• her kızın ömründe en az bir kez o kabarık saç modelini taklit etmeye çalıştığı sevgi pıtırcığı, şirinlik muskası kızcağız.ülkemizde gösterilen 50 bölümünün bile milyonlarca türk gencinin ruh sağlığını bozmaya yettiği göz önüne alınırsa gerisinin yayımlanmadığına sevinsem yeridir, zira aradan on yıl geçmesine rağmen hala candy'yi elimizde mendillerle izliyorsak biz bunun tamamını o yaşta izleseydik ne hale gelirdik düşünmek bile istemiyorum.yine de kaçıranlar ve yeniden izlemek isteyenler için bir özetini vermeyi görev biliyorum.tabi aşağıda spoiler'ın bini bir para...

    karlı bir kış günü küçük candy ve sonradan kankası olacak annie, michigan gölü yakınlarındaki pony yetimhanesi'nin önünde bayan pony ve rahibe maria tarafından bulunurlar.candy şen şakrak, ağaçların tepesinden inmeyen bir çocukken annie çok çekingendir; buna rağmen bunlar çok iyi arkadaş olurlar ve birbirlerinden hiç ayrılmak istemezler.gel zaman git zaman, annie sıcak bir yuvanın özlemiyle yanıp tutuşmaya başlar ve candy'nin "sen benim annem ol ben de senin baban olayım" gibi gerizekalıca önerilerine rağmen bunlar 6 yaşındayken annie brighton ailesi tarafından evlatlık alınır.bir zaman sonra da onun yetimhaneden geldiğini kimsenin öğrenmesini istemeyen annesi yüzünden candy ile mektuplaşmayı keser.böylece en iyi arkadaşını kaybeden candy en sevdiği mekan olan küçük tepede salya sümük ağlarken ilk aşkı olan iskoç prens ile karşılaşır.prens candy'yi teselli eder ve ortadan kaybolur.geride sadece "a" harfini taşıyan bir broş bırakmıştır.candy'yi kızlarına arkadaşlık etsin diye evlat edinmek isteyen leagan ailesinin de arması bu broştakine çok benzemektedir.candy prensiyle yeniden karşılacağını düşünerek leagan'ların teklifini kabul eder.
    ancak işler hiç de planladığı gibi gitmez.evlatlık verildiği ailenin çocukları eliza ve neil ondan nefret etmekte, analarıyla da bir olup candy'yi sürekli ezmektedirler.türlü katakullilerle candy'yi ahırda yaşayan bir hizmetçi yaparlar.candy tüm bu zorluklara kıl kardeşlerimizin kuznelerinin desteğiyle katlanır.alistair*, archibald* ve tepedeki prensin aynısının tıpkısı olan anthony candy'ye kol kanat gerer.bir de candy'yi ölümden kurtaran evsiz barksız, hayvanların dostu olan albert vardır.candy ile anthony arasında temiz bir aşk doğar.bu durumdan dolayı kuduran eliza, candy'yi hırsızlıkla suçlar ve onun meksika'ya gönderilmesine neden olur.yine de tüm planları kuzenlerinin ardlay ailesinin reisi olan william amca'dan candy'yi evlatlık edinmesini istemeleri üzerine suya düşer.elroy hala william amca'ya karşı çıkamaz ve istemeye istemeye candy'nin onlarla birlikte yaşamasına razı olur.candy hayatının en mutlu günlerini geçirirken ondan çok türk kızlarını üzen olay gerçekleşir:candy'nin şerefine düzenlenen bir av partisinde anthony atından düşer ve henüz 14 yaşındayken hakkın rahmetine kavuşur.yıkılan candy bir süre pony yetimhanesi'ne döner, ama william amca çok geçmeden onu eğitim alması için ingiltere'ye gönderme kararı alır.candy bir gemiye atlayıp londra yoluna koyulur ve o geminin güvertesinde candy'nin de bizlerin de hayatını kaydıran olay gerçekleşir:candy pelerinine sarınmış ağlayan terry grandchester'ı görür ve onu anthony sanır, ama terry'nin candy ile acımasızca dalga geçmesi üzerine kendine gelir.saint paul kolejinde archie ile stear'e katılır.hatta sonradan annie de oraya gelir ve candy ile arkadaşlığını tazeler.hatta albert de oradadır, hayvanat bahçesinde çalışmaktadır, ne güzel efendim!
    bu kolej aşırı disiplinli bir yerdir ancak bu candy'ye vız gelir.ağaçtan ağaca atlayıp her gece erkekler yurduna gider archie'yle stear'ı görmek için.olaya bak ki terry de bu okulun öğrencisidir ama okula falan uğradığı yoktur, içkiyle sigarayla gününü gün etmektedir.babası da paraya para demeyen bir dük olduğu için kimse buna bir şey de diyemez.tüm sert görünüşüne rağmen özünde çok iyi insandır bu terry, candy de hemen aşık olur buna.terry'nin böyle arıza olmasının nedeni amerika'nın en ünlü aktrislerinden olan annesi eleanor baker ile olan ilişkisidir.babası annesiyle görüşmesini yasaklamıştır, annesi de buna pek yüz verememektedir.altın yürekli candy'miz anne oğlu barıştırıp terry'nin daha da bir gözüne girer.kaşla göz arasında kankaları patty ile annie'yi de aslında candy'ye yanık olan üvey kuzenleri stear ile archie'ye ayarlamıştır.bunlar mutlu mesut iskoçya'da yaz tatili yaparlarken terry bir hafta boyunca okulda birbirimizin yüzüne bakamamamıza neden olan olayı gerçekleştirir:candy ile güzel güzel dans ederken birden durup candy'nin dudaklarına yapışır*.candy de senden nefret ediyorum diye terry'ye kıçını dönüp gider, londra'ya geri dönerler.
    candy'nin anthony'yi elinden almasının acısı hala içinde olan eliza, terry'yi de candy'ye kaptırmak istemez genç aşıklarımıza
    birbirlerinin ağzından mektup yazıp ikisini gece vakti samanlıkta bastırır.dedik ya terry'nin babası çok zengin diye, ondan piyango candy'ye vurur ve okuldan kovulur.terry başrahibenin odasına gidip yumruğunu masaya vurur ve onun yerine beni gönderin der ama tamahkar rahibe dükten gelecek maddi yardımdan mahrum kalmayı göze alamaz. terry çaresiz babasından yardım ister ama dük grandchester annesiyle ondan izinsiz görüştüğü için oğluna çok kızgındır, onu dinlemez bile.umutsuz ve romantik karakterimiz terry, bütün gece kapalı kaldığı hücrenin önünde candy'ye mızıka çalar, sabah da pılısını pırtısını toplayıp artiz olmak için amerika'ya giden ilk gemiye biner.gitmeden de eliza'nın suçlu olduğunun ortaya çıkarılmasına yardım etmiştir elbette, böylece candy'nin okulda kalmasını sağlar.tabi tut tutabilirsen candy'yi orada!terry'yi götüren geminin arkasından ağlaya ağlaya helak olan candy amerika'ya dönüp terry'yi bulmaya kafaya koyar.alır eline valiziyle rakunu klin'i ve kaçak yollardan amerika'ya gider.
    pony yetimhanesi'nde eski arkadaşlarıyla takılırken candy kendi kendine "ya ben ne kadar da insanlra yardım etmeyi seviyorum...ben en iyisi hemşire oalyım!" der.bayan pony'nin girişimleriyle bir hemşirelik okuluna yazılır.başta gerek mesleğinin zorlukları, gerek okuldaki oda arkadaşı soğuk nevale flanny'nin iğnelemeleri nedeniyle zor günler geçiren candy duruma ayak uydurmayı başarır.ondaki potansiyeli gören başhemşire candy'yi okulun en iyi öğrencileriyle chicago'ya staja gönderir.tam da o sırada avrupa'da birinci dünya savaşı patlak vermiştir ve candy'nin tüm arkadaşları savaş ayağına amerika'ya geri dönmüşlerdir, hem de chicago'ya!bu esnada terry de cidden gelecek vaad eden bir aktör olmayı başarmıştır, broadway'de shakespeare oynamaktadır.sonra da turneye çıkarlar ve özel bir temsil için chicago'ya gelirler.candy'nin hanidir hayalini kurduğu karşılaşma gerçekleşecek diye sevinirken işler beklenmedik şekilde gelişir.terry bir türlü candy'nin orada olduğunu algılayamaz, o kızın hala londra'da uslu uslu okul okuduğunu sanmaktadır.bir de kendisine sırılsıklam aşık olan rol arkadaşı suzanna marlowe da bunların görüşmesini engeller.ancak terry ne kadar ironiktir ki eliza'yı oyundan sonraki resepsiyonda görerek candy'nin de amerika'ya döndüğünü anlar.archie'den de onun hastanede hemşire olarak çalıştığını öğrenir.bütün gece hastanenin kapısında candy'yi bekler ama boşuna, o sırada candy'de otel otel terry'yi aramaktadır.çaresiz, terry'nin grubu sabah ilk trenle şehri terk eder.candy yine kıl payı terry'yi kaçırır, mal mal trenin arkasında koşar.ama artık yeri bellidir candy'nin, bunlar long distance relationship olayına girerler.
    bir gün, hastaneye italya'dan casus olduğu söylenen hafızasını kaybetmiş bir adam getirilir.bu adam bizim albert'ten başkası değildir!hastanenin müdürü bu ne idiğü belirsiz adamı hastanede tutmak istememektedir, ancak candy daha önce defalarca kendisine yardım etmiş olan dostunu -her ne kadar o candy'yi hatırlamasa da- yüzüstü bırakmak istemez.alistair ve archie'nin yardımlarıyla albert ile ufak bir daireye taşınırlar.diplomasını alan candy çalışmakta, albert de evde çamaşıra ve bulaşıkla uğraşarak geçmişini hatırlamaya çalışmaktadır.hayat böyle devam ederken terry sevdiceğini new york'a yeni oyunu romeo ve juliet'in galasına davet eder.en kral yeri ona ayırmıştır, tren biletini bile alıp yollamıştır.ancak kader, ağlarını acımasızca örmektedir...
    terry'nin candy ile ilişkisini öğrenen suzanna gidip terry'e ilan-ı aşk eder.candy'yi düşünmekten etrafını göremeyen terry şoke olur, bu şokun içinde kıza "ben seni bir kardeş gibi seviyorum, candy'yi sevdiğim gibi değil" diyemez.oyunun son provalarından birinde suzanna'nın çok trajik sonuçlar doğuran bir şey gelir.terry'yi üzerine düşen set ışıklarında kurtarmak için romeo'sunun üstüne atlar ve kendisi kafam kadar ışıkların altında kalır.uzun operasyonlara rağmen doktorlar onu kurtaramaz, suzanna kötürüm kalmıştır!terry, vicdan azabından kıvrandığı yetmiyormuş gibi suzanna'nın annesinin "kızımla evlenmek zorundasın!" ve suzanna'nın "oh terry ben sensiz yaşayamam!" tripleri yüzünden kafayı yer.yine de candy onu görmeye geldiğinde hiçbir şey belli etmez.candy vaziyetten kıllansa da mutluluktan gözü başka şey görecek durumda değildir.ne var ki broadway'i çalkalayan bu olay candy'nin de kulağına ulaşmakta gecikmez.başından aşağı kaynar sular dökülen candy koşa koşa suzanna ile konuşmak için hastaneye gider.suzanna'yı kendi kendini intihar etmekten kurtarır ve "madem ki bu kız kendini terry'm için feda etti, biz de kendimizi onun için feda etsek çok mu?" diye düşünerek terry'yi suzanna'ya bırakmaya karar verir.yürek paralayan bir biçimde birbirlerine mutlu olacaklarına dair söz vererek ayrılır terry ile candy.
    bu dram yetmiyormuş gibi candy chicago'ya döndüğünde stear'ın "avrupa'da insanlar ölürken ben burada böyle elim kolum bağlı oturmam." diyerek fransa'ya savaşmaya gittiğini öğrenir.bu kadar acıya dayanamayan candy başına gelen felaketleri unutmak için gidip dağ başlarındaki şantiyelerde hemşirelik falan yapar.yine de yıkılmadım ayaktayım modundadır.terry de sarsılmıştır, ama o tiyatroyu falan bırakmış ve kendini yeniden alkole vermiştir, adeta bir mecnun olmuştur.ancak candy geri döndüğünde bu dizide yaşanabilecek en absürd olaylardan biriyle karşılaşacağından habersizdir...
    yıllar boyunca kardeşi eliza'nın getir götür işlerine bakmaktan ve kötü kötü gülmekten başka bir şey yapmayan pısırık neil, en buyuk asklar nefretle baslarmis düsturundan yola çıkarak candy'ye aşık olmuştur!candy'den yüz bulamadıkça deliye döner, hatta kızı kaçırır falan...niyeti bozmuştur resmen, ben candy'le evleneceğim diye ortalığı ayağa kaldırmaktadır.bu haber karşısında ayılıp bayılan bayan leagan ve eliza sonunda neil'in candy ile evlenmesinin aslında çok karlı olabileceğinin farkına varırlar.çünkü ardlay ailesinin sosyal statüsü kendilerininkinden çok daha yüksektir ve candy muhtemelen bir ayağı mezarda olan gizemli william amca'nın tek yasal varisidir.mirasa konma hayalleriyle yanıp tutuşan ana kız elroy hala'yı da candy'nin alelade bir adam yerine neil ile evlenmesinin daha münasip olacağı konusunda kandırırlar.candy dumurdan dumara zaten ziyadesiyle koşmuşken hafızası yerine gelen albert bir mektup bırakıp evden ayrılır ve savaşta uçağı düşen stear da ölür.candy'ye umut veren tek şey hiç göremediği william amca'nın yakında chicago'ya geleceği haberidir.
    ancak elize kılı bunu da suistimal eder.seni william amca çağırıyor falan diye bunu ardlay'lerin konağına getirtirler ama gerçek amaçları oracıkta candy ile neil'i nişanlamaktır.candy bir punduna getirip oradan kaçar ve en sonunda meşhur william amca ile buluşur.o da ne?william amca bizim albert'in ta kendisidir!meğersem bu albert anthony'nin de dayısıymış.ardlay ailesinin ileri gelenleri babası öldüğünde küçük bir çocuk olan william albert ardlay'i ailenin reisliğini alacak yaşa gelene kadar saklama kararı almışlardır ve tüm o yıllar boyunca albert "wiliam amca" adı altında aileyi yönetmiştir.yani candy'yi evlatlık edinen de, yıllar önce candy'ye tepede gayda çalan iskoç prensi de bu albert imiş!

    işte acısıyla tatlısıyla böyle bitiyor şeker kız candy'mizin hikayesi.candy, tüm kaybettiği sevdiklerinin hatırası yüreğinde, dostlarıyla pony yetimhane'sine geri dönüyor sonunda.16 yıllık hayatında yaşadığı onca acıya ve kayba pollyanna'yı bile kıskandıracak bir iyilikle yaklaşan candy, ne yazık ki sevenlerini üzen bir şekilde veda ediyor.*

    not:bu dizinin en efsanevi sahnesi kesinlikle terry ile candy'nin hastanenin merdivenlerinde ayrıldıkları sahnedir.terry'nin gözünden süzülen o bir damla yaş yok mu...
  • candy, bir bölümde falda anthony'nin öleceği çıktı diye en sevdiği şeyden vazgeçip onun ölmesine engel olacağını düşünüyordu. bu yüzden -kek mi şekerleme mi ne haltsa- onları yemeyi bırakmıştı. ama yine de öldü anthony! herkesi acılara gark etti.

    koca kafamda nasıl kaldıysa bu olay, sınava gireceğim dönemde istediğim şehre gidebileyim, babam sesini çıkarmasın diye en sevdiğim şeylerden vazgeçmeye karar verdim. 2 yıl hiç kola içmedim, cips yememeye başladım... sonra bir gün dedem rahatsızlandı. üniversite sınavına girdikten hemen sonraki yazdı. bu candy olacak üfürük akıllının mevzusu geldi yine aklıma. dedemle birlikte hapır hupur kavun yemeyi severdik. kavun yemeyeyim dedim; o zaman dedem iyileşir. benimle yaşar, çok bayram görürürüz birlikte. kavun yemeyi bıraktım! ama dedem daha 1 hafta olmadan öldü. ne yapacağımı, ne söyleyeceğimi bilemedim. boğazımda bir düğümle kalakaldım...

    belki salaklıktı yaptığım. en sevdiğim şeylerden vazgeçmek, isteklerimi yerine getirmeye yetmezdi ama çaresizce oturup dua etmektense içimi rahatlatacak bir şey yapmak istemiştim. yaptım, işe yaramadı. hoş, çizgi filmde de işe yaramamıştı ama neyse.

    diyeceğim o ki, bu çizgi film yüzünden yaklaşık 7 yıldır kavun yemiyorum. komik, absürd ama gerçek. hem, dedem yokken hiçbir kavun aynı tadı vermeyecek ne de olsa...
  • hasatasiydim
    bir donem asik olmustum
    muzigini kaydetmis serviste dinliyodum
    sonra nette adult resimlerini aradim ama bulamadim
  • kalbimizde ayrı yeri olan, terry'e aşık olduğumuz, büyüyüp seyredince pek o kadar da masum olmadığını anladığımız çizgi film. kanal d'de yayınlanırken bütün bölümlerini videoya çekmiştim. hala zevkle seyrederim. kuzenim, anthony'nin öldüğü bölümün ertesi günü annesine "anne anthony attan düştü öldü ya!" şeklinde dert yanmış, teyzem çizgi roman karakteri anthony'i, kuzenimin anthony isimli sınıf arkadaşıyla karıştırarak, "ne anthony mi? üniversiteye atla mı geliyordu? öldü mü?" şeklinde küçük bir şok geçirmiştir.
  • fransa'da* yayınlanmaktayken, anthony asıl senaryoda olduğu gibi ölmüş olarak gösterilmiş; ancak birkaç bölüm sonra, bizdeki gibi sorunlu nesillerin yetişmesi ihtimali göze alınamayıp senaryoda* anthony'nin attan düşünce ağır yaralandığı şeklinde bir değişim yapma yoluna gidilmiş, hatta çocuklar kıllanmasın diye dizi bitene kadar "ah garibim çok hasta" şeklinde ara ara kendisinden bahsedilmiştir. halbuki o çocuk demez mi "orospuya bak, anthony hasta yatağındayken bu gidiyo elin oğluyla* fingirdeşiyo!", ki bence senaryodaki bu değişim çocuklar üzerinde daha ağır hasarlar bırakmıştır. diziyi bu şekilde izleyen bir erkek çocuk kızlara bütün güvenini kaybetmez mi, ergenliğinde bütün kızlara potansiyel orospu gözüyle bakmaz mı?*

    (kaynak: wikipedia)
  • bir nesil anthony'nin ölümüyle helak oldu, toparlananlar da yıllarca terry gibi bir adam arayıp burnunu boktan çıkaramadı. nitekim denk gelenler terry'nin sadece serseri tarafını almıştı. ya tımar etmek gerekiyordu ya da silkeleyip bırakmak. nitekim şeker kız candy'nin mutluluk peşinde koşarken yoluna çıkan erkekler onu değil bizi toptan ruh hastası etti arkadaş.
  • izleyen herkesin diline dolaşmış açılış parçasının sözlerini de yazayım tam olsun

    sobakasu nante, ki ni shinai wa
    hana-pecha datte datte datte, oki ni iri
    otenba itazura daisuki, kakekko sukippu daisuki
    watashi wa watashi wa, watashi wa candy

    hitoribocchi de iru to, choppiri samishii
    sonna toki kou iu no, kagami wo mitsumete

    waratte waratte, waratte candy
    nakibesou nante sayonara ne, candy candy

    sutairu nante, ki ni shinai wa
    futoccho datte datte datte, kawaii mon
    nage-nawa ki-nobori daisuki, kuchibue oshaberi daisuki
    watashi wa watashi wa, watashi wa candy

    sora wo miagete iru to, choppiri samishii
    sonna toki kou iu no, hoppe wo tsunette

    waratte waratte, waratte candy
    nakibesou nante sayonara ne, candy candy

    ijiwaru sarete mo, ki ni shinai wa
    warukuchi datte datte datte, heccharayo
    keeki ni kukkii daisuki, midori no doresu mo daisuki
    watashi wa watashi wa, watashi wa candy

    hoshi wo kazoete iru to, choppiri samishii
    sonna toki kou iu no, uinku shinagara

    waratte waratte, waratte candy
    nakibesou nante sayonara ne, candy candy
  • mantık itibarıyla (bkz: kaya balığı kaya)
  • şimdi bu animeyi izleyen iki farklı jenerasyon vardır. birincisi trt döneminde izleyen diğeride kanal d veya show tv döneminde izleyen. sanırım show da power rangers'tan önce yayınlanıyordu. inanılmaz derecede yanılıyor olabilirim. kaç sene öncesi sonuçta. neyse efendim ben ikinci jenerasyon izleyenlerdenim. sorun şu ki annem bu animeyi trt zamanında izleyen nesilden. normalde bunun sorun olmaması gerekirken annemin tam bir troll olması bana lanet ettirmişti. devamlı beni spoiler yağmuruna tutardı kadın deli ederdi. "şimdi sen bu anthony'i izliyosun ama o ölecek ehehehe" "bu terry var ya öpecek bu kızı keh keh keh" gibi saçma sapan spoilerla cehennem etmişti çocukluğumu. tabi insan annesine o yaşta "bi siktir git anne ya" der mi? demez. ama ben demiştim. haliyle sağlam bir dayak yemiştim. bir daha da saygıda kusur etmedim ama kadın uyuz etmişti beni valla bak.
  • türkçe altyazılı bölümlerini bulup indirmeye başladığım animedir. haliyle bi geçmişe dönüş yaşandı benliğimde.

    --spoiler--

    ha bi de, candy'nin yazarı final story diye bi de roman çıkarmış, orda candy'nin 30 yaşlarında halleri falan da yazıyormuş. susanna ölmüş, candy ile en sevdiği kişi evlenmiş, ama o kişinin kim olduğu belli değilmiş, yazar bunu özellikle gizlemiş. yalnız ipucu vermiş biraz. candy ve kocasının evinde candy'e ait tıp kitapları (hemşire olduğu için) ve kocasına ait shakespeare kitapları varmış. ikisi mutlu mesut, ingiltere'de yaşıyolarmış.

    şimdiii...

    ben bu yazara çok acayip laflar hazırladım ama terry'e hürmetimden söylemiyorum bu güzide sözlük ortamında. e be nalet kadın, oraya "candy'nin evlendiği kişi olarak kimi isterseniz onu düşünün. kararı size bırakıyorum." diyeceğine adam gibi evlendirseydin ya biriyle. zaten ben bu kitap gelmeden önce de hayalgücümü kullanarak finali yapıyodum. ne farkı oldu şimdi?

    --spoiler--

    dipnot: çocukluğumu yediniz, yetti be!
hesabın var mı? giriş yap