartha kendini dinlemeseydi bunların hiçbirini duyamazdı. yok etmek istediği benliğinde tüm bunların barındığını anlamasıydı siddhartha'nın aydınlanması. başının üstünde parlayan güneş, gözlerinin önünde akan ırmak, gölgesinde uyuyakaldığı ağaç, bir zamanlar terk ettiği babası ve kendini terk eden oğlu ve alnından öpmesini istediği govinda ve kendisine ırmağı gösteren vasudeva ve kamala ve gotama ve üstten baktığı insanlar... hepsi ama hepsi kendisiydi. ve kendisini severek sevebildi var-olan her şeyi.
  • siddharta'da yolculari irmagin karsisina geciren bir kayikci karakteri vardi. sanirim ismi vasudeva'ydi. irmagin bir tarafinda 'cocuk insanlar'in dunyevi islerle ugrastigi, gunumuz toplumlarina benzeyen bir ortam vardi. obur taraf ise siddharta'nin geldigi ve samana'larla yoldas olup, her turlu dunyevi zevkten ve acidan kendini soyutladigi, maneviyati daha yuksek bir ortamdi. bir de hristiyan cenazelerinde, oldukten sonra ruhu irmaktan gecirip cennete ulastiran kayikciya vermek uzere, naasin gozlerine para koyma ritueli vardir. eger hermann hesse bu ikisi arasinda bir bag kurmaya calismissa, irmagin iki tarafini da gorup de irmakta vasudeva'yla yasamaya karar vermesi daha bir anlam kazaniyor gozumde.
  • siddharthada hermann hesse nin doğu edebiyat ve felsefesine yakınlığı ve anlatımındaki insancıllığı bariz biçimde anlaşılıyor.hessenin yalın anlatımı sayesinde de hikayedeki siddharthanın arayışları,yaşayan ve konuşan doğa tasvirleri kitabı tekrar tekrar okunası yapıyor.özellikle de olympostayken...
  • dünya mükemmellikten yoksun ya da mükemmellik yolunda ağır ağır ilerliyor değildir; her an mükemmeldir o, tüm günahlar
    bağışlanmayı, tüm küçük çocuklar yaşlıyı, tüm bebekler ölümü, tüm ölenler sonsuz yaşamı içinde taşır. *
  • herman hesse'nin, bir anlamda amin malouf'un semerkand veya afrikali leo'suyla kiyaslanabilir romanidir. kiyaslanabilirlik, a$agi yukari her aydin ki$inin okumasi ve begenmesi gereken bir eser olarak du$unulmesi ve aslinda cok iyi tanitilmi$ ve post-hippy nesillere cok fazla bir$ey ifade etmeyen bir icerigi olmasindandir. bu roman, 1960 ve 70lerde moda olmu$tur cunku bir doguya yoneli$, bir moderniteden ve kurumsalla$madan kaci$ sureci sozkonusudur, ama ideolojiden / dunya gorusunden bagimsiz ve ele$tirel bir gozle okundugunda kurgusunda, olay orgusunde, anlatimda bo$luklar, hatta oyuklar oldugu gorulebilir.

    hesse'nin insanin ic dunyasiyla, ki$inin toplumdan soyutlanmi$ligiyla, ki$isel degi$im ve geli$imle ve oteki olma kavramiyla ilgili bir mukemmel kitabi vardir: rosshalde. bu kitap daha az bilinir ve hesse'nin aslinda ne kadar mukemmel eserler verebilecegini bizlere cok net bicimde kanitlar... siddhartha ile ilgilenenlere bir de rosshalde'yi denemelerini oneririm.
  • ve gecenin gun agarmadan onceki son son saatiydi ki, cikip yeniden geldi ve odaya girdi, siddhartha'yi hala ayakta dururken buldu; buyumus gorundu yuzune, sanki yabancilasmis gorundu.

    -"siddhartha" dedi, nicin bekliyorsun?
    - nicin oldugunu biliyorsun.
    - hep boyle durup bekleyecek misin sabah olana kadar, ogle olana kadar, aksam olana kadar?
    - hep boyle durup bekleyecegim
    - yorulacaksin siddhartha
    - yorulacagim
    - uyuyakalacaksin siddhartha
    - uyumayacagim
    - oleceksin siddhartha
    - olecegim

    ........
  • okunmadan evvel temel hinduizm bilgisinin faydalı olacağı; kitapta geçen bazı terimleri, karakterlerin edim ve düşüncelerini anlamlandırmanın bu bilgi ile kolaylaşacağı yapıttır. [siddartha esasen buda'nın "hakikate ulaşmadan" evvelki ismidir. üstelik hindu inancına göne buda'nın kendisi de vişnu'nun atavarlarından (yani reankarnasyonlarından) birisidir. kitapta siddarta'nın yakın dostu olan govinda ise krişna'nın isimlerindendir. bu gibi bilgiler, kitabı eline almış okuyucu için yol açıcı olacaktır.]
  • --- spoiler ---

    "... oysaki bazı insanların küçük çocuklarınki kadardır aklı, öyleyken böyle bir sığınak vardır kendilerinde. insanların büyük çoğunluğu, düşen yaprak gibidir, katılıp gider rüzgarın önüne, havada süzülür, dönüp durur, sağa sola yalpalar vurarak iner yere. pek az kişi de vardır, yıldızlara benzer, belirli bir yörüngede ilerler durur, hiçbir rüzgar varamaz yanlarına, kendi yasalarını ve izleyecekleri yolu kendi içlerinde taşırlar. tanıdığım pek çok bilgin ve samana arasında bir tanesi işte böyle kusursuz biriydi;asla unutamayacağım kendisini. gotama idi bu ulu kişi, buda öğretisinin müjdeleyicisi gotama. binlerce öğrenci her gün öğretisini dinliyor, her an kurallarını izliyor onun, ama hepsi de düşen yapraklardan farksız, öğretiyi ve yasayı içlerinde taşıdıkları yok."

    --- spoiler ---
  • bir yolculuk kitabı. bireyin gelişimi ve değişimi üzerine kurulu. anlamasını bilene çok şey kazandırabilecek öğeler yüklü ve dili de bir o kadar başarılı. çoğu insanın hermann hesse ile tanışma kitabıdır sonra yazar alışkanlık yapar, demian, gertrud şeklinde derinlere dalınır. ancak özellikle bu kitabın yetişkinliğin katı çerçevelerine girmeden okunması tavsiye edilir.
hesabın var mı? giriş yap