• 1978 yılıydı. çaycumada hakimlik yapıyorum. hukuk hakimi arkadaşım ; " ankarada bir işim var, hafta sonu kendi arabamla gideceğim. pazar akşamı döneriz. gelmek ister misin ?" diye sordu. sevindim. birlikte ankaraya gittik. pazar akşamı beni bulunduğum yerden aldı. dönüşte sanırım devrek yakınında trafik polisi kontrol yapıyor. yolun ortasında dikilmiş, araçları durduruyor. hava kararmak üzere. polis net olarak görünmüyor. kendisi için tehlike.. neyse durdurdu. ben arkadaşıma "hakim olduğunu söyle" dedim. "hayır" dedi. arkadaşımın bir eksiği çıkmadı. polis,
    "gidebilirsiniz " dedi.

    hareket ettik. niçin kendisini tanıtmadığını sordum. "iki sebeple" dedi." birincisi ,memur görevini yapıyor. görevde eşit davranmak gerekir. benim kim olduğumu söylemem onu zor duruma sokabilir. ikincisi, trafik kanuna göre hakimin trafik suçu işlemesi durumunda suçüstü hükümlerine göre ağır ceza mahkemesinde yargılanması gerek. bu uzun bir süreç. bu yüzden kim olduğumu söylemedim" dedi. "yani bazen kim olduğunu söylemek aksi sonuç doğurabilir" diye de ilave etti.

    edit : bir yazar arkadaşım, niçin "hakim olduğunu söyle" deme ihtiyacı duyduğumu sormuş. meslektaşlarımdan öyle görmüştüm. henüz hukuk hakimi arkadaşım kadar olgunlaşmış bir hakim değildim. bu bana bir ders oldu.
  • polislerin yanlarında birer wireless internet bağlantılı palm ta$ımaları ile tarihe karı$abilecek söz. öyle olmasa da benzeri bir olay $öyle gerçekle$mi$:

    24 yıllık trafik polisi, sürücülerden yakınıyor. karşısına her gün "sen benim kim olduğumu biliyor musun" diyen birçok kişinin çıktığını anlatıyor: "lüks otomobiller kullanıyorlar. çoğunun mesleği, işi yok. ikinci cümleleri genellikle haritadan kendine yer beğen, olur. olmazsa rüşvet teklif ederler." ardından geçenlerde yaşadığı ilginç bir olayı naklediyor: "gece vakti yolda zikzaklar çizerek gelen bmw’yi durdurdum. adam sarhoş. konuya doğrudan girdi. kim olduğumu biliyor musun, deyiverdi. bu sırada telefonum çaldı. kızım arıyordu. üniversiteye hazırlanıyor. bilgisayarın karşısında ders çalışıyormuş. google’a gir ve ahmet b. kimmiş bir bakıver, dedim. iki dakika sonra aradı. hiçbir bilgi çıkmamış. adama döndüm. google’a baktık beyefendi, siz bir hiçmişsiniz, dedim..."

    http://www.hurriyet.com.tr/…azar/4557428.asp?gid=59

    (bkz: aramaya inanmak)
  • -aloo, bilmemkim orda mi?
    -ne bileyim ben?
    -nasil cevap o oyle, sen benim kim oldugumu biliyor musun?
    -hayir.
    -ben tuggeneral bik bik
    -anladim. peki sen benim kim oldugumu biliyor musun?
    -hayir?
    -ohh (der ve kapatir)
  • -sen benim kim oldugumu biliyor musun?
    -evet, pekii sen benim kim oldugumu biliyor musun?
    -eveet, hadi gidip baskalarina da soralim!
  • hafızasını katbetmi$ bir insanın mütemadiyen sorduğu soru
  • - beyfendi kimliğinizi görebilir miyim?
    - ne kimliği lan.. sen benim kim olduğumu biliyon mu?
    - hayır.. kimliği verirseniz öğrenicem..

    (yaşanmıştır)
  • adamın biri arabasını komşu apartmanın otoparkının çıkışını engelleyecek şekilde park etmiş. apartman sakinlerinden biri de yarım saattir çıkamayınca korna çala çala arabanın sahibinin gelmesini sağlamış. adama bağırıyor:

    a: apartman sakini
    s: "sen benim kim olduğumu biliyor musun" adamı

    a: yarım saattir çıkamıyorum görmüyor musun kardeşim buranın otopark kapısı olduğunu?

    s: kimsin lan sen? arabamı nereye koyacağımı sana mı soracakmışım?

    a: bana bak, insan gibi özür dile yoksa karışmam!

    s: (bağırmanın dozunu artırarak) sen benim kim olduğumu biliyor musun?

    a: (bağırmanın dozunu on kat artırarak) allah olsan ne yazar lan!

    s: (bir an duraksıyor) ben bugüne bugün bu apartmanın yöneticisiyim ulan! ne istersem onu yaparım!

    a: haaa, sen misin bizim o gerizekalı yönetici?

    (ve kavga şenlenir)

    sonuçta bu laf edilecekse altını iyi doldurmakta fayda var. kavgada "ben apartman yöneticisiyim" demenin etki olarak "ben minik bir serçeyim" demekten pek farkı yok.
  • kamu bankalarinin ozellestirilmesi surecinde, ziraat bankasi genel mudurlugunu yapan niyazi erdogan in anlamini doruga ulastirdigi soru. olay soyle tezahur etmis:

    banka personelinin kurum kimligini boynuna takmadan calismasindan muzdarip genel mudur, meselenin ehemmiyetini vurgulamak uzere, tebdil i unvan sube ziyareti yapmis.

    kamu bankalarina has kurum kulturunun olmazsa olmazi babinda, sube muduru haric personelden hicbir kimse genel muduru tespit edememis. hal boyle olunca, daha da bir sinirlenen genel mudur, sube muduru odasindan kalkip iki kat asagiya inene kadar, personelin birine yaklasip, hisimla "kimligin nerde senin" diye, sormus.

    adam, once bir anlam verememis, sonra hiddetle, "ne diyon sen ya" mealinde bir cevap vermis. tepesi iyice atan genel mudur, "sen benim kim oldugumu biliyor musun, ben bankanin genel muduruyum" demis. o an durumu kavrayan adam, "peki, sen benim kim oldugumu biliyor musun" diye sormus ve dusunmesi icin genel mudure zaman tanimis. genel mudurun yuz ifadesinden, cevap alamayacagini anlayinca da, konuya aciklik getirmek icin aksiyon almis. "ben de bir faturayi yatirmak icin 45 dakikadir bekleyen musteriyim."
  • bir havayolu şirketinin eğitiminde kullanılan bir hikaye: ucak kalkmak uzereyken, öfkeli bir yolcu, kabin görevlisinden yerine getirilmesi imkansiz bir istekte bulunur. görevli, elinden bir şey gelmedigini söyleyince öfkeli yolcunun öfkesi daha da artar. ve en sonunda kabin görevlisine bağırır: “sen benim kim olduğumu biliyor musun?” bunun üzerine, kabin görevlisi hiç sesini çikarmaz ve hemen gidip şöyle bir anons yapar: “lütfen dikkat! sayın yolcularımız, uçağımızda kim olduğunu bilmeyen bir yolcu bulunmaktadır. yolcumuzun kimliği konusunda bilgisi olanların, yardımcı olmaları rica olunur.”
  • bir arkadaşım anlatmıştı:
    bir yeğeni doğmuş. çocuğa anne efe ismini vermek istiyormuş, baba ise babasının ismi olan yiğit ismini. sonuçta çocuk iki isimli, yiğit efe olmuş. bu hat safhada delikanlı isme bir de soyadı eklenince (karaaslan) akıllara zarar bir isim çıkmış ortaya, bu da ailede epey şaka konusu olmuş tabi.
    neyse kızın dediğine göre bir gün bunun kuzenleri, yani yiğit efe beyin dayıları, bir bara gitmişler. bar güvenliği, artık kılıklarını mı beğenmemiş neyse, demiş "giremezsiniz".
    bunlardan büyük olan da demiş ki,
    "sen bizim kim olduğumuzu biliyor musun?"
    güvenlik "hayır, kimsiniz" demiş.
    kardeşi şaşkın şaşkın "ne diyor bu, kimmişiz ulan biz?" diye abisine bakarken, bu cevap vermiş:
    "biz yiğit efe karaaslan'ın dayılarıyız!!"
    güvenlik bir iki saniye bunlara bakıp buyrun falan demiş tereddüt içinde.
    iki aylık yiğit efe bey de ilk atarını bu yolla yapmış olmuş.
    velhasıl, işe yararsa eğlenceli anılar bırakabilen cümledir. (bkz: tanım eksik olmasın diye tanım yapmak)
hesabın var mı? giriş yap