• ağlamaya geldiğim yer yine burası. benim için bir nevi kürkçü dükkanı. önceden başka yerlerde de benzer şeyler yazdım, çizdim. bu mesleği yapan adamın kafası rahat olmalı. parayla pulla ya da maddi herhangi başka bir şeyler bir ilgisi olmamalı. hiç değilse birkaç yıl boyunca maddi olarak pek bir beklentiye girmemesi gerek.

    tiyatro kökenli değilseniz, hatta seslendirmeyle ilgili tek önemli geçmişiniz hiç değmeyecek paralara gidilen saçma dublaj kurslarıysa sefalete hoş geldiniz. eğer önünüzü görebiliyorsanız ve biraz da çevre sağladıysanız bir yılın sonunda "oha sonunda para kazandım" diyebilecek konuma gelebilirsiniz. ama bunun için de haftanın neredeyse her gününü ve bu günlerin de belli saatlerini stüdyolara bağışlamak zorundasınız. bağışlamak diyorum çünkü orada yaptığınız tonla işin size getireceği tek olumlu şey çevrenizdekilere "aaa bakın şu filmde benim de sesim var izleyin" demek olacak. 1,2,3... 5,10... 100 film sonra bundan da usanacaksınız. çünkü bi bok yapamadığınızı anlayacaksınız. eğer çok ekstra yetenekleriniz varsa, bunlar da kıskançlık gözetilmeden doğru şekilde kullanılabilmişse ve çok ama çok şanslıysanız bir yerden sıçrama yapabilirsiniz. ama çoğu zaman ne kadar iyi türkçe konuştuğunuza, ne kadar güzel sesinizin olduğuna ve ne kadar güzel bir oyunculuk sergilediğinize bakılmaz. çünkü siz stüdyolar için birer gönüllü köle ve iş çıkartma aracısınızdır.

    mesleki aşamaları kaydedip, hedeflediğiniz bir yerlere gelmeye başladığınızda sürtüşeceğiniz bir stüdyo yetkilisi veya adı duyulmuş bir seslendirme sanatçısı ayağınızı çok kolay bir şekilde kaydırabilir. ya da tam tersi gerçekleşebilir. hedeflerinize ulaşamayacağınızı düşündüğünüz umutsuz bir anda, sadece ilişkinizi kuvvetlendirdiğiniz bir abiniz/ablanız size birçok kapı açabilir. bunun için sakın rahatsızlık duymayın. çünkü bu işte çabuk yol kat etmenin başlıca kuralı bu. ya sömürüleceksin ya da sömürülmekten kurtulup sen sömürmeye başlayacaksın. başka çıkış yolu yok maalesef.

    ha gelelim yine şu para mevzuuna. aslında bu konu hakkında konuşmaktan o kadar sıkıldım ki, kimsenin okuduğunu dahi sanmadığım şuraya bunları yazmaya üşeniyorum. yine de birkaç şeyden söz edeyim. bu iş için uygun görülen ücretler çok ama çok düşük. hem kanalların hem de onların yaltakçısı stüdyoların size biçtiği fiyat gülmenize yol açabilir. bu kısımlar biraz da özel ve değişken ama şunu bilin ki, yaptığınız işe ve o işten stüdyoların kazandığı paralara değmeyecek komiklikte rakamlar. hakkınıza düşen payları gördükçe işten de nefret ediyorsunuz, hevesinizi de kendi başınıza kırabiliyorsunuz. bu adaletsizliği düzeltmek için benim sayabildiğim kadarıyla şimdiye dek 4 kez isyan çıkartılmış. ne kadar isyan denilirse onlara da... bu isyanlardan bazılarını toparladım.

    şu 1992 yılına ait bir haber: http://i.imgur.com/pzjp9lo.png
    bu daha da eskiye 1989 yılına ait bir haber: http://i.imgur.com/r8z8ldf.png
    bu da aynı yıla ait: http://i.imgur.com/mweicqt.png
    bu onlardan da eski, 1986'ya ait: http://i.imgur.com/ilftims.png
    bu 2005 yılına ait bir haber: http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/…ber.aspx?id=299080

    daha da vardı ama sıkıldım aramaktan. demem o ki, bi bok olmaz bu sektörden. ya çok iyi olmak için sabah akşam demeden çalışacaksın, katabildiğin her şeyi katacaksın ya da nereden kurtulsam kar deyip bir an önce başka bir mesleğe yöneleceksin. zor. ülkemizde meslekten bile sayılmayan böyle bir işte çalışıp da paradan dert yanmak çok zor. çünkü dışarıdan görünen aynen şu: "ohh ne güzel her gün film izle, bi gün tom hanks ol, öbür gün brad pitt... ondan sonra ben paramı alamıyorum diye ağla. peh!" çok haklısın canım kardeşim. benim ahmaklığım.

    bu önyargıyı kırmak ve bu işi hiç değilse meslek olarak kabul ettirebilmek için çeşitli çalışmalar yapılıyor hala. eğer bu yolda katkı sağlayabilecek, yardım edebilecek kimseler varsa da birlik olmaya çalışmak gerek.

    ben bi gideyim de brad pitt olayım izninizle...
  • dublaj sanatçısı olmak kısa bir eğitimle olabilecek basit bir statü değildir.
    bilgi, deneyim ve proaktif düşünme gerektirir.
    her şeyden önce düzgün bir türkçe'ye sahip olamadıkça, istediğiniz yerden eğitim alın; hiçbir ajans ya da stüdyo sizi ekibinde barındırmaz.

    dublaj sanatçısı işin cefasını çekip, takdir edilmeyendir.
    üç saat havalandırmanın dahi çalışmadığı minicik odalarda nefes tüketmektir.
    bütün gün stüdyoda, o mikrofondan bu mikrofona koşturup, eline şaka gibi bir para verilen insandır.

    aynı anda bir düzine işi yapan kişidir.
    hiç prova yapmadığı, bir sahne gösterilir. sen şuradaki karaktersin denilir. eline metin verilir.
    kulaklığı takar.
    aynı anda hem ekrana bakar, hem metine. .
    hem duyar, hem okur.
    hem oyunu verir, hem de dudakları senkronize olacak şekilde konuşur.
    bu arada çevirmenin tüm hatalarını da kapatır.
    örneğin cümle, ingilizce ağıza göre çok uzundur fakat çevirmen türkçesini kısa yazmıştır. dublaj sanatçısı cümlenin kısa kalacağını önceden farkeder (önünde sadece türkçe metin olmasına rağmen bunu otomatikleşmiş bir şekilde hisseder.) ve cümleyi uygun bir şekilde uzatır ve düzeltir.

    tüm bu saydıklarım, durup baştan başlayarak, mola verilerek, tekrar alınarak olmaz, hepsi aynı anda ve bir seferde olur.

    herkesin yapabileceği bir iş ya da herkesin sandığı gibi kolay bir iş değildir.

    bu işi yapanlar sesi öpülesi insanlardır.
  • artık çok ucuz. o kadar ucuz ki, ancak bu kadar olur. stüdyo sahipleri de limon satsın daha onurlu işler yapsınlar bence. çünkü tv kanalları işi o kadar aşağı kalitede istemeye başladı ki gelinen noktaları herkes görebiliyor.

    misal ben. bu mesleğin uzun süreli eğitimini almadım. hatta bu alan için beni teşvik eden kimse de olmadı çevremde. kafamı dağıtmak için gittiğim diksiyon kursunun ardından bu işi yapabileceğimi anladım. onun da 3 aylık bir eğitimini aldım. 1 yıldır da bu işi yaptığımı sanıyorum. sanıyorum dedim, çünkü bunu hakkıyla eleştirecek, eksikleri söyleyecek, "yapamıyorsun lan git işte" diyecek kimse olmadı çevremde. buna benzer şeyler söyleyenlerin birleştiği tek nokta ise paraydı. para kazanamazsın, git mesleğini yap, para kazan, oku da baban gibi, eşek olma, para kazan, para kazanman gerek, parasız dönmüyor dünya, para diyorum anlasana... ve 1 yılda anladım ki, para kazanılmıyor bu meslekten adam gibi evet. bu işin bir kısmını parasız da yapabileceğinizi göstermeniz, geliştikçe bir şeyler sunmaya başlamanız, iyi ya da kötü o stüdyonun işini bir şekilde yürütüyor olmanız ve buna rağmen hakkınız olan parayı bile alamamanız çok kötü. işte benim şikayetim de buradan sonra geliyor. iyi dinleyin.

    bundan 7 sene önce bir boykot yapıldı. seslendirme sanatçıları meslek birliği'nin önderliğinde onlarca seslendirme sanatçısı, taban ücretlerinin belirlenmesi ve daha iyi çalışma koşullarının sağlanması için iş bıraktı. ancak birkaç dallama sanatçı yüzünden boykot delindi ve sanatçılar istediklerini alamamanın yanında daha da mağdur durumlara düştü. fiyatlar stüdyoların tekelinde. stüdyolar kanallara bağımlı. kanallar izleyicisinin duyarsızlığına muhtaç. televizyon izleyicisine göre ise filmdeki dublajın ne kadar iyi olduğunun bir anlamı yok. yani mallık tabandan başlıyor, en üste kadar da artarak devam ediyor. sanatçı isterse orada baş rolden daha iyi bir oyunculuk çıkarıyor olsun, izleyicideki yavan yorum ancak şu oluyor: "yav dublajlı olunca duygu kaybolmuş. orijinali daha güzel :/" gerçi bu yorum da iyi yine. halkın belli bir kesimi televizyon açıkken arkadan ses gelmesini istediği için o kanalı açık tutuyor ve dublajı yapan yeni yetme nasıl konuşmuş, baş rolü konuşan adam oyunu verebilmiş mi, arkada kaç adam yırtınıyor umurunda değil.

    demiyorum ki, tüm tv izleyicisi anguttur, ne izlediğinin farkında olmaz. orada verilen emeğe herkes sahip çıkarsa işler çok daha düzgün ve güzel yapılır. sonuçta herkes mutlu olur ve kimsenin kulağı da saçma sapan bir türkçeyle dolmaz. 1 yılda ben de çok emek verdim bu iş için. rabarbasında 15 kişiyle aynı kayıt odasında 1 saat kaldım, 20 yıldır duyduğum adamların kayıttaki hallerini deli gibi izledim, hepsini ezberledim, eksiklerimi kapatmak için elimden geleni yaptım. ama bi yerden sonra sanki boşa kürek çekiyormuşum gibi geliyor. biri bana gelip de "çok iyisin yaa" dese bile "ne istiyorsun açıkça söyle" diyecek kıvama geldim sonunda.
    bu iş için herkes şikayet ediyor ama kimsenin taşın altına elini sokmaya cesareti yok.

    - fiyatlar çok düşük.
    + bi şey yapmalı o halde.
    - git başka iş bul.
    + ama ben bu işi seviyorum, bunu yapmak istiyorum.
    - fiyatlar çok düşük.
    + bi şey yapmalı o halde.
    - fiyatlar çok düşük.
    + ...
    - fiyatlar çok düşük.
    + ben gideyim en iyisi...

    demem o ki, klasik bir ekşici piç olarak dublajlı filmlerin büyük kısmından nefret ediyorum. ama bu işi yapmaktan çok büyük zevk alıyorum ve insanların da televizyonda ve sinemada bir şeyler izlerken kulaklarını kapatmamalarını istiyorum. bu yüzden lütfen kötü yapılan işlerin peşinden koşun. aranızda bu işle ilgilenen kişiler varsa birlik olmak için çabalayın. yeter ki bir şeyler yapın. tünelin ucu bombok bir yere çıkıyor. kapatmayın gözlerinizi!

    ayrıca istanbul'daki seslendirme kurslarının ticari itibarlarına bir zeval gelmeyecekse, bu kurumların kapılarının bile önlerinden geçmemenizi öneriyorum. bu eğitimi verebilecek bir kurum yok henüz türkiye'de maalesef. ben ve benim gibi yüzlerce insan bu yoldan geçti. sizin geçmemenizi sağlarsam ne mutlu bana.

    son olarak nicolas cage ile bitireyim: http://srclsn.web.tv/video/prpyydz1rom
  • dublaj sanatçıları derneği'nden sert çıkış: "kahrolası ücretlerimiz iyileştirilmediği sürece o lanet olası filmleri seslendirmeyeceğiz!"...
    zaytung.com
  • klasik türkiye gerçeklerinden biri olan "hakettiği değeri görmemek"in -maalesef- cuk oturduğu, saygıdeğer ve hayrandeğer meslek sahibi.

    eğlenceli ve hafıza açıcı bir zaman yolculuğu için; sesin ruhu'nu takip edin.
  • http://www.zaman.com.tr/…ler&trh=20060414&hn=274036

    kimi kim seslendirdi?

    patrick duffy (bobby ewing-dallas) - alev sezer

    alec baldwin - sungun babacan

    alain delon - mümtaz sevinç

    al pacino - rüştü asyalı, sezai aydın

    anthony quinn - sadrettin kılıç, agah hün

    arnold schwarzenegger - serhat nalbantoğlu

    bill cosby - sezai aydın

    brad pitt - murat şen, umut tabak, toprak sergen

    bruce willis - alev sezer, tamer karadağlı, hakkı ergök, hakan vanlı

    dustin hoffman - sezai aydın

    gerard depardieu - sezai aydın, mazlum kiper, altan gördüm

    jim carrey - sungun babacan, yekta kopan, ziya kürküt

    jean paul belmondo - mümtaz sevinç

    kevin costner - sungun babacan, tamer karadağlı

    kirk douglas - istemi betil, nüvit candaner

    leonardo dicaprio - ahmet taşar,

    umut tabak, arda aydın

    michael douglas - mümtaz sevinç

    mel gibson - alev sezer, bora sivri, tamer karadağlı

    paul newmann - çetin tekindor

    robert de niro - sezai aydın

    robin williams - sezai aydın

    sean penn - hakan gerçek

    sylvester stallone - sezai aydın

    tom cruise - sungun babacan, arda aydın, umut tabak

    tom hanks - sungun babacan

    tom selleck - çetin tekindor, levent özdilek

    kadin oyuncular

    catherine zeta-jones - zeyno eracar

    demi moore - oya presçiler, özlem ersönmez

    jodie foster - funda oskay

    julia roberts - funda oskay, burcu başaran

    marilyn monroe - mübeccel vardar, oya presçiler

    meg ryan - burcu başaran

    meryl streep - işık yenersu

    michelle pfeiffer - özlem akınözü

    renee zellweger - elif acehan

    salma hayek - özden ayyıldız

    sophia loren - gülen karaman

    susan sarandon - nefrin toktay

    winona ryder - banu kuday
  • dublaj sanatçılarına örnek olarak slyvester stallonne, fred çakmaktaş ve bill cosby'i seslendiren amca sezai aydın, eddie murphy'i ali gül, tom cruise'u sungun babacan ve unutulmaz bruce willice performansıyla alev sezer gerçek dublaj sanatçılarıdır. yeni neslin genç ve başarılı isimleri ise denzel washington'a sesini veren fatih özacun, brad pitt'i seslendiren murat şen ve fragman seslendirme konusunda hollywood'u sallayacak ses tonuyla dikkat çeken kadir özübek
    (bkz: gora)
  • kolay yeti$meyen, yeti$enin de kiymeti bilinmeyen ki$i.
  • dunyanin en zor ama en eglenceli islerinden birini yapan sanatcilardir.rustu asyali yi da unutmamak lazim diyorum.
  • maalesef hiç de stressiz değildir. uzun yıllar trt'de bu işi yapmış bir insan olarak söyleyebilirim ki türlü entrikalar, ayak oyunları, adam kayırmalar bu meslekte de vardır.
    sonuçta insan aynı insan hangi mesleğe sahip olursa olsun aynı davranışları gösteriyor.

    edit: çok sayıda mesaj alıyorum, "nasıl yaparım?", "nerden başlayayım?", "nasıl bir yol izlemeliyim?" temalı. hiçbir mesajı cevapsız bırakmadım; ancak hepsinde de çok uzun zamandır seslendirme işini yapmadığımı bu yüzden de bu işin piyasasından tamamen koptuğumu ve yine bu yüzden bağlantı kurma konusunda yardımcı olamayacağımı belirttim. bu işin dinamiklerinden bahsedip, piyasasının nasıl işlediğini anlatmaya çalıştım. bu yüzden eğer sen de bağlantı bulmak maksadıyla mesaj yazacaksan yazmana gerek yok.

    ayrıca belirtmeliyim ki istisna olmaksızın bir kişi bile ikinci bir mesaj yazıp yazdıklarım için teşekkür etmeye tenezzül etmedi. garip milletiz vesselam.

    edit 2: nasıl seslendirme sanatçısı olurum, diyen arkadaşlara cevabım şu: lütfen seslendirmenliği oyunculuktan bağımsız bir meslek olarak düşünmeyin. mutlaka hepinizin ses tonu çok iyi; ama iyi bir ses tonunun yanısıra, kusursuz bir diksiyon, oyunculuk eğitimi ve teknik bilgiye de sahip olmanız gerekiyor. seslendirmenlik bir yan meslek olacaksa sadece oyunculuğun yan mesleği olabilir ve herkesin yapabileceği bir iş de değildir. bu yazdıklarımı kibir olarak algılamayın; sonuçta ben de yapmıyorum bu işi çok uzun zamandır. bırakınız hayatını oyunculuğa vakfetmiş bu yolla para kazanan insanlar yapsın bu işi; ki zaten onlar yapıyorlar hali hazırda.
hesabın var mı? giriş yap