• bu sabah servisle işe geliyordum.. henüz benden başka binen olmamıştı.. daha sonra özlem hanım bindi.. o yanımdan geçerken ben camdan dışarıyı seyrediyordum.. durdu.. "günaydın.. yanına oturabilir miyim?" dedi.. "günaydın.." şaşırmıştım.. "tabii.." oturdu.. "bana karşı neden soğuk davranıyorsun?" diye sordu.. "akşamları servis beklerken bir sürü şeyden bahsediyoruz, ama sabah kafanı çevirip bir 'günaydın' bile demiyorsun.. hoş akşamları da ben konuşmasam sen sanki orada yokmuşum gibi sessiz sessiz durursun eminim.." dedi.. "sana soğuk davranmamı gerektirecek özel bir neden yok.." dedim.. "ben herkese soğuk davranırım.." "ama senin yanındayken ve seninle konuşurken gerginliğimin her zamankinden fazla olması senin bu soğukluğu daha fazla hissetmene neden oluyor olabilir.." diye devam ettim.. "ne gerginliği?" diye sordu.."seninle konuştuğum zaman herkesin senin üzerinde yoğunlaşan dikkatini paylaşmak zorunda kalıyorum.. bu da benim en sevmediğim şey.. dikkat çekmek.. seninle konuşurken paltoyla hamama girmiş gibi hissediyorum.." dedim.. o da bana "bu şimdiye kadar duyduğum en edebi iltifat.." dedi.. bunun üzerine izin isteyerek kalktım ve şoförün yanına gittim.. şoför dikiz aynasından göz ucuyla tepesinde dikilmekte olan bana soru dolu bir yüz ifadesiyle baktı.. elimi ceketimin içine soktum.. "servisi kaçırdım ali abi.." dedim.. "silahlıyım.. doğru jamaika'ya gidiyoruz.." önceden planladığımdan bir kelime fazla kullanmıştım ve bu durum ali abi'ye toparlanma fırsatı vermişti.. "eğer servisi kaçırmış olsaydın şu anda burada olmazdın.. ay sonu olduğu için muhtemelen bir dolmuş ya da otobüste tıklım tıkış işe gidiyor olurdun.." dedi.. kendimi bütün olumsuzluklara hazırlamıştım ve bunu bekliyordum.. hiçbir şey söylemeden geri dönüp yerime oturdum.. özlem hanım arka koltuğa geçmişti.. uykusuzluktan kapanmak üzere olan gözlerini açık tutmaya çalışarak boş boş etrafı seyrediyordu.. onun serviste uyuduğunu hiç görmemiştim.. belki de saçlarının bozulmasından, uyurken horlamaktan, sayıklamaktan, salyalarının akmasından ya da gaz çıkarmaktan korkuyor olabilirdi.. artık ben de topluluk içinde uyumamaya karar verdim.. o sırada servis durdu ve bir sonraki yolcumuz sinan bey bindi.. yanımdan geçerken son anda paçasından sarkan kuyruğunun ucunu gördüm.. arkasından baktığımda yerine oturmuştu bile.. elimi ceketimin altına soktum.. koltuk altımdaki askısında duran barettamın soğukluğu biraz rahatlamamı sağladı.. uyumama kararımı erteleyerek başımı cama yasladım.. yan tarafta ilkokul çocuklarını taşıyan bir servis vardı.. en arka koltukta, köşede ben vardım.. uyuyordum..
  • sabahlari ise gitmek, aksamlari isten eve donmek icin binilen, genellikle beyaz peugeot bir minibus olan arac.
    oh oh ne gusel servisim oldu yolda kitap falan okurum mis gibi diyip, sabah bindigim anda malak gibi uyuduğum sey.
  • değişen toplum, değişen alışkanlıklar, değişen para odakları ile artık ilköğretim okullarına taşıdıkları bebeler misali eşşek kadar adamları üniversitelere taşıyan araçlara verilen genel ad. tamam yeni özel üniversitelerin çoğu dağın tepesinde ama yok lan olmaz yine de. üniversite kantinleri de değişmiştir şimdi. sigara falan da yalan oldu artık. şerefsizim bu ortamda gitmezdim üniversiteye. servisten in, temiz hava sahasına gir, ordan çık derse, ordan yine servis falan. ne lan bu? hadi bitirdin okulu. ne anlatacaksın çocuklarına, torunlarına? kantinde sienbisie izleyen geri zekalı tikky hatunlarının saçmasapan aşk hikayelerini mi? servis maceralarını mı?

    kayıp nesiller yetişiyor mirim.
  • her sabah kendisine koştuğumu gören, seviyorum sanar. oysa sadece en kötü sonuca en iyi gidiş yolu, ötesi değil.
  • içinde mışıl mışıl uyuduğum tekrar tekrar uyanıp yeniden uyuduğum bir yataktır benim için. izmir'de oturup manisa'da çalışmanın en güzel yanı da budur aslında. o sabuncubeli'ni yaz kış her gün aşmanın başka da güzel yanı yok çünkü.
  • sabah 8 mesaisi için 7'de işyerinde olmaya neden olan, iyi mi kötü mü öyle birşey.
  • bin cesit insani biraraya getirebilecek yegane yer. ve insanin sinir katsayilarini da yukseltebilen bir olusum.
    sabahin korunde bagira cagira konusan, gulen, eglenen, sakalasan insanlari barindiran cinslerinden birine mecburum ben maalesef. servis soforu dahil bir avuc kisi istisnasiz her sabah cidden normal bir insanin konusabilecegi tonun 3-4 ton üstünden konusmaktalar. ve ben bu saygisizligi bir kac zamandir cekmekteydim, taa ki bu sabaha kadar.
    sevgili servis soforu en yuksek tondan " aksam eve gittim yemegi yedim, baktim telefon caliyo vıdı vıdı bişiler bişiler" diye anlatmakta ve ben en arkadan anlattigi her seyi gayet net duymaktayken kendisine seslenip, "tamam da bunlardan bize ne x bey" deyip, "sabahlari bu serviste yuksek seslerle konusuluyor, lutfen kucuk harflerle konusalim, biraz saygi lutfen" dedigimde o sozunu ettigim bir avuc insanin "sen bize saygisiz diyemezsin" cumleleriyle karsilasip, yine dedigimin arkasinda durup kucuk capli bir tartisma yasadim. ve gayet sakin, gayet kibar savundugum seyleri soyledim ve fakat bu kisiler pek de aldiris etmediler.
    ha bir de sevgili sofor beyin soyledigi sey su oldu" e ama abla serviste neseli gidilir oyle sen sakrak". e dedim "herkes kendi nesesiyle gitsin o zaman, ben sizin nesenize dahil olmak ya da bunu dinlemek zorunda degilim, size konusmayin deme hakkina elbette sahip degilim, lakin biraz makul bir sesle konusmanizi rica ediyorum, rahatsizligimi dile getiriyorum, saygi istiyorum". ve bunlarin hicbiri anlasilmadi o kisiler tarafindan, hala "saygisiz diyemezsin bize" edalari devam etti.
    simdi ben ne diyeyim daha yani. sanki okul otobusu ve belgrad'a piknige gidiyoruz anasini satayim. hey allahim sabah sabah yaa. en buyuk sofor bizim sofor de diyelim bari neseli neseli.
  • yönetmenliğini ramazan kılıç’ın, görüntü yönetmenliğini dilşat canan’ın yaptığı birçok festivale konuk olmuş kısa filmdir. araç kullanmayı bilmeyen bir köy okulu öğretmeninin öğrencileri için aynı zamanda servis şoförlüğü yapmaya başladığını anlatır bu güzel kısa film.
  • özellikle plazaların yer aldığı bölgelerde, insanları beklemek için 4 şeritli yolun 2 şeridini işgal eden, kalan şeritlerin birini ise işgal ettiği diğer şeritlere park etmek için kullanan ve arkasında iğrenç bir karmaşa yaratan trafik terörü.
hesabın var mı? giriş yap