• burada oturmak her evden çıktığınızda ilk iş denizi görmektir, kedilere yemek ayırmak, manavın iyilerini koymasıdır, her geçişinizde bir tane çilek alabilmenizdir, bakkala pijamalarınızla gidebilmektir, pencerelerinizi sürekli açık tutmaktır izlemek için geçenlerini, yılbaşında karşı binadaki partiye yabancılarca camdan cama çağrılmak, rastgele apartmana girip tanışabilmektir ve onları da evinize çağırabilmektir herkeste parti şapkaları var diye sırf-evinizin 20 yabancıyla dolmasıdır mesela ve sizin hala güvende olmanızdır-, vapur sesleriyle uyanmaktır, akşam vakti martı sesleridir, yemek kokularıdır, sardunya ve menekşe saksılarıdır, selam vermektir herkeslere...
    istanbul'da hissetmektir serencebey yokuşunda yaşamak.. bir gün taşınacağınız fikri her aklınıza geldiğinizde anne babanızın, sevgilinizin, dostlarınızın ölümleri fikri gibi korkutur...
  • bjk'nın ilk kurulduğu yer.

    1902 sonbaharında beşiktaş serencebey mahallesi'nde o zamanın medine muhafızı olan osman paşa'nın konağının bahçesinde, 22 kişilik grup haftanın bazı günlerinde toplanıp jimnastik hareketleri yapmaktaydılar...

    gerisi uzun hikaye ...
  • burada yaşamak conrad'daki abuk sabuk her türlü etkinlikte evinizin köşesinde polisler doluşmasıdır. bira içmeyip kendilerine gönderdiğiniz cipsleri yemesidir polislerin..
    yoldan geçen evsizin "benim balonum yok" deyip sevgillinizin aldığı uçan balonu istemesidir camdan ve vermenize gülümsemesidir.
    ve 3 kız bağıra bağıra bon jovi söylerken bakıp geçmesidir gelip geçenlerin.
    her çocuğun geçerken giriş katındaki evinizin içine salonun renklerinin arasında kaybolan oyuncaklara uzanmasıdır.
    pencerenizdeki saksılara bakmasıdır yaşlı teyzelerin.
    hele ki giriş katındaysa bu yokuştaki eviniz, gelip geçenlere bakarken siz selamlaşır tanışık olursunuz.. aşağıya denize yürüdüğünüzde mutlu olursunuz..
    istanbul'unuz olur serencebey yokuşu. o denli dolu o denli güzel.
  • boğaz yolunun bittiği beşiktaş'ın başladığı yerde, barbaros bulvarı'na paralel, yıldız'a doğru bir yokuş. bu yokuş bir taraftan bulvara diğer taraftan çırağan'a inen şahane sokaklara sahiptir. seksenlerde bakkalı çakkalı, minik sahaları, ağdacısı, delileri ve arnavut kaldırımıyla gerçek bir mahalle iken conrad'ın inşaatı, mimar sinan üniversitesi öğrencilerinin keşfi ve mit'in deşifre olmasıyla karakter değiştiren bir yokuştur. ah bir de bir kadın bakkal'ı vardı, dörtyol ağzında, çitlenbik'in başladığı köşede, bir de bir çırağı vardı, walkmenle evlere servis yapan, sezen aksu'nun seni yerler parçasını bana hatırlatan.
  • cihannuma mahallesindedir
  • 3 sene oturdugum yokustur kendisi. yazin cikmak meseledir, kisin cikmak derttir. asagiya inmeye usenirsiniz. ben tasinmadan once de mekani kopekler basmisti. ama yine de oldukca guzel anilarimin oldugu bir yerdir. bir de demirag sitesinin karsisindaki koskun bahcesindeki salak agac hep subat ayinda acardi, nerden geldiyse aklima simdi?
  • eşek osurtan türündeki yokuşlara güzel bir örnektir * bitiminde veya başlagıcında *mit lojmanları, sahile yakın ucunda ise önünde gerçek boyutta deve ve eşşek maketleri bulunan marko paşa lokantası bulunmaktadır.

    ayrıca (bkz: home sweet home)
  • yıllarca oturduktan sonra vız gelen yokuş.evinize ilk kez geleceklerle birlikte bu yokuş çıkıldığında performansınıza hayret eder bu kişiler,ve nefesleri kesilerek tırmanmaya çalışırlar.
  • beşiktaş'ın yanıbaşında ama çarşının bütün hareketliliğinden uzaktadır serencebey yokuşu. ortasında 5 yol kesişir. çıkmaktan gocunmadığım ve hayatım boyunca gocunmayacağım tek yokuştur belki de, o beş yoldan çitlenbik sokak'ı gösterene saptıktan ve adım başı tanıdık kedileri, mor salkımlı evi; her aralıktan denizi gördükten sonra unutulur bütün yorgunluk, aşağıda çırağan caddesinin trafiğinden, biraz ilerde beşiktaşın gürültüsünden, bir kaç yüz metre ilerde galatasaray üniversitesinin boğuculuğundan kurtulunmuştur, huzura götüren yokuştur serencebey yokuşu...
  • birkaç iyi ev dışında üzerindeki harabe evlere servet kiralar istenen bir semttir.
hesabın var mı? giriş yap