• ortaokula bile gitmiyordum o zamanlar. 12 eylül öncesiydi tabi belki de cok öncesi. mahallede sokaklarda koşturup haytalık yapardık arkadaşlarla. misket oynardık, başa ve başaltına gazoz kapakları dikerek ve sonra da kapış yapardık. genelde biz kaptırırdık misketlerimizi bizden yaşça ve cüssece daha büyük ağabeylerimize.

    bir gün yine kapış oldu.. misketleri kapan çocuğu tanımıyordum.. peşinden koştum, bir apartmana girdi acelsiz merdivenleri çıkmaya koyuldu, ben de arkasından, en üst kata geldiğinde "gel bari evde birşeyler içelim beraber" dedi. aklım misketlerde evlerine girdim tanımadığım çocuğun.

    salona geçip oturduk annesi geldi bize birer kola veya her ne idiyse verdi.. içtik.. evin duvarları komple kitaplıkla doluydu, üstüste yerleştirilmiş kitaplar, 45'lik ve 33'lük plaklar.. misketleri kapan çocuk bir plak koydu.. melike demirağ'ın o genç sesi yayıldı salona "bir kıvılcım düşer önce.. büyür yavaş yavaş" diye.. sonra salona bir adam girdi böyle kısa boylu, tombik, gözlüklü, güleç yüzlü.. hemen anladım misketleri kapan çocuğun babasıydı,çok benziyorlardı çünkü birbirlerine.. okulumu sordu adam sonra voltaire, diderot, d'alambert, montesquieu gibi isimler sıraladı bunların benim için bir şey ifade edip etmediğini sordu. etmiyordu..

    sonra sık sık gittim o eve. pikaba bir plak, elime bir kitap verildi, önüme de bir gazoz, bir kola veya herneyse bir şey..

    "arkadaş" ı ilk kez onun evinde dinledim, "tamirci çırağı"nı ve "namus belası"nı da. deniz gezmiş kimmiş, che guevara kimmiş, demokrasi ve özgürlük neymiş orada öğrendim, anladım, algıladım. le contrat social i ondan ödünç alıp okudum, aynı ince memed gibi ve daha nicelerini..

    bir gün misketleri kapış yapan çocuk ağlaya ağlaya geldi.. "babamı vurdular" dedi.. kimin vurduğunu, neden vurduklarını bir türlü anlayamadım.. hala da anlayabilmiş değilim.. o adam nasıl vurulurdu ki, öyle sevimli, tonton, kırmızı yanaklı..

    server amcamdı o benim...
  • bugün 1 mayis gosterisine einde mustafa balbay`a destek pankartiyla katilmis anayasa profu.

    ne guzel bir ulkede yasiyoruz allahim! anayasa pofesoru, hem de en iyilerinden, ulkede askeri bir rejimin egemen olmasini istedigi yalanıyla hapsedilen bir adama destek veriyor.
  • radikal gazetesinde çıkan haberde "7 nisan 1978 günü terör ortamında silahlı saldırıya uğrayıp, belden aşağısı tutmaz oldu." ibaresi geçiyor.

    http://www.radikal.com.tr/…29.11.2011&categoryid=77

    eyüp can'ın sağcı radikali'nin tarihi çarpıtması şaşırtıcı değil. ekşi sözlük'e düşülen bir not olsun server tanilli ne olduğu belirsiz bir terör ortamında vurulmadı. aydınlara yönelik sistemli saldırılara yönelen faşist güçler tarafından vuruldu. felç olmasının sebebi terörörö değil faşist bir saldırıdır.
  • uğur mumcu'nun sitemi onu anlatmaya yeter...

    --- spoiler ---

    ah server tanilli ah, niçin bu işlerle uğraştın? sosyalizmmiş, sömürüymüşmüş, bağımsız türkiye’ymiş, sana neydi? bak bir kısım “hocalar” böyle mi yapıyorlar? çokuluslu şirketlere mali müşavir olsaydın, holdinglere danışmanlık yapsaydın ya da “bana ne bunlardan” deyip sırtüstü yatsaydın. böyle yapsaydın katların, yazlıkların, kışlıkların olurdu; çocuklarına deniz motorları da alırdın. sana ne yahu bu işlerden sana ne? cilt cilt hukuk kitapları niçin okudun? seminerler, doktora kurları, doçentlik, profesörlük tezleri bunun için miydi? şu çevrene bir baksana: hiç kendini paralayan oluyor mu?

    hani “gençliktir” arada devrimci sözler söyleyip yazılar yazmışsan, hemen çark edip bir yerlerde yüksek ücretli hukuk müşavirlikleri bulamaz mıydın? ah tanilli ah... “yazdıklarım yanlıştı, düşüncelerim yanlıştı” deyiverseydin aylığın şimdi yirmi bin mi, otuz bin mi, ne istersen işte istediğin kadar olurdu; mor binliklerin, beş yüzlerin, çeklerin içinde yüzerdin. ah tanilli ah. hep senin hatan bunlar...

    sosyalizm, komünizm, sömürü, bağımsızlık, sana ne yahu, sana ne? bu düzen böyle gelmiş böyle gider. sen mi kaldın bu işleri düzeltecek? bazı “hocalar” öyle mi bak: sırtlarını kürsülerine siper edip günlerini gün ediyorlar. sen ise göğsünü faşist kurşunlara açıyorsun. biz de biliyoruz sömürü var, biz de biliyoruz ülkemiz bağımsız değil, ama sen mi kurtaracaksın bu memleketi? sana mı kalmıştı? ah tanilli ah...

    bir öğrencin ihbar etti. devlet güvenlik mahkemeleri’nde süründün. seni üniversiteden atmak için türlü dolaplar çevrildi. bunlar sana niçin ders olmadı? niçin hep dik kafalılık ettin? karışmasaydın, biraz kenarda dursaydın, seçimden seçime gidip oyunu atsaydın, kim ne derdi senin profesörlüğüne? kim ne derdi? işte doçent olmuştun, yarın profesör de olurdun, sonra ver elini amerika, ingiltere. “görgü ve bilgi arttırma” diyerek oralarda sırtüstü yatardın. yurda dönünce de bir yerlerin mukaveleli avukatlığını alırdın ya da bazı şirketlerin müşavirliklerini... ah tanilli ah... hep senin suçun bunlar. haydi şimdiye kadar yazdın konuştun, hiç olmazsa şu cinayetler başlayınca sussaydın. biliyordun, biliyordun bu kurşunların sana da gelip saplanacağını... ah tanilli ah...

    (10 nisan 1978)

    edit: bu sitem onun 7 nisan 1978 de uğradığı silahlı saldırı sonucu kaleme alınmıştı. server hoca bu saldırıdan sonra felç olmuştu...

    --- spoiler ---
  • atv isimli televizyon şeysindeki haber bülteni adı altındaki propaganda faliyetinde vefatını duyurdular. alt yazıda ismini "servet" olarak yazdılar. haberi okuyan cahil kadın da soyismini "tanıllı" olarak telaffuz etti. kına yaktıklarına iddaya girerim.
  • uğur mumcu'nun on nisan bindokuzyüzyetmişsekiz tarihli yazısı:
    ah tanilli ah...
    ah server tanilli ah, niçin bu işlerle uğraştın? kapitalizmmiş,sosyalizmmiş,sömürüymüş, bağımsız türkiye'ymiş sana neydi? bak birkısım <<hocalar>> böyle mi yapıyorlar? çok uluslu şirketlere mali müşavir olsaydın, holdinglere danışmanlık yapsaydın ya da <<bana ne bunlardan>> deyip, sırtüstü yatsaydın...
    böyle yapsaydın, katların, yazlıkların,kışlıkların olurdu,çocuklarına deniz motorları da alırdın. sana ne yahu bu işlerden sana ne?
    cilt cilt hukuk kitapları niçin okudun? seminerler, doktara kurları, doçentlik, profesörlük tezleri bunun için miydi? şu çevrene bir baksana : hiç kendini paralayan oluyor mu?
    hani <<gençliktir>> arada devrimci sözler söyleyip, yazılar yazmışsan , hemen çark edip, bir yerlerde yüksek ücretli hukuk müşavirleri bulamaz mıydın ? ah tanilli ah...<<yazdıklarım yanlıştı düşüncelerim yanlıştı>> deyiverseydin aylığın şimdi yirmi bin mi, otuz bin mi, ne istersen işte istedğin kadar olurdu, mor binliklerin, beş yüzlerin, çeklerin içinde yüzerdin.ah tanilli ah. hep senin hatan bunlar...
    sosyalizm, komünizm, sömürü , bağımsızlık , sana ne yahu sana ne? bu düzen böyle gelmiş böyle gider. sen mi kaldın bu işleri düzeltecek? bazı <<hocalar>> öyle mi bak: sırtlarını kürsülerine siper edip, günlerini güne ediyorlar. sen ise göğsünü faşist kurşunlara açıyorsun. biz de biliyoruz , sömürü var , biz de biliyoruz ülkemiz bağımsız değil, ama sen mi kurtaracaksın bu memleketi ? sana mı kalmıştı?
    ah tanilli ah...
    bilirsin sana dokunmayan yılan bin yıl yaşar. bırak yılanlar bin yıl yaşasın. yalanlar yılanlarla, yılanlar yalanlarla beslensin. sana ne be kardeşim? sana ne? ne karışıyorsun bu işlere?
    gecen gündüzün bu konularda geçerdi.bilim adamıydın.bilim adamı olmanın hakkını vermeye çalışıyorsun.ama olur mu be kardeşim? olur mu? kapitalizm, sosyalizm, sömürü ... sana ne be kardeşim sana ne?,
    yazlıklar,kışlıklar ,deniz motorları ,yat sefaları , dört sayfalık raporlara kırk bin lira paralar, aylığına otuz bin , kırkbin liralık müşavirler, oh işte böyle , yaşar gidersin, arkadaşların gibi, hocaların gibi...
    ah tanilli ah...
    bir öğrencin ihbar etti.devlet güvenlik mahkemelerinde süründün.seni üniversiteden atmak için türlü dolaplar çevrildi. bunlar sana niçin ders olmadı?niçin hep dikkafalılık ettin?
    karışmasaydın,biraz kenarda dursaydın, seçimden seçime gidip oyunu atsaydın, kim ne derdi, senin profesörlüğüne ? kim ne derdi? işte doçent olmuştun, yarın profesörde olurdun , sonra ver elini amerika ,ingiltere <<görgü ve bilgi arttırma>> diyerek oralarda sırt üstü yatardın. yurda dönünce debir yerlerin mukaveleli avukatlığını alırdın, ya da bazı şirketlerin müşavirliklerini...
    ah tanilli ah...
    hep senin suçun bunlar. haydi şmdiye kadar yazdın konuştun, hiç olmazsa şu cinayetler başlayınca sussaydın. biliyordun, biliyordun bu kurşunların sana da gelip saplanacağını...ah tanilli ah...
  • kitabımı kendisine hediye ettiğimde gülerek "sen iktidarların en korkacağı kişi olmuşsun, tutup kitap yazmışsın" espirisi ile onurlandırmıştı.

    bir çınar daha gitti. onuru da miras bıraktı.
  • 16-17 yasimdayken uygarlik tarihi kitabi elimden dusmezdi. simdi birileri cikip diyecek ki server tanilli kemalistti, otoriter aydinlanmaciligi savunuyordu falan filan. fransiz devrimini, avrupa tarihine dair “tarihsel maddeci” bir analizi, burjuvazi ve proletaryayi, komunizm ile sosyalizmi ben ilk o kitapta gordum. o kitap olmasa belki hic bu kavramlari ogrenemeyecektim. turkiye’de lisans egitimini sosyoloji, siyaset uzerine yapip bunlari bilmeyenler var.

    server tanilli de ayni attila ilhan gibi bir sure sonra paranoyaklasti, akp’nin dinciligini orta cag kilise dinciligi sandi ve buna karsi topyekun mucadele edilmesi gerektigini dusundu. ayni ilhan selcuk gibi marksizmin (temeli hegel’de bulunan) teleolojik tarih yaklasimini savunuyordu. buradan hareketle feodal/din toplumundan burjuvazi onderliginde modern/kapitalist toplumlara oradan da proletarya esliginde komunist toplumlara gecilecegini savundu. turkiye’yi ise henuz aydinlanmayi tamamlayamamis ve din tehlikesi altinda bir ulke olarak goruyordu. ozellikle sovyetler ortadan kalktindan sonra eski solcu/kemalist tayfa iyice bu goruse bel bagladilar ve sonucta otoriter bir aydinlanmaciliktan oteye gecemediler. ataturk’u cok sevdiler ve hic hesaplasma geregi duymadilar.

    server tanilli bir aydin olarak yasadi ve oldu. kendisini bilip bilmeden elestirecek neo(liberal) veya muhafazakar tayfanin tersine (kesin engin ardic bir yazi yazar simdi), entellektuel haysiyete uygun bir hayat yasamistir.
  • istanbul universitesi hukuk fakultesi anayasa hukuku profesorlerindendi . vuruldu . strasbourg'a gitti . uzun sure de gelmedi . gecen sene tuyap'ta bulent tanor'un de oldugu bir panel verdi . "yuzyillarin gercegi ve mirasi", "yaratici aklin sentezi", "uygarlik tarihi" adli eserleri okunmalidir . "uygarlik tarihi" ideolojik oldugu gerekcesiyle ders kitabi olarak okutulmaz ne yazik ki ..
  • bana, "niye hep bizden eksiliyor" dedirtmiş, çok değerli aydınımız.

    güzel bir türkiye'ye gözlerini yummadın, o türkiye'yi mutlaka kuracağız hocam.

    ışıklar içinde yat...
hesabın var mı? giriş yap