• ışık evlerinden falan çıkma elemanların kullandığı bir laf. şerefsiz demek günah ya, bunu kullanarak günaha girmiyorlar tatlı su kurnazları.
  • şeref'ler bugün abidir, amcadır, dededir. çünkü artık onur'lar vardır. onur abi'ler, onur amca'lar, hatta onur bey'ler. şeref, oğlunun kulağına fısıldamıştır adını, ezan vakti latince honor'dan.
  • günümüzde, dökülen kan miktarıyla ifade edilen bir kavram. belki de hep böyleydi. benim ömrüm yetişmedi. benden öncekiler ömrünü dolduramadan terk-i diyar eyledi. kestirmesi zor. anlaşılması zor. ne işe yaradığını anlayabilmek daha da zor.
    bu akşam, okuyucu, masaya oturup bir şeyler yeme niyetinde olan ben, yine bangır bangır kara haber veren felaket tellalı tüplü kara kutumuzdan canımı sıkan şeyler işittim. yine iştahım kaçtı. yine canım sıkıldı. yine, insan bedeninin aslında ne kadar ucuz olduğu bana bir şekilde hatırlatıldı. ölümün ardından, sanki bir şey ifade ediyormuş gibi, ismin önüne getirilen birtakım sıfatların insanların duygudurumunu ne denli değiştirebileceği kulağıma fısıldandı. elbette haklısın. ölmek var, ölmek var. nasıl öldüğün ne şekilde öldüğün, önemli kavramlar. ama ölen kişinin bu saatten sonra pek de umursamayacağı, o kişinin son nefesini verirken çektiği acıyı geri getirmeyecek anlar.
    şeref, geride kalanların diline dolanacak kadar basit ve kaybedilenin ardından kalan çok tuhaf bir teselli.

    münir özkul'un canlandırdığı bir karakter geliyor aklıma. film de aile şerefi. 'oğlunu çiğneyen', ardından da kızının namusunu kirletmek isteyen bir adamı vurduğu sahne canlanıyor gözümde. "çünkü biz şerefli bir aileyiz" dediğini duyuyorum.
    sonra bir akşam yemeği esnasında, yine o tüplü kara kutu, cumhurbaşkanının şehit yakınlarına dolmabahçe'de iftar yemeği verdiğini duyuruyor. şehit ailelerine, “buradan bütün türk milletine, bütün milletime seslenmek istiyorum ve onlara bir kez daha hatırlatmak istiyorum. herhangi bir mahallede, köyde, ilçede, şehirde nerede bir şehit ve gazi varsa, onların aileleri varsa, onlar hepimize emanettir. o şehrin, beldenin, mahallenin en şerefli ve onurlu insanları da sizlersiniz." dediği duyuluyor.
    şeref ve onur adında iki insanın artık nefes almıyor oluşunun ihtimali beliriyor.
    sonra ben içimden tekrar ediyorum: bu topraklarda şerefli ve onurlu olmak için ölmek gerekiyor.
    ancak ben öldükten sonra geride bıraktıklarım, beni dölleyen ve doğuran insanlar önem arz ediyor. ancak ölüm, çürümeye yüz tutmuş bedenim değerli oluyor. adım, diri vücudumun her zerresinden kan boşalırken şerefli namzedi oluyor. benim adım. bundan sonra kullanamayacağım adım haykırılıyor. içine girdiğim tahtaların üzerine sarılan yeşil örtü anlam ifadiyor. üzerindeki kırmızı beyaz örtü için bana saygı duyuyorlar. yaşarken duymadıkları saygıyı ölüme duyuyorlar. bir şeyleri yanlış yaptığım için hatta belki de yapmadan bana tokat atan üstüm, aileme baş sağlığı diliyor. ben hayatımın hiçbir döneminde bu kadar şerefli olmuyorum da ölünce mi adım kıymete biniyor?
    ölüm, aileme bağlanan şehit maaşı mı ediyor? bir tabak çorba mı ediyor? bir çatal yemek mi ediyor?
    ben hiç anlamıyorum. hiç anlayamıyorum.

    büyük incelik elbette. şehit ailelerinin hatırlanması, sıkıntılarının dinlenmesi. en çok da hatırlanması...
    ağrıma giden, içinden çıkılmaz bir döngüye gidiş ve isimlerin önüne getirilen hiçbir sıfatın o evdeki akşam yemeklerinden eksilen bir tabağı kapatamayacağı. çocuklarının bir daha baba diyemeyecek oluşları, yatağının boş kalacağı, hiç doğmamış çocuklarından asla işitemeyeceği baba kelimesi...

    çok kırgınım. doğduğum yere. nefes aldığım toprağa. insanları bu kadar umutsuzluğa sürükleyen herkese. benim kırgınlığım hiçbir şeyi değiştirmez. ama gel gör ki okuyucu, bir kısım insanların iki dudağının arasından çıkacak iki söze bakıyor insan hayatı.

    sonra içimden tekrar ediyorum:
    şeref, bir kadının gelinliğindeki kanmış. askere diye yollanan evladın ölüm haberiymiş. şeref, namus denilen bir ağacın gövdesiymiş. ölünce, mezarına gölge etsin diye koymuşlar.
    o kadar. fazlası değil.
  • önce $eref, sonra hayat.. schiller
    değerli bir adam için $eref, hayattan çok daha ağır basar..shakespeare
    milli $eref, milli servetin en yüksek değeridir.. james monroe
    iktidar dalkavukluktan hazzetmeye ba$ladığı zaman, $eref daima ayaklar altında ezilmi$tir..shakespere
    insanın yalnız ekmeğe değil, $erefe de ihtiyacı vardır.. lacardarie
    i$ler i$ olarak $erefli veya $erefsiz diye ayrılmazlar, yapılı$larındaki maksada göre $erefli veya $erefsiz sayılırlar..aristoteles
    ölüm hiç bir $eydir; asıl yenik ve $erefsiz ya$amak her gün ölmektir.. napolyon
    $eref, sarp kayalıklı, kumsalsız bir adaya benzer; dı$ına çıktıktan sonra bir daha içeri girilmez.. boileau
    $eref ve erdem ruhun süsüdür; bunlar olmasa, beden asla güzel gözükmez.. cervantes
    $erefe hak kazanmak, ona sahip olmaktan daha değerlidir.. thomas fuller
    $erefini kaybedenin, kaybedecek ba$ka bir $eyi yoktur.. publius syrus
    $erefini kaybettikten sonra ya$amaktan daha feci ölüm olur mu?.. rousseau
    $erefim zedeleneceğine binlerce defa ölürüm, daha iyi.. addison
    $erefsizlikten daha sert yatak, daha keskin soğuk, daha acı sefalet olur mu?.. eichendorff
    $öhret, kazanmak zorunda olduğumuz bir $eydir; $eref, kaybetmemek zorunda olduğumuz bir $ey.. schopenhauer
    zenginlik ve $eref, herkesin istediği $eylerdir.. eğer bunlar doğru bir yolda kazanılmazsa, pek çabuk kaybedilir.. konfiçyus
  • yapmak istedikleriniz/yapmaya zorlandiklariniz ve yapmamaniz gerekenler arasindaki dengeyi belirleyen his.

    ayrintilar icin (bkz: $erefsiz)
  • yıllardır içkiler genelde ona içilir
  • taksimde içip içip sapıtan muhterem ...
  • bizde;
    geç kalır
    erken gelmez.

    beklendiği yere vardığında ise şerefsiz olmuştur çotan.
    intiharını eder, cenaze namazı kılınmaz...
  • türkiye için manasını/anlamını kaybetmiş bir kelime.
  • "pembe kader ile cemile yeter'in doğduğu diyarlarda 'şeref' bir kelimeden ibaret değilmiş. aynı zamanda özel isimmiş. çocuğuna şeref ismini verebilirmiş insan, tabii eğer oğlansa. şeref ve haysiyet erkeklere mahsusmuş. yaşlılara, gençlere, hatta ağzı süt kokan oğlanlara. hepsinin onuru varmış. kadınlarınsa yokmuş. onların kısmetine düşen kelime başkaymış: ar."
hesabın var mı? giriş yap